Theoden

17 Mart 2020
Çeviri: 201
Düzenleme: AntiYasuo
692 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Bir Mareşalin Gücü

Turgan ne kadar denese de sonuç değişmiyordu ve değil yıldırım, tek bir ışık taneciği bile meydana gelmiyordu. Birkaç kez depremini oluşturmaya çalışmışsa da onda da başarılı olamamıştı Turgan ve gözleri sadece öfkeyle bakıyor ancak kazanmak adına hiçbir şey yapamıyordu hizmetkar.

Mareşal, Turgan’ın defalarca aynı yaftın adını söyleyip durmasından, bir sorun olduğunu fark etmişti ve bunu değerlendirmeme gibi bir lüksü yoktu. Olduğu yerden bir kez daha sıçradı ve kolunu metalleştirmişken, Turgan’ın suratına bir yumruk patlattı. Ardından bir yumruk daha ve bir tane daha… Turgan’ın yüzü gözü şişmiş, alt dudağı patlamış ve bedeninin her yerinde morluklar oluşmuştu. Yediği yumrukların etkisiyle çığlık atmaktan ziyade, sürekli aynı şeyi tekrarlayıp duruyor ve bu kez korkmuş görünüyordu.

“ Neden…”

“ Orgeneral Havan’a karşı nasıl kazandın bilmiyorum velet ama belli ki orada ne olduysa, şu an bir kum torbasından farkının kalmamasına sebep olmuş, yani bir halt kazandığın yok ha ha ha. Gözlerime iyi bak velet, bu darbe senin ölümün, imparatorluğunsa zaferi olacak “

Mareşal Sezar sonunda belindeki beylik kılıcını çıkarmıştı. Belli ki Turgan’ı onunla öldürmeyi planlıyordu. Kılıcın kabzasını tuttuğunda, kabzadaki elini tamamen kavrayıp kapatan tuhaf bir yapısı vardı kılıcın ve Sezar bu kez öldürme niyetiyle geliyordu. Kötü bir haber daha vardı ve rakibine karşı kazanabilmiş olan Korgeneral Nebia, yeni bir emri varsa öğrenmek amacıyla Mareşalin yanına gelmişti ancak henüz konuşmamıştı ve sadece Jeo’nun içler acısı halini seyretmekle yetiniyordu.

Sezar Turgan’ın önüne kadar yavaş hareketlerle geldikten sonra kılıcını bedenine saplamak üzere kaldırmıştı ki sırtından aldığı bir omuz darbesiyle sendeledi, sadece sendeledi Mareşal ve arkasını döndüğünde Jeo’nun son enerjisi ile kendisine omuz atıp, hemen ardından da yerde yuvarlandığını fark etmişti.

Jeo tamamıyla tükenmiş görünse de bu haliyle bile işine çomak soktuğundan hedef değiştirmeye karar vermişti Mareşal ve birkaç metre gerisine düşmüş Jeoya saplamaya karar vermişti beylik kılıcını.

“ Siz günahkarlar ölmek için sıranızı beklemeyi cidden bilmiyorsunuz. Hepinizi öldüreceğime söz vermiş olmama rağmen birbirinizin sırasını çalıp duruyorsunuz, öyle olsun İntikam’ın Kırbacı, ilk seni cehenneme postalayacağım. “

Mareşal kendinden emin bir şekilde Jeo’yu öldürmeye yönelmişken, Turgan halen sayıklamaya devam ediyor ve yerinden kıpırdamıyordu. Jeo ise yüz üstü yattığı yerde başını kaldırmış, acısını yok sayıyor ve Nebia’nın yüzüne bakarken gülümsemeye çalışıyordu.

“ Senin gibi bir güzelliğin karşısında böyle aciz bir halde olduktan sonra, yaşamamın pek de bir anlamı kalmayacaktı. İstiyorsan başka tarafa bak ve güzel gözlerinin, parçalanmış bedenimin manzarasıyla parlaklıklarını kaybetmelerine izin verme Okyanus’un Kızı Nebia. “

Nebia hiçbir şey söylemeden dursa da yüzü kızarmıştı ve Jeo’nun ölümüne tanıklık etmek istediğine emin değildi. Turgan ise biraz da olsa kendisine gelebilmiş ve Mareşal’in amacını fark edince, elinden başka bir şey gelmediğinden dolayı mareşalin sırtına zıplamış ve adeta bir ahtapot gibi onu sarmalamıştı. Fiziksel gücü halen yerinde olsa da Mareşal’in bedenine ardı ardına attığı yumrukları zarar vermiyor gibiydi ve bu yüzden Mareşal’in kulağını ısırmıştı Turgan.

