Theoden
Arya vs Tümgeneral Ashok
Tümgeneral Ashok ve Arya’nın karşılaşması ortada gidiyor gibi görünüyordu. Orayı es geçmeye vermişti bu yüzden Turgan ve yardıma ihtiyacı olan birilerini bulmak adına etrafına göz atmaya devam etmeye karar vermişti.
.
.
Turgan ablasının yardımına ihtiyacının olduğunu düşünmemiş olsa da, Tümgeneral Ashok oldukça güçlüydü ve Arya’nın bu kadar süre kendisiyle baş edebilmesine dahi şaşırmış vaziyetteydi. Düşüncelerini saklamak gibi bir niyeti yoktu genç adamın. Konuşmaya girmesi iki tarafın da sokuklanması için güzel bir fırsat oluşturmuştu.
“ Seni sarayda gördüğümde dikkatimi çeken tek şey güzelliğin olmuştu Arya ama belli ki tek olayın bu değilmiş. Gerçi Akina’nın yetiştirdiği birinden daha azını beklemem ne kadar doğru olurdu bilmiyorum.”
Arya savaş pozisyonunu değiştirmeden cevaplayacaktı.
“ Bir tutsak olmasam bana aşık bile olabileceğini söylediğini hatırlıyorum Ashok ama çok şükür bir tutsaktım ve buna rağmen aşkını gizlemeyen, sözleri o zamanlarda akıllıca olmasa da yüreği hep en cesur olmuş William’ı daha iyi tanıyabildim. “
Arya esasında bir süre Ashok’dan hoşlanmıştı ve o dönem bunun için geçerli sebepleri vardı. Ashok yaşına göre en güçlü adamlardan birisiydi ve savaşmadığı zamanlarda da fazlasıyla kibar bir beyefendiyken, William ise herkes tarafından sünepe bir prens olarak görülen, savaş hakkında hiçbir fikri olmayan gereksiz bir karakterdi. Bu sebeplerle Arya bir süre Ashok’a gönlünü kaptırmış olsa da William’ın kalbinin güzelliğini ve hiç kimsede olmayan cesaretini görebildiğinde durum değişmişti.
“ Kendi krallığına ihanet eden prens bir gün başıbozuklara ve sana da ihanet edecektir Arya tabi o zayıf herif şimdiye kadar çoktan ölmediyse. “
Arya bir anlığına panik yapmış olsa da korkusu uzun sürmemişti zira kimsenin zarar görmeyeceğine adı kadar emindi. Turgan ne olursa olsun sözünü tutacağından bunu sıkıntı yapmaması gerektiğine karar vermişti. Tuttuğu yer dışında her yerinde metalden sivri dikenleri olan silahıyla özgüvenli duruşunu sergilerken cevapladı Arya.
“ Biraz önce yanımızdan geçip giden çocuğu gördün mü Tümgeneral Ashok? “
“ İntibah Tugayı’nın liderini diyorsan gördüm ve özel biri olduğu konusunda tek bir şüphem bile yok. “
Arya konuşmanın kalanını gülümseyerek gerçekleştirecekti.
“ Özel kelimesi onun için yeterli değil ama sana neden boş boş gezdiğini söyleyeyim Tümgeneral. Buradan geçti ve bizi kontrol etti, eğer kaybediyor olsaydım, mutlaka müdahale edip, durumu değiştirecekti ve geldiği yöne bakarsak, en zayıf ekibimizin olduğu Williamların savaşına çoktan müdahil olmuş olmalı. William’a bir şey olsaydı yüzünde birazcık da olsa hüzün olurdu. Kısacası William hayatta ve benim kazanacağımı bildiğinden Turgan burada oyalanmadı. Onu utandıramam Ashok, bir an önce bitirelim savaşı. “
Ashok üzülmüş gibi bir surat ifadesine bürünerek fikrini söyledi.
“ Sohbetimi özlediğini düşünmüştüm oysa…”
Arya saldırıya hazırlanırken kendine yakışır şekilde son bir cümle kurarak tümgeneral ile düşman olduklarını net bir şekilde vurgulamıştı.
