Theoden

31 Temmuz 2019
Çeviri: 115
Düzenleme: AntiYasuo
941 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

İhtiyar Delikanlılar

Finkin ölümüyle ada halkı adeta bayram havası yaşıyorlardı ve Turgan da artık buradan ayrılması gerektiğini düşünüyordu zira yapması gereken bir şey kalmamıştı ve bir an önce arkadaşlarıyla buluşmak, özellikle de Elfyi görebilmek istiyordu. Öldüğünü düşünmek bile istemiyordu Turgan ve bu yüzden sürekli Elfy ile buluştuğumda ona en sevdiği yemeklerden ısmarlayacağım diye hayal ediyordu. Ada halkı ise Turganın sonsuza kadar kendileriyle beraber olmasını istiyorlardı ancak ona sunabilecekleri pek bir şeyleri bulunmuyordu. Bu kadar güçlü ve iyi birisinin, böylesine kurak bir adada uzun süre kalması kendilerine bile mantıklı gelmiyordu.

Turgan ayrılık vaktinin geldiğini söylemek için, insanları etrafına topladı. Zira bir gemiye ihtiyacı vardı ve bunu yapmasına yardım etmeleri için, ada halkından yardım istemeyi düşünüyordu. Gülümseyen yüzüyle insanlara anlattı ve onlar da Turganın dışarıda bir ailesi olduğunu öğrenince, insan olduğuna inanmasalar da kalması için ısrarcı olamadılar. Turgan dış dünyayı anlattı ve oradaki hayatı da becerebildiği kadar tasvir etti. Turganın tarifinden yola çıkarak, bir gemi olmasa da sandala benzeyen bir vasıta yapmayı başarmışlardı ve birazcık yamuk da olsa suyun üzerinde durabiliyordu. Turgan buna binip ayrılacaktı ancak ayrılmadan önce de bir veda konuşması yapması gerekliydi.

“ Ben gideceğim ama benden sonra da Sizden güçlü olan herkese tanrı demeye bırakın. Bunu yapabilmeniz için bir şekilde buraya bir sürü yaft kitabı gönderebilmek isterdim. “

“ Başka yaft kitapları da mı var Yüce Tanrı? “

“ Bana tanrı demeyin demedim mi size ? Sadece Turgan deyin. Bir sürü değişik yaft kitabı var ve eğer onları size ulaştırabilseydim, en azından adanıza gelen kötü niyetli insanlara karşı kendinizi savunabilirdiniz. Neyse sözüm olsun bir gün size bir sürü yaft kitabı göndereceğim. Şimdi gidiyorum hoşça kalın “

“ Gitmeden önce son bir iyilik isteyebilir miyiz peki ? “

Genç kadının sorusu Turganın ilgisini çekmişti. Zira artık onlar için yapabileceği bir şey olduğunu düşünmüyordu.

“ Evet söyleyin hadi. “

“ Şey malum Fink denen herif kendini tanrı ilan ettiğinde kabilemizin tüm genç erkeklerini öldürdü ve neredeyse her kadınla bir kez yatmasına rağmen de hiç birimiz hamile kalmadık. Yani bu gidişle kabilemiz yeni nesiller veremeyip tarihe karışacak. Bu yüzden genç bir erkek olarak bize yardım edebilirsiniz belki? En azından on on beş kadarımızla beraber olursanız, illa birileri hamile kalıp erkek doğuracaktır. Hem sizin soyunuzun kabilemize girmesi bizi güçlü kılacaktır. “

Turgan söylenen şeyi az çok anlamıştı ve bu konuları Nyudan başka birisi konuştuğunda utanmasına engel olamıyordu. Hızlıca kayığa atladı, kürekleri eline aldı ve konuştu.

“ Size son bir tanrısal bilgi vereceğim. Çocuk sahibi olmak istiyorsunuz değil mi? Genç erkekleriniz öldürülmüş olsa da hala kabilenizde sağ erkekler var ve bu iki adam bu iş için biçilmiş kaftanlar. Onlar kabilenizin kurtarıcısı olacaklardır. Hadi gittim ben hınh hınh “

Bunu söylerken kendisini uğurlamaya gelen ve seksen yaşının üzerinde görünen iki yaşlı adamı göstermişti. Tanrıdan gelen bu bilgiyi mutlak doğru sayan kadınlar Turganı bile unutup, soylarını devam ettirme iç güdüsüyle yaşlı adamların üzerine doğru en seksi halleriyle koşarak ilerlediler. Olması gereken dönemde bu anı yaşamayı cennet sayabilecek ihtiyar adamlar şu anki hallerinin farkında olduklarından ürküyorlardı. Üzerlerine gelen kadınların şehvetli gözlerini görünce arkalarını dönüp kaçmaya çalışsalar da başaramadılar ve damızlık olarak kullanıldıkları günün sabahını ihtiyar adamlardan birisi ne yazık ki göremedi..

Turgan bindiği kayıktaki küreklere asılarak, tamamen amaçsızca ve bilinçten yoksun bir şekilde okyanusun ortasında ilerliyordu. 6 saat kürek çekmesine rağmen, hiçbir kara parçasına rastlamamıştı ve artık güneş ışıkları tam tepesindeydi. Susuzluğunu yoğun bir şekilde hissediyordu ve ne yapacağını bilmiyordu. Çaresiz hissederken aklına Elfy i getirdi ve küreklere asılmaya devam etti. Bir saat daha geçtikten sonra şans eseri bir ticaret gemisi tarafından görüldü ve gemiye alındı. Mesleği denizcilik olan bu kişiler, Turganın yamuk kayığını görünce, sırıtmalarına engel olamadılar ve bu çocuğun bu kayıklar karadan nasıl bu kadar uzaklaşabildiğine şaşırdılar.

“ Bu yamuk kayıkla nereye gidiyordun genç adam? “ Diye sordu babacan görünüşlü kaptan. Bu kaptanın başında kocaman bir şapkası ve bir ticaret gemisinde olmalarına rağmen de belinde iyi dövülmüş bir kılıcı vardı. Tahtadan bir bardağın içine doldurduğu sıvıdan ara sıra alıyordu ve bu sıvı uzun kahverengi sakallarına sıvanıp ıslatıyordu.

“ Nereye olursa oraya gidiyordum amca birazcık yalnız kaldım da. “

“ Kaptan Jack de evlat. Neden yalnız kaldın bakalım “

“ En yakın arkadaşım babamla beraber eğitime gitti hem de beni almadan Kaptan Jack amca. Ben de önce yerli bir kabile bulup orada biraz adalet sağladıktan sonra bu kayıkla yola çıktım işte. “

“ Baban seni bu kadar ıssız bir bölgede yalnız başına mı bıraktı. Ömrünü denizlerde geçiren benim gibi adamlar evliliğin hayalini bile kuramazken. Aslanlar gibi oğlunu arkada bırakan vicdansız bir adam bile baba olabiliyor demek. “

Olayın kaptan tarafından bu kadar dramatize edilmesi, Turganın da üzgün hissetmesine sebep olmuştu. Gözleri doldu ve bu haldeyken bolca ajitasyon içeren bir şekilde konuştu.

“ Hem ilk bırakışı da değil biliyor musun amca? Beni bebekken bırakmıştı sonra bir şekilde buluştuk ve en yakın arkadaşımı da benden alarak beni yine terk etti hüeee “

Turgan ağlamaya başlayınca babacan kaptan Jack de duygusallaşmıştı. Genç bir çocuğu iki kez yüz üstü bırakan herifi bir eline geçirse ne yapacağını bilirdi ama ah bir eline geçirebilseydi. Dişlerini sıkarak öfkeli olduğunu her haliyle belli edip Turgana hak verdiğini göstermek istedi.

“ Boş ver evlat. O şerefsizden baba falan olmaz zaten. “

“ Demi ama amca? İnsan oğlu kendisine yıldırım çaktırdı diye, insan hiç onu bırakıp gider mi? “

Jack ağzına yeni döktüğü tüm içkiyi bir anda ağzından püskürttü ve dumur olmuş haliyle onaylamaya çalıştı.

“ Y yı yıldırım mı? “

“ Evet küçücük bir yıldırım çaktım ona. “

Jack çok popüler olmasa da eski bir suçluydu ve yeni anlaşmalardan yararlanarak, sadece ticaret odaklı bir birlik kurmuştu ve bu yaştaki bir çocuğun yıldırım çaktırdım gibi bir cümleyi kurması çok zor olmasa da bu cümlenin gerçek olma ihtimali kendisini ürkütüyordu.

“ Yıldırım babana isabet etti mi ? “

“ Yok. Nasıl oldu anlamadım ama bir şekilde kaçıp bana bir yumruk atarak beni bayılttı. Uyandığımda da arkadaşımı alıp gitti hüe hüe “

Yıldırımın hızından ve şiddetinden kaçabilen bir adam… Theoden de herkesin yapabileceği bir şey olmadığından Jack sormaya devam etti.

“ Babanın adı ne evlat ? “

“ Dragut. “

Kaptanın gözleri fal taşı gibi açıldı ve merakından taşıdığı suçlular defterinin ilk sırasındaki adamın adını içinden okudu. İkisi de aynı yazılıyordu ve muhtemelen aynı kişilerden bahsediyorlardı.

“ Sen dürüst birisin evlat. Bu yüzden de seni en yakın limanda bırakacağım. Yoksa illegal işlerden temizlenmişken varlığın bana sıkıntı yaratacaktır. Beni anlayacağını düşünüyorum. “

Turgan ürkmüş adamı anlayabiliyordu. Anlayamadığı şeyse suçlular defterinin daha ileri sayfasında ismi yazmasına rağmen adamın sadece ilk sayfaya bakıp, neden bu kadar panik yaptığıydı. Kaptan Jack normalde rotasında olmamasına rağmen en yakın Liman olan, Kahre şehrinin limanına yaklaştı ve içi rahat etsin diye de Turganı inerken uyarıp hemen oradan uzaklaştı.

“ Burası imparatorluğa ait bir şehir. Bu yüzden kimseye Dragutun oğlu olduğunu söyleme evlat. Seni başka bir yere götürebilmek isterdim ancak okyanuslar amirallerle kaynıyor ve Dragutun oğlu olarak gemimde görülseydin bu beni de suçlu yapardı bu yüzden kusuruma bakma. “

Turgan bu korkak adamı sevmemişti ama kendisini bir şehire getirdiği için de mutluydu. Turgan limandan içeri girer girmez, kavgaya ve sıkıntılı işlere bulaşmamaya dair tüm kararlılığına rağmen kendini aksiyonun ortasında buldu. Arkası ona dönük ressam şapkalı ve saçları şapkasından taşan bir kız, bir sürü askere karşı tek başına mücadele ediyordu.

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar