Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

02 Mayıs 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1692 Görüntülenme
Bu bölümü 25 Kişi beğendi.
Cilt 2

Takatsuki Makoto, Laberintos'a Meydan Okuyor (İkinci Gün)

“Takip ediliyoruz.”, Lucy’ye bunu söyledim.

“Eh?”, Lucy arkaya baktı.

“Bu kadar uzun süre sonra mı diyorsun?” (Lucy)

“Eh?” (Makoto)

“Zindana girmeden önce bizi buraya kadar takip ettiler.” (Lucy)

Ciddi misin?! 

“Daha önce söylesene!” (Makoto)

“Uzun zaman önce fark ettiğini sanıyordum... Üzgünüm.” (Lucy)

Lucy’nin canı sıkıldı.

“Ah, hayır, bu tür şeyleri tespit etmek benim işim. Yine de fark ettiğine şaşırdım.” (Makoto)

“Sonuçta bize bakarken 'Onları öldüreceğim' gibi tehlikeli şeyler söylüyorlardı. Maceracı Klanında bizim için sorun çıkartan çocuklar olmalılar. Bizi buraya kadar takip edeceklerini düşününce, ne kadar da kötü niyetli bir grup.” (Lucy)

“…”

Oi oi!

Bu kötü bir durum değil miydi?

Bizi zindanın derinliklerine kadar takip ediyorlardı.

Bizi biraz dövmek gibi ilgisiz bir şey düşünmenin bir yolu yoktu.

Tespit ile kontrol ederken bizi takip eden yaklaşık 10 kişi gördüm.

Ne kadar yetenekli olduklarını bilmiyorum, ancak Demir Rütbesinden daha düşük olduklarına inanmak istiyordum.

Eğer Gümüş Rütbeliler ise şah mat olurdu.

Ne de olsa Nina seviyesinde olacaklardı.

“Bir mitril kılıç kırıldı diye ortalığı karıştırıyorlar.” (Lucy)

“Uh, evet…” (Makoto)

Aslında, Fuji-yan'a bir mitril kılıcının fiyatını sormuştum.

‘En az 5.000.000 G olması lazım.’ Demişti.

Demir Rütbe maceracının yıllık ortalama geliri 5.000.000G idi.

Evet, bir yıllık çalışmaya eşit olan kırılmış bir şeyim olsaydı intikam sözü verirdim.

“…Şimdilik kaçalım. [Su Büyüsü: Sis].” (Makoto)

Bütün mağarada sise gömülmüştü.

Ayrıca Gizlilik’i de aktive etmiştim.

Sıradaki şey, bir şekilde onlarla başa çıkmaktı.

Laberintos çok fazla kollara ayrılıyordu.

Onların görüşlerini kısıtlamıştım, Gizlilik ile onlardan kurtulabilirdik.

“Lanet olsun! Bizi fark ettiler mi?” 

“Bulun onları! Çok ileri gitmiş olamazlar.” 

“Çok fazla dağılmayın, sonuçta canavarlar var.”

Ayak sesleri daha da uzaklaştı.

“Gittiler.” (Lucy)

Lucy kulaklarıyla doğrulamıştı, bu yüzden doğru olmalıydı.

Tespit becerimden bir tepki yoktu.

“Haah… Üzgünüm Lucy.” (Makoto)

“Neden özür diliyorsun?” (Lucy)

“Bu benim hatamdı.” (Makoto)

Diğer grubun kılıcını kesmemeliydim.

Küçümsenmememiz gerektiğini düşünmüştüm ama sonuçta grubu tehlikeye atmıştım.

“Ne diyorsun? Umrumda değil.” (Lucy)

Lucy göz kamaştırıcı bir gülümsemeyle söylüyordu.

Lucy'nin yoldaşım olduğuna sevindim.

“Bundan sonra ne yapmalıyız?” (Lucy)

“Şimdilik Büyük Şelale olan orijinal hedefimize gidelim. Serseri maceracılar ile ilgili sorundan önce… Başım biraz ağrıyor.” (Makoto)

“Sadece görmezden gelmek doğru değil mi?” (Lucy)

“Öylece bırakmanın bir yolu yok.” (Makoto)

Döndüğümüzde Fuji-yan'a danışmalıydık.

◇◇ 

Büyük Labirent, Laberintos.

Kıtanın en büyük zindanı ve en güzel yerlerinden biri olduğu söylenen yer, Büyük Şelale.

“Bu Niagara…” (Makoto)

“Waaah…” (Lucy)

Bir önceki dünyanın en popüler şelalesini mırıldandım.

Lucy de benim tarafımdan şaşırmıştı.

Zindanın Üst Katının derin bölgelerinde aniden bir uçurum belirdi ve bir yeraltı gölü görülebiliyordu.

Yeraltı gölünün çevresinde devasa bir şelale vardı.

Tam portresini göremediğim bu geniş yeraltı alanı, bu üst alandan oraya giren güneş ışığıyla bir avlu görevi görüyor gibiydi. Hayali bir manzara yaratıyordu.

Bu güneş ışığında, etrafta uçan büyük kuşlar vardı.

“Bu arada, Niagara nedir?” (Lucy)

Diye sordu Lucy.

“Önceki dünyamın turistik noktası.” (Makoto)

“Anladım. Her neyse, bu uçurumun altı Orta Kat değil mi?” (Lucy)

“Evet, düşersek kötü olur.” (Makoto)

Haritaya göre, bu uçurum 200 metre derinliğindeydi.

Yeraltı gölü görünüşe göre Orta Kat'ın bir parçasıydı.

Başka bir deyişle, güzel bir manzara olabilirdi ama tüm bunların içinde, etrafta dolaşan güçlü canavarlar vardı.

Tam da o an…

“?!” 

Lucy aniden arkasını döndü.

Tespit becerim de aynı anda uyarı verdi.

“Oi oi, gerçekten de buradalar.”

“Sana söylemiştim. Çaylaklar hep buraya gelir.”

“Hey, Makkaren maceracıları. Daha önce bize bir numara yaptınız.” 

Ortaya çıkanlar dünkü maceracılardı.

Bunun üzerine, onların yoldaşları gibi görünen bir grup kötü görünümlü insan vardı.

Toplamda 10 kişiydi.

Bu kadar insan olduğunun farkına varamamıştık…

“Gizlilik, ha.” (Makoto)

“Üzgünüm Makoto. Fark etmedim.” (Lucy)

“Hayır, ben de aynı derecede hatalıyım.” (Makoto)

Her zaman kullandığım Beceri’nin benim dezavantajıma olması kötüydü.

“Oi, elfe zarar vermeyin. İyi para karşılığında satılabilecek gibi görünüyor. Kızıl saçlı olmaları nadirdir.” 

“Ne kadar?” 

“Onu daha sonra doğru bir şekilde değerlendirmeliyiz.” 

Yüzlerinde sırıtmalar ile iğrenç bir konuşma yapıyorlardı.

Anladım, bu adamlar köle tüccarlarıydı.

“Hey, silahını kırdığım için üzgünüm. Özür dilerim, peki bizi affetmen için ne yapmalıyız?” (Makoto)

Bu muhtemelen anlamsızdı ama yine de konuşmaya ve anlamaya çalıştım.

“Ha? Burada öleceksin. İyi bir ekipmana sahip görünmüyorsun, ancak o hançerin muhtemelen iyi bir fiyatı vardır.” 

“Acemi avı mı?” (Makoto)

Lucas-san’ın aynen beni uyardığı gibiydi.

“Ooh, demek biliyorsun.”

Adam yüksek sesle güldü.

“Çocuklar! Onları kuşatın!” 

Bir zamanlar mitril kılıcı olan adam işaret verir vermez grubu arkamızda şelale olacak şekilde bizi kuşattı.

“Ma-Makoto…” (Lucy)

Lucy elbiselerimi çekiştiriyordu.

“O zaman, şimdi.” (Makoto)

Ne yapmalıyız? 

Sahip olduğum birkaç önlemden hangi önlemi almam gerektiğini merak ediyorum.

Korkunç bir baş ağrım olana kadar.

Baş ağrısı az sonra geçti, ama gürültülü alarm devam etti.

Tespit Becerisi.

Başlangıçta Düşük, Orta ve Yüksek Sınıf canavarların yaklaşımını tespit eden bir beceriydi.

Kafamın içinde alarm çalan bir beceriydi.

Ama Yüksek Sınıf'tan daha yüksek bir sınıf vardı.

Bunlara Felaket Getiren Canavarlar denirdi ve onlarla ilk kez karşılaştığınızda…

‘Kişiye bağlı olarak baş ağrısına yol açabilir, bu yüzden dikkatli ol.’ lonca resepsiyonisti Mary-san bir keresinde bana bunu demişti.

Felaket Getiren Canavarlar tek başına yenilmezdi. Çünkü görünüşe göre felaket olarak görülüyorlardı.

Felaket Getirenler dörde ayrılıyordu: Köy, Şehir, Ülke ve Kıta.

Eğer bir Felaket Getiren Köy canavarı ortaya çıkarsa çıktığı köy yok edilirdi.

Bir Felaket Getiren Canavar ortaya çıktığında, ulusal silahlı kuvvetlerin onunla başa çıkması gerekirdi.

Güneş Şövalye Düzen’i gibi.

Lucy'ye sıkıca sarıldım.

“Makoto…?” (Lucy)

“Oooh, kadınını koruyan bir şövalye mi? Ne kadar cesur.” 

Serseri bir şey söylüyordu, ama dinlemiyordum.

Nerede?

Nerede bu?

Nereden geliyor?

“Buoooooooooooh!!!” 

Havayı sallayan bir kükreme yankılandı.

*Çaaat!*

Yer kabardı ve dev gibi bir şey ortaya çıktı.

Bizimle kötü maceracılar arasındaydı.

“Ejder…ha mı?” (Lucy)

Lucy mırıldandı.

Maceracılardan hiç kimse buna tepki gösteremedi.

“Sonuçta tüm ejderhalar Felaket Getiren’dir. Gördüğün zaman tam gücünle kaç.”, Lucas-san'ın lonca tezgahında bana söylediği şey buydu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-01-17 18:13:03
Lucas dediyse doğrudur
DasanDra (148 puan) Üye
2020-08-02 00:36:48
Bölüm için teşekkürler
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-07 20:05:04
Çeviri ve edit için teşekkürler.
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-05-03 08:53:01
Su Ruhları aracılığı ile her zamanki taktik olan kendine çek ve boğ yapsa 10 değil 100 bile fark etmez. Teşekkürler!
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-02 19:20:38
Çeviri için teșekkürler