Theoden

03 Ağustos 2019
Çeviri: 122
Düzenleme: AntiYasuo
957 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Elfynin Akıbeti

Karanlık bir mağaranın içinde, saçları yıldırım çarpmış gibi görünen ve sokakta gezse insanların bir çılgın olarak tanımlayabileceği yaşlı, beyaz saçlı bir kadın, bir mağaranın içinde yanan ateşte kaynayan bir kazan ve bir de bu kadının getir götür işlerinde yardımcı olan kalfası, hareketsizce uzanan Elfynin başında duruyorlardı. Elfy halen kendisine gelmemişti ancak köklunun aktardığı öz ve hayatını şifa bilimine adamış bu yaşlı kadının özel ilaçları sayesinde hayatta kalmayı başarmıştı.

“ Yaşayacak mı ? “

Soruyu soran kişi, başı bozukların bir üyesiydi. Dragut bilgi alması için onu göndermişti ve eğer kesin bir reçete öğrenirse, hemen kendisine haber vermesini istemişti.

“ Yaşayacak ama böyle kalacak. Zehir tüm vücudunu felç etmiş ve ayağa kalkması mümkün değil. Eğer Dragut zehirin sahibini ilk gün buraya getirseydi, işe yarayabilecek bir panzehir yapabilirdim. Ama buraya geldiklerinde çoktan üç gün geçmişti ve generalden aldığım zehirle yaptığım ilaç, ancak kızı hayatta tutmaya yetti. “

“ O zaman serdarıma böyle iletiyorum Lokman Ana “

Başı bozuk arkasını dönmüş ayrılıyordu ki, yaşlı kadın tekrar söze girdi.

“ Sen nasıl bir başı bozuksun? Eğer Dragut her durumu öylece kabullenseydi, bugün ben kendi ilaçlarıyla zehirlenmiş bir ceset olacaktım. Hayatımı kurtardığı için olmasa da, bana güvenle çalışabileceğim bir alan verdiği için ona borçluyum. Bir çözüm var ama söylemesi bile korkutucu “

“ Serdarım bunu bilmek isteyecektir. Anlat bana Lokman Ana. “

“ Bilmesinde sorun yok ama denemesinden korkuyorum. Neyse o adam cevabı almak için buraya kadar gelecektir. Bu yüzden onu yormamak adına söyleyeceğim. Ona şunu söyle. Çivi çiviyi söker, Büyük küçüğü yutar, En güçlü zehir bir bedene girdiğinde zayıf zehri def eder. “

“ Bilmece mi soruyorsun? Doğrudan söyleyemez misin? “

Yaşlı kadın, bu çömez başıbozuğu gönderdiği için Draguta sessizce kırgınlığını ve kızgınlığını belirten bir sitem ettikten sonra, yüksek sesle bağırdı.

“Söyleyebileceğimi mi sanıyorsun aptal başıbozuk git ve söylediklerimi Draguta söyle işte illa kafası basan bir başı bozuk cevabı anlayacaktır. Ayrıca Draguta şunu da söyle. Onu gören insan benim gibi olur. Ama zaman sınırı olmadığını bilsin. Yüz senede geçse bu kız zehirden dolayı ölmeyecek.“

Genç başıbozuk bu deli kadının söylediklerinden hiçbir şey anlamamış olsa da, atına binip Dragutun olduğu kampa doğru atını sürdü. Hiç dinlenmeden bir buçuk saat süren yolculuğun ardından da başıbozuk kampına ulaştı. Burası kamptan ziyade başıbozukların kontrolündeki bir şehirdi. Burada geniş sayılabilecek bir bölgenin kontrolü başıbozukların elindeydi ve Dragut, imparatorluğun Camthaliona verdiği önemden dolayı şimdilik bu kıtadaki merkezden başıbozukları yönetiyordu.

Genç başıbozuk, yoldaşlarından Dragutun yerini öğrenmişti. Karşıdaki fazla yüksek olmayan dağda eğitim yapıyordu. Dragutun orada olduğunu öğrenen ve Dragutun çağrısıyla, henüz kampa gelmiş olan Nyu ile Kasim ikilisi de genç başı bozuğa eşlik etmeye karar verdiler. Yavuz da dönmüş olmasına rağmen, Miralay Nebunanın ölümünden kendisini sorumlu tuttuğundan ve bir generale kaybedip, suçlular defterindeki sıralaması dahi düşürüldüğünden, kendisini Dragutun karşısına çıkmaya hazır hissetmiyordu ve kampta kalmaya karar verdi. İmparatorluk yönetimi, Yavuzu hala suçlu olarak görüp, başına ödül koymasına rağmen, düşündükleri kadar güçlü bir adam ve akıllı bir komutan olmadığına karar verip ödülünü düşürmüşlerdi.

Nyu, Kasim ve genç başıbozuk kısa sürede Dragutun eğitim yaptığı alana ulaştılar. Ducia, Dragut ve gelecek vaad eden iki başı bozuk daha eğitim yapıyorlardı. Köklu ise havada süzülerek genç insanların güçlenmelerine tanıklık ediyordu. Dragut, Duciadan son olarak bir azrak formuna bürünüp kendisiyle savaşmasını istemişti ancak Ducia bunu henüz başaramamıştı. Zaten azrak formunda savaşırken, öğreneceği tonla şey olmasına rağmen, savaşçı azrak formuna geçmeyi başaramaması, işleri iyice yavaşlatıyordu. Ducia ile ilgili iyi olan gelişmeyse, artık yeni bir yaftı kullanmaya başladığıydı.

“ Sadece azrak formuna geç ve bana saldır. Senin için büyük hayallerim var ve bunları deneyebilmemiz için ilk aşamayı bir an önce geçmemiz gerek hadi ama Ducia geç şu savaşçı azrak formuna. “

Ducia aslında azrak formuna geçip, güçlerini kişilerin üzerinde kullanabiliyordu ancak kendi gücünü arttırıp, Nyunun Herakliada yaptığı gibi ön saflarda savaşacak hale gelmeyi başaramıyordu.

“ Hadi ama Ducia yapabilirsin. Sen güçlü bir azrak kızısın. Turganı düşün her zamanki gibi işe yarayacaktır. “

Ducia görüş açısının dışından gelen bu tanıdık sesi duyunca başını o tarafa çevirdi. Nyu her zamankinden daha güzel görünüyordu. Bacağında derin yırtmaçlı ve yırtmacın olmadığı tarafı da dizinin bir karış üzerine kadar transparan olan mavi renkli uzun bir etek, üzerinde göbeğini tamamen açıkta bırakıp göğüslerin de kayda değer bir dekolte barındıran, turkuaz bir büstiyer, onun üzerinde de ferik rütbesini gösteren yarım bir ceket giyiyordu. Nyuyu gördüğünde Ducianın beyninde yankılanan birkaç cümle olmuştu. ‘ Koca memeli abla, sadece Nyu bana iyi davranıyor, orama da dokun Nyu sen dokununca acısı geçiyor…’ Bunları hatırlayan Duc,a dudaklarının arasında fısıldadı.

“ Savaşçı azrak formu “

Ducianın ayakları yerden kesildi. Kulaklarının ucu sivrileşip, yüzüne bir ışık geldi. Gözlerinin etrafında tuhaf mor çizgiler belirdi, göz bebekleriyse parlak siyah renge büründüler. Sırtının büyük kısmını, omuzunu ve üst kolunu kaplayan ve güzel şekillere sahip dövmeler peyda oldu. Her zamankinden daha güzel ama daha korkutucu görünüyordu.

“ Sonunda başardın aferin benim kızıma. Şimdi gel bakalım taze azrak nelerin varmış görelim. “

Dragut bir boksör gibi yumruklarını sıkmış bekliyorken, Ducia tam aksi tarafa yönelerek; Nyu, Kasim ve genç başıbozuğun olduğu alana doğru ilerledi.

“ Lan senin azrak güçlerin bozuk mu? Savaşçı formuna geçmeden önce rakibin olarak beni belirlemedin mi neden o tarafa gidiyorsun? “

Ducia söylenenleri duymuyordu ve konuşmuyordu. Forma bürünmeden önce belirlediği malum rakibinin üzerine ışıkla yarışır bir hızda ilerliyordu. Dragut çok uzak kalmıştı ve Nyunun ondan kaçınabilmek için yapabileceği tek şey onun da aynı forma geçmesiydi. Ancak eğer Nyu da azrak formuna bürünüp, Duciayı rakibi olarak belirlerse, işler çığırından çıkacağından dolayı bunu yapmak istemiyordu. Köklu ise Ducianın bu haline hayran olmuştu ve onu biraz daha bu halde izleyebilmek adına, müdahale etmeyi düşünmüyordu. Ducia durdurulamaz halde Nyunun üzerine gitti ve silahı olmamasına rağmen, elinin tırnaklarıyla onu öldürebilecek bir saldırıda bulundu.

“ Boyut Geçişi “

Dragut bir anda Nyunun önünde beliren siyah düzlemden peyda oldu ve aynı anda klonunu kullanmasına rağmen, koluna pek de küçük sayılmayacak bir çizik aldı. Klonuyla yer değiştirdiğindeyse Ducianın eli, bir pençe edasında Dragutun klonunun karnını deşmişti.

“ Nyu olduğun yerde kal. Bu kez halledeceğim “

Ducia bilinçten yoksun bir şekilde bir kez daha Nyunun üzerine gitti ancak bu kez Dragut çoktan hazırlandığından, önlemini almıştı.

“ Boyut geçişi-kilitli kapı “

Nyu geri dönmeye çalışsa da hızını kesemedi ve hemen önünde bir anda açılan düzlemin içine girdi. Tehlikenin geçtiğinin farkına varan Nyu, hemen Draguta koştu ve kolundaki yaraya baktı.

“ İyi misiniz Serdar Dragut? “

“ İyiyim merak etme. İlk seferi olduğunu düşünürsek bu kız cidden güçlü. Ama merak etme seni rakip belirlediğinden, orada rakibini bulamayınca normale dönecektir. Herakliada ne yaşadınız siz? Bu kadar öfkeli olması normal mi? “

“ Ona ablalık yaptım ve kötü hiçbir şey olmadı. Doğruyu söylüyorum serdarım. “

Nyu dışından böyle söylerken içindense; Ducia orada geçirdikleri son gecenin detaylarını öğrenmiş olmalı diye düşünmeden edemedi.

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar