Theoden

29 Temmuz 2019
Çeviri: 103
Düzenleme: AntiYasuo
904 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Baba Oğul Hesaplaşması

Dragut çömeldiği yerden ayağa kalktı. Kalkarken de Turganı bir eliyle göğsünden tutup, acı çekmesine aldırmadan karşısına dikti. Oğluyla tanışması hiç hayal ettiği gibi gitmiyordu. Onu bir şekilde öğüt alabilecek hale getirmeliydi. Bunu yapamıyorsa bile sadece hatalıydım deyip, bir kez daha aynı şeyi yapmasına izin vermemeliydi. Turganın hatasını iliklerine kadar hissetmesine karar verdi Dragut.

“ Hiçbir şey yapmadım öyle mi? Yani seni ve tüm ekibini kurtarmam tamamen boşaydı? “

“ Eğer Elfy ölürse boşa gitmiş olacak. “

“ Yani Köklunun hayatta kalması için kıymetli özünü aktardığı ve şu an Theodendeki en bilge zehir uzmanı olan Amelianın dahi onu kurtarmayı başaramadığını düşünürsek, onun iyi olması adına yaptığım her şeyi yok mu sayacaksın. “

“ Aynen öyle. Beni bırakıp Ducia ve Elfyi kurtarmalıydın. Beni tanısan kendi hayatıma kıymet vermediğimi bilirdin. “

“ Peki sen öldükten sonra ne olacaktı? Ducia ve Elfyi kim koruyacaktı Turgan ? “

Turganın cevap vermediğini gören Dragut, ikna kabiliyetinin yavaş yavaş işe yaradığını görüyordu. Biraz sessiz kaldıktan sonra devam etti.

“ Üzgünüm oğlum. “

“ Ne için ? “

“ Seni bugüne kadar yalnız bırakıp, şımarık ve düşünme kabiliyetinden yoksun bir geri zekalıya dönüşmene izin verdiğim için. Şimdi kıyımı al ve bana saldır. Savaşırken kafanın daha iyi bastığını söyledi Ducia. Belki bu şekilde söylediklerimden bazılarını anlamayı başarırsın. Mantıksız olan her cevabında sana vuracağım, eğer yapabiliyorsan karşılık ver “

Turgan kıyımı çekip pozisyon aldı ancak babası söylediğinden yapmamıştı bunu. Dragutun söyledikleri zoruna gittiğinden, gücünü ona göstermek istiyordu. Gücünün yüzde seksenini geri kazandığı söylenebilirdi ve bu haliyle babasıyla karşılaşacaktı.

“ Ben bir hiç için Fuchi zindanlarına gidip, sizi oradan alıp tek bir çizik bile almadan çıkmama rağmen, amacına ulaşamadığını öğrenen bir adam olarak soruyorum. Sen o zindana neden gittin Turgan? “

“ Rohan abiyi kurtarmak için. “

“ Onu nereden tanıyorsun? “

“ Jeo abimin abisiymiş. Tanışmadık ama yine de seviyorum. “

Dragut eğilip, yerden ince sayılabilecek bir dal parçası aldı. Önünde bir kapı açtı ve içinden geçti. Turgan ne olduğunu anlamaya çalışırken önünde siyah bir düzlem açıldı ve açılır açılmaz da, babasıyla burun buruna geldi ve Dragutun elinde tuttuğu ağaç dalını sağ omuzunda hissetti. Omuzuna dokunan şeyin Dragutun savurduğu ağaç dalı olduğunu görmese, yüzlerce kilo ağırlıktaki bir metalin üzerine düştüğüne bahse girebilirdi.

“ Tanımadığın bir adamı kurtarman gerektiğini sana düşündüren şey ne ? “

“ O bir azrak kral ve Jeo abimin abisi. “

Dragut olduğu yerden hiç kımıldamayarak elindeki dalı bir kez daha Turganın aynı omuzuna indirdi. Turgan bu kez savunmak istemişti ancak kıyımı hareket dahi ettiremeden acıyı hissedince, bunun için çok geç olduğunu anlayıp vaz geçti. Bir sonraki saldırıyı karşılayabilmek adına, Dragutun hareketlerinin analizini yapmaya koyuldu.

“ Bir azrak kralın ne demek olduğunu biliyor musun? “

“ Evet. 7 generale karşı tek başına savaşmış ve kazanmış birisi o. “

“ O zaman onun, senin yardımına ihtiyacı olduğunu düşünmene sebep olan şey nedir aptal herif? “

“ Yaft kullanamayacağı bir zindanda tutuluyor oluşu. Yardım almadan oradan çıkması imkansız. “

Dragut bir kez daha Turganın aynı omuzuna dal parçasını indirdi ve bu seferki Turganın sendelemesine neden oldu. Turganın gözleri öfkeyle doldu, üç kez darbe almasına rağmen hiç vuramamış olmasının öfkesiyle, Kıyımı tam önünde duran Draguta savurdu. Kesmekten çok vurmayı amaçladığından silahın balyoz( daha önce çekiç yazdıysam affola ) başını kullanıyordu. Ancak kıyım daha havada ilerliyorken Dragutun bedeni bir kez daha yer değiştirdi ve yaklaşık 10 metre kadar ileride belirdi.

“ Başlayacağım ama kullanacağın yafta. Sincap gibi deliklerden çıkıp çıkıp vuruyorsun. Doğru düzgün dövüşsene “

Turganın bu eleştirisi Dragutun gülümsemesine neden olmuştu ancak Dragut bu gülümseyişi dudaklarıyla yapmadı. Ciddiyetini bozmamak adına içinden gülümsedi.

“ Tamam bir sonraki yaftım başka bir türde olacak. Peki Rohanı kurtarmaya gitmeye karar verdiğinde, Fuchi zindanlarının ne kadar üst düzey korunduğunu biliyor muydun? “

“ Evet. “

“ Ve buna rağmen tek başına oraya savaşmaya gittin öyle mi? “

“ Evet. “

“ Boyut geçişi – Demir Pençe “

Boyut geçişi, Dragutun kendi icadı olduğundan seviyesi o söyleyene kadar bilinmeyecek olsa da, Demir pençe; üçüncü seviye yaft kitaplarında dahi yazan sıradan bir yafttı. Dragut bunu söyledikten sonra sağ eli birazcık irileşti ve metal rengine büründü. Tırnakları uzamış ve onlar da metalleşmişlerdi. Dragut, afilli bir yumruk atacakmışçasına sağ kolunu yukarıya kaldırdı. Bunu gören Turgan ise, sonunda adam gibi dövüşmeye başladığını düşünüp, kıyımla pozisyon aldı.

Doğrudan karşılayacak ve Kıyım ile Dragutun pençesinin çarpışmalarına izin verecekti. Dragut havada tuttuğu yumruğunu bir anda indirmeye başladı. Tuhaf olansa hala aralarında on metrelik bir mesafenin oluşuydu. Demir pençe aşağı doğru inerken hemen altında bir düzlem açıldı ve o düzlemden geçen yumruk, Turganın kafasının üzerinde beliren diğer düzlemden çıkarak, başına indi. Turgan, hiç beklemediği normal bir savaşçı için güçlü, ancak Dragut için zayıf sayılabilecek yumruğun etkisiyle, olduğu yere oturdu. Oturduğu yerden de öfkeyle bağırdı.

“ Ne bok anladım ben bu işten? Yine sincap gibi delikten vurdun bana. “

“ Bu kez demir pençe yaftını kullandım ama. “

“ Sanki kullanmasan çok bir şey değişecekti. B.ktan bir yaftı yalandan kullandın diye, adam akıllı mı dövüşmüş oluyorsun şimdi? “

“ Tokugara seni ve arkadaşını zehirlerken, ona da adam akıllı dövüşmesini söyledin mi? “

Tokugaranın adını duyan Turganın gözleri öfkeyle dolmuştu. Ancak bu kez babasının söylemek istediği şeyi anlamıştı. Oturduğu yerde bağdaş kurdu ve kıyımı elinden bıraktı. Dolmuş gözleriyle Draguta dönüp söyledi.

“ Bu güne kadar babam ya da annemin hayatta olduğunu dahi bilmiyordum. Öğüt verecek kimsem de olmadı. Bu yüzden bazı yanlışlar yaptığımın ve arsız bir çocuk olduğumun farkındayım. Şimdi söylediğinde fark ettim. Bu bir savaş ve savaşta kurallar yoktur. Hele ki karşında bir imparatorluk varsa ve sen de aranan bir suçluysan her türlü üç kağıtçılık kabul görür. Bu dersin ve tüm diğer söylediklerin için teşekkür ederim baba. Lütfen bana sarıl ve oğlum de. Bir kez olsun babama doya doya sarılmayı istiyorum “

Turganın söyledikleri Ducianın ağlamasına sebep olmuştu. Zaten en başından beri baba-oğulun duygusal bir tanışma faslı geçirmesini bekleyen Ducia, bu kadar uzun sürmesine şaşırmıştı. Dragut da beklenmedik şekilde duygusallaşmıştı ve oğlunun yanına yürüyerek geldikten sonra yere çöküp onu sardı.

“ Oğlum…”

 

 

Dragut tüm dikkatini, akmasına ramak kalan göz yaşlarını engellemeye vermişti ki, karnında sivri bir şey hissetti. Bakmayı düşünse de bu duygusal anın büyüsünü bozmamak adına erteledi ve birkaç saniye sonra Turganın da kendisiyle konuştuğunu gördü.

“ Baba…”

Turganın devam etmesi için daha fazla sarılıp hiçbir şey söylemeden bekledi Dragut.

 

 

 

“ Baba, ilk dersin için teşekkür ederim. Tabiatın öfkeli kükreyişi – Yıldırım Saltanatı hınh hınh “

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
blood (14 puan) Üye
2019-10-13 22:56:59
su içiyom lan güldürmesene