Theoden
Kurtarma Operasyonu 5 Son
Azrak Pia; Alperin yanına gidip, hayatını kaybettiğini anladıktan sonra, dolu gözleriyle Rohanın yanına ilerledi ve durumu ona anlattı. Rohan yıllar önce Bratina sarayında savaştığı generallerden birisi olan Alperi tanımıştı ve kendi adı altından insanları birleştiren kişinin o olduğunu sonradan öğrendi. Hiç sohbet etmediği bir adamın ölümünden etkilenmiş olsa da, ağlayıp sızlama zamanı değildi. Rohan bir sonraki hamlesini düşünürken, Jeo yerinden kalktı ve abisine doğru ağır aksak yürümeye başladı. Abisi tarafından oluşturulan silahsız bölge, Jeonun yaftlarını sona erdirmiş ve özünün birazcık da olsa geri gelmesine olanak vermişti.
“ Seni özgür kılmakta amacıyla en çok çaba sarf eden ve en büyük pay sahibi olan Alperi bu soysuz soylu öldürdü. Hem de bir tüm generale karşı dövüşüyor olmasına aldırmadan, kahpece saldırarak öldürdü onu. Eğer onu hayatta bırakırsan, Yu abinin adalet duygusundan nasibini almamışsın demektir abi. Ben öldürmeyi denedim ancak tek bacaklı general ortaya çıkarak onu kurtardı. “
“ İntikam, insanların diğer duygularını kör eder küçük kardeşim. Alper uğruna öldüğü şeyden dolayı mutlu görünüyor(Alperin cesedindeki gülümsemeyi göstermişti bunu söylerken). Ama madem adalet istiyorsun, bunu sağlayacağım. Beni kurtaran insanlara liderlik eden adamı öldürenlerin, şu an burada bulunan liderlerini öldüreceğim. “
Kast sıralamasında o anki ortamda, en tepede bulunan seçilmiş elit Kai bu cümleyle beraber, azrak kralın kendisini hedef aldığını anladı ve oradaki kimse ona karşı durmak istemediğinden hayatı için yalvarmaya başladı.
“ Ne olur yapma. Yaşamama izin ver ve senin istediğin kişinin imparator olabilmesi için sana hizmet etme onuruna erişmeme bir fırsat ver. Prens Yu gibi düzgün karakterli bir başkasını da bulabileceğimize eminim. Ahhhh “
Kai cümlesini bitirdiğinde, boynunun üzerinde parlak beyaz renkli renkli bir madde belirdi. Bu madde yavaşça Kainin boynundan içeri girdi ve Kai sağlam olan eliyle bu maddeyi tutmaya çalıştığındaysa, tutulamayacak bir şey olduğunu fark etti. Kütlesi yoktu ancak gırtlağını kesebiliyordu. En doğru ifadeyle, ışıktan bir hançer olduğu söylenebilirdi ve bu hançerin, Kainin canını alması sadece bir saniye sürdü.
Bir seçilmiş elitin öldürülmesini öylece izlemişti generaller. Zira karşılarında duran adamın şartlarını Mareşal Sezar dahi zamanında kabul edip, savaşmamayı tercih etmişti. Azrak kral yaptığı şeyden keyif almışa benzemiyordu ve tekrar söze girdi.
“ Belli ki varlığım Theodene hep huzursuzluk verecek. Eğer her şey olması gerektiği gibi olsaydı, şu an Bratina kralı Yu’ya hizmet eden sadık bir general olacaktım. Ancak insanların egoist çıkarları beni bundan mahrum bıraktı. Prens Yu’nun canını alan Luiyi öldüreceğim. Azrak kralın onun için ölüm getireceğini Luiye söyleyin onu öldürüp annesini sağ bırakacağım ki oğlu için gözden çıkardığı kocasının da yokluğunu arasın. O kadın ben Luiyi öldürdükten sonra, sokaklarda yaşayacak. Ona hürmet eden ve soylu olarak gören kişiler düşmanım olacaklar. Luiyi öldürdükten sonra ordumla beraber, beni kimsenin bulamayacağı bir yere gidip, orada kendi küçük ülkemi kuracağım. Bu şekilde Theodenliler varlığımı dert etmeyip huzurlu bir şekilde yaşayabilecekler. Bana ve dostlarıma ilişmeyen kimseye ilişmeyeceğim ancak bize zarar vermeye çalışan olursa, azrak kralın gazabını sonuna kadar yaşamalarını sağlayacağım. “
Azrak kralın şeffaf kanatlarından bir parça ayrıldı ve baloncuk şeklinde yere indi. Rohan kendisiyle beraber olanların, o baloncuğun içine girmeleri için işaret etti. Jeo, Tahm , Samir ve Pia içine girmişlerdi ve Alperin cesedini de yanlarına aldılar. Pia tam eksik olanlardan bahsedecekti ki, heybetli adımlarla bir general avludan içeriye adımını attı. İki elinde Brook ve Toshinin baygın bedenlerini tutuyordu ve Karini de omuzuna yatırmıştı.
“ Rohan, Jeo sonunda abi kardeş buluşmuş ha ha. “
“ Seni tekrar gördüğüme sevindim Attila. Yanlış kişilerin tarafına geçmişsin ama bunun için seni ayıplamayacağım. Bugüne kadar Jeoya sahip çıktığın ve onu güçlü bir adam yaptığın için sana minnet borcum var. “
“ O zaman dövüşelim hadi. “
“ Durumun ciddiyetinin farkına var Attila. Şimdi imparator Luiyi öldürmeye gidiyorum ve buna sen bile engel olamazsın. “
“ Deneyip görmek ister misin Kral Rohan ? “
Attila elini sırtına attı ve karanlık sonla pozisyon almayı düşündü. Zira Azrak kral dövüşmek için en uygun kişiydi ve ikisi ayrı taraflardayken bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Eliyle sırtını yokladı ve birkaç saniye boyunca silahını bulmaya çalıştı ancak sonradan durumun farkına vardı. Önceki karşılaşmalarında da Rohan silahları yok etmişti. Etrafını bir süzdü ve hiçbir generalin üzerinde tek bir silah bile taşımadığını görünce emin oldu.
“ Lan avlunun içinde bile değildim. Benim silahım nereye kayboldu. “
Azrak Kral cevaplamadı ve uçarak Attilanın üzerine gelip orada durdu. Rohanın hareketlenmesiyle beraber, oluşturduğu baloncuk da havalanmış ve onun olduğu yere doğru ilerlemişti. Samirin fısıldamasıyla beraber Attilanın yakaladığı kişilerin kendi tarafında olduğunu öğrenen Rohan konuştu.
“ Dostlarımı bana ver Attila. Buradaki işim bitti ve herkes kararıma saygı duyuyorken, senin sorun çıkarmanı istemem. Hikayemi biliyorsun ve Prens Yu bana verilen söze rağmen öldürüldü. İntikam duygusunun ne olduğunu bilen bir adam olarak lütfen yoluma çıkma. “
Attila, Gardinin yüzüne baktı ve Rohanın söylediklerini onayladığını görünce kaba bir şekilde, yakaladığı iki erkeği karga tulumba baloncuğun içine attı. Azrak Kariniyse dikkatlice uzattı, Tahm ve Jeo onu yakalayarak çektiler. Attila sorumluluk almadığı için mutluydu ve kimse ona neden böyle yaptığını soramazdı zira Gardi bunu yapmasını desteklediğini göstermişti. Orada başka işi kalmayan Rohan hızla göğe yükseldi ve dostlarını taşıyan baloncuk da aynı hızla onu izledi. Yerden yirmi metre kadar yükselmişlerdi ki, Attila dizlerini dahi bükmeden, olduğu yerden sıçrayarak bağırdı ve baloncuğun içine elini sokarak, Jeonun bir bacağını yakalamayı başardı.
“ Karanlık sonu geri getirmeyi unuttun Rohannn”
Arkada kalan tüm komutanlar yaşananları şaşkınlıkla ve Attilanın tek başına peşlerinden gitmesini ise hayranlıkla izlediler. Gardi Attilanın bu cesur hamlesini izledikten sonra, gözden kaybolan Attilanın arkasından bakıp, hayıflanarak söylendi.
“ Attila ile beraberken ona karşı kazanabilirdik. Keşke gitmelerine izin vermeseydim…”
Bütün generaller üzgün görünmesine rağmen, en çok boşlukta hisseden Nebia olmuştu. Etrafındaki bedenini saran zincir çözülmüş olmasına rağmen, hala yerden kalkmamıştı ve hala üzerinde duran Jeonun ceketini bir eliyle sıkıca tutuyordu. İçinden benim yerim neresi diye düşünmeden de edemiyordu.
Rohan Attilanında onlarla beraber geliyor oluşunu pek de umursamıyor gibi gözüküyordu. Jeonun canının yanmasını umursamadan onun bedenini kullanarak, baloncuğun içine tırmanmıştı Attila. Elini sürekli baloncuktan dışarıya çıkarıp, tekrar içeri sokuyordu.
“ İyi de biz nasıl bunun üzerinde duruyoruz? Elimi dışarı çıkarıyorum işte neden ayaklarımız içinden geçip düşmüyoruz aşağı ? Azrak kral güçleri çok saçma peh…”
“ İstiyorsan düşmeni sağlayabilirim Or general Attila? “
“ Çok konuşma da kapışabileceğimiz bir yere çek hadi. “
Jeoya hayal ettiği cenneti sorsalar, bu tabloyu tasvir edebilirdi. İntikam alayının diğer üyeleri eksik olsalar da abisi ve patronunun yanında olmaları, küçük bir çocuk gibi hissetmesine neden oluyordu. Bu üçlünün bir arada olduğu bir grubun, evrendeki hiçbir şeye yenilmesi mümkün olmamalıydı ve artık iki tane de azrakları vardı ve ikisi de oldukça güzellerdi. Tabi önemli olan güzelliklerinden ziyade azrak güçleriydi. Jeo içinden düşünürken farkında olmadan gülümsedi.
“ Ne oldu Jeo, abini görmek keyfini yerine getirmiş gibi görünüyor. “
Jeo doğruldu ve fısıldayarak konuştu.
“ İki güzel azrak varken abim ve senin umurumda olduğunuzu mu sanıyorsunuz satıcı bunak? “
“Benim sana hediye ettiğim ceketini sen de kadın bir Korgenerale hediye etmişken, benim satıcı olmamdan bahsedebilmen de tuhafmış. “
Jeo işte o an Nebiayı hatırladı. Çağırsam gelir miydi acaba diye düşünmeden de edemedi. Ciddi ciddi ceketini orada unutmuştu. Attilanın hatırası olan o ceketi arkada bıraktığına üzülmüş olsa da, Nebiaya bir hatıra bırakabildiği için de istemsizce mutluydu. Yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra Rohan bir dağın soğuk ve karlı zirvesinde durdu ve eski dostlar hasret giderip, dışarıda yaşananları konuşmak için uzunca bir mola verdiler. Ancak sohbet başlamadan önce Rohan, söz verdiği gibi Luiyi öldürmek amacıyla oradan ayrıldı ve Attila da buna engel olmayarak geri dönmesini beklerken Jeo ile koyu bir sohbete koyuldu.
Buraya bir açıklama gerekli gibi. Şimdi burada yapılacak konuşmalar çok önemli. Hatta o kadar ki tüm güç dengesini alt üst edecek türden. Ama üç kişi arasındaki sürekli diyaloglar yerine, Farklı bölgelerdeki kişilerin mevzuya yavaş yavaş girmeleriyle, daha kalıcı bir şekilde sindirilir diye düşünüyorum.
Bu yüzden mevzuyu bazen başı bozuklardan, bazen imparatorluk tarafından bazen de azrak kral tarafından dinleyip, hem farklı bakış açılarını hem de olayın büyüklüğünü farklı ağızlardan duyalım istiyorum. Bu yüzden sonraki bölümlerde Turganın yanında olacağız. Buradan okuyanlar için söyleyeyim yapılan yorumlara önem veriyorum. Fikir ve eleştirilere açığım.