Theoden

14 Mart 2020
Çeviri: 199
Düzenleme: AntiYasuo
633 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

? vs ?

Durum tamamıyla Ashok’un lehine gelişmiş gibi görünüyordu ve Arya’nın bu durumda kazanması imkansız gibiydi. Kendisi de durumun farkına varmıştı ancak her şeyiyle savaşmadan da pes etmek gibi bir niyeti yoktu. Güneş oklarını bir an önce rakibinin üzerine göndermiş olsa da Ashok’un özü katlanmıştı ve oklara hedef olmadan önce metal zırha bürünebilmişti. Bu sayede de güneş oklarının ısısını hissetmiş olsa da ekstra zarar görmeden oldukça üst düzey bir saldırıdan sıyrılabilmişti.

Arya bir kez daha saldırıya hazırlansa da Ashok’un buna izin vermeye niyeti var gibi görünmüyordu ve bir an önce bu savaşı sona erdirmek istiyor gibiydi. Bu sebepten de alaşım oklarından sadece dört tanesini Arya’nın üzerine yollamıştı. Biraz öncekinden daha hızlı olmalarına rağmen Arya yine de bir tane oktan kaçınmayı başarabilmişti. Diğer üç ok ise tamamen bilinçli bir şekilde ayaklarına ve bir eline saplanmışlardı.

İki ayağına da metal okların saplanmasıyla Arya dizlerini büküp, yere çökmek zorunda kalmıştı. Gözlerinde korkudan eser olmasa da ölümün bugün onu yakalayacağını düşünmemişti ve bu kadar çabuk yenildiği için kendisinden adeta nefret ediyordu. Oysa karşısında azrak destekli bir tümgeneral vardı ve bu sonucun gerçekleşmesi son derece olağandı. Acısını bir yana bırakıp, sinirden dişleri titreyerek konuşmaya başladı Arya.

“ Madem kazandın, sözünün eri ol da öldür beni Ashok, normalde o azrak seni desteklediği için sana kaypak derdim ama bu bir turnuva değil, bu bir savaş ve bu yüzden bahanelerin ardına sığınmayacağım, acele et de öldür beni. “

Ashok’un öldürmek gibi bir niyeti olsaydı bunu çoktan yapmış olurdu ancak verdiği sözden geriye dönmek de istemiyordu ve düşmanını öldürebilecekken affederse, İndira olaya şahitlik edip, Ashok’un savaş alanında yufka yürekli olduğunu söyleyebilirdi. Bu yüzden pek bir seçeneği yok gibiydi ve Arya’nın hayatını almaya karar vermişti. Bunu yapmadan önce Azrak İndira’nın yanına ilerlemiş ve kendisine odaklanmayı bırakıp, olaya şahit olmasını istediğini söyleyip, İndira’nın azrak formunu bırakmasını sağlamıştı. Sağ elinin ortasında ince uzun bir mızrak oluşturdu ve bu mızrağı Arya’nın kalbine saplamak için ilerlemeye koyuldu Ashok.

“ Savaş cidden tiksindirici bir şey Arya ama kazanan taraftayım ve buradaki işimi halledip, rapor vermem, hatta gerekiyorsa da diğer generallerin savaşına dahil olmam gerekiyor. Ölümünün acısız olması için elimden geleni yapacağım. “

Ashok, Arya’nın önüne gelmişti ve infazından önce son bir şeyler söylemesini bekliyor gibiydi ancak Arya hiç ses çıkarmıyor ve ölümü öylece kabullenmiş görünüyordu. Aklındaysa birkaç düşüncenin dolanmasına engel olamıyordu.

‘ Akina babam, babam, annem, Attila dayım, kardeşim, sevdiğim adam ve diğerleri… Keşke onlarla daha fazla zaman geçirebilseydim. ‘

Arya başını dik tutsa da gözlerinden birkaç damlanın süzülmesine engel olamıyordu ki işte o zaman çok da mutlu görünmeyen Tümgeneralin mızrağını gerdiğini ve kalbine doğru indirdiğini görmüştü. Daha sonrasındaysa gözlerini kapatmıştı. Gözlerini kapatmasının üzerinden bir saniye geçtiğinde tanıdık bir ses duydu Arya.

“ Ben arkandaki azrağı öldürmemişken, Arya ablayı öldürmek konusunda o kadar aceleci olmak istediğine emin misin Tümgeneral ? “

Tümgeneral bir anlığına duraksamış olsa da yaptığı işi tamamlamak zorunda hissediyordu ve bir kez daha mızrağını gererek, bu kez tereddüt etmeden Arya’ya doğru savurdu. Arya, ölümü kabullenmiş gibi görünmesine rağmen enteresan bir şekilde, muazzam bir refleks gösterip saldırıdan kaçınmayı başarmıştı ve bedeni bir anlığına güç ile dolmuşken, bedenine saplı metal okları da söküp atmıştı. Ashok şaşkın bakışlar içerisinde kalmışken, önce sesinde panik olan İndira, ardındansa Ducia söze girdiler.

“ Geri çekilmeliyiz tümgeneral, bu kız sıradan bir azrak değil, o… O bir canavar “

“ Benim hatamdan dolayı kazanmak üzere olduğun bir savaşta hayatını riske atmak zorunda olduğun için üzgünüm Arya abla, şimdi sadece dinlenmene bak ve mümkünse gördüklerini Turgan’a anlatma. Zira merhametten maraz doğduğunu biraz önce bizzat deneyimledim ve bu kez merhametli olmayacağım. Element Kuşağı- Altın Beden( 7. Seviye 4. Kapı) Savaşçı azrak formu “

Ducia sözlerini bitirdiğinde, her zamankinden farklı olan tek şey azrak formuna dönüşmüş olan bedeninin, aynı zamanda yaftın etkinliğini koruyor olmasıydı, yani tüm bedeni sararmış, özellikle tırnakları uzamış ve her biri altından bıçaklar gibi görünür olmuşlardı. Ducia her zamanki gibi çok güzel olsa da bu halinin düşmanları için ürkütücü olduğu kesindi.

Etrafındaki üç kişi de şaşkınlıktan küçük dillerini yutacak gibiydiler zira azraklar savaşçı formunda yaft kullanamazlardı ve Ducia’nın yaptığı şey alışılagelmişin ve mutlak doğru olarak bilinenlerin tamamen dışında kalıyordu. Tepkisini ilk gösteren Ashok olmuştu.

“ B- bu imkansız, sen nasıl olabilir de savaşçı azrak formundayken böyle bir yaft, hem de yedinci seviye bir yaftı kullanabilirsin? “

Ducia’ya artık sesi ulaşmıyordu zira Ducia’nın odaklandığı iki düşmanı vardı ve savaşçı formuna geçmeden önce, onları mutlaka öldürülmesi gereken düşmanlar olarak işaretlemişti. Bunu gerçekleştirene kadar da hiçbir ses ona ulaşmayacaktı.

Arya şaşkınlığını kısa sürede atmıştı zira Ducia, bizzat babasından eğitim almıştı ve babası mutlak doğru olarak kabul edilen şeyleri asla kabul etmez, sürekli yapılamaz denileni yapmaya çalışırdı. Ducia konusunda da kesinlikle bu şekilde davranmış ve onu bir nevi denek yapmış olmalıydı. İşe yaradığı kesindi ve Ducia yenilmez görünüyordu. Ducia’nın hızla üzerine geldiğini gören Ashok paniklemişti ve İndira’ya kendisini güçlendirmek amacıyla odaklanmasını söylemişti ancak İndira bunu yapmamış ve kendisi de azrak formuna geçmeye karar vermişti.

İndira, bir azrak olarak oldukça güzel olsa da Ducia’nın yanında sönük kaldığı kesindi ancak hız konusunda onunla yarışabilir haldeydi. İki azrak birbirlerine birkaç kez temas ettikten sonra yere düşen İndira olmuştu ve bunun sebebi de Ducia’nın yenilmez görünen bedeniydi. Her çarpıştıklarında, Ducia tırnaklarını düşmanının derisine geçirmiş olduğundan, bedeninde bir sürü yara açılmış ve kıyafetleri yırtılmış halde bir kez daha yere düşmüştü İndira.

Ducia geçen sefer onu bu halde bırakmış olsa da bu kez öyle bir niyeti yoktu ve yerdeki bedeninin üzerine bir ışık yansıması gibi bir anda ilerleyip, yanında oyalanmadan arkasına geçmişti. İndira’nın boynunda birkaç delik gözüküyordu ve buna sebep olan şey de Ducia’nın altından tırnaklarıydı.

Ashok durumu gördüğünde İndira’yı kontrol etmek için ona doğru koşsa da Ducia bir kez daha bir ışık gibi parladı ve gözle takibi zor bir hızda Ashok’un da yanından geçip gitti. Ashok’un bedenindeki delikler tam kalbinin üzerindeydi ve onun da cansız bedeninin yere düşmesi uzun sürmeyecekti.

İki general de canlarını teslim ettiklerinde Ducia kendine gelmişti ve ilk işi Arya’nın yanına koşmak olmuştu zira onu iyileştirmesi gerektiğini biliyordu ancak bunu yapmaya başladığında hem özü oldukça azalmıştı hem de bir sebepten gözleri yaşarmış, biraz önceki özgüvenli kız o değilmiş gibi, yüzünde küçük bir bebeğin ağlamaklı ifadesi belirmişti.

“ Ne oldu Ducia? Beni kurtardın diye bu kadar mı üzgünsün? “

Ducia ışık huzmelerini göndermeye devam ederken, baklayı ağızından çıkaracaktı.

“ Ben ilk kez birini öldürdüm Arya abla ve bu yaptığım şey hiç ama hiç iyi hissettirmiyor. “

Arya, Ducia’nın sıkıntısını ancak o zaman anlayabilmişti ve her ne kadar Ducia’nın şu anki gücü kendisinin ötesinde olsa da biraz abla şefkatine ihtiyacı olduğunu düşünmüştü. Yüzünde anaç bir gülümseme vardı ve elini hareket ettirebildiği kadarıyla, Ducia’nın saçlarını okşamaya çalışıyordu.

“ Demek ilk kez birini öldürüyorsun kardeşimin iyilik meleği, bunu yapmak zorunda olduğun için üzüldüm ama bu bir savaş ve öldürmediğinde dostlarından birinin canına mal olabileceğini bizzat gördün. Bu yüzden üzülme ve savaşa odaklan, zafer geldiğinde tüm bunları unutturacak bir kutlama yapacağız, bunu babamdan isteyeceğim ve prensesini kesinlikle kırmayacaktır. “

Ducia tatmin olmuş olmasa da kendi tecrübesizliğiyle başkalarının başını ağrıtmak istemediğinden gülümsemeye çalışırken yaptığı işe devam etmeye koyulmuştu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar