Theoden

25 Şubat 2020
Çeviri: 140
Düzenleme: AntiYasuo
608 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Eğitim İçin İzin

Turgan yere biraz yaklaştığında nedense çok daha iyi hissediyordu. Aşağıdakilerin kim olduklarını seçebilmişti ve bu yüzden serbest düşüşünü kontrollü halde gerçekleştirip bir dizinin üzerine indi. Eğer gördüğü kişiler, Ducia, Nyu ve Arya yerine, babasıyla yavuz olsalardı, muhtemelen Turgan üzerlerine düşmekte hiçbir sakınca görmez hatta indikleri yerde duruyorlardı diye haklı bile çıkmaya çalışırdı. Ama her zaman kadınların daha zayıf olduklarını düşündüğünden, onlara karşı dikkatli oldu.

Aşağıya indiğinde Arya ve Nyu ona sarılmak için acele ettiler. İkili kollarını açmış halde Turgana doğru yaklaşıyorlarken, hareket etmeyen tek genç kadın Ducia gibi görünüyordu. Ancak kendisi hareket etmese de, avuçlarından çıkıp Turganın bedenine akan, yeşil ışık huzmeleri de çıplak gözle seçilebiliyordu. Ducia belli ki ilk önce sevdiği adamın tüm acılarını dindirmek istiyordu ve bu arzu hasretini bile bastırıyordu. Nyu Turganı kucaklamak üzereyken, kollarını Turganın boynuna dolayan kişi onu kalçasıyla sertçe iten Arya oldu.

“ Kardeşim neredesin sen ? Abla kardeş özlem bile gideremeden nerelere kayboldun? “

“ Köklu ile konuşmam gerekti ve onunla biraz konuştum abla. Tüh bak en önemli şeyi sormayı unuttum ve onu öylece affettim. Neyse… “

“ Neyi unuttun Turgan ? Belki de aklın başka yerlerdeydi ha? “

Nyu bunu işveyle söylemişti ve aklının hala kendisiyle geçirdiği gecede kaldığına atıfta bulunuyordu ama bu sözü ne Ducianın odağını bozdu, ne de Turgandan onay aldı. Turganın cevabı ortamın buruklaşmasına sebep olacaktı.

“ Yok Nyu. Bebekken bana yaptığı şey için de hesap soracaktım. Ama annemden bahsedince annemin benim için yaptığı fedakarlığı öğrendim. O zaman da soracağım her şeyi unutup annemle ilgili daha fazlasını dinlemek istedim. Doğru ya babamla konuşmam lazım o nerede ? “

“ Bir yerlerde seni arıyor olmalı. Hadi telepati yaftı kullanabilen birini bulup ona haber verelim. “

Böyle birisini bulmaları uzun sürmeyecekti zira başıbozuklar, sistemlerini üyelerinin yetenekleri doğrultusunda kusursuza yakın bir şekilde kurmuşlardı. Şehrin girişinden çıkışına kadar, birbirleriyle iletişim kurabilecekleri kadar uzaklıkta, telepati kullanabilen kişiler bulunurlardı ve bu sayede, önemli bir gelişme olduğunda, kampın her noktasına kısa sürede iletilebilirdi.

Bu düzenin tek handikapı şuydu ki, İletim çift taraflı olduğundan, yaft kullanıcılarından daha kısa mesafede etkili olan kişiye göre mesafe ayarlanırdı. Yani iki kullanıcının birisi 2000 metre diğeriyse 300 metredeki kişilerle telepati kurabiliyorsa, mesafe 300 metre olarak belirlenirdi ve Dragut bunu değiştirebilmek adına, kendisinin de dahil olduğu başıbozuk yaft geliştirme merkezinde, kişilerin güçlerini paylaşabileceği bir araştırma başlatmıştı ancak henüz bir aşama kaydedememişti.

Draguta haber verildikten kısa süre sonra, büyük yemek salonunda buluşmuşlardı ve şehrin o bölgesinde iniş yapabileceği kadar geniş bir alan olmadığından, Köklu da binanın tepesinde havada asılı kalarak, verdiği sözü tutmaya hazır bir şekilde onları dinliyordu. Dragutun Turganı fırçalama faslı bittikten sonra, Turgan hiçbir şey olmamış gibi söze girdi.

“ Annemin söylediklerini ve beni korumak adına içine atladığı tehlikeyi biliyorum baba ve şu halimle ona yardım edemeyeceğimi de. Ama bir şeye eminim ki benim yüzümden ölmesini de istemiyorum. Ruhlar bana söylediler ve güçlenip annemi koruyabilmemin iki metodu var. İlki senin beni eğitmenden geçiyor ve bunu yapmayacağını biliyorum. İkincisini duyduğundaysa bana güleceksin ama söyleyeceklerim gerçek. “

“İkincisini anlat. “

“ Ferik Antuan ile dövüştüğümüz yerin yakınında büyük bir dağ var. Ruhlar bana o dağın altında kıyımla bir oyuk açıp, oraya yatmamı söylediler. Ben uyurken beni eğiteceklermiş ve sanırım bedenimde dağın altında ezilirken eğitilecek. Bu şekilde güçlenebileceğim. “

Dragutun ciddi duruşu bozulmuştu. Elini boynundaki dövmenin üzerine götürerek, sanki duyduklarını hiç dinlememişçesine orayı kaşıdı. Bir süre sonra yanakları şişti ve artık dayanamayıp kahkahayı patlattı.

“ Bunu sana silahının ruhları mı söyledi? “

“ Dalga geçmesene baba sana anlattıklarım gerçek diyorum“

“ Bu ruhlar cidden… “

 

“ Onlar dahi falan olmalılar. Duyduğum en mantıklı şey. Ben nasıl düşünemedim acaba bunu. Bedenin güçlendikçe özün de artacaktır. Ama muhtemelen bunu yaparken sen ölürsün. Bu yüzden baban olarak önce ben deneyeceğim hıah hıah “

Dragutun kurduğu cümlenin attığı kahkahayla alakası yoktu ve bu durum yemek masasındaki birkaç kişinin oldukları yere düşeyazmalarına sebep oldu. Hatta aydakar bile neredeyse binanın üzerine düşecekti. Tepkisini sakınmadı Köklu.

“ Madem akıllıca buldun, neden kahkaha atıp güldün manyak patron? Hareketlerinle davranışların örtüşsün biraz. Ayrıca oğlunu kıskanmayı ne zaman bırakacaksın? Şimdilik onun rahatça eğitim yapmasına izin verelim söz ben senin için daha büyük bir dağ bulup, üzerine yıkacağım. “

“ Yapacaksın ama bak. “

“ Söz yapacağım. “

“ O zaman tamam. Ama madem bu kadar istiyorsun Köklu, orada olduğu sürece Turganın başında bekleyeceksin ve eğer ölecek falan olursa, onu kurtaracaksın. Karya döndüğünde oğlumuz benim izin verdiğim bir eğitim yüzünden öldü diyemem. “

“ Sorun yok yapacağım.”

Masadakilerin birçoğu ve en çok da Ducia karşı gelmek istedi ama yapamadılar nedense. Dragut o kadar mantıklı bulmuştu ki bu yöntemi bu yüzden itiraz etme cüretini gösteremiyordu Ducia. Turganı yeni bulmuşken yine aşırı riskli, aptalca ve muhtemelen birkaç gün sürecek bir eğitim yüzünden ondan ayrı kalacaktı. İyimser düşünmeye çalıştı ve en azından oradan çıktığında yaralarını yine kendisi iyileştireceğinden, ayrılıklarının uzun sürmeyeceğine karar verdi. Turgan çoktan ayaklanmıştı ve eğitime bir an önce başlamak istiyordu. Ama onu sırtından yakalayıp ayrılmasına izin vermeyen ablası oldu.

“ Nereye gidiyorsun? “

“ Eğitime. “

“ Ablanın yanında bir gece bile geçirmeden mi? “

“ Neden geçirmeliyim ki? “

“ Çünkü ben senin ablanım ve daha önce geçiremediğimiz zamanı telafi edip, gerçek kardeşler gibi yakın olmak istiyorum. Belki kızlar hakkında bir iki tavsiye bile veririm. “

Ablasının söyledikleri Turgana pek mantıklı gelmese de, Dragutun kızının isteklerini yerine getirmek konusunda tereddüt yaşamadığı belliydi ve kızının üzülmesine sebep olan bu cevaptan dolayı öfkesi de kabarmıştı.

“ Gece ablanda kalmazsan, bölgemdeki dağı kullanmak için savaşman gerekir. Ayrıca sabahları Kökluyu alıp ortadan kaybolma huyundan vaz geç ve başıbozuklarımı da bir daha baştan çıkarma. “

Dragutun söylediklerini nedense Nyu üzerine alınmamıştı bile. Yüzsüzlük bu olsa gerek ki oldukça saygılı bir şekilde bir şey için izin istedi Draguttan.

“ Bende Aryada kalabilir miyim serdarım? “

Dragut cevap vermeye hazırlanıyordu ki, sanki ses yankı yaptı.

“ Ben de kalabilir miyim usta? Turganı gerçekten özledim. “

Ducia bir anlık cesaretle söylemiş olsa da, sanki kötü emelleri varmış gibi yüzü kızaran o olmuştu. Dragut bu mevzunun daha fazla uzamasına izin vermedi ve abla kardeşin birbirlerini daha iyi tanımaları adına, baş başa kalmalarına karar verdi.

Öğle yemeği sona erdiğinde herkes işinin başına dönmüştü ve Turgan da gaza gelmiş şekilde, tüm gün engellerle dolu eğitim alanında pestili çıkana kadar başıbozuklarla çalıştı. Başıbozuklar gruplara ayrılmışlardı ve başlarında da Mirliva Yavuz olduğundan Turgan istediği gibi zaman geçirebildi. Her bir grup bir saat kadar çalışıp kan ter içinde alanı terk ediyorlarken, Turgan tam 7 ayrı grupla parkuru tamamlamış ve işin sonunda hiç takati kalmamıştı. Yavuzun aylardır bozuk olan moralini düzeltecek olan cümleyse yine Turgandan gelmişti.

“ Yavuz amca hepsinin değerli olduğunu biliyorum ama bu bir savaş ve sen bir kıtanın kalbi diye anılan bir şehri, sadece bir miralay ve askerlerinin yüzde onunu kaybederek ele geçirmeyi başardın. Kasim amca bir kolunu halen kullanamamasına rağmen senden daha gururlu gözüküyor. Bir generalle savaştın ve herkese zaman kazandırdın. Seni uyarıyorum ya artık başarının farkına varıp gülmeye başla, ya da seni dövüp psikolojik travmaya girmeyi hak etmeni sağlayayım. Tıpkı senin bana yaptığın gibi. Benim güçsüzlüğümün farkına varmamı sağlamışken, kendi başarını hala anlayamamış olman seni benden daha aptal yapar hınh hınh. “

Dragut ve diğerleri, Yavuzu kendine getirmek adına onlarca cümle kurmuşken, Onu gerçekten elde ettiği başarının kayıplarına değecek kadar kıymetli olduğuna ikna eden Turgan olmuştu. Yavuzun gülümsemesini gördükten sonra da huzurla ablasının evine doğru yola çıktı.

 

 

Not: Biliyorum hemen eğitim alsın güçlensin alayına bam bam dalsın istiyorsunuz ama serideki karakterler isimden ibaret olsunlar istemiyorum. Bu yüzden bir bölüm daha ablayı tanıyalım istiyorum :)

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar