Theoden
Aydakar Savaşının Galibi
Herkes şaşırmış halde görünüyordu ve ilk konuşan mareşalle olan savaşına rağmen merakını gidermeyi başaramayan Dragut olmuştu.
“ Başka aydakar arkadaşlarının olduğunu bilmiyordum Köklu, hey kırmızı aydakar neden bu kadar geciktin ha neredeyse oğlum ölüyordu, yine de onu kurtardığın için minnettarım. “
Kulakları sağır eden ses kaybolmuştu ve aydakarın yanaklarının pembeleşmesi dışında bir tepki vermediğini görmüştü Dragut ki onun yerine cevaplayan Köklu oldu.
“ Öhöm… Aslında bu güzel bayanı ben de ilk kez görüyorum patron ama Turgan bana ondan bahsetmişti ve güzelliğini eksik anlattığını söyleyebilirim. Türümden bir dişinin hayatta kaldığını görmek mutluluk verici. “
Köklu’nun iltifatlarına kayıtsız görünen dişi aydakar olduğu yere, yani Turgan’ın tam önüne otururken umursamaz bir ifadeyle ilk kez başıbozuklara yönelik olarak konuşmuştu. Biraz önce kızaran yüzünün yerini ürkütücü bakışları almıştı.
“ Yardıma ihtiyacınız var gibi duruyor, özellikle de şu yaşlı mavi aydakarın tüylerine bak, neredeyse tamamı ütülmüş ve ne kadar da çirkin görünüyor ama Turgan dışında hiç biriniz umurumda değilsiniz ve ona ilişmedikleri sürece düşmanlarınızın kazanmasını umursamayacağım ama bir kişi bile ona dokunmaya cüret ederse, işte o zaman ecdadımın ve dolayısıyla klanımın tüm güçlerini miras almış ben, düşmanı silmekte tereddüt etmeyeceğim. “
Dragut ve Köklu dumur olmuşlarken, Turgan baygın düşmeden önce içten gülümsemesini takınmışken tek bir cümle söyleyebilmişti.
“Demek gelebildin hınh hınh… Seni tekrar görebildiğim için çok mutluyum en güzel aydakar, diğerleri başlarının çaresine bakarlar ama lütfen Nyu ve Ducia’yı koru. Onlar azraklar ve çabuk tükeniyorlar. “
“ Ducia da kim? Hey Turgan… “
Turgan baygın düşmüştü ve Ducia kim sorusunun cevabını da bizzat cevabın kendisinden öğrenecekti dişi aydakar. Ducia yanı başına kadar dizlerinin üzerinde gelmeyi başarabilmişti ve Turgan’ın göğsündeki damgamsı izi iyileştirmek adına işe koyulmak istiyordu. Gözlerinden akan yaşlar, mutluluğundan dolayı parlamaya başlamışlardı ve o haldeyken konuşmuştu Ducia.
“ Sen Nyu ablanın bahsettiği dişi aydakar olmalısın, Turgan’ı kurtardığın için minnettarım ve şimdi onu iyileştireceğim. “
Genç aydakar şaşkın görünüyordu zira iyileştirmekten bahseden kızcağız ayakta dahi duramıyordu.
“ Şey sen salak mısın? “
Ducia böyle bir tepkiyi beklemiyor olsa da anlamlandırmak adına detayını öğrenmek istiyordu.
“ Nasıl yani? “
“ Özün tükenmek üzere ve bu haldeyken azrak güçlerini mi kullanmayı deneyeceksin ? Saçmalama da bayılmadan önce bana Ducia kimse onu göster. Turgan onu korumamı istedi. “
Ducia işaret parmağıyla gözünden akan sıvıyı silerken mutluluğunu saklayamıyordu.
‘ En zor anında bile beni düşünüyor tatlı, aptal aşık ‘
“ Yani bayılmadan önce bunu mu söyledi? “
“ Bir de Nyu varmış, gerçi onunla daha önce tanışmıştık ve azrakları korumam gerekiyormuş. “
‘ Tek düşündüğü ben değilmişim…’
Ducia’nın gülümsemesi azalmış olsa da kaybolmamıştı ve birkaç saniye iyileştirici huzmelerini Turgan’ın bedenine yönlendirdikten sonra, dişi aydakarın bir efsun kullanmasıyla, farkına bile varmadan uyutulmuştu.
.
.
.
“ Eşrar’ın soyundan birisi hayatta demek, bu da ne demek oluyor Köklu, bunu biliyordun ve bizden sakladın mı? “
“ Yerini bilmiyordum ancak varlığından haberdardım ve klanımın babamdan sonra yaptığı yanlışları devam ettirmeye niyetim yok Simhar, daha önce tüm dişilerimizi katleden hizmetkarın varisi şu an benim ve o aydakarın safında, bu durumda yanlış tarafta yer alanın kim olduğu da apaçık ortada. “
“ Yani ona kin duymuyor musun? “
“ Ha ha kin duymayı bırak, ona karşı mahcubum ve türümüzü devam ettirebilecek bir dişinin varlığından dolayı da mutluyum. Hadi başbaşa kalmışken şu savaşı sona erdirelim artık. “
Simhar biraz önce yuttuğu parlak renkli taşlardan üç tanesini birden ağzına atmıştı ve bir sonraki alev kapışmasının galibi de bu durumda belli gibi görünüyordu. Zaman kaybetmeden alevlerini Köklu’nun üzerine salarken özgüvenle söze girmişti Simhar.
“ O zaman seni geberttikten sonra, eşrarın soyunun icabına bakacağım, gücün yetiyorsa karşıla bakalım bunu hain prens… “
Simharın bu kez ki alevleri deminkinden bile çok daha büyük ve güçlü olmasına rağmen Köklu da karşılık vermişti ve yüzünde endişeden eser bile görünmüyordu. Alevleri deminkinden çok daha hızlı şekilde geriye püskürtülmesine rağmen sesindeki asalet korunuyordu Köklu’nun.
“ Benden sonra onu mu geberteceksin? Güldürme beni Simhar, patron boşa konuşmuyordu, aydakarlar da soy her şeydir ve ben Ahyar’ın yani kralın soyundan gelmişken; o dişi Eşrar’ın kızı, sen ise savaşlara dahi götürülmeyen sanatçı bir babaya sahiptin. Güzel öyküler anlatması eksiğini kapatıyor olsa da onun yolundan gitmeyip bana meydan okumakla yanlış yaptın ve bunun bedelini de onurunun kırılmasıyla ödeyeceksin. KRALIN EFSUN ALEVLERİ. “
Köklu’nun cümlesinin bitmesiyle beraber, alevinin hacmi artmasa da gücü katlanmış görünüyordu ve bir girdap gibi dönerek, Simhar’ın alevlerinin içinde kendine bir yol açarak ilerliyordu.
“ Ayrıca dört yüz yıl sonra karşılaştığım ilk dişinin önünde kaybetmem mümkün değil. “
Simhar panik içinde birkaç taş daha yutmuş olsa da sonuç değişmeyecekti ve Köklu’nun alevleri düşmanının alevlerinin içinden bir ok gibi geçtikten sonra, bedenine şiddetle çarpıp onu savaşamayacak hale getirecekti.
Simhar’ın cüssesi yere çarptığında adeta küçük bir deprem etkisi yaratmıştı ve kanatlarının birinin üzerine yan şekilde düşmüştü. Komik ve acınası bir halde görünüyordu ve ona pençesini uzatan Köklu olmuştu.
“ Elimi tut Simhar ve babamın yolunda yürürken arkamda dur ki aydakarlar eski görkemli günlerine tekrar dönebilsinler. “
Simhar Köklu’nun elini tutup doğrulmuş olsa da Köklu’nun söylediklerine ihtimal dahi vermiyordu ve onu kendine getirmek adına hatırlatmak istedi.
“ Abin ve amcan seni hain ilan etmişken mi? Güldürme beni… Onları karşına almışken kazanma şansın olduğuna inanıyor musun prens? “
“ Ha ha tüm kabile olarak karşı koyamadığımız hizmetkarla arkadaş olmama rağmen kazanamaz mıyım sence ? “
“ O çocuk yaft bile kullanamıyor…”
“ Hizmetkar kabilemizi katlettiğinde yaft mı kullanmıştı Simhar? Ayrıca Dragut’u daha izlemedin bile… İyi insanlardan dostlar edindim ve amacını kaybetmiş klanımı kurtarmaya da senin gibi tarihi, gerçekleri ve hikayeleri anlatsın diye yetiştirilmiş bir aydakarın bile savaşmak zorunda kaldığını görünce karar verdim. Benimle misin Simhar? “
Simhar olduğu yere komik bir şekilde otururken, Köklu’ya arkasını döndü ve cevapladı.
“ Dragut, Mareşala karşı kazanırsa düşüneceğim. “
Köklu kanatlarını ve kollarını açtı ve Simhar’ın boynunun arkasına sarılıverdi.
“ O zaman şimdiden hoş geldin Simhar, Theoden’de hüküm sürmeye başladığımızda, zaferimizin öyküsünü sen anlatacaksın Hua Hua Hua “
Köklu bir süre çirkin kahkahasını devam ettirdikten sonra savaşa başlamış olan Dragut’a bakarak bağırdı.
“ Hey patron, kazanırsan bir aydakar yoldaşımız daha olacak, ben bu kadar uğraştıktan sonra bir insancığa yenilirsen de dilimden düşmeyeceksin haberin olsun. “
.
.
.
Mareşal’in beyaz alevleri oldukça tehlikeli görünüyordu, yaydığı ısı da bir metali dahi eritmek için yeterli görünüyordu ve savaş başladığından beri, Dragut bu alevlerden kaçmakla yetiniyor gibi görünüyordu.
“ Tüm savaş boyunca bir fare gibi kaçacak mısın Dragut? Eğer yorulmamı falan bekliyorsan, senden sonra yorulacağıma emin olabilirsin. “
“ Cidden komik adamsın Mareşal, sadece savaşı uzatmaya çalışıyorum zira alevlerin fazla etkisiz görünüyor hıah hıah “
“ Öyleyse kaçma da görelim bakalım, Alevin Hükümdarlığı - Beyaz Alev Sağanağı( 9. Seviye 9. Kapı-şu ana kadar gördüğümüz en yüksek seviyeli yaft) “
Mareşalin elleri zaten beyaz alevlere bürünmüşken, cümlesinin üzerine bir de küçük meteor parçaları gibi görünen alev yağmuru başlamıştı ve sadece Dragut’u değil, bölgedeki herkesi tehlikeye atıyordu. Dragut durumun vahametinin farkına varmış olsa da dostlarını korumak için Mareşali yenmekten başka yol göremiyordu ve bu öyle hemen yapılabilecek kadar basit değildi.