Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

02 Temmuz 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1210 Görüntülenme
Bu bölümü 27 Kişi beğendi.
Cilt 4

Takatsuki Makoto, Lanetli Prensesle Görüşüyor

Ay Kahini kolumdan tuttu.

Tedirgin kalbimi sakinleştirip [Salim Zihin]’i en yüksek düzeye ayarladım.

Ay Kahini’ne saldırmamalıydım.

Karşı koymalıydım.

İlk yapmam gereken elini kolumdan savuşturmaktı.

Ama Ay Kahini’nin dudakları bundan önce hareket etti.

“Bana itaat et.” (Furiae)

Enstrüman benzeri bir ses yankılanıyordu ve bakışlarım ışık olmayan siyah damarlı gözlerine bakıyormuşum gibi gelen bakışlarıyla birleşti.

Ay Kahini tarafından dokunulduğunda Işık Kahramanı bile ona karşı çıkamazdı.

Aah, bu çok geç olabilir.

Her halükarda, Ay Kahini Tanrıçalardan sonra en güzel kişiydi ha…

Güzelliğinin Nuh-sama'nın biraz gerisinde olduğu doğruydu ama yine de inanılmaz derecede güzeldi…

“O hançeri bana ver.” (Furiae)

Ay Kahini emir verdi.

Nuh-sama'nın hançerini istiyordu öyle mi?

Bu kutsal bir hazineydi.

Güzel gözleri vardı.

Yine de…

“Reddediyorum.” (Makoto)

Bu benim tek silahımdı. Eğer elimden alınacak olsaydı beni rahatsız ederdi.

“Hah?” (Furiae)

Furiae-san’ın şaşkınlıktan dili tutulmuştu.

“S-Sen, bana itaat et!” (Furiae)

Kolumu sıkıca tuttu ve tekrar emir verdi.

“Bana bunu söylesen bile…” (Makoto)

“N-Neden bana cevap verebiliyorsun?! Ay Tanrıçası Naia bana cazibe büyümün tüm canlı varlıklara karşı etkili olduğunu söylemesine rağmen?!” (Furiae)

“Buna ne diyebilirim? Ayrıca, Tanrıçanızı saygı ifadesi olmadan çağırmak uygun mu?” (Makoto)

“Tanrıça beni bir Kahin olarak seçtiği için hayatım karmaşa! Neden ona saygı duymam gerekiyor?!” (Furiae)

Orası da doğruydu.

Bu Kahin’in Tanrıçası ile olan ilişkisi iyi değil miydi?

“H-Hey, gözlerime bak.” (Furiae)

Gözyaşlarının eşiğine gelmiş bir yüzle dedi.

… Bu kız hiçbir şeyi gizlemeyen biriydi.

“Sorun nedir?” (Makoto)

Doğruca, biraz morumsu siyah gözlerine baktım.

Başımı tuttu ve yüzümü alınlarımızın temas ettiği noktaya yaklaştırdı.

“C-Cazibe büyümün bu mesafeden çalışmamasının imkanı yok…” (Furiae)

Ay Kahini konuştuğunda nefesi yüzüme ulaşıyordu ve tatlı bir kokusu vardı.

Çok yakındı, çok yakındı.

Ama Nuh-sama beni düzenli olarak cinsel tacize maruz bırakmıştı, bu yüzden buna alışkındım.

Nuh-sama böyle bir şey olacağını tahmin edebilir miydi?! Ne harika bir Tanrıça!

(Hayır.) (Nuh)

Yani tahmin etmemişti.

(Sadece hoşuma gittiği için yapıyorum.) (Nuh)

Eeh, bu kendi içinde şüpheliydi.

(Makoto, bir kadını görünüşüne göre fazla yargılama. Bu kabalık.) (Nuh)

Nuh-sama beni uyardı.

Bu, Kutsal Düzlem’in bir numaralı güzelliğinin rotadan çıkışı mıydı?

“Ay Kahini, Furiae-san, Sakurai-kun yakında burada olur, yani…” (Makoto)

Elini tuttum ve kaçamamasını sağladım.

Cazibe büyüsü benim için sorun değil gibi görünüyordu.

“B-Bu imkansız…” (Furiae)

Ay Kahini olduğu yere çöktü.

Güvenle taşan yüzü ağlamaya yakın bir hale geldi.

“Neden?! Büyümden başka güvenecek bir şeyim yok! Yalnız Ay Büyüsü’ne güveniyorum! Bu da işe yaramazsa yaşamaya devam edemem!” (Furiae)

Saçlarını bir deli gibi darmadağınık etmeye başladı ve kolumu inanılmaz bir güçle yakaladı.

Ah! Biraz fazla güçlü değil misin?!

“S-Sakin ol…” (Makoto)

“Sanki yapabilirim! Güvenebileceğim tek bir kişi bile yok! Ebeveynlerim yok, kardeşim yok, arkadaşım yok! Fark ettiğimden beri Ay Kahini olduğum için bir tümör olarak değerlendirildim. Benden korktular, nefret ettiler... ve kalitesiz adamlardan şehvetli bakışlar alıyordum ve bu da diğer kadınların benden daha fazla nefret etmesini sağladı... Bununla bile tehlikeli geleceklerden kaçmak için Ay Büyüsü’nü kullanırdım. Bana saldıran bu insanları kontrol edip kaçıyordum. Hayatım boyunca kaçıyordum. Ben ne yaptım?! Ay Kahini olarak seçildiğim için ben…! Ben… ben… sadece huzur içinde yaşamak istiyorum ama yine de…” (Furiae)

“…..”

Ağır.

Hikayesi çok ağırdı!

N-Ne yapmalıydım…?

Sakurai-kun! Çabucak gel!

“Hey… öldür beni…” (Furiae)

Yüksek gerginliği bunu söylediği an umutsuzluğa dönüştü.

Bekle, ne demek istiyorsun?

Bu kişinin karanlığı çok derin değil miydi?

[Ay Kahini’ni, Furiae’yi, ebedi istirahate ulaştıracak mısın?]

Evet

Hayır ←

Ne kadar inanılmaz bir seçim.

Tabii ki Hayır’ı seçecektim.

İntikam Laneti yüzünden ölürdüm.

Buna rağmen, bu zavallı kız hakkında bir şeyler yapmamın yolu yoktu…

“Hiih!” 

Şimdiye kadar ağlamanın eşiğinde olan Ay Kahini bana baktı ve korkmuş gibi sıvışmaya çalıştı.

He? RPG Oyuncu’nun sunduğu seçimlerini görebiliyor olabilir miydi?

Açıkçası… bu korkutucuydu, ha.

[Hayır]'ı seçtiğimde, Ay Kahini ‘Ah!’ dedi ve şok olmuş bir ifade yaptı.

Evet'i seçmezdim.

Yine de Furiae-san bana hala korkmuş bir şekilde bakıyordu.

Neden?

“Takatsuki-kun!” “Makoto-san!” 

Ah, Sakurai-kun ve Prens Leonard.

“Geç kaldın, Sakurai-kun.” (Makoto)

Sonunda Furiae ile yalnız kalmaktan kurtuldum.

“N-Ne yapıyorsun Takatsuki-kun?!” (Sakurai)

“H-Hm, Makoto-san… Ay Kahini’ne dokunuyorsun…” (Leonard)

Bana Ay Kahini’ne dokunmamam söylenmişti ama yine de dokunmuştum, nedense Ay Kahini’nin kolunu tutuyordum.

Evet, herkes buna karşılık verecekti, ha.

“Görünüşe göre cazibe büyüsü benim üzerimde işe yaramıyor.” (Makoto)

“B-Bu mümkün değil! Bu Efsanevi Felaket Cadısı’nın gücü!” (Leonard)

Prens Leonard’ın bir şeyi direkt reddetmesi nadirdi.

Oldukça garip görünüyordu.

Bunu düşünmek için biraz geç ama Cazibe Büyüsü’den sadece [Salim Zihin] sayesinde mi etkilenmiyordum?

Sakurai-kun, ‘Takatsuki-kun'dan beklendiği gibi…’ diyordu.

“Takatsuki-kun, Furiae’nin peşinden gittiğin için teşekkürler.” (Sakurai)

“Rica ederim. Yaran nasıl?” (Makoto)

“Evet, bir şekilde idare ettim.” (Sakurai)

Bunu söylerken bile Sakurai-kun sadece Ay Kahini’ne bakıyordu.

“Furiae, neden kaçıyorsun…?” (Sakurai)

“Çünkü…” (Furiae)

Sakurai-kun ona doğru ilerliyordu ve Furiae-san bakışlarını çeviriyordu.

Biraz fazla yakın değil misiniz?

“Sonunda benimle konuşuyorsun Furiae.” (Sakurai)

“Ben… daha öncesi için üzgünüm. Seni orada korkutmaya çalışıyordum.” (Furiae)

“Ciddi olmadığını biliyorum.” (Sakurai)

“Hm.” (Furiae)

Sakurai-kun biraz ferahlatıcı bir gülümsemeyle gülümsedi ve Furiae-san kırmızı bir suratla dudaklarını büzdü.

Ah? Bu romantik bir atmosfer olmuştu…

Bunu ben yokken yapabilir miydiniz?

“Şimdi bana ne olacak?” (Furiae)

“Bunu Prenses Noel’e soracağım.” (Sakurai)

“Dur! O kadınla benim hakkımda konuşma. O Güneş Kahini. Gitmeme izin vermesinin bir yolu yok!” (Furiae)

Furiae-san, Sakurai-kun'un teklifini reddetti.

“O zaman, Güneş Şövalyesi Kaptanı olduktan sonra Güneş Ülkesi’nin ana şehirlerinde görev alacağım. O zaman, gizlice seni getireceğim ve kaçmana izin vereceğim.” (Sakurai)

“O zamana kadar nerede olacağım?” (Furiae)

“Bu…” (Sakurai)

“Planın yok, ha. Bir yerlerde saklanacağım.” (Furiae)

“Hayır. Yine gözümün önünden kaybolacaksın, değil mi?” (Sakurai)

“… Sen Kurtarıcı'nın reenkarnasyonusun, biliyorsun değil mi? Lanetli bir Kahin ile birlikte olmaman daha iyidir.” (Furiae)

““…..””

Sakurai-kun ve Furiae-san birbirlerine bakıyorlardı.

Ama Furiae-san'ın kolunu tutan bendim.

Aralarında mıydım?

(Prens Leonard, gitmeye ne dersin?) (Makoto)

(Ama sensiz, Ay Kahini kaçabilir, biliyorsun.) (Leonard)

(Eeh…) (Makoto)

Ne acı!

“Hey, Sakurai-kun. Ay Kahini’ni 2-3 gün saklamaya ne dersin? Fuji-yan ile konuşacağım ve eminim saklanma yeri hazırlayabilir.” (Makoto)

Sonunda, Fuji-yan'a güvenecektim.

“Üzgünüm, Takatsuki-kun.” (Sakurai)

“Bu uygun mu, Makoto-san?” (Leonard)

Sakurai-kun mahcup görünüyordu ve Prens Leonard endişeli görünüyordu.

Furiae-san… bana tuhaf bir yaratık görmüş gibi bakıyordu.

Oldukça sorunlu bir şeyi üstüme aldım, ha.

◇◇

3. Bölge’deki handayız.

““““““………””””””

Lucy, Sa-san, Prenses Sofia, Fuji-yan, Nina-san, Chris-san; hepsi doğruca buraya bakıyordu.

Bana öyle bakmayın!

Bu arada, Sakurai-kun şimdilik Dağlık Kalesi'ne dönmüştü.

Sonuçta dikkat çekiyordu.

Prens Leonard arkama saklanmıştı.

Onlara gece vakti mezarlığa gittiğimizi bildirdikten sonra, ablası soğuk bir ruh hali takınmıştı.

Ben de korkuyordum.

Tüm bunların sebebi Furiae-san, kötü bir ruh hali içinde başka bir yol arıyordu.

Biraz daha takdire şayan bir tavrın olamaz mıydı?

Kaçamaması için her ihtimale karşı onu iple bağlamıştım.

Bir güzelliği bağlamak nedense yozlaşmışım gibi hissettirdi.

Göz için bir zehirdi.

“Kahraman Makoto… Bunca şeyin arasında Ay Kahini’ni getirebileceğini düşünmemiştim.” (Sofia)

Prenses Sofia başını tutuyordu.

“Bana Sakurai-kun sordu.” (Makoto)

“Prenses Noel'e rapor etmeliyim…” (Sofia)

“Bu… beni biraz sıkıntıya sokar.” (Makoto)

“… Ancak Rozes, Dağlık ile müttefiktir. Ay Kahini’ni saklamak ihanet olur.” (Sofia)

Prenses Sofia'nın sözleri soğuk ama mantıklıydı.

Bu kötüydü.

Prenses Sofia'nın burada olacağını düşünmemiştim.

Sadece Fuji-yan ve diğerlerinin olacağını düşünmüştüm.

Şimdi düşününce Prens Leonard geç kaldığından burayı kontrol etmek için buraya gelme olasılığı vardı…

Ay Kahini’ne ‘Üzgünüm, şimdi ne yapmalıyız?’ der gibi baktığımda bir planı varmış gibi görünüyordu ve konuştu.

“Canavar isyanı yakında gerçekleşecek.” (Furiae)

Furiae-san'ın ilk söylediği şey isyan hakkındaydı.

Bunu söylediği anda ben dahil herkes ona baktık.

“Furiae-dono, canavarların liderleri ele geçirildi. İsyan olmamalı-desu zo.” (Fuji)

“Doğru! Canavar bölgelerini kontrol ettim ve bir isyanın söylentileri azalıyordu.” (Nina)

Fuji-yan ve Nina-san itiraz ettiler.

“Gerçekten mi? Bana inanmıyorsanız, sorun değil.” (Furiae)

Furiae-san imalı bir gülümsemeyle söyledi.

Hm, hangisiydi?

“Hey hey, 6. Bölge'deki falcı sendin, değil mi?” diyerek Sa-san konuşmaya atladı.

“Ah doğru! İyi bir hafızan var, Aya. O zaman sen bir Kader Büyüsü kullanıcısı mısın?” (Lucy)

“Sa-san ve Lucy, Furiae-san ile daha önceden tanıştınız mı?” (Makoto)

Onlara göre, falcı olarak çalıştığı 6. Bölge'de bir karşılaşmışlardı.

Bunun bir tesadüf olduğunu söylemek yerine… daha kolay hedefler gibi görünen bu ikisini hedeflemiş gibiydi.

“Yani isyanın gerçekleştiği bir gelecek gördüğünü mü söylüyorsun?” (Sofia)

Ay Kahini, Prenses Sofia'nın sözlerine bir gülümsemeyle karşılık verdi.

“Açık cevap ver.” (Chris)

Chris-san güçlü bir tonla sorular sordu.

“Amanın? Kocan için diğer karısıyla kavga ettiğin ve evinin çöktüğü bir gelecek görüyorum.” (Furiae)

“?!” 

“Sen ne diyorsun!” (Nina)

Furiae-san'ın sözleri Chris-san'ı şaşırttı ve Nina-san sesini öfkeyle yükseltti.

He? Fuji-yan, ailen çökecek miydi?

“Furiae-dono, yalan-desu zo söylememelisin.” (Fuji)

Fuji-yan acı bir gülümsemeyle bunu reddetti.

Anladım, bu bir yalandı.

Bekle, şu anda korkunç bir kişiliğin var, Furiae-san!

Herkese kötü bir izlenim verecek, bu yüzden lütfen şunu keser misin?

“İsyan ne zaman gerçekleşecek?” (Makoto)

Sorduğumda Furiae-san gülümsemesini sildi ve düz bir yüzle dedi.

"Yarın." (Furiae)

Yarın?!

Çok hızlı değil miydi?!

“Yalanlar… öyle görünmese de.” (Fuji)

“Olamaz…” (Chris)

“Danna-sama…” (Nina)

Fuji-yan’ın zihin okuma kontrolü gelmişti.

Gerçekten mi…?

“Yine de inanmakta zorlanıyorum…” (Sofia)

“Hmm, bize söylesen bile. Değil mi, Aya?” (Lucy)

“İnanamıyorum~” (Aya)

Prenses Sofia, Lucy ve Sa-san, Fuji-yan'ın zihin okuduğunu bilmedikleri içn Ay Kahini’nin sözlerine inanmıyormuş gibi görünüyorlardı.

“Prenses Sofia, Lucy, Sa-san, daha sonra açıklayacağız, bu yüzden lütfen isyan yarın olacakmış gibi konuşun.” (Makoto)

“‘‘......’’”

Ciddi sesimle şimdilik üçü başıyla onayladı.

“Bu arada, yarın gerçekleşecek olan sadece isyan değil.” (Furiae)

Furiae-san eğleniyormuş gibi konuşuyordu.

"Başka?" (Makoto)

“Symphonia’ya saldıran bir canavar grubu.” (Furiae)

Prenses Noel’in toplantıda söylediği şey.

“Güneş Şövalyeleri ve Dört Gökyüzü Şövalyesi Düzeni kapılardaki güvenliği güçlendirdi. Bir canavar grubu—“(Sofia)

Furiae-san, Prenses Sofia'nın sözünü kesti.

“Hem karadan hem de denizden. Deniz tarafındaki savunma düşük olmalı.” (Furiae)

“Gerçekten mi, Fuji-yan?” (Makoto)

Arkadaşıma sordum.

“Doğru hatırlıyorsam… canavarlar şu anda Symphonia orman alanı etrafında toplanıyorlar. Denizden bir saldırı beklemiyorlar, bu yüzden oradaki olağan savunma olmalı.” (Fuji)

“Yarın, beklenmedik canavar isyanı ve beklenenden daha yüksek bir canavar grubunun saldırısı nedeniyle Symphonia tarihin en kötü kaosuna düşecek. O fırsatta kaçmayı planladım. Ondan önce yakalanacağımı düşünmemiştim.” (Furiae)

Furiae-san şaşkınmış gibi konuştu.

“İmkanı… imkanı yok…” (Sofia)

Prenses Sofia hala Ay Kahini’nin sözlerine inanamıyormuş gibi görünüyordu.

Fuji-yan'a baktım ve hafifçe başını salladı.

Yalan söylemiyordu.

“Prenses Sofia, buna inanamayabilirsin ama…” (Makoto)

“Hayır, Ay Kahini’nin sözlerine inanmadığım doğru ama sana inanıyorum Kahraman Makoto. Sen bir Tanrıça Öncüsüsün Bunu tespit eden bir şeyin olmalı, değil mi?” (Sofia)

Bana inanıyordu.

Prenses Sofia'nın güveni sıcaktı.

Biraz utanç vericiydi.

Tekrar Ay Kahini’ne baktım.

“Furiae-san, isyanı durdurmak ve canavarların hasarlarını mümkün olduğunca azaltmak istiyoruz. Sen de Güneş Ülkesi’nden kaçmak istiyorsun. Hedeflerimiz açık. Bir anlaşma yapalım.” (Makoto)

Ay Kahini sanki bunu beklediğini söylüyormuşçasına bir ifade takındı.

Bu konuşmayı iyi yönlendirmişti.

“Bir anlaşma… Tamam. Ama bir şartım var.” (Furiae)

Ay Kahini Furiae doğrudan bana baktı ve hafifçe gülümsedi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
EFCD (1251 puan) Üye
2021-05-11 14:13:36
THX BRO
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-09 20:41:59
Bölüm için teşekkürler
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-07-04 01:41:24
Teşekkürler, Sakurai kimse sevmiyor, ana karakterin sahne ışığını çalması ne kötü. (Ehehehh)
Kiriyodx (69 puan) Üye
2020-07-02 14:04:10
A i şu sakuraiden nefret ediyorum herif bi an önce ölse keşke hikayede onu gördükçe hikayede soğuyorum prenses noel ve ay kahini onunla olmaz umarım iğrenç yaratık ya umarım ölür
EZRED (21 puan) Üye
2020-07-02 22:39:27
@Kiriyodx, Ay Kahinin Mc'nin kadını olmasını istiyorum ve katılıyorum. Sakurai'nin bu seride olması benide seriden soğutuyor.
Kiriyodx (69 puan) Üye
2020-07-02 22:51:13
@EZRED, umarım hızlı bi şekilde ölür gereksiz karakter
EZRED (21 puan) Üye
2020-07-03 21:54:32
Katılıyorum