Theoden

25 Şubat 2020
Çeviri: 141
Düzenleme: AntiYasuo
600 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Zorlu Eğitimin Başlangıcı

Başıbozuk şehrinde, nöbetçiler ve görevliler dışında herkes uyurken, ışık yanan tek bir ev göze çarpıyordu. Bu evde yaşamakta olan Arya, ilk kez evinde yatacak kardeşiyle geçirebileceği kadar vakit geçirmek istediğinden, saat gecenin üçünü göstermesine rağmen uyumaya niyetli görünmüyordu. Bir ara bu durumun Turgan için uygunluğunu sorguladı. Turgan zaten ertesi gün en azından bedensel olarak tüm gün uyuyacağını düşündüğünden, tüm gece uyumasa bile sorun olmayacağını söyledi ve sohbet kaldığı yerden devam etti. Turgan ablasının bacaklarının üzerine başını yan şekilde koymuştu ve ablasının parmakları saçlarının içinde dolaşıp, kafasını kaşırken, bu duygunun Nyu ile olandan çok daha farklı olduğuna kanaat getirmişti. Gerçi Nyu dokununca da şefkati hissedebiliyordu ama yoğun arzunun yanında şefkat bir tutam geride kalıyordu.

“ Ablalar tam olarak ne yapar ? “

“ Ha ha bunu bir meslekmiş gibi sorunca garip hissettim. Ama sana genel abla-erkek kardeş ilişkisini anlatayım. Abla kardeşinin ikinci annesi gibidir ama kardeşlerinin hatalarında anne kadar sert davranmaz. Erkek kardeşinin arkasını toplar hatta sevgilisi olunca da ilk birbirlerine anlatırlar. “

“ Peki senin sevgilin var mı? “

“ Şu an yok ama Sarduktayken en büyük Prensle nişanlanmak üzereydik. Ne yazık ki babası dayımız Attilayı kazanmak uğruna, oğlunun isteklerini yok saydı ve beni dayıma teslim etti. “

“ Nasıl yani? Sen orada tutsak değil miydin bir prensle nasıl nişanlanacaktın ki? “

“ Yok sağ olsun Akina bana babalık yaptı ve prenseslerle aynı okullara gidip, aynı imkanlara sahip olmamı sağladı. Bu yüzden tutsaktan ziyade önemli bir misafir gibi ağırlandım ve hayatım boyunca da Akina benim bir babam olarak kalacak. “

“ Peki prensi hala seviyor musun abla? “

“ Tanıdığım en kibar adamdı ve egodan eser bile barındırmıyordu ama artık bir önemi kalmadı. Ne onun gibi iyi niyetli birisi imparatorlukta bir yerlere gelebilir. Ne de başıbozuk liderinin kızının hikayesi bir peri masalına dönüp mutlu sonla bitebilir. “

“ Başıbozuk olmak kötü mü ki? “

“ Tabi ki hayır. Ama düzenin karşısında ve düzen sahipleri için babam dünyanın en kötü adamı. “

“Prens güçlü müydü peki? “

“ Yok güç konusunda bir yüzbaşıyla bile aşık atamazdı haha. ”

“ O zaman onunla evlenseydin güzel olurdu. Seni üzünce döverdim hınh hınh. Peki ya cidden imparator olursa ve seni isterse o zaman ne olacak? “

“ Öyle bir ihtimal göremediğimden hiç düşünmedim ama ben unutmaya çalışıyorum. Onunla geçirdiğim zamanlar çok güzel olsa da, eskide kaldı ve tekrarı olmayacağından takılmamaya çalışıyorum. “

“ Ne kadar samimiydiniz ki? Yani aşk nedir ben tam bilmiyorum da. “

“ Şu kadarını söyleyeyim küçük kardeşim. Tüm güçsüzlüğüne rağmen gözü kara olmaktır aşk. Prens bir keresinde benim odama gizlice girerken Akina babam onu yakalayıp, kralın oğlu olduğuna inanmadan temiz bir dayak atmıştı ha ha. “

Turgan başını ablasının dizinden kaldırdı. Nedense hiç hissetmediği bir duyguyu yaşıyordu. Gözleri karardı ve tepkisini gösterdi.

“ O adam senin odana mı girmeye çalıştı? “

“ Evet bende pencereden tırmanmasına yardım ederken Akina babam yakaladı. Çok heyecanlı ve eğlenceliydi. “

“ Neden elin adamını odana alıyorsun abla? Nişanlı bile değilmişsiniz daha. Onu görürsem bunun için döveceğim. “

Arya korkmuş gibi görünmüyordu. Aksine sırıtıyordu ve bu haldeyken Turganın yanaklarını tutup çekmeye başladı.

“ Sen ablanı mı kıskanıyorsun? Tanımadığın dediğin kişi sevdiğim adamdı. Ayrıca bana laf ediyorsun ama kendine bir bak. Dün geceyi Nyunun koynunda geçirmişsin. “

“ Ne var ki bunda? “

“ Çıplakmışsınız… “

“ Şey..”

“ Ama sen erkeksin değil mi? Bak işte abla böyle bir şeydir. Bir kız arkadaşın bir adamla yatsa sorun etmezsin ama ablan söz konusu olduğunda, içgüdüsel olarak onu sahipleniyorsun. Neyse Ducia hakkında ne düşünüyorsun peki? Galiba o kız senden hoşlanıyor. “

Turgan yanaklarını şişirdi, ve dolu bir kahkaha patlattı.

“ Abla cidden bu işlerden hiç anlamıyorsun değil mi? Ducia çok güzel, bir azrak ve çok da akıllı. Benimse bir aptal olduğumu düşünüyor. Benden nasıl hoşlanıyor olabilir ki? “

“ Ablalar anlar. O kız senden hoşlanıyor. Nyudan zaten haberin olduğundan, Duciayı bilmen gerek diye düşündüm. Hatta test etmek ister misin? “

“ Neyi test etmek? “

“ Ducianın senden hoşlanıp hoşlanmadığını tabi ki. “

“ Nasıl edeceğim ki? Bunu ölçmek için aşk yaftı falan mı var ? “

“ Öyle bir şey yok ama onu bir fırsatını bulup öpmeyi deneyebilirsin. Tepkisi sana sonucu açıklayacaktır. “

Turgan o gece iki şeyi anlamıştı. İlki ablasının dokunuşları kesinlikle Nyununkinden farklıydı. İkincisiyse onunla beraberken bir kadınla berabermiş gibi hissetmiyordu. Arya, Turganın yatağını bir başka odaya hazırladı ve hava ışımak üzereyken ancak yataklarına geçtiler. Turgan tüm gece uyuyamamıştı zira artık ustasından beri adam akıllı bir eğitim alabilecekti. Beraber kahvaltı yapıp çıktılar ve Köklunun ulaşımı sağlamaya gönüllü olmasıyla, hava halen serinken bahsedilen dağa ulaştılar.

 

 

 

Ekip kalabalıktı ve tek tek saymak gerekirse, Arya, Dragut, Ducia, Elfy, Yavuz, Nyu, Kasim, Luna ve Draguta eşlik edecek olan birkaç kişi daha oradaydılar. Turgan ruhların söylediği şeyleri babasına söyledi ve dağın altında olduğu sürece de kimsenin ona ilişmemesinin sözünü aldı. Kendisi uyanana kadar da uyandırılmayacaktı. Dağın en alt noktasından kıyımla küçük bir oyuk açtı ve orayı genişletip, derinleştirerek, başına kadar altına girmeyi başardı. Kıyım gövdesinin hemen yanında duruyordu ve Turgan üzerinde bir ağırlık hissetmiyordu. Dağı taşımaktan çok temas halindeydi sadece.

“ İyi de böyle bi halta yaramaz ki “

Diye fikrini söyledi Dragut ve haklıydı da. Durumun böyle olmaması gerekiyordu ve kıyım ruhları, kısa süre içinde sözlerini tutup, kalanını hallettiler. Silahın tırpan kısmından hilal şeklinde mavi bir ışık çıktı ve dağın tabanının büyük bir bölümünü kesti. Bunu, sanki bir meyveyi dilimler gibi kolayca yapmış gibi görünüyordu mavi ışık.

Kıyımın ışığı kaybolduğunda, dağ adeta tek ayaklı bir sehpa gibi görünüyordu. Tabanı tamamen kesilmişti ancak Turganın yattığı yerin tam karşısında ancak oldukça uzakta, bir binanın taşıma kolonlarına benzeyen bir yapı kesilmemiş ve dağı ayakta tutuyordu. Ancak kıyımın kesiş şeklinden ve Turganın yattığı yerin alçakta kalmasından dolayı, bu kolon dağın yükünü taşımaktan ziyade, tüm ağırlığın Turganın bedenine yüklenmesine sebep oluyordu.

Dağın ağırlığı üzerine geldiğinde Turgan acı bir çığlık attı ve bu sayede kemiklerinin kırılma sesinin, duyulmasının önüne bilinçli olmasa da geçmiş oldu. Turganın çığlığı o kadar acı vericiydi ki, Ducia hemen onu çekip çıkarmak istedi. Sanki yapabilirmiş gibi… Turganın kolları da dahil tüm bedeni dağın ağırlığı altındaydı ve sadece başı dışarıda kalmıştı. Kendisi için üzülen kişileri fark edince ve bu durumda orada uzun süre kalmasına izin verilmeyeceğini ön görünce, gülümsemeye çalıştı.

“ Ben iyiyim. Bu şey harika hissettiriyor bu yüzden merak etmeyin “

Turganın dudakları böyle söylese de, ona fazlaca yakınlaşmış olan Ducia, halen kırılmakta olan kemik seslerini duyabiliyordu ve çığlık atmamak için kendiyle verdiği mücadeleyi. Üzgün bir ifadeyle Dragutun yüzüne baktı ve onu çıkarmasını isteyecekken, Turgan ciddi bir halde ama sadece Ducianın duyabileceği şekilde konuştu.

“ Anneni özlediğimi hissettiğimde, onun içinde bulunduğu durumu umursamadım bile. Onu görmen için hesapsızca yola çıktım. Ben de annemi görebilmek istiyorum Ducia. O benim yüzümden burada değil ve hiç görmesem de beni çok sevdiğini biliyorum ve nedense onu özlüyorum. Sen benim en yakınımsın Ducia lütfen bana güven ve hayallerime engel olan sen olma. “

“ Nasıl görünüyor dayanabilecek mi? “

Sorunun sahibi Draguttu. Ducia işaret parmağıyla gözünü sildikten sonra arkasına döndü ve gülümseyerek konuştu.

“ Burada Turgandan bahsediyoruz usta dünyanın en güçlü adamının oğlu. Bir at kadar sağlıklı görünüyor. Hatta belki de Köklu dağın üzerine biraz baskı yapmalı. Böylece birazcık da olsa zorlanmış olur. “

Dragut Ducianın akıllıca cümlelerinin etkisiyle, çabuk ikna olmuştu zira kendisini en güçlü olarak görüyordu ve oğlu da güçlü olmalıydı. Turgan o an Ducianın yüzünü göremiyor olsa da, minnettarlığını hissettirebildiğine emindi. Ta ki Dragut, Ducianın söylediklerini ciddiye alana kadar…

“ O zaman öyle yapalım. Köklu dağa baskı yap ve oğlumun emeklerinin boşa gitmemesini sağla.”

Dragutun söylemi üzerine Köklu söyleneni yaptı. Dağın onlarca tonluk ağırlığı yetmezmiş gibi, bir de dev bir aydakar, Turganın üzerindeki bölüme kuvvet uygulayarak, Turganın iç organlarının dahi ezilmesine kolaylık sağlıyordu. Turgan Köklunun ilk baskısıyla, bir çığlık atmaya hazırlansa da, Ducia ağzını kapatıp duyulmamasını sağladı. Turgan acıya biraz alıştıktan sonra, ablasının söylediklerini hatırlayarak, Duciadan yüzünü yakınlaştırmasını istedi ve yeterince yakınlaşınca da, bulunduğu duruma rağmen büyük bir çabayla, boynunu uzatarak, Ducianın yanağından öptü. Bunun acısını hafifleteceğini düşünüyordu ama olan şey…

Şlaaak

Turganın öptüğü yanağı kızarmış olan Ducia, refleks olarak nedense bir tokat patlatmıştı. Bunu bilinçli yapmış olmasa da bir kez yapmıştı artık. Turganın yüzü düştü ve Ducianın attığı tokada da herkes şahit olduğundan, kıkırdaşmalar başladı.

“ Ha ha ha kime çekmiş bu çocuk? Bu halde bile çapkınlık yapmaya çalıştığına göre cidden bir at kadar sağlıklı, bir tavşan kadar da arzulu olmalı her neyse beni iyi dinleyin ve sözlerimi diğerlerine iletin. “

Dragut kıkırdaşmaların sona ermesini bekledi ve bunun gerçekleştiği anda devam etti.

“Ben gidiyorum ve iki hafta kadar da burada olmayacağım. Muhtemelen yakında Camthaliondaki cepheden çekileceğiz ama çekilmeden önce onlara bir sürpriz yapmak istiyorum ha ha. Ben yokken bir Paşa, Mirmiran veya Başbozuk( yazım yanlışı yok başbozuk) burada olmadığından, buradaki Feriklerimizin de akılları başlarında olmadığından, Komuta Köklu ile Yavuzda olacak. Onlardan sonra sorumlu olan kişiyse Kasim. Köklu unutma Turgan ölürse sorumlusu sensin “

Dragut arkasını dönüp, beraberindeki heyetle beraber yürüdü. Giderken de uzun süre sonra Köklusuz bir yolculuk yapacak olmanın rahatsızlığını mırıldanıyordu. Dragut uzaklaşır uzaklaşmaz, Turgan daha fazla dayanamayarak, acı dolu çığlıklar atmaya başladı ve bunu görüp gözleri dolan kızlar, Kasim ve Köklunun zorlamaları üzerine oradan ayrılmak zorunda kaldılar. Tek sakin gözüken Ducia idi ve bu yüzden onun kalmasına izin vermişlerdi. Turgan dakikalarca acı dolu çığlıklarına devam etti ve bu çığlıklar yüzünden de uzun süre uykuya dalamadı. Turganın acı çekiyor olması Ducianın sabrını zorlasa da, amacına ulaşmasında ona engel olmamaya kararlıydı. Eğilip Turganın kulağına onu sakinleştirecek bir şeyler söylemeyi istedi. Elleriyle Turganın gözlerini kapatmıştı ve nedense bunun uykuya dalmasını kolaylaştıracağını düşünüyordu. Sesi şehvet barındırmıyordu ve kışkırtıcı da değildi ama rahatlatıcı olduğu kesindi. Eğer Ducianın sesinin barındırdığı etkileri özetlemek gerekirse, dostça, utangaç, hüzün dolu, umutlu ama her şeyden öte samimiydi.

“ Eğer buradan çıktığında tüm kemiklerin kırılmış olursa ve hiç güçlenememiş olursan seni iyileştireceğim ve kimsenin kızmasına da izin vermeyeceğim. “

Bunu duymak Turganı rahatlatmıştı. Eğer amacına ulaşamazsa en azından Ducia kendi tarafında olacaktı. Sanki kimsenin duymasını istemiyormuş gibi, Ducia sesini biraz daha kısarak devam etti. Turganın çığlıkları, Ducia konuşmaya başladığından beri azalmıştı ve bir süre sonra da kesilmişti.

“ Ama eğer buradan sağ salim ve amacına ulaşıp, güçlenmiş bir şekilde çıkarsan, beni öpmene izin vereceğim ve tokat falan da atmayacağım söz. “

Ducia ellerini çektiğinde Turganın gözlerinin hala kapalı olduğunu fark etti. Uyumuş olmalıydı. Ayağa kalktıktan sonra, tüm gün onu izledi ancak Turgan tuhaf sesler çıkarıp, uzuvlarını hareket ettirmeye çalışıyor olmasına rağmen o gün uyanmadı.

 

 

 

 

                                                               BAŞIBOZUK RÜTBELERİ

SERDAR : Tüm başıbozukların lideridir. Tüm komutanların yetkisini veren odur.

BAŞBOZUK : Serdardan sonra gelen en yetkili komutanlardır. Büyük kararlarda dahi, Serdardan icazet alma zorunlulukları yoktur. Her birinin bir orgeneral gücünde olduğu bilinir.

PAŞA : Başbozuklardan sonraki en yetkili kişilerdir. Bir korgeneralle başa baş dövüşebilecek güçtedirler.

MİRMİRAN : Askeri değil siyasi bir makamdır ve tıpkı bir vali gibi yönetme işi için uygun olanlar bu rütbeyi alırlar. Mirmiran Hiram gibi savaşçı istisnalar olsa da, esas işleri yönetmektir ve fethedilen ya da inşa edilen şehirlere göre sayıları değişir. Ancak bu duruma uygun olan kişiler, bir şehrin yönetiminde olmadıkları sürece, unvanı taşımasa da, bulunduğu kampta, atanmaya hazır halde, toplantılarda fikir beyan etmek dışında hiçbir sorumluluk taşımadan yaşarlar. Akılcı adamlar olduklarından, yönettikleri bölge de Ferik ve daha alt rütbelerin askeri olarak da üstüdürler.

FERİK :  Mirlivanın bir üstündeki makamdır. Feriklerden ikisi azraktır.

MİRLİVA : Gerçek komutanlık rütbesinin başlangıcıdır. Hem güçlü hem de komutanlık becerileri yüksek başıbozuklar bu rütbeye erişebilirler.

MİRALAY : Güçlü ya da güçlenme potansiyeli olan kişilere verilen rütbedir. Serdar en çok bu rütbeye önem verir çünkü bu rütbedeyken bir kişinin gerçek bir başıbozuk komutanı olup olamayacağına karar verip, duruma göre terfi verir.

 

Bilgilendirme ve Not : Orgeneral gücü deyip duruyoruz ancak Attilayı hatta diğer eski suçlu olan generalleri de biraz ayrı görmek lazım. En tepeyi hak etseler bile, eski suçluların orada olma riskini imparatorluk yönetimi tabi ki almaz. Uzun Henry denilen ve amirallerin Mareşali olan adamınsa durumu farklı.

Attilanın, Akinayla dövüşmesinin ertesinde Sargut tarafına katılıyor Henry ve o zamandan beri de sadakatiyle gücünden şüphe duyulmadığından, en tepede olmasına seçilmiş elitler ses çıkarmıyorlar. Belki sıralamasından falan fark eden olmuştur ama dip detay olduğundan açıklayayım istedim.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar