Theoden
Uslanmaz Aşık Antuan
Dragut tüm itirazlarına rağmen, kızını ve öğrencisini kırmamıştı ve bolca etten oluşan bir öğlen yemeği hazırlatmıştı. Yemek masasındalarken Turganın yanında duran ama mahcup gözüküp hiç konuşmayan kıza, sonunda dikkat etti Dragut.
“ Sen de kimsin? Aptal oğlumun ailesine katılmayı kabul eden başka bir güzel kız daha mı oldu yoksa?”
“ Şey ben Luna. Turgan tarafından kurtarıldım ve güvenilir olduğunuzu söylediğinden, bir başı bozuk oldum. “
Turgan, Luna sözünü bitirir bitirmez söze girdi. Ağzında kocaman bir et parçası vardı ve onu yutana kadar bile bekleyememişti.
“ Ben güvenilirler demedim. Güvenilmez değiller dedim. Yoksa kefil falan olmam başıbozukların lideri babamken. “
“ Ne güvenilmezliğimi gördün lan eşşek sıpası? “
“ Kötü bir aydakarın var ve benimle dövüşürken, gardımı düşürmemden yararlandın. Bu yüzden çok da güvenilir değilsin baba“
Dragut öfkelenmişti ve konuşurken etrafa tükürüklerini saçmaya başladı.
“ Lan senin kaypaklığına karşılık bir ders alman için yaptım onu. Ayrıca Kökluya bok atmayı bırakırsan ona binmene izin vereceğim. “
“ İstemiyorum. Ben başka bir aydakar buldum ve onunla ortak olacağım. Bu arada ortak demişken grubumuza birisi daha katıldı Ducia. Ama şu an nerede olduğunu bilmiyorum. “
Ducia alakasız bir cümleyle cevapladı.
“ Bu Luna, dosyaları dün elimize geçen çocukların annesi olan Luna mı? “
“ Aynen o. Zaten uzun süredir onlara annelik yapıyordu ne kadar iyi birisi değil mi? “
“ Şu baba isimleri Turgan olan çocuklar ? “
“ Evet Mirmiran amcaya benim adımı da yazdırdım hınh hınh “
“ Yani senin karın olan Luna doğru mu? “
“ Başı bozuk dosyalarına göre öyle oluyor sanırım neden ki? “
Ducianın iki gözü birden seyirmeye başladı ve dudaklarından sessizce iki kelime duyulabildi.
“ Savaşçı azra…”
Dragut ve Kasim aynı anda sıçrayarak Duciayı yakaladılar ve ağzını kapatarak azrak formuna geçmesine mani oldular. Dragut panikle masadan kalkarken pelerini ete bulanmıştı ve öfkeyle konuştu.
“ Kızım deli misin sen ? Zırt pırt savaşçı azrak formuna geçmeye çalışmaktaki niyetin nedir ? Geçen sefer neredeyde Nyuyu öldürüyordun unuttun mu? “
Turgan, Ducianın yapmaya çalıştığı şeyi anlamadığından, yemeğine devam ederken ancak farkına varıp sordu.
“ Aaaa doğru ya, Nyu nerede baba bu kampta mı? “
“ Burada ama gece küçük bir görevi vardı ve bu yüzden şimdi uyuyor. İşi bitince gelecektir ya da istiyorsan sen de onu görmeye gidebilirsin. Ama uyandırmasan iyi olur bırak dinlensin. “
“ Ducia bana onun evini göstersene? Ducia? Nereye kaybolmuş bu kız? “
Yemek masasında Duciayı görememişti Turgan. Bu yüzden şaşırmıştı. Elfy ve Ducia ile beraber yapmayı düşündüğü şeyler vardı. Hatta onlara koku alma yeteneğini gösterip övünecekti daha ama Ducia oradan ayrılmıştı ve kendince sebepleri olmalıydı. Bu yüzden sorgulamayacaktı Turgan. Elfy de bir aydan uzun süredir ilk yemeğini yediğinden ve hareketsizlikten hamlamış bir şekilde oldukça yavaş yiyebildiğinden, birkaç saat daha yemek masasında oturacak gibi görünüyordu. Bu yüzden Turgan, Elfynin başını okşadı ve kampı gezmeye karar verdi.
“ Ben kampı gezeceğim bücürük. Tamamen doyduğuna emin ol ve sonrasında biraz başıbozuk dövüp antreman yapalım hınh hınh. “
Turgan sofradan kalkarken, Luna da onunla kalkmıştı çünkü Farkına vardığı ve Turgana anlatmak istediği bir şeyler vardı. Kampın içinde beraber yürüdüler. Bu kamp Tospitti kıtasındaki Yavuzun kampına göre, daha gelişmiş haldeydi ve çok daha geniş bir alana yayılmıştı. Normalde burada bir şehir yokken, Konumunun öneminden dolayı ve yüksekliğinden dolayı, Köklunun fikrine uyarak bu şehri inşa ettirmişti Dragut ve aynı zamanda da, bir bölümünü karargah olarak kullanıyordu. Burayı savunması kolay, işgal etmesi ise oldukça zor görünüyordu. Etrafta iplerin üzerinde gezen genç başıbozukları gördüğünde, durup izlemeye koyuldu Turgan. Luna da aynısını yaptı.
Luna hayatını değiştirip, tüm onursuzluğunu gizleyen bu adama bir iyilik yapamayacağının farkındaydı ancak yine de bir şekilde yardımcı olmak istiyordu. Turganın kendisiyle konuştuğu gece, Lunanın duyguları Turgana karşı kabarmıştı ancak Turgan bunun farkına bile varmamıştı. Bu yüzden sofradaki kızın duygularını anlamasını beklemek yanlış olurdu.
“ Demin yemek masasında duran ve bir anda kaybolan kız tam olarak kim Turgan ? “
“ O mu? O benim herşeyim. “
“ Daha açık olabilir misin? “
“ Hayatımda en güvendiğim kişi ve en çok korumak isteyeceğim kişi. “
“ Onun senin için ne düşündüğünü biliyor musun peki? “
“ Evet. O da en çok bana güveniyor ama bir aptal olduğumu düşünüyor. “
Bu kız hislerini bu kadar belli ediyorken, öyle düşünmekte haksız da sayılmaz diye düşünse de dillendirmedi Luna.
“ Bak Turgan. Gördüğüm en iyi insansın ve anladığım kadarıyla da saf bir adamsın. O kızın sana karşı hissettiği şey sadece güven değil. O kız sana büyük bir aş… “
Lunanın konuşması özgüvenle ve bir o kadar da nefretle dolu bir adamın sesiyle bölündü.
“ Nyu’nun dilinden düşürmediği serseri aşığı sen misin? “
Turgan başını sesin geldiği yöne çevirdi. Karşısında her halinden gerçek bir savaşçı olduğu anlaşılabilen bir adam duruyordu. Adamın omuzları boynundan en az elli santim uzakta bitecek kadar geniş, vücudu Attilanın ki kadar iri, kısa sayılabilecek siyah saçları havaya dikilmiş, alnındaysa beyaz bir bandana görülüyordu. Adamın siyah bir bıyığı vardı ve sakalları bıyığına göre çok daha kısa bırakılmıştı. Elmacık kemikleri o kadar iriydi ki, iri burunun üçte biri kadar dışarıya çıkık duruyordu. Çekici bir adam kesinlikle değildi. Yakışıklı hiç değildi ama fazlasıyla güçlü görünüyordu.
“ Sen de kimsin? “
“ Ben Ferik Antuan. Serdarım Dragutun paslanmaz silahı, Sultanım Nyu’nun kırılmaz kalkanıyım. “
“ Hmm Nyuyla aynı rütbedesin demek amca. “
“ Sultanımı ismiyle anarken bana amca mı diyorsun velet ? Seni uyarmaya geldim. Nyu ile birbirimizi seviyoruz ve sen hilelerinle onun kafasını karıştırıyorsun. Onu bir daha görme ve görürsen de abla demeye devam et. Hatta yenge demeni tercih ederim. “
“ Üzgünüm amca. Ona abla dememi istemiyor ve ben de yenge demek istemiyorum. Bu yüzden Nyu demeye devam edeceğim. Ayrıca sen onun için çok yaşlısın. Yine de seni seviyorsa bunu onun ağzından duyduğumda ikna olurum. “
“ Öyle bir şeyi tabi ki söylemez. “
“ Neden başıbozukların birbirini sevmesi yasak mı?”
“ Hayır ama öhm… “
Kırk yaşında gibi duran bu adamın söyleyecek bir şeyi yoktu. Çünkü yaşadığı şey platonik bir aşktan daha fazlası değildi. Bir dönem Nyu onun bu usanmaz ilgisine karşılık vermek istese de, ilişkilerinin ömrü yalnızca bir saat olmuştu.
“ Basbayağı Nyu sevmiyor seni işte amca. Belki de yaşına göre birini bulmalısın. Bir ejderha olabilir mesela onlar da senin gibi binlerce yıl yaşıyorlarmış hınh hınh. “
“ Yani uyarılarımı dikkate almayacaksın mı demek oluyor bu? “
“ Aynen öyle. Eğer Nyu beni isterse onunla görüşürüm, şakalaşırım dans bile ederim. “
“ Bu savaş demek velet. Gardını kaldır. Sana meydan okuyorum. “
Durum Turgana saçma gelse de, verdikleri söze göre bu adamı pataklaması gerekiyordu zira bu adam onun özgürlüğünü kısıtlayıp, istediği birisiyle görüşüp, istediği gibi konuşmasına engel olmaya çalışıyordu. Adamın sinirlerini iyice bozmak isteyen Turgan hitap şeklini değiştirdi ve Lunayı koluyla geriye iterek pozisyon aldı.
“ Öyle olsun ihtiyar. Ama burada antreman yapanlar var. Bizi rahat dövüşebileceğimiz bir yere götür. “
-