Theoden

29 Temmuz 2019
Çeviri: 106
Düzenleme: AntiYasuo
916 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Bir Başıma Ne Yapacağım Ben

Turgan uyku sersemi haliyle önce kollarını havaya kaldırıp esnedi, ardından da gözlerini yumruklarıyla ovuşturmaya başladı. Bunu yaparken aklına bir şey gelmiş gibi, yumruklarını gözlerinden çekerek bir anda sordu.

“ Babamla mı gideceksin? Neden? “

“ Eğitim için dedim ya. “

“ Doğru cidden 8. Seviye yaft mı kullanabiliyormuş? “

“ Ben de buradayım lan doğrudan bana sorsana. Evet kullanabiliyorum hıah hıah “

“ Zaten başka türlü yenilmem mümkün değildi hınh hınh. Ama Duciayı götürmene izin vermem. “

Ducia bir mahalle kadını edasıyla ellerini beline götürdü, boynunu olabildiği kadar, yerinden ilerlemeden Turgana doğru uzattı ve bu haldeyken konuştu.

“ Yok canım sen kim oluyorsun da bana karışıyorsun? “

“ Lider benim demedik mi hı ? O zaman izin vermiyorum işte gidemezsin. Olmaz baba Duciayı götüremezsin. “

Bundan sonra üçlü arasında tuhaf bir sürtüşme ve inatlaşma başladı.

“ Götürürüm. “

“ Gidemezsin “

“ Giderim “

“ Götüremezsin “ …

Dragut biraz önce Duciayı eğitme işini kabul etmemesine rağmen, ortamın gazına gelmiş olsa gerek ki, en çok hırs yapan kişi o gibi gözüküyordu. Duciayı kollarından tuttu ve çekiştirdi.

“ Bal gibi de götürürüm işte. İyi bir lider olsaydın, onun için bu eğitimin ne kadar önemli olduğunu bilirdin. Burada iki kişi gitmesini istiyorsa, oy çokluğuyla karar verilmiştir. Biz gidiyoruz. “

Dragut arkasını dönüp Duciayı da kolundan çekiştirerek yürümeye başladı. Bir süre yürüdükten sonraysa durdu ve konuştu.

“ iyi de Köklu burada değilken nasıl gideceğiz ki? Mecburen onu bekleyeceğiz. Gerçi bir gemimiz olsa kendimiz de gidebilirdik. “

“ Köklu da kim? O ne biçim isim öyle. “

“ Köklu benim aydakarım. Ayrıca seni de Seral kasabasına bırakan oydu. “

Turganın aydakar kelimesini duymasıyla beraber, karşısındaki güven verici ve güçlü baba figürünü fark etmesi bir olmuştu. İlerleyip Dragutun yamacına sokulmaya çalıştı ancak Dragut sürekli yana kayarak Turgandan uzaklaşıyordu.

“ Senin bir aydakarın mı var babacığım. “

“ Var tabi. Bu devirde aydakarı olmayan da kendine güçlü demesin. Ayrıca git lan yamacımdan hain evlat. “

“ Buraya sizi almaya gelecek değil mi? “

“ Sen öyle olmasını mı istiyorsun? “

“ Evet babacığım. “

Turganın zayıf noktasını sonunda bulmuştu Dragut, bir aydakar. Bunu fark edince de doğal olarak Turganın hevesini kursağında bırakmak istedi.

“ O zaman buraya yaklaştığında, bir boyut açıp onun yanına gideriz yani sen göremezsin. Böyle yapalım değil mi Ducia. “

“ Öyle yapalım Dragut usta çok güzel fikir vallahi. “

Ducia çoktan çırak moduna girmişti bile ve ustasıyla aynı tarafta yer aldığını her haliyle belli ediyordu. Turganı yalnız bırakmasının en büyük sebebi, uykusunda sayıkladığı şeyler olsaydı gerek. Turgan Aydakarı göremeyeceğini anlayınca fazlasıyla üzüldü, ancak kendisine gıcık gidenleri sevindirmemek adına, hiç tepki vermedi.

“ iyi be giderseniz gidin. Ben de siz yokken kıyım ikizleriyle konuşurum “

Dragut yerde duran silaha baktı, acaba bir eşi daha mı var diye düşündü. Neden ikiz diyordu acaba Turgan. Çok da umurunda değilmiş gibi, sesindeki heyecanı gizlemeye çalışarak sordu.

“ Kıyım ikizleri mi o da ne ? “

“ Kıyımın, yani silahımın içinde yaşayan küçük ve sevimli iki kardeş. Yani kardeşler mi bilmiyorum isimlerini kıyım ikizleri diye ben koydum. Hatta sen gelip bizi kurtarmadan önce, dayanmalıyız diyip duruyorlardı. Belki de kurtarılacağımızı biliyorlardır. Çok akıllılar değil mi hınh hınh. “

“ S s sen ciddi misin? Kıyım cidden konuşabiliyor mu? “

“ Evet ayrıca yaftları da temas ettiği anda sona erdiriyor. Nasıl güzel ama değil mi? İncelemek ister misin ? “

“ Olur bir bakayım madem nasıl bir silahmış o…”

“ Turgan kıyımı babasına uzatmıştı ki, tam yakalayacakken geri çekti. “

“ Hain evlat. “

“ Ondan değil baba. Şimdi aklıma geldi Kıyıma benden başkası dokununca, tepki diye bir şeyle karşılaşıyor. Özetle kıyım ona benden başka kimsenin dokunmasına izin vermiyor. İstersen dene ama eğer patlarsan bana suç bulma. “

Dragut bu silahla ilgili pek bilgiye sahip değildi. Turganın söyledikleri saçma gelse de, Ducia da başıyla onun anlattıklarını onaylamıştı. Yine de Dragut bizzat test etmek istedi ve Turganın yere bıraktığı silaha uzanarak dokundu. Kıyım ısındı ve kısa süre içinde Dragutun ellerini yakmaya başladı.

“ Aaa ciddi ciddi çok sıcak oldu. Biraz daha tutarsam ellerim kömüre dönecek hıah hıah “

“ Ne güzel silah değil mi hınh hınh. “

Dragut yeni bir oyuncak almış çocuk misali, kıyımı keşfetmek istiyordu. Ellerini çekip avuç içlerini kontrol etti. Derisi bayağı kızarmıştı. Bir kere daha dokunsam ne olur diye düşünüp, merakını yenemedi ve tekrar kıyımı kavradı. Bu dokunuşunda kıyımın verdiği tepki, bir enerji türüne benziyordu. Kıyımın saldığı enerji Dragutun onu tutmasını zorlaştırıyordu. Yaklaşık 8 saniye onu tutabildikten sonra, enerjinin gücüne boyun eğdi ve bırakmak zorunda kaldı Dragut. ( Elektrik akımı gibi bir etkiden bahsediyorum)

 Üçüncü denemesinde ise şiddetli bir patlamaya maruz kalınca, Ducia daha fazla devam etmesine müsaade etmeyip, Turganın kıyımı alıp sarmasını istedi. Dragut kıyımdan fazlasıyla etkilenmişti ve üsse döndüğünde yapacağı ilk iş, bu silahın tüm hikayesini öğrenmek olacaktı. Hatta bunu yapabilmek adına, imparatorluk kütüphanesini bile soyabilirdi. Artık kıyım ikizlerine ve silahın konuşabildiğine de inanıyordu, çünkü ruhu olmayan cansız bir varlık, kıyım gibi seçici olup, böyle tepkiler veremezdi. Ruhu varsa konuşması mümkündür diye düşünüyordu Dragut.

Neredeyse iki gündür hiç uyumamış olan Dragut, biraz kestirmek için bir ağacın gölgesine geçip uzandı. Ducia, Turgana uykusunda sayıkladıklarından dolayı gönül koymuştu ve Turgan da, Ducia babasının tarafını tuttuğu ve kendisini yalnız bıraktığı için aynı şekilde kırgındı. Dragutun uykuda olduğu süre boyunca hiç konuşmadılar ve birbirlerinden uzakta durmaya gayret gösterdiler. Ducia, Turganın sayıklamasının en sonunda söylediği şeyi hatırladı ‘ Nyu, bir tek sen iyi davranıyorsun bana ‘.

Belki de Turganın ihtiyacı olan ve onu etkileyecek olan şey, birazcık pohpohlanmasıydı. Jeo ve Attilayı kısa sürede bu kadar sevmesinin sebebi de muhtemelen arada sırada da olsa, Turgana duymak istediği şeyleri söylüyor oluşlarıydı. Nyu ise dur durak bilmeden onu övüyor, yakışıklılığından bahsediyor hatta ten temasından bile kaçınmıyordu. Bu yüzden ona aşık olmuş olmalıydı. Belki de şimdi yaptığı gibi sinir olup, ayrılarak onu yalnız bırakmak adına Dragut ile gideceğine; aksine yanında kalıp, Turganı teselli etmeliydi. Bu düşüncelerle Turganla konuşmaya karar vermişti ki, Dragutun irkilerek uyuduğu yerden zıpladığını gördü. Sanki hiç uyumamış gibi dinç görünüyordu ve Duciaya dönerek konuştu.

“ Turganla vedalaş. Beş dakika sonra gidiyoruz. “

Ducia Dragutun dediğini yapmaya karar verdi. Zira Turganın yanında olacaksa ve işe yaramak istiyorsa, Dragutun tecrübelerinden muhakkak yararlanmalıydı. Duciadan önce Turganın yanına giden Dragut oldu. Turgan babasını dinliyor ama başını dizlerinin arasına almış ve hiç konuşmuyordu.

“ Bana kızdığını biliyorum oğlum. Ne desem durumun değişmeyeceğini de biliyorum. Ama en azından sana şunu söylememe izin ver. Serale gittiğinden beri annen Karia seni hep izliyordu. Hatta Ducianın azrak güçleri uyanmamış olsaydı, o kench denen herifi bizzat öldüreceğini kendi ağzından duydum. Ustan Attilanın yanına gittiğinde dahi seni izliyordu. Senin için hiçbir şey yaptığımı söyleyemem. Ama o zaman seni güvende tutmak adına benim ve Köklunun düşünebildiğimiz tek yol buydu. Ama annen senin için bir sürü şey yaptı ve bunları kendi ağzından duymanı isterim. Bu arada usta dediğin Attila, annenin abisi oluyor. Yani senin dayın belki de bu yüzden o kadar kanın kaynamıştır. Son olaraksa Attilanın yanında gördüğün Arya senin ablan. Kısacası, kendi aileni kurduğunu biliyorum ve çok doğru kişileri bulmuşsun. Ama unutma ki bu saydığım kişiler senin kan bağın olan ailen. Bu yüzden şartlar ne olursa olsun; canın istediğinde ya da bulunduğun yerden çekip gitmeye karar verdiğinde bir başı bozuk karargahı bulup bizimle görüşmek istediğini söyleyebilirsin. Her neyse şimdi gidiyorum Duciayı fazla oyalama, zira Köklu gelmek üzeredir ve onu görmene izin vermeyeceğim hıah hıah. “

“ Benim bir annem de mi var? “

“ Var tabi. Bir gergedanla falan çiftleştiğimi ve seni doğurduktan sonra da onu kesip yediğimi düşünmüyorsun herhalde? “

“ Attila dayı, arya abla….”

Turganı bu bilgi yoğunluğuyla baş başa bırakıp, kıyıya doğru ilerledi Dragut. Onun gitmesiyle beraber de Turganın yanına gelen, Ducia oldu. Turgana hem sinirle hem de şefkatle bakıyordu.

“ Bana kırgın olduğunu biliyorum Turgan. Yanında olmam gerektiğinin de farkındayım. Ama o gün zindanda girdiğimiz savaş, aldığımız bozgun ve Elfy’nin yarı ölü bedeni; Bundan sonraki rakiplerimizin, eğitimciler falan olmayacağını anlamamı sağladı ve bundan sonra karşımıza çıkacak güçlü düşmanlara karşı sen savaşırken, ben sadece geride durup saklanamam. Bu yüzden güçlenmek için gideceğim. Güçleneceğim ve bir dahaki sefer o generallerin karşısında bende duracağım. Ayrıca sana kaba davranıp sürekli suçladığımı da fark ettim ve geri döndüğümde, bu değişmiş olacak. Bir de seni özleyeceğim Turgan “

Turgan hiç tepki vermemesine rağmen Ducia son kurduğu cümleden sonra kızarmış yanaklarının daha da kızarmasına sebep olacak bir şey yaptı. Eğildi ve Turganı yanağından öptü. Ardından da arkasını dönüp koşarak Draguta doğru ilerledi.

Dragut önünde iki boyut açmıştı. Turgana bağırarak kendisine bakmasını sağladı. Turganın görebildiğine emin olunca da küçük sayılabilecek boyutun içine elini sokarak, Tokugaranın başını çıkardı. Tokugarayı görür görmez Turgan sıçrayarak yerinden kalktı ve Kıyımı eline almak için, elini sırtına götürdü.

“ Tokugara şerefsizi, Elfy senin yüzünden ölüyor… “

“ Bıraksana lan beni Dragut denen vasıfsız herif. Bu deliğin içindeyken zaman kavramından dahi yoksunum. Dışarıda kalmama izin ver sessizce esiriniz olacağım. “

Dragut eliyle Tokugarayı tekrar düzlemin içine itti ve boyutu kapattı.

“ Merak etme oğlum. Arkadaşına bir şey olursa, çok daha kötüsü bu adama olacak. “

“ Peki Elfyi ne zaman göreceğim ? “

" Kendini senin için feda eden yoldaşlarının grubuna, lider olabilecek kadar geliştiğinde..."

“ Bari aydakarı azıcık sürmeme izin ver. “

“ Olmaz. “

Dragut ve Ducia düzlemin içine girdiler ve düzlem gözden kaybolana kadar Turgan arkalarından konuşmaya devam etti.

“ Bari Nyu ablayı buraya gönderseydiniz… ne yapacağım ben burada bir başıma? “

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar