Theoden

26 Temmuz 2019
Çeviri: 102
Düzenleme: AntiYasuo
841 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Turgan-Dragut Atışması

Ducia boyuttan geçerken ki hislerini , Gardiyan ve Müdire Hana’nın ışınlanmalarını kullandığında yaşadıklarıyla karşılaştırdı. Işınlanma yaftları kullanılırken kat edilen mesafeye de bağlı olarak, ışınlanan kişinin bedenine bir ağırlık çöküyor ve yer çekimi etkisini adeta katlanmış şekilde hissediyorken, boyutlar arası geçişte bedeninde hiçbir tuhaflık hissetmemişti.

Boyut kapısından çıktıkları yer, ıssız bir adaya benziyordu. Ancak ilk bakışta karar vermek için biraz büyük bir adaydı. Dragutun, Turganı yere bırakmasıyla Ducia doğrudan yanına ilerledi ve iyileştirmek adına işe koyulmaya karar vermişti ki, Dragutun uyarısını duydu.

“ Şu an ki özünle ona faydan olmaz. Önce dinlenip özünü biriktirmelisin. O zamana kadar onu hayatta tutacak bir iki yaft biliyorum ben. Bu yüzden merak etme. “

Ducia, Dragut söylemese de çok iç açıcı durumda olmadığının farkındaydı ancak bir an önce Turganın ayağa kalkmasını istediğinden, aceleci davranmıştı. Draguta hak verip olduğu yere uzandı ve uyumaya çalışırken Dragutla sohbete daldı.

“ Turganı neden bir başına bıraktınız Serdar Dragut ? Bu yaşına kadar beklemenizdeki amaç neydi? “

Dragut bir süre düşündükten sonra hazırladığı cevabını söylüyordu ki; Ducianın olduğu yerde uyuya kaldığını fark edip devam etmedi. Pelerinini çıkarıp ortasından yırttı ve yarısı Ducianın, diğer yarısını da Turganın üzerine örttü. Ardından, elini bildiği en yüksek seviye olan 6. Seviyeli iyileştirme yaftıyla doldurdu ve avucunun içini Turganın tüm bedeninin üzerinde gezdirerek biraz da olsa iyileşmesine katkıda bulunmak istedi. Ducia bir gün boyunca aralıksız uyumuştu. Dragut ise tüm bu süre boyunca uyanık kalıp nöbet tutmuştu.

Ducianın uyanmasıyla beraber Turganın asıl iyileştirilme süreci de başlamış oldu. Turgan kendine gelene kadar da Ducia ve Dragut koyu bir sohbete tutuştular ve Ducia tüm hikayeyi en baştan dinledi. Dragutun bakış açısından da olayı dinleyebildiği için mutluydu. Ducia saatlerce ışık huzmelerini Turganın bedenine aktardıktan sonra Turgan bir gözünü açmıştı. Bunun farkında olmayan Ducia huzmeleri aktarmaya devam ediyordu ve birkaç dakika sonra iyiden iyiye kendine gelmeye başlayan Turganın sesiyle irkildi.

“ Ducia, hayatta mıyız ? “

“ Evet Turgan çok şükür hala hayattasın. “

“ Peki Elfy, O nerede? Elfy beni kurtarmak için… “

Turganın ağlamaya başladığını gören Dragut yerinden kalktı ve ilerledi. Yabancı bir adamın kendilerine yaklaştığını gören Turgan hıçkırarak ağlamaya devam etti.

“ Esir mi düştük Ducia şu herif sorumlu general mi?, Elfy beni kurtarmak için kendini feda etti ühüeee. Siz neden geldiniz ki peşimden. “

Turganın sesi hüzünden öfkeye doğru bir değişim gösteriyordu. Ellerini kaldırıp Duciayı omuzlarından yakaladı ve şiddetle sarsmaya başladı.

“ Neden geldiniz ha neden. Siz zarar görmeyin diye ben o kadar plan yapmışken neden oradaydınız Ducia? “

Turganın vicdanının sesinden doğan öfkesi iyice kabarmıştı ve Duciayı kırmaya başladığının farkında değildi. Ducia Turganın tüm öfkesine rağmen yaptığı şeye devam ediyordu. Olabileceği en konsantre haliyle Turganı iyileştiriyordu. Turgan zıvanadan çıkmış haldeyken, manzaraya daha fazla seyirci kalamayan Dragutun tokadı Turganın kendine gelmesini sağladı.

“ Öncelikle saçma sapan çıkarımlarda bulunma esir falan değilsin ve benim tarafımdan kurtarıldın. Minnettarlık duyman gereken kişilere de öfke kusma. “

“ Ne olduğunu bilmeden bize karışma yabancı. Beni neden kurtardığını bilmiyorum ama senden bunu isteyen olmadı. “

“ Ne olduğunu biliyorum ve seni kurtarmak için yeterli bir gerekçem vardı. “

“ Umurumda değil. Elfy nerede? “

“ Adam olmadığın sürece asla durumunu ve yerini bilmeyeceğin bir yerde. “

“ Yani ona ne olduğunu biliyor musun sen? “

“ Evet. “

Turganın sesi bir anda sönükleşti ve titremeye başladı.

“ Peki o nasıl? Hayatta mı ? Lütfen anlat bana. “

“ Önce Duciadan özür dile ve minnettarlığını belirt. “

Turgan Ducianın yüzüne baktı. Korkmuş gibi görünmesine rağmen yaptığı şeye devam ediyordu. Turganın özür dilemeye çalıştığını ancak nereden başlayacağını bilmediğini fark edince kollarını açıp Turganın bedenini sarmaladı.

“ Benden özür dilemene gerek yok. Sen haklıydın oraya hiç gelmemeliydik. Benim yüzümden Elfy şimdi…”

“ Ona ne oldu Ducia lütfen biriniz söyleyin artık. “

“ Arkadaşını onu iyi edebilecek birisinin yanına gönderdim. Son gördüğümüzde hayattaydı ancak durumu oldukça kritikti. Şimdi onun için endişelenmeyi bırak da bir daha böyle aptallıklar yapma. “

“ Benim hatamdı. Jeo abinin haberini beklemeliydim. Azrak ordusu ve Jeo abiyle beraber olsaydık başarabilirdik. Sadece 4 general vardı. Onların üstesinden gelebilirdik ama benim aptallığım yüzümden Elfy ölebilir. “

“ Hala aptalca şeyler söylüyorsun. Orada yanında Jeo da olsa kazanma şansın yoktu. 7 ayrı generali gözlerimle gördüm ve bunlardan en düşüğü tümgeneral rütbesindeydi. Bir seçilmiş elit ve orgeneralin varlığındna bahsetmiyorum bile. Sen kim olduğunu zannettin de oraya yalnız başına girdin. Eğer Ducia başından beri azrak güçlerini senin için kullanmasaydı, öldürdüğün herife karşı bile kazanabileceğinden emin değilim. “

Bu aşağılama Turganın hoşuna gitmemişti. Zaten hatasını kabullenmişken hiç tanımadığı bir adamın üzerine gelmesi onu rahatsız etmeye başlamıştı. Yerinden doğruldu, gözleriyle kıyımı aradı. Hemen yanı başında durduğunu görüp elini kavramak amacıyla kıyıma uzattı. Kıyımı kendinden geçtikten sonra dahi elinden bırakmayan Turgan, ayılıp yerinden doğrulduğunda farkında olmadan elinden düşmesine sebep olmuştu.

“ Asıl sen kimsin de benimle bu şekilde konuşabiliyorsun? Bir hata yaptım ve ben bunu kabullenmişken beni aşağılamaya çalışmaktaki amacın nedir ? “

“ Ben Dragut. Başıbozukların lideri senin de babanım. Ne oldu kıyımı eline aldığına göre benimle de mi savaşacaksın? “

“ Gerekirse savaşırım. Ducia ve beni yalnız bırak. Seni sevmedim. “

Turgan duymuştu ancak algılamamıştı. Dragutun babası olduğunu fark etmesi yaklaşık on saniyesini aldı. Bunu fark ettiğinde ise yüzü daha önce hiç bürünmediği tuhaf mimiklere büründü. Gözleri ateşli ve bir savaşçının gözlerine benzerken, mimikleri ve yüzündeki diğer bölgeler bir aptal gibi görünmesine sebep oluyordu. Ne diyeceğini bilemeden Dragutun söylediği şeyi tuhaf bir şekilde tekrarladı.

“ Bön sönön bobonum, bönümlödö mü sovoşocoksun( Ben senin babanım benimle de mi savaşacaksın )  “

“ Söylediklerimle dalga geçme yersin tokadı. Cidden senin babanım. “

Turgan nasıl tepki vereceğini gerçekten bilmiyordu ve bu yüzden de tekrar konuşmaya girmek istemedi. Çünkü eğer konuşsaydı yine aynı şeyi yapıp söylenenleri tuhaf bir şekilde tekrar edecekti. Durumun farkına varan Ducia söze girdi.

“ Kusura bakmayın Serdar Dragut, hayattaki amacı birden karşısına çıkınca, zekası tepki vermeye yetmedi sanırım. “

Söyledikten sonra hemen pişman olmuş olsa da ağzından çıkmıştı bir kere. Turganı aşağıladığım sürece beni sevme ihtimali yok diye içinden geçirdi Ducia.

“ Sorun değil. Sonuçta baban tarafından kurtarıldın. Dünyanın en güçlü adamının oğlu olmak nasıl hissettiriyor oğlum? “

Turganın suratındaki aptallık kayboldu ve olabileceği en ciddi haliyle Dragutun gözlerinin içine bakarak konuştu.

“ Dünyanın en güçlü adamı ustam Attila ve ben şimdi onun burada olmasını tercih ederdim. Eğer beni onun kadar tanısaydın, kurtarılan kişinin ben değil de Elfy olması gerektiğini bilirdin. Ama sen onu kurtaramadın yani hiçbir şey yapmış sayılmazsın.

Turganın söyledikleri bir hançer gibi Dragutun bedenini delip geçmişçesine acı vermişti. Turganın haklı olduğu kısımlar olsa da, öylesi bir ortama onun için girmeye karar vermiş bir adama biraz da olsa saygı duyması gerekiyordu. Sanırım oğlumun ciddi bir derse ihtiyacı var diye düşündü Dragut.

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar