Theoden

08 Ağustos 2019
Çeviri: 129
Düzenleme: AntiYasuo
917 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Leziz Bir Yemek Kokusu

Turgan ormandan ve Şahmerandan ayrılalı bir hafta geçmişti ve artık aldığı kokulara yavaş yavaş alışmaya başlıyordu. En azından bir haftadır sık karşılaştığı hayvanların tamamının kokusunu ayırt edebiliyordu. Amaçsızca yürümeye devam ederken, kokuyu tüm bedeninde duymasına rağmen, bir köpek gibi burnunu sürekli önde tutup hareket ettiriyor ve bu da komik görünmesine neden oluyordu. Bir anda yürümeyi kesti ve aldığı nefis bir yemeğin kokusuna odaklandı Turgan. Daha önce tattığı hiçbir şeye benzemeyen bu yemek o kadar leziz kokuyordu ki; tüm diğer her şeyin kokusuna rağmen Turgan bu zayıf kokuya odaklanmayı başarabiliyordu. Mutlaka bu yemekten tatmalı, kendisi tadamasa da en azından tarifini alıp Elfy için hazırlatmalıydı Turgan. Hatta kendisi bile pişirebilirdi.

Yemeğin kokusundan, geldiği yönü algılayabildiğinden, o tarafa doğru koşmaya başladı Turgan. Yaklaştıkça koku yoğunlaşıp güzelleşiyor ve bu da Turganın daha yeni yemiş olmasına rağmen acıkmasına sebep oluyordu. Ancak bu kokuya yaklaştıkça, pek haz etmediği birkaç kokuda belirginleşmeye başlamıştı. Turgan onları yok sayarak ilerlemeye devam etti ve sonunda kokunun kaynağına ulaştı. Üç kilometreyi soluksuz koştuğunun farkında bile değildi. Durup etrafına baktığında kaynayan bir kazan ya da bir yemek sofrası göremedi Turgan.

Eski bir tapınağa benzeyen harabe bir bina ile etrafında kuşların cıvıltısı gibi sesler çıkararak, mutlu bir şekilde oyun oynayan toz toprak içindeki çocuklar dışında kimse görünmüyordu etrafta. Yanlış hissetmiş olmalıyım diye düşünse de Turgan, aldığı şeyin saf mutluluğun kokusu olduğunu daha sonra anlayacaktı. Yaşları İki ile on bir arasında değişen on beş kadar çocuğun oyun oynarlarken hissettikleri saf mutlulukları, Turgana leziz bir yemek kokusu gibi gelmişti. Hala durumun farkında olmadığından, koku olayına alışamadığını düşünüyordu.

Kendisini fark eden çocuklar, oyunlarına ara verdiler. Turganın yanına gelip bir halka oluşturdular. Nefis koku yok olmasa da azalmıştı. Bunun sebebiyse bazı çocukların Turgandan korkmuş olmalarıydı ancak bu durum uzun sürmedi ve aralarındaki en büyük erkek çocuğun konuşmasıyla çocuklar rahatladılar.

“ O bir asker değil korkmayın. Bakınsana asker üniforması giymiyor. 

Turgana iyice yaklaştıktan sonra devam etti çocuk.

“ Asker değilsin değil mi abi? “

“ Yok asker falan değilim. Güzel bir yemek kokuyordu onun kokusuna geldim ama galiba yanlış gelmişim. “

“ Açsın demek. Luna ablam uyuyor bu yüzden uyanıp işe gitmeden önce yemek pişirmesini beklemelisin. O zamana kadar bizimle oyun oynar mısın? “

“ Olur ama ben oyunlarda çok yetenekli olduğumdan kesin kazanırım. Bu yüzden mızıkçılık yapmayın. “

Turgan çocuklarla oynamaya daldı. Çocuklar Turganın yüzüğünü inceliyorlar, sırtına biniyorlar, rakip olduklarındaysa kazanmak için her şeyi yapıyorlardı. Turgan kendisinden beklenmeyen bir olgunlukla rakip oldukları tüm oyunları kaybetti. Gerçi tahta kılıçlarla dövüşmenin dışındaki hiçbir oyunu istese de kazanamazdı. Hava kararmıştı ve bahsettikleri ablaları hala görünmemişti. Gece çalışan bir kadın Turgana tuhaf gelse de sorgulamadı.

Turganın aldığı koku iyice yoğunlaşmıştı ama diğer rahatsız edici kokularda yoğunlaşmıştılar -çünkü yakınlarda bir savaş vardı ve savaştaki duyguların pek hoş koktuğu söylenemezdi- . Oyun oynamaktan hepsi yorulmuş ve sırtlarının üstüne yatmış halde bir çember oluşturup ayı seyretmeye dalmışlardı. İşte bu sırada genç bir kızın sesi duyuldu.

“ Mirko yemek için bana yardım et. “

“ Luna abla buraya gel misafirimiz var. “

Luna bir misafirin olduğunu duyduğunda ürkmüş olsa da, Turganı görünce rahatladı. Zira bir askerden çok gezgin bir savaşçıya benziyordu ve askerler gibi egolu bir duruşu da yoktu.

“ Şey hoş geldiniz ben Luna. Tüm bu çocuklara annelik yapıyorum “

Turgan karşısındaki genç kızı süzdü. Rahibeye benzer kıyafetler giymişti ancak saçlarını açıkta bırakmıştı. Bordo renkli saçları, beyaz bir teni, kocaman gözleri ve saçlarına çok yakışan kahverengi gözleri vardı. Elini uzatmış kızın elini yakalayarak tokalaştı Turgan.

“ Ben de Turgan. Üyeleri bu kadar küçük olmasalar da ben ke kendi aileme babalık yapıyorum hınh hınh “

“ Nasıl yani bu genç yaşta evli misiniz? “

“ Yok kendi kurduğum birliğe ailem diyorum. Lider ben olduğumdan da baba sayılırım sonuçta “

Turganın samimi gülüşü, Luna’nın mesafeli konuşmasını sonlandırmasını sağlamıştı. Ama yüzündeki mahcup ifade hiç sona ermeyecek gibi görünüyordu.

“ Ha ha komik bir adamsın Turgan. Demek kendi aileni kurdun bu çok güzel. “

“ Evet. Peki senin hikayen nedir? Tüm bu çocukların aileleri nerede ? “

Lunanın mahcup görünen yüzüne hüzün de çökmüştü artık ve çocukların orada olmasına aldırmadan anlatmaya başladı. Zaten her şey bu çocukların gözleri önünde olmuştu ve anlatırken onların ayrılmalarını istemek saçma olacaktı.

“ Burada büyük bir savaş var. İmparatorluğun dahil olmadığı bir savaş. İki ülke aylardır süren bir savaş halindeler ve savaşın ilk kurbanı bizim yaşadığımız köyün insanları oldular. Köyün çocukları dışında herkesi öldürmüşler. Ben ise yer altında olan bir sığınağa bu çocukları alıp saklanmayı başarabildim. Benim ve çocukların zayıf özlerini hissedemediklerinden, biz hayatta kaldık. Askerler ayrıldığında oradan kaçtık ve bu tapınakta yaşamaya başladık. Taraflar hala savaş halindeler ve buraya on kilometre olan meydanda gündüz savaşıyorlar. Ben de gece oraya yakın olan kamplarına gidip hemşirelik yaparak para ya da yemek malzemeleri alıyorum. Bu şekilde geçiniyoruz. “

“ Yani köyünü katleden krallığın kampına mı yoksa onların düşmanlarına mı? “

“ Ne önemi var ? Sonuçta para kazanmam gerekli. “

“ Var tabi. Bu çocukların ailesini katleden adamlara hizmet edersen, kendine ve kaybettiğin dostlarının ruhuna ihanet etmiş olursun. “

Luna duyduklarından sonra iyice mahcup bir yüz ifadesine büründü. Ama yaşamak için de başka şansları yoktu.

“ Her neyse dramatize etmeye gerek yok hadi yemek yapmama yardım et Mirko. Misafirimiz aç görünüyor. “

Mirkonunda yardımıyla Luna kısa süre içinde sadece bulgur pilavından oluşan yemek sofrasını hazırlamıştı. Çocuklar iştahla yemeye başladılar. Onlar kadar iştahlı olmasa da Lunada yiyordu ancak Turgan henüz yiyememişti. Zira yemek çok leziz görünmesine rağmen, tuhaf bir koku alıyordu Turgan ve bu da yemekten tiksinmesine sebep oluyordu. Yemeyi hiç düşünmese de, dört yaşındaki bir çocuğun kendi kaşığıyla ikram ettiği yemeği geri çevirmedi ve birkaç kaşık onun sayesinde yemiş oldu.

“ Hepinize afiyet olsun. Rahatına bak lütfen Turgan ben şimdi işe gidiyorum. “

Luna arkasını dönüp, sahip oldukları tek ata bindiği anda Turgan kötü kokular almıştı. Luna birkaç metre ilerledikten sonra, sıçrayarak önüne geçti ve onu durdurdu.

“ Ne yapıyorsun Turgan? Eğer çalışmazsam yarın yiyecek yemeğimiz olmaz. “

Turgan olabileceği en ciddi ve karizmatik haliyle belindeki altın kesesini çıkarıp Lunaya uzattı.

“ Bugün doyduk değil mi? Onu yarın düşünürüz. Çok fazla altın kalmadı ama hala bir sürü sikke olmalı. Bu yüzden ben buradayken bununla yemek al.“

Luna Turganın bu hareketinden fazlasıyla etkilenmişti ve bu erkek kendisinden bu kadar eminken, karşı koyma şansı yok gibiydi. Geriye döndüler ve tapınakta çocukların uyumasını beklediler. Tamamı uykuya dalınca, Turgan Lunayı kolundan çekerek başka bir odaya götürdü. Normalde hepsi aynı odada yatıyorlardı ve sadece o odada ateş yanıyordu. Bu yüzden gittikleri oda oldukça soğuktu ancak Turganın elindeki şamdan, ışık sorununu gideriyordu.

“ Bana yalan söylemen umurumda bile değil. Ama o çocukları kandırıyorsun. Bugünkü yemeği hemşirelik yaparak almadın. Zaten eğer hemşirelik yapıyor olsaydın da, bu kadar utanç içinde olmazdın. “

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar