Theoden
Gizemli Yay
Turgan Ragnossa’nın odasına Elfy ile birlikte dönmüştü ve odaya adımını atar atmaz da gördüğü şeyden dolayı şok olmuştu. Ragnossa halen yatıyordu ancak, yatağının hemen kenarında nizami bir şekilde koyulmuş ve daha önce olmayan bir silah duruyordu. Mavi renkli bir yay… Yanında ok veya sadak bulunmuyordu ancak bu tuhaf görünümlü silah bir bebek gibi öylece duruyordu.
Yayın çapı oldukça büyüktü ve bir buçuk metreye yakın görünüyordu. İç tarafı oldukça geniş açıya sahipken, bu silahla ilgili olan tuhaf şey ise, bir oku koyup gerebilmek için olması gereken lastik kısmının boş olmasıydı.
“ Bu silah da nereden çıktı Elfy? Sen mi koydun onu? “
“ Yok beni çağırdığında, buradan çıkarken böyle bir silah olmadığına eminim. Başıbozuklardan bir hediye falan olmalı. “
“ Babama söyleyeceğim, arkadaşları bir hediye yapıyorlarsa, en azından sağlam bir silah versinler bu ne böyle yarım yamalak… “
Turgan yaya yaklaşmıştı ve eline almak için uzattığında birden duraksayıp ve gülümsemeye başlamıştı. Ciddiyetle ama mutlu bir ifadeyle konuşuyordu.
“ Bu başıbozuklardan bir hediye falan değil Elfy. Bu onun hizmetkar olduğunun bir kanıtı… “
“ Nasıl yani? O silah da seninki gibi özel mi? “
Turgan elini geri çekmişti. Yaya yakın olsa da, artık kavramak gibi bir amacı yok gibiydi.
“ Aynen öyle. Silahın özünü hissedebiliyorum. Acaba ona dokunmam sorun olur muydu? Bunun cevabını bilmiyorum ama sorun olmasaydı bile, Ragnossa’dan önce onu elime almam saygısızlık olurdu. Ben babamı görmeye gideceğim, sen burada kalırsın değil mi? “
“ Tabi ki… Ragnossa’yı yalnız bırakmayacağım ama silahın anlamı ne oluyor ki? Yani ikinizin de özel silahları varsa, biz özel silahı olmayanlar bu gruba uygun değil miyiz mi demek? “
Turgan Elfy’nin derdini anlamıştı. Grubun tamamı tanrının hizmetkarlarından meydana gelen bir oluşuma dönüşmesinden ve sevdiklerinden ayrı kalmasından korkuyordu ve son zamanlardaki güç sıralamasındaki zayıflığı göz önüne alındığında, böyle endişeleri olması konusunda haksız sayılmazdı. Turgan kocaman gülümsemesini takınıp Elfy’nin başını okşarken endişelerine cevap verecekti.
“ Merak etme bücürük, Tanrı benim için bir grup seçti ve ben de kendim için. Kendi seçtiğim dostlarımdan ayrı kalmak gibi bir düşüncem yok ama şunu bilmelisin ki ben babam değilim. Yanımdaki herkesin güçlü olmasını istiyorum. Hepinizi korumak lider olarak benim işim ama eğer bunu yapamayacağım düşmanlarla karşılaşırsak, yaşayabilecek kadar güçlü olmanızı istiyorum. Bu yüzden lütfen güçlen Elfy. Sen su yaftları konusunda bir dâhisin ve dördüncü seviye yaftlardan çok daha iyilerini yapabileceğine eminim. Jeo abim Nebia isimli bir kadının 7. Seviye su yaftları kullanabildiğinden bahsetti ve o kadın Namya’nın astıymış… Yani bu durumda Namya 8. Seviye yaft kullanabiliyor olmalı. “
Elfy şaşkınlıktan dilini yutacak gibiydi. Dördüncü seviye olan kitabında son kapıya ulaşmayı başaramamışken idolü olan Namya’nın 8. Seviye yaft kullanabildiğini ilk kez duyuyordu zira Ülger Krallığı sınırları içerisindeyken, Namya’nın da kendisiyle aynı 4. Seviye yaft kitabını kullandığını duymuştu.
“ N-nasıl yani öyle bir şey mümkün mü? “
“ Aynen öyle. Bu konuda bence düşünmelisin Elfy. “
Elfy gaza gelmişti ve idolüne mutlaka yetişmeliydi.
“ En kısa sürede altıncı seviye bir yaft kitabı edinip, kendimi geliştirmeye başlayacağım madem. “
“ Olmaz. “
“ Neden? Yoksa başaramayacağımı mı düşünüyorsun? “
“ Alakası yok. Namya’yı geçmek istiyorsun değil mi? O zaman sadece 9. Seviye bir yaft kitabında ilerlemeye başlamalısın. Hepsi bu hınh hınh… “
Turgan son cümlesini söyledikten sonra odadan çıkmıştı ve Elfy, Turgan’ın söylediği şeylerde ciddi mi yoksa öylesine mi konuştuğunu dahi anlayamamıştı. Acaba cidden yapabilir miyim diye de düşünmekten kendini alıkoyamayıp, öylece kala kalmıştı.
Turgan babasının odasına gittiğinde, Ducia ve Elfy’nin görevlerini yaptıktan sonra evlerine dinlenmeye gittiğini öğrenmişti ve her ne kadar arzuluyor olsa da onları rahatsız etmek gibi bir amacı da yoktu. Jeo’nun hala biraz dinlenmeye ihtiyacı olduğunu düşündüğünden, ona da meydan okumayacak ve yeni evine gidip dinlenecekti.
Turgan dört saatten fazladır tavanı izliyordu. Eve geleli altı saati geçmişti ve son dört saattir hiç kıpırdamadan tavanı izliyordu. Yapacak bir şeyinin olmaması can sıkıcıydı ve bir sonraki günün akşamında büyük bir savaşa gireceklerken, kendini yaralayacak bir maceraya da girişmek istemiyordu. Hava kararmıştı ve uykusu da gelmemişti. İçinden keşke bir tane hikaye kitabım olsaydı diye düşünüyordu.
Okuması, dinlemesi kadar etkili olmasa da yaşanmış hikayelere bayılıyordu Turgan ve düşünceler içinde tavanı seyrederken kapısı çalındı. Yerinden kalkmadan bağırmıştı önce Kim o diye ama cevap alamayınca kapıya yöneldi.
“ Kim o? “
“ Biziz Turgan aşıkların ha ha “
İşte Turgan’ın yüzünde zaman güller açmaya başlamıştı. Kocaman sırıtışını takındı ve kapıyı açtı. Karşısında Nyu ve Ducia’yı gördüğüne şaşırmıştı zira bu kadar sürenin dinlenmeleri için yeterli olacağını düşünmüyordu. Mutluluğu her haline yansıyordu.
“ Sizin dinlenmeniz gerekmiyor muydu? “
Nyu içeri girdikten sonra cevaplamıştı.
“ Gerekiyordu ve evden çıkana kadar da zaten uyuduk ama senin yanında değilken yeterince dinlenemediğimize karar verdik bu yüzden de buraya geldik. Hem zaten sana verdiğimiz sözler ve senin de bize anlatacakların vardı. Ducia onları öğrenmeden duramazmış. “
“ Aynen öyle en azından ablanlar konusunda bir açıklama yapman gerekiyor. “
Turgan’ın keyfini hiçbir şey kaçıramazdı zira tek başına sıkıntıdan çatlarken, beklemediği güzellikler belirmişti evinin girişinde. Mutlu bir ifadeyle onları içeri buyur ederken konuştu.
“ Hem ablamın sevdiği adama neden öyle davrandığımı hem de toplantıyı anlatacağım size, ayrıca dinlenmeniz gerektiğinden hızlı bir özet geçeceğim. “
Turgan’ın istediği şey, sevdiği kızlarla olabildiğince sohbet edip zaman geçirmek olsa da varlıklarıyla yetinip, onları uyurken izlemeyi yeterli görüyordu. Odaya gittiklerinde, Ducia ve Nyu’nun üzerlerinde hala pardösü benzeri bir kışlık vardı ve Turgan bunu çok yorulan kızların üşümesine yormuştu. Onlara sormadan şömineyi yaktı ve bilmeleri gereken tüm detayları anlatmaya başladı.
.
.
“ Yani özetle onlara bir sınır koydum ve o sınırı aşmadıkları sürece de aynı odada kalmalarını sorun etmedim. Hatta Ragnossa ile beraber kaldım o gece ama babamın da bir şekilde mutlu olması gerekiyordu. “
“ İyi de birbirine aşık iki insan o sınırı uzun süre koruyamazlar ki. “
Turgan bir yandan saçlarını karıştırırken, bir yandan da ne yapsam yaranamıyorum der gibi bir ifadeyle Ducia’nın yüzüne bakıyordu.
“ İyi de onları, babamın istediği gibi birbirlerinden uzak tutmak vicdansızlık olurdu, istediğiniz gibi takılın babamı boş verin demek de babama saygısızlık ve ihanet olurdu, bu yüzden de ablamlara güvenip böyle bir limit koymaya karar verdim “
Yanaklarını şişirip, derince bir nefes verdikten sonra memnuniyetsiz bir şekilde devam etti.
“ Poff ne yapsam memnun olmuyorsunuz sizde. Ayrıca biz nasıl sadece yan yana uyuyabiliyorsak pekala onlar da el ele tutuşmakla yetinebilirler. “
Turgan’ın canının sıkılmasına canı sıkılan Nyu, onu desteklediğini göstermek istiyor gibi söze girecekti.
“ Bence en iyisini yapmışsın. Sonuçta Arya da babasının düşüncelerini biliyor ve mutlaka saygı gösterecektir diye düşünüyorum. Ducia’nın eleştirilerini kafana takma da toplantıyı anlat hadi. “
Ducia’da yanlış anlaşılmak istemediğinden Nyu’nun söylediklerini desteklemeye karar vermişti.
“ Nyu abla doğru söylüyor, sadece aşkın gözü kör olduğundan, sözlerini tutmazlarsa ihalenin sana kalmasından endişelendiğim için öyle söyledim. Toplantıyı anlat bize hadi. “
Turgan, ablası konusunda sevdiği kızların desteğini aldığı için biraz önceki somurtuşunu sona erdirmişti ve gündüz ki toplantıyı tüm detaylarıyla anlatmaya başlamıştı.