“ Sohbet etmek istiyorsan sorun yok ama seni esir alıp savaşı kazanana kadar beklemelisin önce. Işığın Hükmü – Işık Çağlayanı( 7. Seviye yaft 4. Kapı) “
Arya’nın yaftını gerçekleştirmesiyle beraber silahından sarı-yeşil renkli ışıklar ardı ardına çıkmaya başlamışlardı ve her ne kadar çıkışları farlı yönlere olsa da havada yön değiştirip Ashok’un bedenine yöneliyorlardı. Ashok, rakibi bu yaftı ilk kez kullandığından paniklemişti ve bir ışık yaftına karşı işe yarayıp yaramayacağını bilmese de bir savunma yaftı yapmaya karar vermişti.
“ Metal Saltanatı- Çelik Gövde( 7. Seviye 1. Kapı) “
Ashok’un savunma yaftı kısmen de olsa işe yaramıştı ancak yeterli gözükmüyordu. Bedeninin metalleşme hızı, ışık çağlayanından daha hızlı değildi ve vücudunun metalleşmiş kısımlarına çarpan ışıklar etkisizleşmiş olsa da dönüşümü tamamlayamadan ışıklara hedef olan vücut kısımlarında ciddi yaralar oluşmuştu ve bu durum da Tümgeneralin bir dizinin üzerine çökmesine sebep olmuştu.
Acısı yüzünden okunmasına rağmen Tümgeneral Ashok ayağa kalkmaya çalışıyordu. Arya rakibi bu kadar yaralanmışken kaybedeceğini düşünmese de onu öldürmek de istemediğinden söze girdi.
“ Tümgeneral Ashok, kaybettiğini kabullenirsen birimiz ölmek zorunda kalmayız “
Tümgeneralin yüzünde acı bir gülümseme peyda olmuştu. Bükmüş olduğu dizini, yüzündeki acı ifadesine rağmen düzeltip ayağa kalkmayı başardı ve cevabını söyledi.
“ Birkaç yara aldım diye pes edeceğimi düşünmedin herhalde Arya, Bugüne kadar gördüğüm en güzel tutsak olsan da savaşın şartlarını yerine getirmemiz gerekli… Birimiz ölene kadar bu savaş bitmeyecek, eminim beni öldürürken dahi güzelliği korursun. “ ( N. Atsız-Geri Dönen Mektup şiirini okumanızı öneririm, Sen öldürürken de, vururken de güzelsin dizeleri oradan)
Ducia duyduğu cümleden dolayı onur duymuş olsa da birinin ölene kadar savaşın devam etmek zorunda olması can sıkıcıydı ancak Tümgeneralin kararına saygı duyuyordu ve söylediği gibi olacaktı. Ashok’un bedenindeki metal kısımlar git gide azalmaya başlamıştı ve bunun iki anlamı olabilirdi. İlki Ashok, göründüğünden çok daha fazla öz kaybetmişti ve yaftını koruyamıyordu, ikincisiyse savunmayı bırakıp saldırıya geçecekti.
Arya ikinci ihtimalin gerçekleşeceğini öngörüyordu çünkü Ashok’u uzun süredir tanıyordu ve halen hatırı sayılır bir öze sahip olduğunun farkındaydı. Öngörüsü doğru çıkacak ve Tümgeneral Ashok, yaftının adını birazdan haykıracaktı.
“ Metal Saltanatı- Yenilmez Alaşım Okları “
Tuğgeneral John’un ölmeden hemen önce oluşturduğu kalkanın rengindeki oklar havada peyda olmuş ve hazır kıta bekliyorlardı. Birbirinin aynısı gibi görünen, yumruk büyüklüğünde sivri uca sahip ve sapı olmayan üç adet ok ürkütücü görünüyordu. Ashok okları harekete geçirdiğinde, Arya savunmak yerine saldırıya geçmeye karar vermişti ve bir kez daha ışık çağlayanına başvurmuştu.
İkisi de yaftlarını neredeyse aynı anda göndermiş olmalarına rağmen Arya’nın ışık çağlayanı çok daha hızlı ilerlemişti ve bu kez bedeni normal halde olan Tümgeneralin onlarca kesik almasına sebep olmuştu. Tümgeneral acı çektiğine dair hiç ses çıkarmasa da bedeninden oluk oluk akan kanlar, durumun vahametini anlatmak için yeterliydi.
Metal oklar, Arya’nın yaftı kadar hızlı olmasa da boyut ve ağırlıklarına göre çok hızlı sayılabilecek bir şekilde Arya’ya git gide yaklaşmışlardı ve bedenine saplanmak üzereydiler. Arya çevik olsa da üçünden birden sıyrılma şansı olmadığından, alabileceği en az hasarla bu yaft takasından çıkmak adına bedenini hareket ettirmişti ve oklardan sadece bir tanesine hedef olmuştu. Bu ok sol omuzuna saplanmış ve derin bir yara açarak fazlasıyla kanamasına sebep olmuştu. Arya darbeyi aldığında metanetli sayılmazdı ve can alıcı bir çığlık atmıştı. Kanaması daha fazla olmasına rağmen Tümgeneral Ashok olmuştu konuşan…
“ Sana bu acıyı yaşattığım için üzgünüm Arya, keşke başka türlü bir dünyada yaşayabilseydik… “
Arya acısını bastırmaya çalışarak, biraz önce geriye giden ayaklarını toparladı ve eski yerine ilerleyip, omuzundaki oku bir eliyle çıkarmaya çalışırken cevapladı.
“ Bu savaşı başka türlü bir dünyada yaşayabilmek için yapıyoruz zaten Tümgeneral, babam Dragut tanıdığım tüm seçilmiş elitlerden ve krallardan daha adil birisi. İmparatorluk tarafında Akina babam ve senin gibi iyi niyetli rütbeliler olsa da ne yazık ki sözlerini geçirebilen insanlar olmadılar ve ben bu yüzden sözü en çok geçen ve herkesten daha adil olan babamı Theoden’in Serdarı yapana kadar onun yanında savaşacağım. Peki senin için durum nedir Ashok? Önce Winston’a hizmet ettin, ardından imparator Lui’ye ve şimdiyse Edward denilen gerzeğe hizmet ediyorsun…Sırada kim var peki?”
Arya’nın cümleleri fazlasıyla can yakıcı olsa da haklılık payı yüksekti ve nasıl tepki vereceğine ilk başta emin olamamıştı Ashok ancak daha sonrasında kabul edilebilir bir savunma yapacaktı.
“ Benim bağlılığım imparatora değil Arya, İmparatorluğa… Dediğin gibi imparatorlar değişir ancak imparatorluk bakidir… “
“ Hala yanlış tarafta olduğuna inanıyorum Ashok, savaşımızın ölümüne olduğunu söylesen de kazandığımda seni öldürmeyeceğim ve başıbozuklarla biraz zaman geçirebilmen için esir oalrak alacağım… Işığın Hükmü- Güneş Okları “
Bu yaft deminkinden farklı olarak çok daha küçük ancak binlerce ışık oku oluşturuyordu ve okların esas gücü sıcaklığından geliyordu. Yani amacı kesmekten çok yakmak olan bir saldırı yaftını tercih etmişti Arya…
Gözle görülmesi zor ışık okları üzerine yağarken, Ashok geri kalmamıştı ve bir kez daha biraz önceki yaftını tekrar etmişti ancak bur kez bir şeyler farklıydı ve tamı tamına on üç alaşım oku meydana getirmeyi başarmıştı Ashok. Bir gariplik olduğunun farkındaydı ve bedeninden taşan gücün de… Etrafını süzdüğünde yanılmadığını görmüştü, Azrak İndira kendisine odaklanmış ve güçlerini katlıyordu. Yani Arya artık iki tümgeneralle aynı anda baş etmek zorundaydı.