Theoden
Bu Nasıl Bir Yaft Böyle
Seçilmiş elitin alarma basmasının üzerinden bir dakika geçmişti ki, biraz önce açık bırakılmış kapağın altından üçünün üniformalarından önemli generaller olduğu anlaşılan ve yaklaşık totalde en düşük rütbelisi albay olan 15 kişilik bir grup merdivenlerden çıktılar. Tokugara öz güveni yerine gelmiş bir şekilde sorusunu istenmeyen ziyaretçiye dönerek tekrarladı.
“ Sana kim olduğunu sordum. İntibah Tugayından mısın? “
“ Ha ha ha. Cidden bu çocuklar kadar genç mi görünüyorum. Madem artık zamanı geldi. Söyleyeceklerimi iyi dinleyin. BEN ONURLU BAŞIBOZUKLARIN GURURLU SERDARI DRAGUT. Tanışmak bu güne kısmetmiş beyler. “
Bunu duyan generallerin tamamı şoka girdiler. Onlarca yıldır Attila dışında kimsenin suçlular defterinde önüne geçemediği adam Dragut, ilk kez yüzünü gösteriyordu. Daha doğrusu daha önce kendisini görme şansını elde eden ve Dragutu yakalamaya çalışan generaller olmuştu. Ancak ne yazık ki gördükleri son şey Dragutun yüzü olduğundan, onu tarif edip bir resmini çizdirme fırsatını bulamadılar. Seçkin elit, Dragutun yanına yaklaştı ve suratına dikkatlice baktı. Birkaç saniye izledikten sonra boğazındaki gıcığı topladı ve yere tükürdü. Bu aşağılamayı kabul etmeyen Dragut dudaklarının arasında fısıldadı.
“ Boyut geçişi-Noktasal Boyut “
Dragut bunu söylediğinde havada minnacık siyah, yuvarlak bir düzlem belirdi ve seçilmiş elitin tükürüğü bu karartının içine girerek kayboldu. Sadece bir saniye sonraysa, seçilmiş elitin başının üzerindeki görüş alanını dışında kalan bir başka karartı belirdi ve tükürük buradan çıkarak merkezine geri döndü. Seçkin Elitin tam da burnunun üzerine kondu.
“ Senin gibi karaktersiz bir adam olsaydım ben de kendimden tiksinirdim seçtirilmiş elitlerden Klores. Ama bu kendi suratına tükürmeni gerektirmez. Eğer davranışlarını düzeltip, iyi bir adam olmaya karar verirsen; seni theoden vatandaşları affedeceklerdir. Bu durumda Theodenin Gönül Mahkemelerini yöneten biz başı bozuklar da belki cezanda indirime gideriz ha ne dersin? “
“ Sen bulunduğun durumun farkında mısın ulan asi p.ç . Etrafında tam 7 general bulunuyor ve bunlardan sadece bir tanesi tüm general. Diğerleriyse daha yüksek rütbelerdeler. Cidden buradan sağ çıkabileceğini mi düşünüyorsun? “
“ Aslında bu bahsettiğin heriflerin hepsini tokatlamayı çok isterdim, ancak ne yazık ki bir ebeveyn olarak, yerine getirmem gereken sorumluluklar var. “
“ Kızını zaten sana sağ salim teslim etmiştik. Sen neden bahsediyorsun? “
Dragutun yüzünü şen bir tebessüm kapladı ve gururla cevapladı.
“ Oğlum Turgandan. “
“ Senin bir oğlunda mı vardı ? Demek bu yüzden ona yardım ettin… ”
“ Aynen öyle. Aslında onu hiç bu hayata alışmasın diye kendimden uzaklaştırmıştım, ama benimkinden pek de farklı bir yol seçmediğinden gururla söyleyebiliyorum. Turgan benim oğlum ve Attilanın da yeğeni. Sizin seçilmiş elitler dediğiniz sözde soylulardan çok daha değerli bir kan taşıyor. “
Dragutun aşağılayıcı sözleri ve bunca güçlü generalin ortasında duruyor olmasına rağmen, rahat hareketlerde bulunması, Kloresin fazlasıyla sinirlerini bozmuştu. Sağ elinin işaret parmağı göğü gösterecek şekilde kolunu havaya kaldırdı ve söyledi.
“ Tanrı hükmü – Cehennem ızdırabı “
Klores yaftına başlarken Dragutta boş durmamış o da kendi yaftını kullanmıştı.
“ Boyut Geçişi – Biri kilitli, iki kapı. “
Kloresin bedeni alev almaya başlamışken, Hem Dragutun tepesinde hem de, Tokugaranın bastığı yerde olmak üzere iki adet ve öncekilere göre çok daha büyük görünen, en azından normal boyutlardaki iki insanın rahatlıkla sığabileceği, koyu renkli iki geçit açıldı. Tokugara ayaklarının altındaki geçidi fark etmemişti bile ve içine düşüyordu. Sonsuz bir düşüş yaşayacak gibi, nereye gittiğini bilmeden tutabileceği bir şey aradı ancak eli boşta kaldı. Bedeni tamamen geçidin içinde kaybolmadan önceyse gördüğü şey Dragutun alev almış gözleri oldu.
“ Sana hesabını vereceğini söylemiştim Korgeneral Tokugara. Neyse beyler; burası hesapta olmadığından pek bir plan yapmamıştım. Bu yüzden oğlumu öldürmeye çalışan adamı da alıp buradan gidiyorum. Hoşça kalın… “
Dragut küçük bir sıçramayla tepesindeki geçidin içinde kayboldu. Omuzunda duran İntibah Tugayları da aynı şekilde… Dragutun girdiği karanlık düzleme bedeninden taşan alevlerden gönderen Kloresin alevleri, Düzlem kaybolduktan sonra oraya ulaşabilmişti ve Klores öfkeyle haykırdı. Hiçbir şey söylemeden öylece bağırıyordu.
Önce kıyıma sahip bir çocuk gelip değerli korgenerallerinden birisinin oğlu olan bir tuğ generali öldürüyordu. Ardından da bir adam gelip o çocuğu, kıyımı ve bir kor generali alıp öylece çekip gidebiliyordu. Klores düşündükçe daha çok öfkeleniyor, öfkelendikçe de gazabını etrafındaki yapılardan, yerdeki topraktan çıkarıyordu. Bedenini saran alevler metrelerce yükselmişti ki Korgeneral Zulu’nun sesiyle kendine geldi.
“ Bunu söylemek zorunda kaldığım için üzgünüm lordum. Ancak bir sorunumuz daha var. Biz Draguta odaklanmışken Ragnos kaçmayı başarmış… “
Öfkesinin hiçbir sorunu çözmediğini fark eden Seçilmiş Elit Klores, sanki aldığı haber iyiymişçesine duruldu ve bedeninde yanan alevleri dizginledi. Üst üste gelen ve kabul edilemez hatalarını düşünürken sakin kalmaya çalışarak son emrini verdi.
“ Yaft engelleyen halkalar hala vücudundaydı. Yani sadece koşabiliyor olmalı. Berbat ettiğimiz günün tek başarısı olarak yakalayıp geri getirin onu. Ben acilen İmparator Lui ile görüşmek üzere ayrılıyorum. Gönderdiğim seçilmiş elit gelene kadar komuta sende Gardi ( Or general) . Birkaç saat içinde bir seçilmiş elitin burada olmasını sağlayacağım. “
Klores son emirlerini sıraladıktan sonra, Turganın yaftıyla yıkılmış zindan bölümünün üzerinden sıçradı ve Fuchi zindanlarından, imparator Lui ile görüşüp; Durumu ilk ağızdan anlatmak üzere ayrıldı. Geriye kalan generallerin bir çoğuysa hiç yara almamış olmalarına, hatta hiç savaşmamış olmalarına rağmen; büyük bir savaşın mağlup tarafının temsilcileri gibi görünüyorlardı. Kısa süren sessizlikten sonra Korgeneral Zulu söze girdi.
“ O kendini beğenmiş herifin dövmelerine dikkat ettiniz mi? “
“ Hem Eski Sargut Birleşik Krallığının hem de İmparatorluğun sancakların delip geçen kılıç. Ve burada durduğu sürece o dövmeleri izlemek zorunda kaldık. Ne kadar utanç verici. “
“ Dikkatinizi çeken tek şey dövmeleri miydi? Boyut geçişi yaftı bilmem nesi… O da neydi öyle ? Böyle bir yaft kitabı yok ki. Var da ben mi bilmiyorum yoksa ? “
“Onu bunu geçtim. O herif nasıl bir öze sahipti öyle. Lord Kloresin özü bile yanında sönük kaldı sanki…”
Generallerinin düşmanlarını övmeye her cümlelerinde daha da yaklaştığını fark eden Orgeneral Gardi, olaya müdahele etme zamanının geldiğini düşündü.
“ Theodene hükmetme amacı güden imparatorluğun generalleri bir asiden mi etkilendi ? İstiyorsanız istifanızı verip, bir başıbozuk olmaya karar vermek sizin elinizde. Ama şunu da bilin ki Dragutun peşine bizzat düşeceğim ve buradaki aşağılamalarını yanına bırakmayacağım. Artık nasıl göründüğünü de bildiğimizden yakalanması fazla zaman almayacaktır. “
Diğer generallerin cümlelerinden sonra Gardinin bu özgüvenli ve tutumlu duruşu, diğer generallerin demin söylediklerinden pişman olmalarına sebep olmuş olsa da; dile getirdikleri her bir cümle tarafsız bir şekilde ilk izlenimlerini anlatıyordu…
Dragut açtığı boyut girdiği kapısından; Fazla uzakta olmasa da oldukça yüksekte uçan Köklunun daha önce üzerine açtığı kapıdan dışarıya çıktı ve çıkar çıkmaz da Köklunun sırtına sert sayılabilecek bir düşüş gerçekleştirdi ve Kökluya temas ettiği gibi de onun tepkisiyle karşılaştı. Köklu boynunu çevirip sırtına baktı ve konuştu.
"Dikkatli ol patron, Turganın artık ölümsüz olmadığını biliyorsun ve özünün durumuna bakılırsa minyon yapılı olan kız ölmek üzere. Bu yüzden onlara biraz nazik davran. "
-