Overlord

03 Kasım 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
4013 Görüntülenme
Bu bölümü 33 Kişi beğendi.
Cilt 9

Yepyeni Bir Başlangıç

Herkes baharın gelişini iple çekiyordu. Bu, ayaklarının altındaki toprağın canlandığını hissedebilen köylüler için daha da çok beklenen bir şeydi. Ancak şehirdekiler de en az onlar kadar bekliyordu. Şehirliler için bahar, ısınmak için yakacak satın almamak demekti.

Ancak baharın ilk gününde E-Rantel’de bir sessizlik hakimdi.

Sokaklar sanki herkes ölmüş gibi bomboştu. Sokaklara bakan kapıların arasından değişik bir duygu yayılıyordu. Sanki insanlar nefesini tutmuş ve sokaklara bakıyordu.

Bugün E-Rantel’in resmi olarak Ainz Ooal Gown’a teslim edileceği gündü ve şehir artık Nazarick’in Büyü Krallığı’nın bir parçası olacaktı.

Şehrin ilk kapıları açıldı ve karşılama zilleri ötmeye başladı.

Bir süre sonra ikinci kapı da açıldı ve karşılama zilleri bir kez daha şehirde yankılandı.

İkinci kapı ile üçüncü kapı arasında şehrin yerleşkeleri bulunuyordu.

E-Rantel’de yaşayanların kaçmamasının sebebi kaçsalar bile onları bekleyen tek şeyin umutsuzluk olmasıydı.

E-Rantel’de usta zanaatkarlar olsalar bile diğer şehirlerde çırak olarak işe başlamak zorundalardı.

Uzun bir tarihe sahip şehirlerde bir sosyal düzen ve hiyerarşi olurdu. Dışarıdan gelen işiler doğal olarak en düşükten başlamalılardı. Bu yüzden de başka bir şehre kaçsalar bile çoğu yeni bir iş bulamayacak ve kenar mahallelerde ölüp gideceklerdi.

Bu yüzden de E-Rantel’in çoğu sakini kalmayı seçmişti.

Ancak hayatları tehlikede olsaydı kaçmayı seçerlerdi. Bu oldukça doğaldı. Sonuçta yeni bir hükümdar dedikoduları oldukça korkunçtu.

Dediklerine göre yeni hükümdarları tüm kraliyet ordusunu katletmiş bir büyü kullanıcısıymış.

Dediklerine göre bir hortlağa benzeyen soğukkanlı bir yaratıkmış.

Dediklerine göre çocukların kanında yıkanmayı seven bir yaratıkmış.

Hakkındaki dedikodular tek bir pozitif cümle olmaksızın büyümeye devam ediyordu.

Bu yüzden herkes kapılarının arkasından Ainz Ooal Gown’u gözetlemeyi planlıyordu.

Çok geçmeden Ainz Ooal Gown’un alayı ana sokağa ulaştı.

Onu gören herkes konuşma yetisini kaybetmişti sanki.

Hakkında söylenen her bir şeye uyuyordu.

Gördükleri ilk kişi normal sayılabilirdi. Grubun ilk başında bir dolunay gibi parlayan güzeller güzeli bir kadın vardı.

Siyah saçları ve mermer gibi bir teni vardı. İnce, beyaz bir elbise giyiyordu. Bedeni burçlar şeklindeki mücevherlerle donatılmıştı. Kafasından boynuzlar, belinden ise siyah kanatlar çıkıyordu. Bu onun bir insan olmadığını kanıtlıyordu.

Bu güzel tanrıçanın arkasında savaşçılar vardı. Onlara baktığında şehir sakinleri ürperiyordu.

Savaşçılar giydikleri zırhlara göre iki kısma ayrılmıştı.

Eğer ilk grup kısa bir şekilde özetlenecek olsa “ölüm şövalyeleri” denilebilirdi.

Sol ellerinde vücutlarının dörtte üçünü kaplayan uzun kalkanlar taşıyorlardı. Sağ ellerinde ise dalgalı kılıçlar vardı.

Yıpranmış kara pelerinleriyle beraber boyları iki metreden uzundu. Tüm bedenleri kaplayan siyah zırhların üstünde kızıl desenler ve dikenler vardı. Gaddarlığın somutlaşmış hali gibilerdi.

Miğferlerinin önü açıktı ve içinde çürümüş suratlar vardı. Boş göz yuvarları kırmızı bir alevle yanıyor ve yaşayan her şeyi katletmek istermişçesine bir hava veriyordu.

İkinci grup ise “ölüm savaşçıları” olarak tarif edilebilirdi.

Ellerinde upuzun kılıçlar taşırlarken kemerlerinden de envaiçeşit silah sarkıyordu. Küçük baltalar, savaş çekiçleri, kundaklı yaylar, kamçılar, oraklar… Tüm silahlar çok kez kullanıldığı belli bir şekilde eskimişti.

Kabaca 2 metrelerdi ve giydikleri zırh nispeten parlaktı. Bedenlerini kaplayan zırh bilinmeyen bir yaratığın derisinden yapılmıştı. Eski püskü zırhları, kolları ve yüzlerinin bazı kısımları büyü şeritleriyle kaplıydı. Üstünde rünlerin yazılı olduğu şeritler.

Bu şeritlerin ardından görünebilen tek şey ölüm şövalyelerininki gibi paramparça olmuş insanımsı bir görünüştü.

Herkes bu alaydan yayılan gücü hissedebiliyordu. Ardından görüş açısına bu yaratıkların taşıdığı bir tahtırevan girdi.

Tahtırevanın üstünde bir namevt oturuyordu. Etrafında bir sis gibi ölüm aurası geziniyordu.

Tek bir bakışta bile bunun kim olduğu anlaşılıyordu.

Bu kişi Ainz Ooal Gown’du.

Bu canavarın kontrolünde yaşarsak hayatta kalamaz ve çabucak ölür gideriz. Herkes böyle düşünmeye başlamışken havayı bir kapının açılma sesi doldurdu.

Ne olduğunu görmek isteyen E-Rantel sakinleri gözlerini kapı aralıklarından uzatıp göz gezdirdi. Gördükleri şey koşan bir çocuktu. Elinde bir şey taşıyordu ve Ainz Ooal Gown’un yaratıklarına doğru koşuyordu. Onun arkasında ise beti benzi atmış annesi koşuyordu.

“Babamı bana geri ver!”

Genç oğlanın sesi sokakta yankılandı.

“Babamı bana geri ver seni canavar!

Çocuk bir taş fırlattı.

Taş geçit törenine doğru ilerledi. Hedefi Ainz Ooal Gown’du.

Gerginliğinden midir bilinmez, ama taş hedefine ulaşamadan yere düştü.

Sonunda onu yakalamış olan annesinin ifadesi bir ölününki gibiydi. Şimdi ne olacağını biliyordu.

Anne, bedeni titrerken oğluna arkadan sarıldı. Çaresiz bir şekilde kollarıyla çocuğu saklamaya çalıştı.

“O, o sadece bir çocuk! Lütfen, yalvarıyorum size! Onu affetmeniz için yalvarıyorum!”

Annenin heyecanlı bağırışına cevap olarak parlayan melek gülümsedi.

Kurtulmuşlardı. Bu sıcak gülümseme herkesin kalbine bir rahatlık yayardı.

“On binlerce kişinin hayatı bile Ainz-sama’ya saygısızlığınızın bedelini ödeyemez. Bir yerden başlamak lazım.”

Ardından, güzel kadının elinde birden bir savaş baltası belirdi. Onu bu kadar rahatlıkla kaldırabilmesi insan dışı bir kuvveti olduğunu gösteriyordu.

“Değersiz bir besi hayvanı yetiştirdiğin için kendinden utanmalısın.”

Yavaşça yaklaşan kadını izleyen anne ne olacağını anlamıştı. Çocuğuna sıkı sıkı sarıldı.

“Lütfen oğlumu bağışlayın! Sadece oğlum da olur! Benim hayatımı alın! Lütfen!”

“Ne diyorsun sen? Seni öldürmek için bir sebebim var mı? Ainz-sama gereksiz katliamları sevmez. Masumlar öldürülmeyecek. Lütfen rahatlayın ve sizin için kıymanızı hazırlarken bekleyin. Gerçi bana kalsa onu bir köfteye çevirirdim.”

Annesinin kollarındaki çocuk birazdan öleceğinin farkında bile değildi. Ancak izleyen herkes çocuğun hayatının birkaç saniye sonra sonlanacağının farkındaydı. Yine de kimse öne çıkıp onu kurtarmaya yeltenmemişti.

Herkes gözünü çevirip bu trajediden uzaklaşmak istese de kimse bunu yapamadı.

Annesi ya da çocuğu olsun, herkes bu güzellik tarafından yayılan vahşi auraya kapılmıştı.

“Yüce olana karşı yaptığın kabalığın cezasını çek.”

Albedo devasa baltasını indirdiği anda etraf birden metalin metale çarpmasıyla titredi. Bu sesin kaynağı Albedo’nun önüne fırlatılmış ve yere saplanmış bir kılıçtı. Kılıç anne ve evladı için bir kalkan görevi görmüştü.

Bu kılıç ve sahibi sokaktaki herkes tarafından biliniyordu.

Yaşayan bir efsane.

Yenilmez bir savaşçı.

Nazik bir kahraman.

Anneyi ve oğlunu kurtarmış olan kılıç ustasının girişini izlerken insanlar kalplerinden onun ismini geçirdi.

Karanlık Kahraman, Momon.

Simsiyah zırh ile kuşanmış adam yavaşça sokağın diğer ucunda belirdi ve yere saplanmış kılıcını çekti. Güçlü bir bilek hareketiyle kılıcın üstündeki toprağı silkeledi. Diğer eli ise çoktan kılıcındaydı ve savaşa hazır bir şekilde duran Momon güzel kıza baktı.

“Sadece taş atmış bir çocuğa bu kadar kuvvet uygulamaya gerek var mı? Kimse seninle evlenmek istemeyecek.”

“Bana ders vermeye çalışsan bile öyle bir şey olm… Hıh! Ainz-sama’ya yapılan saygısızlığın yaşı ya da cinsiyeti olmaz. Kim saygısızlık ederse ölmelidir!”

“Peki ya ben izin vermezsem ne olacak?”

O zaman bu toprakların lorduna karşı ihanet etmiş olacaksın ve yok edileceksin.

“Öyle mi? Peki, çok da kötü değilmiş. Ama kellemi öyle kolaca alabileceğini mi sanıyorsun? Eğer istiyorsan kendi kelleni de ortaya koysan iyi olur.

Momon kılıçları ustaca çevirdi ve bir dövüş duruşuna geçti. Bu cesur, baskıcı duruş şüphesiz kahramanlara yaraşır bir duruştu.

“Ainz-sama’yı koruyun.”

Siyah zırhlı savaşçılara emir verdikten sonra Albedo savaş baltasını hazırladı.

İzleyiciler kazananın Momon olmasını diliyordu ancak yaydıkları auraya baktıklarında ikisi eşit güçte olmalıydı.

İkisi aralarındaki mesafeyi yavaşça kapatmaya başladığı sırada aralarına Ainz Ooal Gown’un bizzat kendisi geçti. Büyüsünün gücüyle sessiz bir şekilde tahtırevanından kalmıştı ve yere inerek elini Albedo’nun sırtına koymuştu.

“Ainz-sama!”

Ainz eğildi ve kadının kulağına bir şeyler fısıldadı. Kadının yüzünde nazik bir gülümseme belirdi.

“Peki, dediğiniz gibi olsun Ainz-sama.”

Ainz’in karşısında eğildi ve baltasını Momon’a doğrulttu. Ancak artık o kana susamış tavrı kaybolmuştu.

“İsmini hâlâ öğrenemedim. Konuş.”

“Ben Momon.”

“Ne? Momon? Peki o zaman sana soruyorum. Bizi yenebileceğini düşünüyor musun?”

“Hayır düşünmüyorum. Ölümüne savaşsam bile sadece birinizi yenebilirdim.

Bunu duyan kişilerin kalplerine ümitsizlik yayıldı. Sebebi ise böylesine yüce bir kahramanın bile sadece birisini yenebilecek olmasıydı.

“Ayrıca tüm gücümle savaşacak olsaydım işin içine masum kişiler de karışırdı. O yüzden böyle bir şey yapamam.”

“Ne aptalca. O kadar yeteneğine kadar yine de… Fazla konuştum. Ainz-sama’nın sana bir teklifi var. Teslim ol ve Nazarick’in bir savaşçısı olarak bize sadakat yemini et.

“Dalga mı geçiyorsunuz?”

“Ne kadar da kabaca. Ainz-sama bu sokakları umutsuzluk ve kan ile yönetmek istemiyor. İnsanlığın sonu gelirse bunun Ainz-sama’ya bir faydası olmaz. Ama bunu desek bile insanlar inanmayacaktır. O yüzden de Ainz-sama’nın astı olarak çalışacaksın.”

“Tüm bunların anlamı ne?”

“Gelecekte Ainz-sama’ya taş atacak daha çok aptal olacaktır. O zaman da senden kellelerini isteyeceğiz. Karşılığında da Ainz-sama bu şehirde masumların acı çekmesine izin vermeyecek.”

“Anlıyorum. Yani onun yanında olup kuralları uygulayacağım?”

“Tam değil. Dediğim gibi, hainleri öldürmekten sorumlu olacaksın.”

“Kötülük için hizmet etmeye niyetim yok.”

“Bizim de öyle kötülük işlemeye niyetimiz yok. Ee, ne yapacaksın? Eğer Ainz-sama’ya kılıcını sunmazsan tehlikeli biri olarak öldürüleceksin. Kaç kişi gerekirse gereksin.

Momon etrafına baktı.

“Amacım seyahat etmek. O yüzden kimsenin astı olmaya niyetim yok.”

“Bu da kabul edilebilir bir cevap. O zaman çevredeki insanlara zarar vermeye başlayalım mı?”

“Durun! Hemen sonuca varmayın. Daha kararımı vermedim. Bir de partnerim var. Ona ne olacak?”

“O da Ainz-sama’ya sadakatini sunacak. Başka bir cevap olamaz.”

“Geçmişte önceliğimi seyahate vermiş olsam da… Sanırım bu şehre dolanıp kaldım. Diz çökmesem olur mu?”

Ainz bir kez daha Albedo’nun kulağına fısıldadı.

“İzin verilebilir. Öyleyse karar verildi. Ainz-sama için sıkı çalış, Momon.”

“Anlıyorum. Ama şehirdeki insanlara zarar verirseniz kılıcımın sana ve efendine doğrulacağını unutma.”

“Aynı şekilde şehirde bir ayaklanma çıkarsa da kılıcını isyancılara doğrultacağını umuyorum. Çocuk olup olmamaları fark etmez. Şehrin ayaklandığı ve senin de insanları öldürürkenki yüz ifadeni dört gözle bekliyorum. Pekala, biz önden gideceğiz. Bize sonra katılırsın.”

Ainz Ooal Gown’un maiyeti yavaşça ilerlemeye devam etti. Uzun bir törenden sonra sonunda gözden çıktılar ve insanlar da evlerinden çıktılar. Bu kadar uzun süre saklanabilmeleri takdire şayandı.

Herkes Momon’u övüyordu.

Momon eliyle insanlara selam verirken yüksek bir ses duyuldu. Ses az önceki anneden geliyordu.

“Neden bunu yaptın?”

Tekrar ve tekrar çocuğuna tokat atıyordu.

Anne de çocuğu da ağlıyordu, yine de annesi vurmayı durdurmadı.

Momon annenin elini kavradı.

“Şimdilik durabilir misiniz? Ona sormak istediğim bir şey var.”

“Bu çocuk sizin başınıza çok büyük bela açtı Momon-sama. Kalbimizin derinliklerinden özürlerimizi sunuyoruz!”

“Hayır lütfen, takmayın kafanıza. Özre gerek yok. Ağlamaya da gerek yok. Senin için bazı sorularım var.”

Momon çocuğun ağlamasını durduramaya çalışırken neden böyle yaptığını sordu.

Herkes çocuğun babasının intikamı için bunu yaptığını düşünmüştü ancak çocuk, garip bir adamın ona taş fırlatmasını söylediğini ve istemsizce taşı atmak istediğini anlattı.

“Anlıyorum. Sevgili annesi, lütfen çocuğunuzu cezalandırmayın. Bu bir büyü kontrolü olabilir. Teokrasi’nin beni zorla Ainz Ooal Gown ile karşılaştırması için yaptığı bir plan olabilir.”

“Hayır, Teokrasi bunu yapmazdı. Ainz Ooal Gown, Momon-sama’yı kulu yapmak için yapmış olamaz mı?”

Momon konuşan esnafa kafasını salladı. Adam dükkanını birkaç sene önce açmıştı.

“Bu da bir ihtimal. Ancak bir taraftan da bu iyi bir fırsat. Onun hareketlerini izleyebilirim. Eğer size zarar vermeye kalkarsa kellesini alırım. Ancak karşılığında siz de Ainz Ooal Gown’a karşı ayaklanmayın lütfen.”

“Neden ayaklanalım ki? Yanımızda Momon-sama olduğu sürece…”

“Lütfen cümlenizi tamamlamayın. Birinin bunu demesi için bekliyorlar zaten. Eğer isyan fikri çıkarsa sizi öldürmem için bana emir verir. Belki de umduğu şey de budur.”

Momon kollarını açtı ve herkesle açıkça konuşmaya devam etti.

“Az önce yaptığım anlaşmayı bozan taraf ben olamam. Bu yüzden söyledikleri mantıksız şeyleri alttan almanızı istiyorum. Ancak size kötü davranan olursa lütfen bana bildirin.”

Momon’un bir rehine olduğunu duyan insanların yüzünde acı dolu bir ifade belirdi.

Momon onlara karşı gülümsedi.

“Çok fazla endişelenmeyin. Yine de bir diktatör olabilir. Bekleyelim ve görelim. Ayrıca eğer ki Teokrasi bir hamle yaparsa sizi isyana teşvik edebilirler. Umarım hepiniz gözünüzü dört açarsınız.”

Kimse bunu içten içe kabul edemiyordu.

Ancak kimse de sesini itiraz etmek için yükseltemiyordu.

Ainz Ooal Gown bir namevtti. Kimse yaşayanlar için öylesine bir nefret taşıyan birisine güvenemezdi. Ve tabi ki herkes Momon’a güveniyordu. Momon şehir halkı adına kendi hedeflerinden vazgeçmişti. Momon’a sadakatlerini sunmaları oldukça doğaldı.

Oradaki herkes Momon’un teklifini kabul etmişti ve bu sözleri diğerlerine de yaydılar.

Bunun sonucunda Ainz Ooal Gown’un yönetimindeki E-Rantel, komşu ülkelerin inanmakta zorluk çektiği, kanın dökülmediği, barış dolu bir şehir olmuştu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Jester (1457 puan) Üye
2021-08-31 14:27:56
Ceviri icin tesekkurler
shypax (132 puan) Üye
2020-10-01 23:46:20
Çeviri için teşekkürler
ozant40 (42 puan) Üye
2020-09-23 23:37:40
Elinize sağlık ağam. Ainz-samaaaa sugeee
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-05 02:08:45
Bölüm için teşekkürler. (Kitap kapanma sesi.) Ve son.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-06-25 14:35:13
Emeğiniz için teşekkürler
deden18 (428 puan) Üye
2019-10-19 13:22:02
momona tasma taktılar
Vampire (369 puan) Üye
2019-03-24 08:35:18
Bakalım neler olacak
Lucifer (14 puan) Üye
2018-12-30 12:26:07
Ah şu Ainz sama yaptığı planlarla herkesi şaşırtıyor. Hikaye devamını okuyamamak gözleri yaşarttı :(
maahhaam (4749 puan) Üye
2018-11-09 14:33:35
Bu puan sistemi ile ilgili birşey soracaktım. Premium üye 100 puan alır demişsiniz daha önce premium paket alanlara puanlar verilecek m i peki
Residenttt (54059 puan) Yönetici
2018-11-10 14:10:59
@maahhaam, Yep :)
Oktay (1805 puan) Üye
2018-11-09 09:16:57
Sonunda 10. cilde geçiyoruz bakalım hikaye nasıl ilerlicek
bust3d (3373 puan) Üye
2018-11-09 04:20:06
okurken o kadar sıkıldımkı bayılıyordum. ızledıgın yerı okumak hıc zevk vermedı. yenı cıld cıksada cıldırsak az :D
maahhaam (4749 puan) Üye
2018-11-08 19:36:41
bu cildin sonu mu yoksa devamı var mı?
Residenttt (54059 puan) Yönetici
2018-11-08 19:41:31
@maahhaam, Sonu, bir sonraki paket yeni ciltten.
Syke (3572 puan) Üye
2018-11-09 09:35:57
@Residenttt, 2 paket alana 1 paket hediye gibi bir şey yapmayı düşünüyorsunuz?
Residenttt (54059 puan) Yönetici
2018-11-09 10:10:38
@Syke, Şu anlık öyle bir planımız yok.
monokuma (2220 puan) Üye
2018-11-09 15:43:58
@Residenttt, süngerbob :D
monokuma (2220 puan) Üye
2018-11-08 14:46:11
geliyomuş yey param hazır sırtım pek :D
monokuma (2220 puan) Üye
2018-11-08 14:44:03
baya güzel bu cildin bitimiyle yeni cilde adım atacaz bu hafta gelecekmi?
maahhaam (4749 puan) Üye
2018-11-06 23:10:47
yorumlar mı silinmiş? yeni bölüm ne zaman gelecek peki :)
Kyuuseishu (3280 puan) Çevirmen
2018-11-07 11:24:01
@maahhaam, Evet, siteye özel yorum sistemine geçtik. Yeni paket ise hafta sonu geliyor.
Syke (3572 puan) Üye
2018-11-08 14:13:13
@Kyuuseishu, 2 premium paket alana 1 paket hediye vs bu gibi şeyler düşünüyorsunuz?