Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

03 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1304 Görüntülenme
Bu bölümü 35 Kişi beğendi.
Cilt 4

Takatsuki Makoto, Kahraman ile Savaşıyor

“Su Ülkesi’nin Çöp Kahramanı burada ne yapıyor? Haah?” 

Bunun bana yöneltildiğini düşündüm, ama durum öyle görünmüyordu.

Orada duran altın zırhlı ve keskin gözlü bir şövalyeydi. 

Altın saçları ve lacivert gözleri vardı.

Zırhındaki lüks dekorasyonlarından yola çıkarak, büyük olasılıkla oldukça yüksekte bulunan bir kişiydi.

Ve… oldukça korkunç bir kişiliğe sahipti.

Ya da daha çok, belalı gibi görünüyordu.

“Hey hey hey hey, sadece sus ve bir şey söyleme. Hey, seni lanet olası velet.” 

Bu adam çok fazla hey kullanıyordu.

“Prens Leonard, o kim?” (Makoto)

Aşağıya bakan Prens Leonard'a sordum.

“… Güneş Ülkesi'nin Yıldırım Kahramanı Geralt-dono.” (Leonard)

“Haah? Geralt-sama diyeceksin! Sadece zayıf bir ülkenin Kahramanı, umarım aynı seviyede olduğumuzu düşünmüyorsun.” (Geralt)

Bu kırsal serseri tipli Kahraman’ın nesi vardı?

Sakurai-kun ve Prince Leonard'dan farklı olarak çok fazla eğitimden yoksun değil miydi?

“Bu kadarını söylemeye gerek var mı?” (Makoto)

Şimdilik burada araya girmeye çalıştım.

Yıldırım Kahramanı bana bir parça çöp konuşmuş gibi baktı.

“Senin neyin var? Çöp konuşamaz.” (Geralt)

Yüksek sesle söylemişti!

“Takatsuki-kun Su Ülkesi’nin Kahramanı!” (Lucy)

“Bir Tabu Canavarı’nı yendi, bilmeni isterim!” (Aya)

Sa-san ve Lucy, benim yerime beni tanıttılar.

Kendime 'Ben bir Kahramanım’ demek zor olurdu, bu yüzden bu iyi olmuştu.

“Kahraman… Takatsuki…” (Geralt)

İfadesi tehlikeli hale geldi.

“Sen, diğer dünyadan gelen bir Kahraman mısın?” (Geralt)

“Kısa süre önce atanmış bir Kahramanım.” (Makoto)

Güvenli bir cevap verdim.

“Yüzünü ver bakayım.” (Geralt)

Bir suçlu musun sen?! 

Şey, görünüşü ve konuşma tarzı bir suçlu gibiydi gerçi.

O gerçekten bir Kahraman, değil mi?

“Ne?” (Makoto)

Adam buna cevap vermedi ve önüme tahta bir kılıç fırlattı.

“Bir düello yapalım. Endişelenme, kendimi tutacağım.” (Geralt)

Sadist bir gülümsemeyle sırıttı.

Evet, bu konuda sadece içimde kötü bir his vardı.

“Makoto-san, yapmamalısın! Onun hobisi, onunla aynı fikirde olmayan insanlara acı getirmek ve bu onun bunu yapma şekli!!” (Leonard)

Prens Leonard bağırdı.

Ben de öyle olduğunu düşünmüştüm.

“Kapa çeneni, Çöp. Ben senin yaşındayken yüzden fazla canavar ve ejderha avladım. Tabu Canavarları kendi ülkenizdeki bir zindanda görünse bile evinize saklanıp titremeye başlarsınız. Bu tür çöpler bunun dışında kalmalı.” (Geralt)

“Kuh…!” (Leonard)

Prens Leonard küçük düşerek titredi.

Anladım.

Prens Leonard'ın zindanlara gitmemesinin normal olduğunu düşünmüştüm çünkü o bir çocuktu, ama Güneş Ülkesi’nde, 9 yaşında bir Kahraman bile çalışıyordu, ha.

Bu ülkede çalışma standardı yasaları var mıydı? Olduğunu düşünmüyordum.

 “Hey, ne yapacaksın? Kahramanlar o ülkenin gücünün sembolüdür. Bana reddedeceğini söyleme.” (Geralt)

Yıldırım Kahramanı beni kışkırtıyordu.

“O fahişe görünümlü büyücü ya da o düz tahta gibi göğsü olan dövüşçü ile de savaşırım. Dahası, arkandaki kızlar senden daha güçlü değil mi, Kahraman olan kim?” (Geralt)

Ne, seni piç!

Haklıydı.

Arkamdaki ikisi daha güçlüydü.

Ama dostlarım hakkında böyle konuşması beni sinirlendiriyordu.

“Takatsuki-kun, sorun değil. Senin yerine onunla dövüşeceğim.” (Aya)

Sa-san bundan öfkelenmiş olmalıydı, motive olmuştu.

“Hey, bu adama bir Meteor fırlatabilirim, değil mi?” (Lucy)

Lucy bile! Ah, aslında Sa-san'dan daha hiddetliydi.

“Hey hey durun biraz. Sadece seninle savaşmalıyım, değil mi?” (Makoto)

“Evet, başından beri bunu söylüyorum, mankafa. Bana doğru gel. Devam et.” (Geralt)

Nedenini merak ediyordum. Bu kıtanın en tepesinde yer alan başkentte olmamıza rağmen... kültürel standart düşük değil miydi?

Ah, o bir Kahraman ve asildi, ha.

Soyluların standardı düşük değil miydi?

“Makoto-san… Üzgünüm. Benim yüzümden…” (Leonard)

“Ne diyorsun? Kafayı yemiş olan o.” (Makoto)

“O… aslen Güneş Ülkesi’nin temsili Kahramanı’ydı. Fakat onun konumu Işık Kahramanı Sakurai tarafından elinden alındığından beri böyle davranıyor. Makoto-san, lütfen kendini zorlama…” (Leonard)

“Aah… Anladım…” (Makoto)

Sakurai-kun tarafından geçilen insanlardan biriydi, ha.

Zavallı.

Ama acısını bu küçük çocuktan çıkarması acınasıydı.

Yıldırım Kahramanı antrenman alanının ortasında duruyordu ve kollarını çaprazlamış beni bekliyordu.

Yine de tam ortasında yapmaya gerek yoktu…

Çevredeki askerler ‘neler oluyor?’ diyorlardı ve dikkatlerini buraya veriyorlardı.

Dostum.

Yavaşça oraya gidiyordum.

Dürüst olmak gerekirse geri dönmek istiyordum.

“Yıldırım Kahramanı, Geralt Valentine.” (Geralt)

Adam tahta kılıcıyla beraber poziyonunu alırken kendini tanıttı.

Ah, Valentine, karşı çıkmamam gereken soylu hanelerden biri değil miydi?

Güneş Ülkesi’nin Beş Kutsal Soylularından biriydi.

Durumlarının Güneş Ülkesi dışında diğer kraliyet aileleriyle aynı seviyede olduğunu duydum…

Prens Leonard'a bu kadar kolay kaba olmasının nedeni bu yüzdendi, ha…

Dikkat çekmek için ne kadar sıkıntılı bir adamdı.

“Hm, Su Ülkesi Kahramanı, Takatsuki Makoto…” (Makoto)

Burada kendimi tanıtmak görgü kuralıydı değil mi? Muhtemelen.

Ben kılıç kullanmıyordum, bu yüzden etraftan bir asa ödünç aldım.

“Bir büyücü, ha… Bu tür çöpe benzeyen manan ile, kendine bir Kahraman demene şaşırdım.” (Geralt)

Alaycı bir şekilde diyordu.

Bir süredir Sa-san ve Lucy'nin daha güçlü olması gibi şeyler söylüyordu.

Düşük miktarda manaya sahip olduğumu bilmesini sağlayan bir Değerlendirme Becerisi’ne mi sahipti?

“Hey, geliyorum!” (Geralt)

Başlamak için bir işaret bile olmadan aniden ileri doğru hücum etti.

O-O kayboldu?! 

[Kaçınma]!

Geralt'ın saldırısından kıl payı kaçındım.

Rüzgar kesici bir ses kulaklarıma gelince ürperdim

B-Bu adam… bunun kendisini tutmak olduğunu mu söylüyordu?

“Bu kaplumbağa gibi kaçınma şekli de ne?!” (Geralt)

“Gahack!” (Makoto)

Omuzumun etrafında güçlü bir ağrı vardı. Tekmelendim mi?!

Kaçınma Becerisi’ni kullandıktan sonra gelen hafif sertlik anını hedeflemişti.

“İşte! Bitti!” (Geralt)

Saldırısına devam etmek üzereydi, ama…

(Su Büyüsü: [Su İğnesi].) (Makoto)

“Tch!” (Geralt)

Koz kartlarımdan biriydi, yoğunlaşmadan yaptığım kör edici büyümden kolayca kaçındı.

Sa-san da geçmişte bundan kaçınmıştı, belirli bir seviye farkı olan insanlar üzerinde çalışmıyordu, ha.

“Çöp gibi saldırılar yapıyorsun.” (Geralt)

Lanet olsun! Saldırılarının çoğunu göremiyordum.

Şimdilik sadece kılıç saldırılarından kaçmalı ve tüm hasarları almalıyım.

“Guh!” (Makoto)

Bir kez daha Kaçınma’yı kullandıktan sonraki anı hedefledi.

Bu sefer sırtımdan tekmelendim.

[Kaçınma]! [Kaçınma]! [Kaçınma]! 

“Ne kadar acı! Sadece yere kapan ve merhamet için yalvar! Senin gibi çöp bir Kahraman kendine Kahraman dememeli!” (Geralt)

Ne isterse söylesin!

Kaçınma kullanarak saldırılarından kaçınmam gerekiyordu, ama yaralarım artıyordu.

Tahta bir kılıç olmasına rağmen metal tarafından kesilmiş gibi keskin hissediyordum.

Aura ile sardığında olan şey buydu, ha…

“Hey hey, sadece basit bir kılıçla bu iş bitecek, biliyorsun. En azından Kılıç Büyüsü Becerilerimi kullanmam gereken bir şeyler yap.” (Geralt)

Seni piç.

(Su Büyüsü: [Sis].) (Su Büyüsü: [Buz İğnesi])

Görmesini engellemek için sis kullandım ve onu tekrar kör etmeyi amaçladım.

“Can sıkıcı!” (Geralt)

Kahraman bağırdı, etrafındaki her şeyi havaya uçurdu.

Çılgınca! 

“Ora!” (Geralt)

Gugh?!

“?!” 

*GÜÜM!*

Sanki yakınımda bir patlama olmuş ve havaya uçmuşum gibi bir darbe aldım.

Ağzımın içi kesilmiş olmalıydı, kanımın tadını alıyordum.

Bir şekilde midemin içindeki her şeyi dışarı çıkarmamaya dayanıyordum.

Bir kez daha darbe alırsam bilincimin gideceğini hissediyordum…

“Takatsuki-kun!” “Makoto!” “Makoto-san!” 

Lucy, Sa-san ve Prens Leonard bana doğru koştu.

“Sen, biraz bir mola ver! Makoto bir büyücü, bilmiyor musun?!” (Lucy)

“Sorun yok, Lucy-san. Sıradaki rakibi ben olacağım.” (Aya)

“Makoto-san… ben de onun karşısına çıkacağım.” (Leonard)

Lucy ve Sa-san aniden seslerini yükselttiler ve Yıldırım Kahramanı ile arama girdiler.

Prens Leonard da gözyaşları içindeydi.

“Aaah, bekleyin, biraz bekleyin, siz üçünüz. Hala iyiyim.” (Makoto)

Dürüst olmak gerekirse bedenim bağırıyordu… ama bir şekilde, vücudum sarsılırken ayağa kalkmayı başardım.

“… Sen… bir aptal olmalısın.” (Geralt)

Yıldırım Kahramanı bana canı gönülden tepeden bakıyormuş gibi söylüyordu.

“Ah… bu kötü değil mi?” “Geralt-sama daha önce sevmediği bir adamı linç etmişti…” “O, Su Ülkesi’nin Kahramanı değil mi? Bir sorun haline gelecek…” “Birisi Prenses Noel’i çağırsın.” “Uzun zaman önce gittik.”

Bu sesleri duydum.

Bu adam hep böyle şeyler mi yapıyordu…?

Ne kadar umutsuz bir adamdı.

“Hey, sorun ne? Gel bana, hemen. Kazanırsam bu iki kadını alacağım.” (Geralt)

Yıldırım Kahramanı Geralt pis bir gülümseme takındı.

… Bu Güneş Ülkesinin Kahramanı mıydı?

“Yatağımda size iyi davranacağım. Onur duyun.” (Geralt)

“Kim senin gibi bir bok parçasıyla yapar o işi?” “Bu adam en kötüsü.”

Lucy ve Sa-san ona hakaret etti.

“Savaşacak olan tek benim.” (Makoto)

Sa-san ve Lucy'yi bir kenara itip ilerledim.

“Hayır, Takatsuki-kun!” (Aya)

"Hey, birlikte savaşalım Makoto!" (Lucy)

"Sorun değil." (Makoto)

Ağlamak üzereyken gülümsedim ve ileri yürüdüm.

Hiç iyi değildim.

Yoldaşlarımın böyle yüzleri olması…

Aaah, midemi bulandırıyordu.

Salim Zihin’im hala %50 olsa bile…

“Takatsuki-kun! İyi misin?!"

“Kahraman Makoto!”

Birisi geldi.

Vücudumdaki acıya katlandım ve arkama bakıp Sakurai-kun ve Prenses Sofia'yı gördüm.

Onlara böylesine çirkin bir figür gösteriyordum.

“Hemen dur!”

Prenses Noel'in şiddetli ifadesi gözümün bir köşesinde göründü.

“… Noel, ha.” (Geralt)

Geralt acı bir şekilde mırıldandı.

"Ne yapıyorsun? O Su Ülkesi’nin Kahramanı. Böyle bir şey affedilebilir mi?!” (Noel)

"Kapa çeneni. Bunun dışında kal!" (Geralt)

Vay, bu çok etkileyiciydi.

Prenses Noel, Güneş Ülkesi'nin ardından gelen bir numaraydı. Batı Kıtası'ndaki en etkili kişi olması gerekiyordu.

Bu şekilde konuşması affedilebilir miydi?

… Hayır, daha da önemlisi.

“Prenses Noel, bu Geralt-sama ve benim anlaştığımız bir düello. Bunu sonuna kadar yapmamıza izin verebilir misin?” (Makoto)

“Kahraman Makoto! Ne diyorsun?!" (Sofia)

Prenses Sofia'nın sesini böyle yükseltmesi nadirdi.

“Takatsuki-kun…” (Sakurai)

Sakurai-kun huzursuz bir ifadeye sahipti.

Endişelendirdiğim için üzgünüm.

“Su Ülkesi’nin Kahramanı Takatsuki-sama, tehlikeli olursa durduracağım.” (Noel)

Prenses Noel bana ciddi gözlerle bakıyordu.

“… Evet, bunun çok yardımı dokunur.” (Makoto)

Benim için endişelenen Prenses Noel'e teşekkür ettim.

Sonra kollarını çaprazlayan Yıldırım Kahramanı’na tekrar baktım.

“Yıldırım Kahramanı Geralt. Bundan böyle 'kesin' bir büyü kullanacağım, bundan kaçınmayı başarırsan kazanırsın. Nasıl olur?" (Makoto)

“Ha? Bu aptalca. Böyle bir şeyin varsa onu kullan, Çöp Kutusu. Kazanırsam bir kolunu keserim.” (Geralt)

Geh, bunu ciddi mi söylüyordu?

“Bunu yapmasına izin vermem. Lütfen endişelenme.” (Noel)

Prenses Noel dedi.

Önümdeki süper sadist Kahramanın bir kolumu ciddi şekilde keseceğini hissediyordum...

"O zaman, millet, lütfen uzaklaşın." (Makoto)

“Bu aptalca. Çok aptalca. Güçlü büyünün aktive olması zaman alır. Etkinleştirmeden önce seni öldürmem gerekir.” (Geralt)

Etraftaki insanlar bizi çevreleyen bir daire oluşturdu.

… Yine de biraz daha uzaklaşmalarını istedim.

Pekala, sorun değil.

“Hey, yap sen. Çöpe benzeyen mananla.” (Geralt)

“O zaman, hemen başlıyorum.” (Makoto)

Salim Zihnimi %0'a düşürdüm.

"Geber!" (Geralt)

Geralt mesafeyi bir anda kapattı.

(Su Büyüsü: [Su Ejderhası].)

Kılıcı bana ulaşmadan önce… merkezde benimle birlikte dev bir su direği fışkırdı.

Etrafımda daire çizen bir şey, Su Ejderhaları kümesi, eğitim alanının etrafında yüzüyordu.

(Herkesi aradım.) (Daha fazlasını çağıralım.) (Yaralandın mı?) (İyi misin?) (O adama zarar verdin mi?) (Beni rahatsız ediyor.) (Hadi alalım.) (Yardım edeceğim~) (Hey, oynayalım.) (Yaşasın.) (Hayır, o adamı alacağız.) (Hadi daha fazlasını arayalım.) (Hey, kolun iyi mi?) (Acı verici görünüyor.) (Ne kadar zavallı.) (Affedilemez.) (Hey.) (Bizimle oyna.) (Daha fazlasını ara.) (Birçok arkadaş geldi.) (Bakalım~) (Yaşasın.) (Hızlıca büyü kullan.) (Çabuk çabuk.) (Hey~) (Hadi~) (Yaşasın.)

Ruhların sesleri kulaklarıma ulaşıyordu.

Herkes özgürce konuşuyordu.

Bunca zamandır Ruhlarla savaşırken konuşuyordum ve gittikçe daha fazla Ruh gelmeye başlamıştı.

Zaten etrafta bir ton Mavi Ruh vardı.

Onların sonsuz manasının birazını ödünç alıyordum.

Manalarıyla Üstün Büyü’yü çekmeye devam ediyordum.

“Çok sinir bozucu!” (Geralt)

Şimşek çakması gibi bir ışık ortaya çıktı ve ortada büyük bir kasırga onunla kükredi.

Su Ejderhaları ona yaklaşamıyordu.

Yıldırım Kahramanı Su Ejderhaları dalgasını ayırırken ileri doğru itti.

Çürümüş olabilirdi, ama hala bir Kahramandı, ha.

O zaman Üstün Büyü onu durdurmayacaktı.

Bunu Geralt'a söyledim.

“O zaman şimdi büyük bir büyü kullanacağım.” (Makoto)

“... Ha?” (Geralt)

Yıldırım Kahramanı’na bakarken bir saniyeliğine şüpheli bir ifade takındım.

—Duygularını ortaya çıkardığında ruhlar daha mutlu olur.

Nuh-sama'nın sözleri içimde yankılandı.

Öfkemin beni esir almasına ve Ruh Büyüsü’nü kullanmasına izin verdim.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
xXxPillarmenxXx (24 puan) Üye
2020-09-16 16:46:50
böyle bir idiotun yıldırım gibi harika bir elementin kahramanı olması komik
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-09 02:02:18
Çeviri için teşekkürler.
İbocan42 (61 puan) Üye
2020-06-14 22:53:24
Epik
Ker!m (339 puan) Üye
2020-06-08 02:56:58
Epik bir bölüm olmuş. Ç. v. E. İ. T.
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-04 14:25:33
Teşekkürler, kenara atılmış eski kahraman gelart-cık :'(
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-04 02:20:00
Güzel bölümdü.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-04 02:19:43
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Shinnatsume61 (130 puan) Üye
2020-06-03 17:33:33
K.O vuruşu göremedik üzdü 😓 Bölüm için teşekkürler 😊
Milamber (1333 puan) Üye
2020-06-03 17:32:49
Çeviri için teşekkürler
ilgin (71 puan) Üye
2020-06-03 14:52:56
Bölüm için teşekkürler