Gizemli Krallık Seyduna

Turganın duyduğu şey muhtemelen hayatında duyduğu en büyük övgüydü. Bunu sindirmesi için biraz zamana ihtiyacı vardı ama bu ruh kızlarla daha fazla konuşmak istiyordu zira buradan ne zaman ayrılacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Tüm detayları öğrenmek istediğinden, bir an önce tüm sorularını düşünce halinde sıra sıra aklından geçirmeye başladı.

‘ Sizinle daha sık görüşmek istiyorum. Neyle besleniyorsunuz siz? ‘

“ Kulağa tuhaf geldiğini biliyorum ama biz ruhları besleyen şey insan kanıdır. Ama bu kanın bizi besleyebilmesi için doğru kişilerden akması gerekir. Kısaca kıyımın altı ruhunun sıfatlarına uygun olması gerekir. İki ruhun adalet ve iyiliğe hizmet ettiğini zaten biliyorsun taşıyıcı ama dört ruh yani dört sıfat sahibi daha var. Sen merak etmeden söyleyeyim onların vasfını ben ve adalet ruhu açıklayamayız. Akıttığın kanlar bizim iyilik ve adalet anlayışımıza uygun olduğundan ve sıkça bizim taraflarımızı kullanarak bu kanı akıttığından, akan kandan beslenebildik. Diğerlerinin de vasıflarının anlayışlarına uygun kanlar akıttığında onlar da beslenebileceklerdir. Ama uyarayım en çok beslenen kullandığın tarafın ruhudur yani bugüne kadar akan kanlar, diğerlerinin vasfına uygun olsa da, onların silahlarını kullanmadığından yeterince beslenememiş olabilirler. “

‘ Peki neden beni seçtiniz? Yani kullanıcınız da ne arıyordunuz ruh kızları? ‘

İyilik tarafının enerjisinin azaldığını düşünen adalet tarafı devam etti.

“ Öncelikle yaratıcımızın belirlediği özelliklere sahip olması gerekiyordu ve onun istediği esas özelliklerse, kullanıcının yaft kullanamıyor olması ve kalbinde kötülük barındırmayacak kadar temiz olması. Yaft kullanabilen birisinin kıyıma dokunmasına asla izin verilmez. “

‘ Ama ben yaft kullanabiliyorum. O zaman şimdi başka bir kullanıcı mı bulacaksınız hüe hüe ‘

“ Kullanabildiğin o depremin ve yıldırımın yaft olduğunu düşünüyorsan, büyük hata yapıyorsun kullanıcı. “

‘ Yaft değil mi onlar ? “

“ Yaft değiller ama yaptığın şeyin ne olduğunu kendin bulmalısın. Daha fazlasını söylememe yaratıcım izin vermiyor. Bizim kullanıcımızda aradığımız özelliklerse kendi vasıflarımıza uygun olmasıydı. Örneğin benim adalet anlayışımla seninki örtüşüyor. Örneğin son infazda, iyilik ruhu o pis adamın bedenine temas etmekten hoşlanmamış olsa da, o adamın kanıyla beslenmek bana büyük bir haz verdi. “

Bu sevimli kız böylesine sadistçe şeylerden bahsediyor olmasına rağmen, sevimliliğinden hiçbir şey kaybetmiyordu hatta konuşurken o kadar sevimli ve güzeldi ki, dünya üzerindeki bir çok erkek hatta kadınlar da dahil olmak üzere, onun bu cümleleri üzerine kendi kanlarından beslenmesi için ikram edebilirlerdi.

‘ Peki ne kadar çok kan akıtırsam o kadar güçlenir misiniz siz? ‘

“ Doğru kişilerin, akması gereken kanı olduğu sürece evet. “

‘ Yaratıcımız dediğiniz kişi silahı döven kişi mi? ‘

“ Bir demirci tarafından dövülen bir kılıca mı benziyor senin silahın kullanıcı? Kıyımın gerçek adını ve amacını ancak yaratıcımız isterse öğrenebilirsin. O seni seviyor ve belki bir gün bizzat seninle görüşmeye karar verir. Bizim sesimizi zindanlarda duyabildin. Yine duyabildiğin anlar olursa, söylediklerimizi dinle seni asla yanlışa götürmeyeceğiz. Sen nasıl bu silaha sahip olduğun için özel ve mutlu hissediyorsan, biz de senin gibi temiz bir kullanıcı bulabildiğimiz için aynısını hissediyoruz. Bizim ortaya çıkışımız yakında onların da ortaya çıkmalarının habercisidir. Şu an çok güçsüzsün ve baş edemezsin ama bize sahip olduğun sürece meraklanma. Sesimizi dinlersen hayatta kalır ve güçlenebilecek kadar yaşarsın. O zamana kadar kendi bölgene hakim ol ve senin fikrindekileri topla. Yönettiğin küçük bir bölgede yenilmez olacaksın bu yaratıcımızın sözüdür. “

‘ Nasıl kendi küçük bölgem? ‘

“ Bir şehir ya da bir ada. Daha büyük değil. “

‘ Peki ortaya çıkacak olanlar kim orgeneraller mi? ‘

“ Anlatamayız daha çok erken ve bunu da ancak yaratıcımızdan duyabilirsin. Enerjimiz bitiyor ve geri dönmek zorundayız bizi doğru kişilerin kanıyla besle. Biz beslenene kadar, dışarıdayken sesimizi duyamayacaksın. Bu yüzden şimdi duyduğun sese kulak ver ve üzerinde durduğun gücün üstünlüğünü kabul edip, ona karşı koyma. “

Bunu söyledikten sonra pembe saçlı kız ve yeşil saçlı kız, ilk gördüğündeki ruh haline büründüler ve ardından da kayboldular. Turganın etrafı o andan sonra karardı ve gerçekten uykuya daldı.

Turgan ile ters yöne ilerleyen Ragnossa, elindeki haritadan yararlanarak, imparatorla savaşın eşiğinde olduğunu duyduğu Seyduna Krallığının sınırlarına ulaşmıştı. Seyduna imparatorluk kurulmadan önce, en güçlü yirmi krallıktan bir tanesi olarak gösteriliyordu ve tüm baskılarına rağmen de imparatorluğun boyunduruğunu kabul etmemişti. Kral Sabbatın bu karşı koyuşu, Prens Yu gibi her halk kendi toprağında yaşamalı gibi iyimser bir düşünceden değil, içine kapanık ve dış dünyadan pek haz etmeyen bir yapıya sahip olmasındandı. Bu şekilde düşünen tek kişi sadece Kral değildi.

Seyduna vatandaşlarının ezici bir çoğunluğu da tuhaf gelenekleri ve yaşam tarzlarıyla, kendi ülkelerini kusursuz görüyorlar ve başka hiçbir halkla kaynaşmak gayesi gütmüyorlardı. Bu ülke suikastçileriyle meşhurdu ve istihbarat servisi de en az imparatorluğun şu anki hafiye teşkilatı kadar üst düzeydeydi hatta onların bile ilerisindeydiler. Bunun sebebi imparatorluk farklı topluluklardan oluşup, farklı düşüncelerdeki insanları barındırırken, Seyduna ise tek bir milletten oluşuyordu ve bu milletin tüm üyeleri yaşadıkları toprakları, Theodendeki cennet olarak görüyorlardı ve tek bir istisna olmaksızın hepsi Kral Sabbata gönülden bağlıydılar.

Krallığın her yerinde suikastçi okulları vardı ve her çocuk bu okullardan mezun olurdu. Suikastçi okullarında normal eğitim verilirken, aynı zamanda kişilerin seçtikleri yaftlarını hangi tür suikastlerde kullanabilecekleri öğretilirdi. Bir krallık olmasına rağmen Seyduna sadece iki şehirden oluşuyordu ve diğer güçlü krallıklarla kıyaslandıklarında nüfuz olarak da en düşük nüfuzlu krallık Seyduna idi. Ancak buna rağmen Theodenin en köklü krallıklarından birisiydi ve bu bilinmez topraklar da biraz zaman geçirmek nedense fazlasıyla ilgi çekici gelmişti Ragnossaya. Eğer burada düşman olmadığına insanları ikna edebilirse, bu ülkenin teknolojilerinden ve eğitimlerinden yararlanabilirdi.

Ülkeye kabul gişesi gibi görünen, küçücük ama kavurucu güneşten koruyacak kadar gölge oluşturabilenn yapının yanında durdu ve camı tıklattı Ragnossa. İçerideki memur Ragnossanın gelişini görmüştü ve bir süredir onu izliyordu. Camı açtı ve Ragnossanın Seydunaya girebilmesi için, bir süre sonra alışacağı sorgusunun ilk kısmı başladı.

“ Kimsin? Seydunada ne işin var ? “

Ragnossa zeki bir gençti ve Seyduna ülkesiyle insanları hakkında biraz bilgi sahibiydi. Bu bilgileri kullanıp sorunsuzca bir süre ikamet edebileceğine inandığından buraya gelmişti.

“ İmparatorluktan kaçan bir suçluyum. Seyduna insanları kadar güçlü olmak istediğimden geldim. Lütfen beni içeri alın ve bu cennette misafir olmama izin verin. “

Ragnossanın söyledikleri adamın hoşuna gitmiş olsa da, temkinli davranıyordu zira kendisi de dahil seydunalılar, yabancılardan pek haz etmezlerdi. Kibarca reddetmeyi düşünüyorken Ragnossa devam etti.

“ Her bir Seydunalı bir generale suikast düzenleyebilecek becerilere sahipken, benden korkuyor olamazsınız. Bir Seyduna vatandaşının korktuğunu kabullenemem. Çocukluğumdan beri bu ülkeye ve halkına hayran olarak büyüdüm. “

“ İmparatorluktan kaçtım dediğine göre bir mahkum muydun? “

“ Evet bir mahkumdum ancak bir şekilde kaçmayı başardım. Eminim Barbossanın oğlunun kaçtığını söyleyen boşboğaz imparatorluk generalleri olmuştur ve ben şunu bilirim. Theodende ne söylenirse Seydunadan duyulur. Sonuçta Theodenin en iyi istihbaratçılarına sahipsiniz değil mi ? “

“ Nasıl konuşacağını biliyorsun çocuk. Demek Barbossanın oğlusun. Benimle gel eğer söylediklerin doğruysa, hünkarımız Sabbat seninle konuşmak isteyecektir. “