“ Ağhhh şerefsiz velet, ne biçim savaşıyorsun lan sen… Peki, dilediğin gibi olsun madem, sırtımda kalmaya devam et ve çok sevdiğin Jeo’nun ölümüne yakından tanıklık et. “

Mareşal Turgan’a aldırmadan ilerlemeye devam etmişti ve Jeo’nun tam önüne geldiğinde durup kılıcını sırtına saplamak üzere harekete geçirmişti. Jeo hala Nebia’nın yüzüne bakıyor ve gülümsemeye devam ediyordu.

‘ Bakma bana öyle, sanki bir şey yapabilirmişim gibi bakma lütfen. Neden abinin yanında kalmadın? Şimdi savaşmak zorunda kalmazdık seni kavga manyağı aptal. ‘

“ Suyun Kudreti- Devasal Okyanus Girdabı ( 7. Seviye yaft 8. Kapı) “

Mareşalin kılıcı Jeo’nun sırtına dokunmak üzereydi ki Mareşal ve sırtındaki Turgan’ı içine alan bir su girdabı peyda olmuş ve ikisini de içinde döndürmeye başlamıştı ki bu durum da çok uzun sürmemişti.

“ Suyun Hükmü- Donma Noktası ( 8. Seviye yaft 2. Kapı)“

Girdap bir anda, içindekilerle beraber baştan aşağıya donmuş ve kocaman bir buz kütlesinin içindeki iki insan öylece sabit kalmışlardı. Jeo’nun gülümseyişi sona ermişti ve ölmek üzereyken kapılmadığı paniğe şimdi kapılmış görünüyordu.

“ Bu yüzden kadınlar savaşmamalı işte. Hiçbir şey yapmadan izleseydin düşmanlarının ölümüne tanıklık etme şerefine erişecektin ama bunu yaparak kendini yaktın Okyanus’un kızı. “

Nebia kızarmış yüzüyle beraber suskun görünüyordu ve konuşmak istese de ne söyleyeceğini bilmiyordu. Bir anlığına kalbini dinleyip, içinden geldiği gibi davranmış ve bunun sonucunda da tüm hayatını mahvetmişti. Jeo hayatını kurtaran kadını eleştirmenin mantıksız olduğunu fark edip bir cümle daha kurdu.

“ Gerçi bu yaptığından ne kadar memnun olduğumu kelimelerle anlatamam. Kendimi umursamasam da Turgan’ın biraz daha yaşamasını sağladın ve bunun için minnettarım Okyanusun En Güzel Kızı ama rakibimiz bir mareşal ve bu seviyedeki bir buz bile onu çok fazla tutamayacaktır. Bu yüzden o herif gelmeden önce sana bir şey sormama izin ver. “

Nebia hala yaptığı şeyin şokundaydı ve konuşacak gibi görünmüyordu ama Jeo’nun söylediklerini ilgiyle dinlediği her halinden belli oluyordu. Özellikle Jeo okyanusun en güzel kızı olduğunu söylediğinde, neredeyse kulaklarından dumanlar çıkacaktı. Jeo dinlendiğini bildiğinden devam etti.

“ Şu an fazlasıyla aciz göründüğümü biliyorum ama bu hale gelmeden önce Henry ile savaşıp kazandığımı bilmeni isterim Nebia, Mareşal özüm tükenmişken üzerime gelmek gibi bir kahpelik yapmış olsa da yine de güzel gözlerini bu aciz duruşumla kirlettiğim için üzgünüm. Bir kolumu muhtemelen artık kullanamayacağım ve eski azametimden eser kalmayacak. Yine de buradan ayrılmak ve Patronla omuz omuza savaşabilmek istiyorum ve bu kez yanımda sen de ol istiyorum. Eğer buradan çıkabilirsek, şaşaalı hayatını bırakıp bir suçlu olarak benimle olmaya var mısın Nebia? “

Nebia böyle bir şeyi hiç beklemiyordu ve bir süre sessizlik olmuştu. Nebia’nın yüzünün rengi gökkuşağı gibi farklı renklere dönüp duruyor ama ağzından tek bir kelime bile çıkmıyorken, sessizliği bozan bir alkış sesi olmuştu. Yavaş ritimle başlayıp hızlıya dönen ve tek bir kişiden gelen bir alkış sesiydi bu.

Şak şak şak

“ Ooooo Jeo abi demek savaşmaktan başka marifetlerinde varmış hi hi. Kolunu dert etmene gerek yok, gerekirse tüm özümü verip onu iyileştireceğim ama o buzun içinde Turgan ve Mareşal ne yapıyorlar önce onu öğrenebilir miyim acaba? “

Sesin sahibi Ducia idi ve ilk cinayetinin ardından böyle romantik bir ortamla karşılaşmak, kendine gelmesine yardımcı olmuş gibiydi. Jeo onun varlığını fark edince biraz utanmış olsa da romantik ambiyansı bozan, üzerlerinden uçup yirmi metre kadar arkalarına düşen Köklu olmuştu. Kanatlarından birisinin üzerinde Şahin’in alevinden vardı ama ağzında da aynı şahinin pençesinden bir parça. O parçayı tükürdükten sonra heybetli sesiyle söze girmişti. Sitemkardı ve her zamankinden daha kaba.

“ Ortamınızın içine sıçtığım için üzgünüm yoldaşlarım ama iki tuhaf yaratığa karşı aynı anda savaşırken sizin aşkın doruklarına çıkmanıza katlanamadım ve hasetimden çatlamak yerine buraya özellikle düştüm. “

Kanadını toprağa birkaç kez vurup üzerinde yanan ateşi söndürdükten sonra sesinin şiddetini arttırarak devam etti Köklu.

“ O herif donmuş haldeyken bir şeyler yapacak mısınız? Eğer cilveleşmek konusunda ısrarcıysanız ben de çiftleşme dönemim olduğunu söyleyip, bir dişi aydakar bulmaya gideyim o zaman… “

Köklu’nun öfkesi yoldaşlarının gülümsemesine neden olmuşsa da buzun çatlama sesi tüm eğlenceyi bozmuş ve bir kez daha panik havasının peyda olmasına neden olmuştu. Buz büyük bir gürültüyle kırıldığında Mareşal Sezar her zamankinden farklı görünüyordu ve iki kolu da beyaz alevlerle kaplıydı. Beyaz alevler en az 9. Seviye yaftlarda ortaya çıkıyorken, buzun içinde olmasına rağmen bu yaftı yapabilmesi inanılmaz görünüyordu. Turgan ise ne olduğunu hemen anlayamamış ve soğuk buzun etkisinden kurtulamamış gibiydi.

“ Boğuluyorum gluk, çok soğuk brrrrrrrrr……. Bu ne lan sıcaaaaaaaaaaaaaaaaaaaak “

Turgan beyaz alevin ısısını hissettiğinde bir anlığına yerinden zıplamış olsa da tekrar mareşalin omuzuna inmiş ve sıcaktan kaçınmaya çalışırken onu zapt etmeye çalışmaya devam ediyordu. Mareşal onun varlığına aldırmadan ve hiçbir şey söylemeden Nebia’ya döndü ve sağ yumruğunu havada savurdu.

Bunu yaptığında yumruğunun rüzgarıyla ayrılan bir alev topu, son sürat Nebia’ya çarpmak üzere ilerlemeye başlamıştı. Jeo yerinden kalkmaya çalışsa da başaramamıştı ve Nebia’nın hızlıca oluşturduğu buz kalkanını da hiç yokmuş gibi eritip geçmişti beyaz alev. Nebianın bile böyle bir saldırıdan kaçma şansı görünmüyordu ve üniformasına temas edip bir kısmını yakan alev topunun sıcaklığı daha önce karşılaştığı hiçbir ateş yaftıyla karşılaştırılamayacak kadar yüksekti. Jeo dolan gözleriyle demin methiyeler düzdüğü kadının öldürülüşünü izlemekten başka bir şey yapamıyorken, sonunda özlenen ses duyulmuştu.

“ Boyut Geçişi… “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar