Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

25 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1237 Görüntülenme
Bu bölümü 28 Kişi beğendi.
Cilt 4

Takatsuki Makoto, Prenses Sofia ile Gizli Bir Toplantı Yapıyor

Odanın derinliklerinde bekleyen Prenses Sofia'nın elbisesi canlı bir kırmızı idi.

Normalde mavi veya açık renk elbiseler kullanmasına rağmen. Sorun neydi?

“Beklettiğim için üzgünüm Prenses Sofia.” (Makoto)

Özür dilerken önümdeki sandalyeye oturdum.

“Çok beklemedim. Ben de yeni geldim." (Sofia)

Prenses Sofia bugün de havalıydı.

"Bugün beni buraya çağırmanın sebebi nedir?" (Makoto)

“B-Birlikte yemek yememiz gerektiğini söylemiştin, değil mi?” (Sofia)

“Ha? Ben seni davet etmeyi düşünüyordum...” (Makoto)

'Bir ara birlikte yemek yiyelim' dediğim zamandan mı bahsediyordu?

Beni davet edenin kız olduğunu düşünmek iyi değildi.

Ama Prenses Sofia gülümsedi ve şöyle dedi, “Bir dahaki sefere sen beni davet et.”

Evet, gerçekten popüler olma niteliklerinden yoksundum.

Bu tür durumlarla akıllıca başa çıkmak için yeterli deneyime sahip değildim!

Sandalyeye tabii ki yemek yerine aptalca şeyler düşünerek geldim, çeşitli yemekler bir anda geldi.

İçecekler, alkol ve alkolsüz içecekler dizilmişti.

“İhtiyacınız olan bir şey varsa lütfen bize haber verin.”

Garson bir kez eğilip ayrıldı.

Sadece Prenses Sofia ve ben odada kaldık.

“Sadece kraliyetin bu yeri kullanma izni var. Prenses Noel ve ben bu yeri sık sık birbirimizle konuşurken kullanıyoruz.” (Sofia)

Başka bir deyişle, gizli görüşmeler yapmak içindi.

Masanın üstünde öğle yemeği için çok fazla yiyecek vardı.

Prenses Sofia sessizce yemek yerken konuştu.

“Canavar isyanının liderlerini yakaladık.” (Sofia)

“Evet, duydum.” (Makoto)

Castor Ailesi'nin bile bildiği bir bilgiydi.

Bunu Fuji-yan'dan duymuştum.

“Hala soruşturmanın ortasında, ancak Yılan Kilisesi ile bağlantıları hala bilinmiyor.” (Sofia)

“Soruşturmamızda da ilerleme yok. Mafya da hiçbir şey bilmiyordu.” (Makoto)

Kadehimden biraz köpüklü içecek içtim.

Şampanya mıydı bu? Pahalı görünüyordu.

“Ancak görünüşe göre Symphonia etrafında yavaş yavaş toplanan canavarlar var. Canavarların Yılan Kilisesi tarafından kontrol edilme ihtimali var. Güneş Şövalyeleri ve Dört Gökyüzü Şövalyesi Düzeni şu anda kale kapılarını koruyor.” (Sofia)

"Dört Gökyüzü Şövalyesi Düzeni nedir?" (Makoto)

Soylular ile yapılan toplantıda kendilerinden bahsedilmişti sanki.

“Beyaz Saray Hanedanı'nın Doğu Gökyüzü Şövalyesi Düzeni, Belize Hanedanı’nın Güney Gökyüzü Şövalyesi Düzeni ve Valentine Hanedanı'nın Kuzey Gökyüzü Şövalyesi Düzeni. (Sofia)

“Ah, o zaman Beş Kutsal Soylu'nun askeri gücü.” (Makoto)

“Evet, Işık Kahramanı Sakurai-sama'nın kaptanlık töreni ile mevcut başkentin Beş Kutsal Soylu ordusu toplandı.” (Sofia)

Yılan Kilisesi gerçekten böyle bir zamanda saldırır mıydı?

Symphonia’ya saldırmak için en iyi zamanlama Dört Gökyüzü Şövalyesi Düzenleri kendi bölgelerine geri döndüğünde olmaz mıydı?

“Tören bittikten sonra Yılan Kilisesi saldırısı yapmaz mı?” (Makoto)

“Evet, Prenses Noel de aynı şeyi düşünüyor. Bu yüzden canavar isyanını sakinleştirmeye yoğunlaşıyoruz.” (Sofia)

Durum buysa bu kolay olurdu ama... gerçekten bu kadar basit mi olacaktı?

Ondan sonra bana birkaç yeni bilgi söyledi, ama önemli bir şey yoktu.

Restoranın pencerelerinin manzarası iyiydi ve bütün başkenti görebiliyorduk.

Güneş ışığı sıcaktı ve kuşların ötüşünü biraz duyabiliyordum.

Sakinleştirici bir zamandı.

Beyaz şarabı bir kadehe doldurup Prenses Sofia'ya da doldurdum.

“Bu arada, Su Tanrıçası Eir-sama'ya beni biraz rahatsız eden bir şey sordum.” (Sofia)

Konuşma aniden değişti.

Ne oldu?

“Su Ülkesi Kahramanı Takatsuki Makoto'nun inandığı tanrıça hakkında.” (Sofia)

“He?” (Makoto)

Beklenmedik sözlerle istemeden şaşkın bir ses çıkardım.

Nuh-sama hakkında mıydı?

Prenses Sofia bunu neden yapmıştı?

Sakin oldum, [Salim Zihin]’i tamamen açtım.

“Tanrıça'nın adı Nuh... Efsanelerde ortaya çıkan Eski Tanrı'nın adı.” (Sofia)

Ter sırtımdan akıyordu.

Nefesim kesilecekmiş gibi hissediyordum.

“Şey…Prenses Sofia… O…” (Makoto)

Prenses Sofia hiç olmadığı kadar ifadesizdi.

Bu kötü, bu kötü, bu kötü!

Prenses Sofia, Altı Büyük Tanrıça'dan birinin Kahini’ydi.

Kötü bir Tanrı'ya iman ettiğim öğrenilirse en kötü senaryoyla idam edilirdim.

Bu düşünce zihnimde ortaya çıktı.

“İlk defa şaşırmış bir ifadenin olduğunu gördüm.” (Sofia)

Prenses Sofia güldü.

Hala donmuştum ve hareketsizdim.

“Bu kadar gergin olmana gerek yok. Eir-sama'dan Kahraman Makoto'nun Su Ülkesi Kahramanı olmaya devam etmesinde bir sorun olmadığını duydum.” (Sofia)

“…He?” (Makoto)

“Ya da daha fazlası bunu zaten bildiğini söyledi. Eir-sama ve Nuh-sama'nın eski dostlar olduğunu duydum ve bu kez Büyük İblis Efendisi savaşında güçlerini birleştirmeyi planlıyorlar.” (Sofia)

“Ö-Öyle mi?” (Makoto)

(Aynen öyle, Makoto.) (Nuh)

N-Nuh-samaaaaaaa!

Kalbimin duracağını düşündüm!

Nuh-sama'nın Eir-sama ile konuştuğunu bildiğim doğruydu.

(Bana daha ayrıntılı bir şekilde sorsaydın sana söylerdim, biliyor musun? İlginin olmadığını düşündüm.) (Nuh)

Kesinlikle çok fazla umursamamıştım.

Kahraman olma konusunda biraz fazla mutlu olmuştum ve diğer konuları önemsememiştim.

“Kahraman Makoto?” (Sofia)

Prenses Sofia sessizleştiğim için bana endişeli bakıyordu.

“Ah, sorun değil. Prenses Sofia... Kötü Bir Tanrı'nın Öncüsü olsam bile sakıncası yok mu?” (Makoto)

Su Ülkesi'nde kilisenin gücü güçlüydü.

Onları özü olması gerekse de Su Kahini’nin olması bunu onaylaması uygun muydu?

“Eir-sama buna izin verirse itaat ederim. Ayrıca, Tanrıça Nuh'un şu anda takipçilerini arttıramayacağını duydum. Şu anda, Büyük İblis Efendisi dirildiği zaman mümkün olduğunca çok insana ihtiyacımız var.” (Sofia)

Bunu söyledikten sonra Prenses Sofia üzücü bir gülümsemeyle gülümsedi.

“Bunların hepsi Eir-sama'nın dedikleri. Kendi başıma böyle bir karar veremezdim. Kötü bir Tanrı'nın Öncüsü Kahraman Makoto olduğunu duyduğumda donakaldım.” (Sofia)

“…”

Son zamanlarda enerjik olmamasının sebebi benim yüzümden olabilir miydi?

Prenses Sofia ayağa kalkıp ince elini benimkinin üstüne koydu.

“Kahraman Makoto... Su Tapınağı’nda sana İlahi Koruma vermediğim için Kötü Bir Tanrı'nın Öncüsü oldun, değil mi? Lütfen aptallığımı affet.” (Sofia)

Rüzgarla kaybolabilecekmiş gibi gelen bir sesle özür diledi.

Ha?

Hala bundan rahatsız mıydın?

“Ş-Şey, artık bu konudan rahatsız olmuyorum.” (Makoto)

Öncekinden farklı bir sinirlilik ile cevap verdim.

Prenses Sofia'nın elini tuttum.

“O zaman neden dediklerini dinlemedim...? Su Kahini’nin gözleri var mı ki? İnsanlar benden söz eder tabii.” (Sofia)

“Bu...” (Makoto)

O söylentiyi biliyordum.

Fuji-yan bana söylemişti.

Prenses Sofia da bunu biliyordu.

Ne söylemeliydim...?

Prenses Sofia'nın yüzüne iyice baktığımda içinde yorgunluk görebiliyordum.

“Kendini iyi hissetmiyorsun.” (Makoto)

“... Son zamanlarda neredeyse hiç uyumadım. Ancak Su Ülkesi'nin kraliyeti, Güneş Ülkesi tehlikedeyken kaygısız olamaz. Sonuçta birkaç kez bize yardımcı oldular.” (Sofia)

Bu sözler kuvvetle doluydu.

Gerçekten gayretli bir prensesti.

Çok çalışmasına rağmen...

Prenses Sofia biraz dinlenmeliydi.

“Bundan sonra ne gibi planların var?” (Makoto)

“1 akşam yemeği planım ve 2 randevum var.” (Sofia)

“Öyleyse o zamana kadar dinlen. Sana eşlik edeceğim.” (Makoto)

Elini bırakmak üzereyken sıkıca tuttu.

"... Lütfen benimle kal." (Sofia)

Dedi yukarı doğru bir bakarak ve zayıf bir sesle.

He, bu kızın nesi vardı? Çok şirindi.

Bunu reddedemezdim.

Prenses Sofia’nın yanakları biraz al al olmuştu.

Sarhoş muydu?

Sadece bir kadeh şampanya ile mi?

Hayır, bir şişe şarap daha içmiştik, ha.

"Öyleyse, orada oturmaya ne dersin?" (Makoto)

Hangi amaç için orada olduğunu bilmiyordum ama odanın köşesinde büyük bir kanepe vardı.

Prenses Sofia’yı oraya oturttum ve biraz tereddüt ettikten sonra yanında oturdum.

Ooh, çok kabarıktı.

Vücudumun yaklaşık yarısı batmıştı.

“Biraz omzunu ödünç verebilir misin?” (Sofia)

Bunu söyleyerek Prenses Sofia başını omzuma koydu.

Trende yan koltuğa oturan, yaslanmış ve uyuyan bir liseli kız gibiydi.

Uzun saçları yanağımı gıdıkladı ve burnuma tatlı bir koku geldi.

“Bu benim ilk kez babam ve annem dışında böyle birine yaslanışım.” (Sofia)

“... Ö-Öyle mi?” (Makoto)

“Bu rahatlatıcı.” (Sofİa)

Ben rahatlayamıyordum ama!

Şey, ne yapmalıydım?

Böyle bir zamanda ne yapmam gerekiyordu?!

Lütfen söyleyin, Fuji-yan, Sakurai-kun!

(Onu it, Makoto!) (Nuh)

Kes sesini, Nuh-sama!

Kahretsin, Tanrıçam hiç iyi değildi!

Elim sıkıca tutuldu.

Prenses Sofia'nın parmakları parmaklarımın arasına dolandı.

Buna sevgilinin el tutması mı… deniyordu?

“Fufu, elin sıcak.” (Sofia)

Prenses Sofia’nın sesi hafifçe çocuksulaşmıştı.

Sanki biraz sarhoş ve biraz kendinden geçmiş gibiydi.

“... Sen... bundan böyle Su Ülkesi’nde mi kalacaksın?” (Sofia)

“Evet, kalacağım.” (Makoto)

"Kesin mi?" (Sofia)

"Sorun yok.” (Makoto)

“Bu... bir söz... tamam mı?” (Sofia)

Sesi yavaş yavaş alçaldı.

“Kuuh...” (Sofia)

Prenses Sofia’nın nefesini duyabiliyordum.

Uykuya dalmıştı, ha.

Bir süre uyumasına izin vermeliydim.

Yorgun görünüyordu.

(Haah... bu beni gerçekten gerdi. Ama Prenses Sofa'nın bu davranışı...) (Makoto)

Benden nefret etmediğini sanıyordum, ama…

Bu zaten... öyle, değil miydi?

Burada kendimin farkında değildim, değil mi?

Bana yaslanan prensesin güzel profil yüzüne baktım.

Düz ve parlak saçları beyaz teninin üstündeydi.

Uzun kirpikler ve küçük dudaklar.

Güzel bir uyku yüzü.

(Bir kızın uyuyan yüzüne bakma.) (Makoto)

Su büyülerimi Prenses Sofia'nın yaslanmadığı tarafı kullanarak antrenman yapmaya başladım ve böyle zaman öldürdüm.

◇◇

  Bir süre sonra bir bakış fark ettim ve sağ omzuma baktım.

... İki göz dikkatle bana bakıyordu.

Prenses Sofia'nın gözleri açıktı.

“Prenses Sofia, uyandın mı?” (Makoto)

Yanıt yoktu.

Prenses Sofia’nın ağzının köşeleri yavaşça kıvrıldı.

İçimde bir ürperti hissettim.

Sofia-sama’nın gülümsemesi.

(... Hayır, bu Prenses Sofia değil.) (Makoto)

"Sen… kimsin?" (Makoto)

Prenses Sofia'nın yüzü ile Prenses Sofia'nın sesi ile konuştu.

“Tanıştığımıza memnun oldum, Nuh'un çocuğu. Ben Su Tanrıçası, Eir.”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
BloodSongs (29 puan) Üye
2021-05-11 10:13:35
Bölüm için teşekkürler
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-09-28 21:06:38
DIN DIIINNN DIIIIINNNNN
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-09 16:58:13
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-06-29 16:32:10
Çeviri ve edit için teşekkürler.
Foudre1234 (50 puan) Üye
2020-06-26 01:57:22
Hehe en sevdiğim aşk bilmem kaç geni smsmsm elinize aağlık
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-26 00:46:08
Çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-26 00:45:53
Nuh sama haklıydı. Kızı itseydi uyuyamayacak eir de gelemeyecekti sorun kalmaycaktı.
Shinnatsume61 (130 puan) Üye
2020-06-26 05:28:23
@DeliDana, İlginç bir bakış açısı 😂
Ker!m (339 puan) Üye
2020-06-25 22:37:59
Anlıyorum... 😑😑😑
ilgin (71 puan) Üye
2020-06-25 15:34:40
Bölüm için teşekkürler
ilgin (71 puan) Üye
2020-06-25 15:34:32
Adam sap geldi sap gidecek
murat1habib (33 puan) Üye
2020-06-25 14:47:37
Ben böyle salak bi mc daha görmedim
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-25 15:11:26
@murat1habib, Kraliyet ailesine kötü bir niyetle dokunda bir yerlerinde tavana assınlar seni
murat1habib (33 puan) Üye
2020-06-25 18:34:43
@MhmtSnmz, prenses kahramana asilsinda prensesi neresinden asiyorlar asıl sen görürsün (fff class thras hero oku anlarsın)
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-26 00:25:49
@murat1habib, Okudum o psikopatin serisi hala devam ediyor mu :D
murat1habib (33 puan) Üye
2020-06-26 08:15:45
@MhmtSnmz, ediyordu ama nedense durdu
Nefret5335 (31 puan) Üye
2020-06-27 22:02:50
@murat1habib, tam adi ne ?
murat1habib (33 puan) Üye
2020-06-27 22:21:06
@Nefret5335, mangawt de var fff class thrashhero nasıl yazıldığını tam olarak bilmiyorum görünce anlarsın ama