Theoden
İlk Yaft
Eğitmenin bu şekilde olaya doğrudan müdahil olması Ducia’ nın fazlasıyla hoşuna gitmişti. Müdire Hana ve arkadaşlarının güce ve nüfuza tapmadıklarına ikna oldu. Ancak kendilerini güvene almaya çalışmalarını da anlayabiliyordu. Sınıfta sessizliğin tamamıyla sağlandığına emin olan eğitmen tekrar söze girdi.
-Hepinizle tanıştığıma çok memnun oldum gençler. Şimdi dersimize geçebiliriz. Aranızda yaft kullanmayan yoktur bugün size Yaftın tarihini anlatacağım. Öncelikle Yaft dünyamızdaki en önemli güçtür bunun sebebiyse herkes tarafından ulaşılabilir ve kullanılabilir olmasından kaynaklanır. Tabi kişiden kişiye kullanılan Yaftın seviyesi türü ve kişinin kaç farklı yaftta ustalaşabileceği farklılık gösterir. Ancak en güçlü insanlar dahi ikiden fazla yaft türünde ustalaşmakta zorluk çekerler. Bunun yerine bir yaft türünün yeni kapılarını açmayı denerler ki açabildiğiniz kapı sayısı ne kadar yüksekse o yaft türünde o kadar ustalaşmışsınız demektir.
Ancak bu her zaman böyle değildi. Yani dünyanın var oluşundan beri herkes yaft kullanmıyordu hatta iki bin yıl öncesine kadar yaft diye bir kelime dahi yoktu. Ortaya çıkışıysa enteresandır bir çiftçinin toprağını işlerken tesadüfen yaft kullanmaya başladığını söyleyebiliriz. Onun adı Angor. Uyarmama izin verin bu oldukça uzun bir hikayedir.
Hikaye tam olarak çiftçi Angor’un toprağını çapalarken başladı. Etrafa saçılan toprak parçalarından bir kısmı sürekli üzerine sıçrıyordu. Ancak alışık olduğundan bu durum kendisini rahatsız etmiyordu. Bir gün bir şey oldu ve tenine temas eden toprak parçasının gücünü hissetti. Bir parça toprak alıp evine götürdü. Artık hem gece hem de gündüz sürekli toprakla haşır neşir oluyor toprağa sürekli temas edip onu hissediyordu. O kadar içli dışlı olmuştuki banyo yaptıktan hemen sonra bile hemen toprakla oynamaya başlıyordu. 50’li yaşlarının ortasındaki Angor yine bir gün karısıyla beraber toprağını işlerken bir kaç atın nal seslerinin git gide yaklaştığını duydu. Kasabadan dönen köylüler olduğunu düşünerek umursamadı ancak bir kaç saniye sonra karısının çığlığını duydu. Hemen ona doğru koştu ve karısının göğsüne saplanan bir ok gördü. Savaş halinde olmadıklarından yaşadığı şoku atıp etrafa bakındı. Korsan olduklarını tahmin ettiği kahverengi giyimli bakımsız bir kaç adam gördü. Çok fazla durum değerlendirmesi yapmasına fırsat bulamadan ikinci bir okun kendi üzerine doğru geldiğini adeta zaman yavaşlamış gibi izledi. Sıkmış olduğu yumruğundan bir avuç toprağı havaya savurdu ve “Toprak Ananın kudreti” diye bağırdı bunu söyleyince önündeki toprak sertleşerek havaya kalktı ve bir set oluşturdu. Üzerine gelen ok topraktan bariyere çarptı ve önüne düştü.
Kullandığının yaft olduğunun bile farkında olmayan Angor öfkeyle yerinden kalktı ve haydutların üzerine doğru yürüdü sayıları 40 civarı olan haydutların yarısından fazlası toprağın yerinden çıkıp Angora kalkan olduğunu gördüklerinden o bir büyücü diye bağırıp doğrudan kaçmaya başladılar. Kalanlarınıysa tarihin ilk yaft kulanıcısı Angor kolaylıkla alt etti. En son ayakta kalan haydutu sorguladı ve çevre köylerde de benzer korsan baskınlarının gerçekleştiğini ya da gerçekleşeceğini öğrendi. Geriye dönüp karısına doğru koştu karısı ölmeden önce son sözlerini fısıldadı “ Keşke kimsenin kimseyi öldürmeyeceği bir dünya da yaşayabilseydik “
Angor gözyaşlarıyla birlikte karısının göz kapaklarını kapattı. Yerinden doğruldu ve korsanın söylediklerini dikkate alarak saldıracakları bir sonraki köye gitmek üzere atına bindi. Komşu köyleri de haydutlara karşı savundu bu sırada Sara ve Keleb isimli iki gencede toprak yaftını kullanmayı öğretti. Beraberce tüm köyleri savundular. Artık korsanlar bu bölgeden nemalanamayacaklarını anlayıp geri çekilmek zorunda kaldılar. Angor bu gücün ve ölürken eşinin söylediği sözlerin Tanrıdan gelen buyruklar ve hediyeler olduğunu düşünüp tüm kıtadaki savaşı durdurmak ve barışçıl bir yönetim getirmek için bir seyahate çıkmaya karar verdi. Yanına Keleb ve Sara’yı da alarak kıtadaki en yakın Savaş alanına yürüdüler üç kişi. Cesetlerin ve yaralıların toplanması için savaşa ara verilmişken İki tarafın da komutanlarının çadırına Sara ve ve Keleb gittiler. “ Üstadımız Angor bu savaşın sona erdiğini bildiriyor eğer savaşa devam etmek isterseniz de bizler Tanrının buyruğu olarak bu savaşı iki taraf için de bitireceğiz. “ Bunu duyan komutanlar ikna olmaktan ziyade aşağılayarak bakıyorlardı genelde. Sara’ nın gittiği komutan ciddiye almamış olsa da kibarlığını bozmadı ve “ O zaman üstadınızı ve gücünüzü yarın savaş alanında görmek isterim. Boş laflarla topraklarımızın istila edildiği bir savaştan çekilmemiz mümkün değil. “ Keleb ise o kadar şanslı değildi. Bildirisini yaptığı komutanın yakın askerlerinden birisi sinirlendi , kılıcını çekip bağırarak “ Pis bir köylü haşmetli komutanımızın karşısında böyle konuşmaya nasıl cüret ediyor “ Kılıcını Kelebe saplamaya çalıştı ancak çadırın altından toprak kumaşı delerek içeriye girdi yerden yükseldi ve kılıcın hedefi oldu. Kılıç toprağa saplanmıştı. Keleb hiç istifini bozmadan arkasını döndü çadırdan ayrılırken son cümlesini söyledi. “ Eğer kendi gururumla hareket ediyor olsaydım hepinizi toprağın altına gömmeden gitmezdim ancak üstadıma ve Tanrının buyruğu olan namıma leke sürmek istemem. “
Ertesi gün olduğunda Tanrı’ nın buyruğu grubu kutsal gayelerinin ilk aşaması için savaş meydanının tam ortasında büyükçe bir kayanın ortasında duruyorlardı. Komutanları ve askerlerini gören Angor bağdaş kurduğu yerden ayağa kalktı be tüm heybetiyle seslendi.
“ Bildirimi aldığınızı biliyorum. Ben tanrının buyruğuyum bu savaşı bitirdim. İtirazı olan varsa karşısına dostlarımla ben çıkacağım. “
İki komutan birden gülmeye başladılar sadece üç kişi binlerce askerin ortasında durmuş iki orduya birden meydan okuyorlardı. Ciddiye alınmadığını fark eden Angor devam etti
“ Sizi ikna etmek için en az kan akacağını düşündüğüm teklifimi dinleyin. İki tarafın da en iyi askerlerinden oluşan 50 kişiyi bana saldırmaları için gönderin. Ancak hayatta kalacaklarına söz vermeyeceğimi de bilin.”
Taraflar elinde silah bile olmayan bu adamın öz güvenine şaşırmalarına rağmen sonucu da merak ettiklerinden kabul ettiler. 50 kılıçlı mızraklı kalkanlı ve okçu asker üzerlerine doğru geleceklerdi önce okçular uzaktan atışa başladılar. Sara ‘ nın yaft kullanmaya hazırlandığını gören Angor onu durdurdu. Tek başına kazanması daha ikna edici olacaktı. Oklar üzerine yağarken yaftı ilk kullandığı zamanki gibi toprağın altından bir blok çıkardı ve okların ona çarpmasını sağladı Angor. Bunu gören yirmi kadar asker o bir büyücü diyerek geri kaçmaya başladılar. Bazılarıysa onlar gerçekten tanrının elçileri diyorlardı. Bir düzineden birazcık fazla asker Angor’ a doğru koşmaya devam ettiler. Kan dökmek istemeyen Üstad Angor toprağı yumuşattı bataklıkla kum arası bir kıvam alan toprak üzerine basan askerlerin daha fazla koşmalarına izin vermedi. Askerler tamamıyla ürkmüş gözüküyolardı bir tanesi hariç. Taraflardan birinin baş savaşçısı olan bir asker ayakları bata çıka ilerlemeyi sürdürünce Üstad Angor ellerini gökyüzüne doğru açtı ve haykırdı “ Toprak Ana’ nın kabaran iştahı “ bunu söyler söylemez tüm çabasına rağmen baş savaşçı toprağın içine doğru çekilmeye başladı. Bacakları beli göğsü ve en sonunda başı . Dudakları toprağın altına girmeden önce pişmanlığını bildiriyordu. “ Ne olur beni buradan çıkar senin tanrı olduğuna inandım. “ ancak Üstad Angor onu ilk savaşın kurbanı olarak yerin altında bıraktı. Bunun üzerine taraflar silahlarını bıraktılar. Komutanlar savaşın sona erdiğini duyurdu. Üstad Angor barışı sağladıktan sonra şöyle söyledi.
“ Bizler tanrının buyruğu olarak kıtadaki tüm savaşları sonlandıracağız bunu krallığınızdaki herkese söyleyin ve herkesin kabul ettiği bir Kral ortaya çıkana kadar da sınırlar şu haliyle kalacak. Ve sınırları dert etmeyin işim bittiğinde tüm kıta tek bir ülke olacak sonsuza kadar barışın egemen olacağı bir ülke. Eğer barışı bozan olursa tanrının bundan haberi olur ve bizler de cezalandırmak için tekrar geliriz.”
On yıl boyunca kıtadaki savaş alanlarına gittiler ve tüm savaşları sona erdirmeyi başardılar.
-