Theoden
Kraus ve Mezalim
“ Babam mı? Tabiki demirci falan değil ama benim gitmem gerekli. Kraliçeme haber vermeliyim ama sen gelmemelisin. “
“ Tamam ben gidiyorum o zaman. Yakınlarda bir köy falan var mı gidip yemek bulayım bari. “
Küçük kız iyice heyecanlanmıştı ve adeta iki yerde birden olmak istiyor gibiydi. Bir an önce kraliçesine haber vermek istiyor, ancak korkularına rağmen, Turganın da yanında kalmak istiyor gibi görünüyordu. Ayakları bir sola bir sağa hareket ediyor ancak işin sonunda hiçbir tarafa yaklaşamıyordu.
“ Olmaz gitmemelisin. Geri geleceğim bekle lütfen. “
“ Olur bekleyeyim o zaman. Ama gelirken bana yemek getir. İki gündür hiçbir şey yemedim. “
Turgan bunu söylediğinde midesinin guruldama sesleri de onu onaylayarak, küçük kızın kulaklarına kadar ulaşıyordu.
“ Tamam ama gitme. Burada bekle, tam burada. “
Kız arkasını dönerek koştu ve kuruyalı uzun zaman olmuş gibi görünen bir ağacın gövdesinde gözüken küçük ama sığabileceği kadar da geniş bir boşluktan içeri girdi. Kızın oraya girdiğini uzaktan göre Turgan kendi kendine ‘ne fakir bir kraliçe, ağaç kovuğundan bir sarayda yaşıyor olduğuna göre, tahtı da çamurdan olmalı’ diye düşündü.
Küçük kız yerin altındaki mağaraya girmişti ve Kraliçenin huzuruna çıktığında nefes nefese görünüyordu. Kraliçe, kızı gördüğü için mutlu ama daha ziyade şaşkındı ve konuşmaya başlayan da kendisi oldu.
“ Mührü nasıl kırdın anlat bana. “
Küçük kız nefes nefese cevapladı.
“ Huff Huff ( nefes alıp verme sesi :P ) o kırdı. “
“ Nasıl kırdı ? “
“ Onunla. Huff huff ? “
“ Onlar kim? “
“ Kullanıcı ve silahı kraliçem “
“ Şimdi neredeler? “
“ Yukarıda bırakıp geldim. Size zarar verebilirler diye korktum. Ama açmış birazdan yemek götüreceğim ona “
Kraliçenin bakışları sertleşti. Yeşil kuyruğunu sürüyerek küçük kız ile başları birbirine temas edene kadar yaklaştı ve insan gövdesini eğerek sert bir ses tonuyla azarladı.
“ Ailemden birini, hapsedildiği sonsuz kısır döngüden çıkaran adama karşı tutumun bu mu? Yılanların şahının misafirperverliği ve minnettarlığı onu öylece dışarıda bırakıp, bir kase çorba verdikten sonra uğurlamak mı? Git bana getir onu. Şahmeranın minnetini göstereceğim. “
Küçük kız tekrar koşarak dışarı çıktı. Bu kez yanında Turganı merak eden bir sürü yılanla beraber gelmişti. Turgan esasında yılanlardan biraz ürküyordu ve onlarca yılanı karşısındaki küçük kızın etrafında görünce tekrar kıyıma sarıldı.
“ B bırakın lan kızı yılanlar. Eğer onu sokarsanız si sizi doğrarım “
Kıyımla tehdit edilen yılanlar hızlıca sürünüp, küçük kızdan biraz uzaklaştılar ve Turgan da hemen ona kaçması için direktif vermeye karar verdi.
“ Bana gel küçük kız. Benden korktular. Ben oraya gelemediğimden sen bana gelirsen seni koruyacağım “
“ Neyden koruyacaksın akrabalarımdan mı? Ha ha nerede olduğunu bildiğine emin misin kullanıcı? “
“ Ormandayız işte. Bu kadar çok yılan olduğunu bilsem gelmezdim buraya. “
“ Ha ha komiksin. Yılanlar sana bir şey yapmazlar merak etme. Krausun mührünü kırabilen birinin yılanlardan korkması cidden komikmiş. Hey siz de uzak durun ondan belli ki korkuyor işte. Kurtarıcımı korkutmayın ha ha. Hadi gidelim kraliçem seni görmek istiyor. “
Yılanların gözden kaybolmasıyla beraber Turgan kızın yanına gitti ve biraz önceki ağacın ovuğundan olmasa da, mağaranın gizli bir geçidinden içeriye girdi. Mağaranın girişinden itibaren yüzlerce yılan görünüyordu ama küçük kızın durumu anlatmasıyla Turganı korkutmamak için mağaranın tavanına veya oyuklarına girerek onu ürkütmemeye çalıştılar. Kısa süre sonra kraliçenin karşısına geçmişlerdi ve yılanlardan korkan Turgan şahmeranı gördüğünde beklenmeyecek bir tepki verdi.
Şahmeran tüm diğer yılanlardan çok daha iriydi ve hem en, hem de boy olarak ortalama bir kadının iki katı büyüklüğündeydi. Bedenine oranla olması gerektiği kadar uzun yeşil ağırlıklı ama koyu bordo ve beyaz tonlarını barındıran bir kuyruğu, ancak kuyruğun bir noktasından sonra başlayan ve insan renginde olan gövdesi vardı. Karnı ve beli tamamıyla açık ve bir insanınkiyle aynıyken, göğüslerinin etrafı kuyruğuyla aynı renklerdeki pullara sahipti. Başının etrafındaysa bir taca benzeyen ancak bedenine ait olan parlak altın sarısı pullar göze çarpıyordu.
“ Vuhuuu sen süper bir şeysin. Yarı yılan yarı insansın cidden süper. “
“ Mührü sen mi kırdın insan ? “
“ Galiba evet. Yani bu küçük kız ben kıyımla görünmez yaftı kestikten sonra normale döndü. Seni sevebilir miyim? “
Şahmeranın gözleri Turganın silahındaydı ve kendisini evcil bir hayvan gibi hissetmesine sebep olan cümleyi duymamış gibi yaptı. Turganın( İsmini sormadan biliyor) mührü kırabilmesi şimdi anlam kazanıyordu. Zira “ mezalimin “ gücünü kaynak alarak Krausun yarattığı mühür ancak onunla kesilebilirdi.
“ O zaman hoş geldin delikanlı. Kızım Mira’nın mührünü kırdığın için teşekkür ederim. Ancak eğer kabul edersen daha fazla yardımına ihtiyacım var. “
“ Nasıl yani başka görünmez yaftlarda mı var? Eğer öyleyse sadece gösterin. Onları da keseceğim. “
“ Bu kez ki o kadar kolay değil. Ama senden başka birisinin de bize yardım etmesi mümkün değil. Ne istiyorsan veririm ama bizi bu kafesten çıkar. Şahmeran olarak sana yalvarıyorum “
“ Ş ş ş şahmeran mı? S sen cidden şahmeran mısın? “
“ Oradan bakınca bir yılanın ve insanın çiftleşmesiyle ortaya çıkan kırma bir tür gibi mi görünüyorum? “
“ Evet öyle olmadı mı? “
Yılanların şahı bu aşağılayıcı cevabı normal şartları altında ölümle cezalandıracak olsa da, karşısındaki çocuğa muhtaçtı ve yüreğinin saflığını hissedebildiğinden duymamış gibi yaptı. Etrafında kıkırdayan yılanları tek bir bakışıyla susturdu ve devam etti.
“ Krausu tanıyor musun? “
“ Hayır o kim ki ? “
“ Kurtardığın kızı mühürleyip, bizi buraya hapseden kişi. Ayrıca mezalimin kullanıcısı. “
“ Hmm kötü biri yani. “
“ Aynen öyle oldukça kötü biri ve kaderine çizilen düşmanlardan sadece birisi. Dediğim gibi mezalimi kullanabiliyor. “
“ Mezalim ne ki? 10. Seviye yaft falan mı ? “
“ Cidden cahilsin çocuk hem de sonun başlangıcını getiren silaha sahip olmana rağmen. Sana bildiğim kadarını anlatacağım. Theodende binlerce yıl önce ortaya çıkmış ve Theodenin tüm dengesini bozabilecek kadar güçlü silahlar vardır. Bu silahlar ruhlara sahiptirler ve kendine uygun kullanıcıları bulduklarında gün ışığına çıkarlar. Senin silahın da en son 400 sene önce piyasaya çıkmıştı ve o zamanki kullanıcısının yaptıklarından dolayı, insanlar ona sonun başlangıcı, kıyım gibi tuhaf ama korkutucu isimler taktılar. Mezalim de bu silahlardan sadece bir tanesi. Gerçi mezalim yakın zamanda bir kez daha ortaya çıkmıştı ama kullanıcısı bir şekilde ortadan kayboldu. “
Turganın şaşkınlıktan dili dışarı çıkmış ve adeta etrafındaki yılanları taklit ediyormuşçasına, ağzından neredeyse bir karış kadar uzaklaşmıştı.
“ Vuuuu kıyım gibi başka silahlar da var demek “
“ Var tabi ve bu silah sahiplerinin kaderinde savaşmak vardır. Kıyım ile Mezalimin düşünceleri ve çıkarları hiçbir zaman uyuşmaz. Doğal olarak kendilerine uygun olarak seçtikleri kullanıcılarının da. Bu yüzden bir yerlerde karşılaşırlarsa ve aynı olayın müdahilleri olurlarsa, çatışma kaçınılmaz olur. “
“ Vuhuu cidden süper hikayeymiş. “
Kraliçenin sinirleri bozulmuştu ve aydakarlardan bile daha yaşlı olmasına rağmen pürüzsüz görünen cildi, Turganın anlayış seviyesine şaşırıp öfkelendiği için kırışmıştı. Bir an önce anla artık der gibi bakarak kibarca devam etti.
“ Karşılaştığında hikayenin kahramanlarından olacağından, o zaman daha doğru karar verebilirsin hikaye mi yoksa masal mı. Her neyse insan; kısacası Krausun ve Mezalimin bizi tıktığı bu hapisten bizi çıkarabilecek olan tek kişi sensin. Zira diğer silahlar ortaya çıksalar bile, onların büyük bir kısmı da mezalimin ruhunun fikrinde olduklarından, onun mührüne etki etmeyeceklerdir. Yardım edecek misin ? “
“ Tabi ki edeceğim. Sonuçta özgür olmak istiyorsunuz değil mi ? “
“ Aynen öyle. Ama gücümden çekindiklerinden, beni ve kabilemi dış dünyayla iletişim kuramayacak şekilde buraya hapsettiler. Hatta senin bu ormana girebilmen bile bir mucize. Zira burası mühürden dolayı dışarıdan bakınca görülemiyor. Mağaradan bahsetmiyorum, tüm orman görülemiyor. “
“ Önemi yok. Özgür olmak istiyorsanız yardım edeceğim. Beni ve Duciayı da zamanında bir akademiye fark ettirmeden hapsetmişlerdi ve bunu öğrendiğimde cidden kötü hissetmiştim. Ama sizi kurtardığımda yılanların beni sokmayacağına söz ver. “
“ Ha ha ha. Komiksin insan beni güldürebildin. Mühürü kırmadan buradan ayrılsan dahi, ailemden birisini kurtardığın için sana cömertçe teşekkür edeceğim. Ama eğer mührü kırabilirsen işte o zaman sana sunacaklarım, hayalini bile kuramayacağın şeyler olacak. Ama bil ki bu seferki mühür demin kırdığın kadar zayıf değil. Şimdi karnını doyur ve gücünü topla Turgan. “
-