Theoden

17 Mart 2020
Çeviri: 208
Düzenleme: AntiYasuo
613 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Üç Dünya

“ Adil olduğuna şüphe bile yok ancak bir insanla da pazarlık yapacağını düşünmüyorsun herhalde. Karar değişmeyecek, en azından tanrı seni affedene kadar. “

‘ Yani affedebilir mi? ‘

“ Tanrının merhameti sınırsızdır ama affeder de diyemem, ben onun şu anki sözlerini temsil ediyorum ve şu an kesin olan şey, senin azledildiğin “

‘ Peki başka bir tanrı tekrar güçlerimi geri verebilir mi? ‘

“ Tek bir tanrı olduğundan, bu söylediğin imkansız. Onun dışında tanrı olarak bildiklerin, tanrının karşısında duran sahtekarlardan başka bir şey değiller. “

‘ Nasıl yani, tanrının düşmanları mı onlar? ‘

“ Tanrının düşmanları mı? Cidden hiçbir şey bilmiyorsun azledilmiş olan. Olduğun dünyayı düşünürsek cehaletin maruz görülebilir, bu yüzden sana anlatacağım… Tanrı her şeyin üzerindeki mutlak güçtür ve onun karşısında durabilecek hiçbir güç yoktur, dolayısıyla onunla düşman olmak söz konusu değildir ancak tanrı tarafından var edilen bazı iblisler, tanrının müdahale etmediği dünyalarda kendi hükümranlıklarını sürdürmeye çalışırlar. “

‘ Tanrının müdahale etmediği dünya hangisi oluyor? ‘

“ Tanrının kurduğu kusursuz sistemi sana anlatayım; öncelikle toplamda üç ayrı boyuttaki, üç ayrı dünya vardır. İnsanlar birinci dünyaya yani kaos dünyasına geldiklerinde tamamen kendi istedikleri gibi yaşarlar, tanrı tarafından bildirilen emirler ya da kurallar yoktur ve insanlar kararlarını, kendileriyle beraber yaratılan vicdanlarıyla verirler. Normal bir insan seksen yıl kadar ilk dünyada yaşar. İlk dünyadaki ömrünü tamamladığında ölür ve ikinci dünya için tekrar diriltilir.

İkinci dünya insanların tanrıdan ve sorumluluklarından haberdar oldukları uyanış dünyasıdır. Orada tanrı tarafından gönderilmiş yazılı kurallar vardır ve insanlardan bu kurallara uymaları istenir. İnsan ömrü o dünyada ortalama 300 yıl olduğundan, tanrıya en yakın olanların bile saptıkları görülür ki demin bahsettiğim iblisler de en çok o dünyada etkindirler. 300 yıl uzun bir süre ve insanoğlu çoğu zaman arzularına yenik düşer. “

‘ Yani bundan başka dünyada yaşayan insanlarda mı var, bu süper bir haber mutlaka herkese söylemeliyim. Peki üçüncü dünya nedir? ‘

“ Duyduklarını diğerlerine anlatman tanrı tarafından yasaklandı. Duyduklarını, kalan hayatında diğer insanlardan daha zayıf olacak olmana karşılık verilmiş bir hediye olarak düşün. Üçüncü dünyaya gelirsek, işte o sonsuz bir süre kalacağın dünya olup tanrının mutlak egemenliğindeki hesap dünyasıdır. Cennet ile cehennemi barındırır ve kimin cennete, kiminse cehenneme gideceği uyanış dünyasındaki kitaplarda detaylıca anlatılmıştır.”

‘ O zaman ilk dünya tamamıyla amaçsız yani… Kurallar ve görevler olmadığından, ne yaparsak yapalım sorumluluk almayacağız değil mi? ‘

“ En az sorumlu olduğun dünyadır diyebiliriz, sonuçta tanrı her insana vicdan ve doğru ile yanlışı ayırt edebilme yetisi verdi. “

‘ Demek bu yüzden insanlara zulüm eden krallara hiçbir şey olmuyordu. ‘

“ Onlara ikinci dünyada da bir şey olmaz, tanrı ilk iki dünyanın işlerine doğrudan müdahil olmaz, ta ki o kişiler hesap dünyasına gelene kadar… Tanrı tüm yarattıklarına karşı merhametlidir. Bahsettiğin kötü kişiler ikinci dünyaya dirildiklerinde, ilk dünyadaki anılarını korurlar ve tanrının kitaplarını okuduklarında da neyi yanlış yaptıklarını bilirler. İkinci dünya bağışlanmak için son aşamadır, kimi günahkarlar af dileyip düzgün bir şekilde yaşar, kimiyse günahkar olmaya devam etmeyi seçer. Yine de bazı durumlarda tanrının hizmetkarları aracılığıyla olaylara müdahil olduğunu unutmamalısın, tıpkı yanlışa yönelen aydakarları katleden hizmetkar gibi… “

‘ Peki ilk dünyada zulme uğramış masum birine yazık değil mi? O iki dünyada da iyi yaşamış ve hesap dünyasına geldiğinde, ilk dünyada zulmedip ikinci dünyada pişman olmuş bir kişiyle aynı kefede mi olacak? ‘

“ Tanrının adaleti kusursuzdur. Yeterince öğrendin. Unutma, duyduklarını diğerlerine anlatman yasaklanmıştır. “

‘ Son bir şey sormama izin ver kanatlı güzellik. Bir adam, iki kadınla birden evlenebilir mi? ‘

“ Vicdanın doğru olduğunu söylüyorsa yaparsın, söylediğim gibi ilk dünyada sadece vicdan ve doğruyla yanlışı ayırt etme yetinle verirsin kararlarını. “

Turgan’ın hayatı boyunca gördüğü en güzel şey olan, yüzlerce kanada sahip olan varlık ortadan kaybolduğunda, Turgan ne yapacağını bilemez haldeydi. Tanrının elçisinden güçlerinin geri döneceğine dair bir söz alamamış ve hiç beklemediği bir dünya düzeninin olduğunu öğrenmişti. Bunu birilerine anlatamayacak olması can sıkıcı olsa da söz dinlemeye kararlıydı.

.

.

.

Göğsündeki acıyla uyanmıştı Turgan. Savaşın sona ermesinin üzerinden bir gün geçmişti ve şehirdeki bir binaya birileri tarafından taşındığı anlaşılıyordu. Ducia hemen yanı başındaki bir başka yatakta yatıyordu ve onu daha önce hiç bu kadar bitkin görmemişti Turgan. Başını eğip, göğsündeki acıya odaklanmaya çalıştı. Göğsü tamamıyla sargılarla kaplanmıştı ve alev kanatlı şahinin saldırısının gözünün önüne gelmesine mani olamamıştı Turgan.

Ducia’nın dinlenmesine izin vermeye karar kılıp, kırmızı aydakarı aramaya çıkacaktı. Göğsündeki acı dayanılmaz olsa da o aydakarı görmek istiyordu ve bu düşünceyle odadan ayrılmıştı.

Aydakarı bulması uzun sürmemişti zira hemen olduğu binanın tepesinde daireler çiziyordu Minnak ve Turgan çıkar çıkmaz da utangaç ama kızgın bir ses tonuyla söze girmişti.

“ Senin dinlenmen gerekiyormuş, gir tekrar içeri Turgan. “

“ Dinlendim zaten, babamla ya da Jeo abimle konuşmam lazım ama önce seni görüp teşekkür etmek istedim güzel aydakar. “

“ B-benimle mi, neden ki? Ayrıca kendime bir isim seçtim ama söylemeli miyim bilmiyorum çünkü lacivert saçlı arkadaşın ismimin çok çirkin olduğunu söyledi. “

“ Ragnossa mı? Aslında kibar birisidir, kendine gelmiş demek ki… Hadi adını söyle bana ve seni resmi olarak tugayıma davet edebileyim. “

“ Minnak…( İsim babası nazike hocam ne diyeyim ben sana) “

Turgan bir süre sessiz kaldı, düşünme pozisyonunu aldı ve adeta bir iç hesaplaşmadan geçtikten sonra, suratında kocaman bir gülümsemeyle aydakarın bacağına zıpladı.

“ Cidden süper bir isim seçmişsin, şirinliğini ve güzelliğini yansıtıyor. Peki aileme katılacak mısın Minnak? “

Turgan kendisine sarılınca yüzü pembeleşmeye başlamış olan aydakar cevapladı.

“ E-evet yani en azından bir süreliğine, yaft kullanamadığını öğrendim ve bu durumda seni korumak istiyorum. “

“ Vuhuu süpersin Minnak, gerçi ben bir şekilde idare ederim ama yine de düşündüğün için sağ ol… O zaman aileye hoş geldin. Cidden aileme bir aydakar katıldı, hem de en güzeli… Bu süper hissettiriyor hınh hınh“

Turgan’ın enerjik hali çok uzun sürmeyecekti zira yaft kullanamadığı gerçeği apaçık ortadaydı ve tanrının gazabını taşıyor olsa da silahın özelliklerinden de yoksun bırakılmıştı. Zoraki bir gülümsemeyle tekrar söze girdi.

“ Yaft kullanamadığım doğru ve artık bunun sebebini biliyorum. Öylece pes etmeyecek, bu durumu düzeltmeye çalışacağım ve bunun için Jeo abi ya da babamla görüşmem gerekli veya Köklu ile onlar kesin bir şeyler biliyorlardır… Beni onlardan birinin yanına götürebilir misin, yani üzerine binmem sorun olmaz değil mi? “

Minnak’ın yanakları gibi duran derisi iyice kızarmıştı ve bu haldeyken, titreyen sesiyle cevaplayacaktı.

“ E-evet tabi ama babanla Köklu burada değiller, Jeo dediğin adam kolu kesilmiş olandı değil mi? Seni ona götürebilirim, gerçi oldukça yakında ve benimle gitmene gerek bile yok. “

Turgan son cümleye rağmen aydakarın üzerine birkaç hamlede çıkmayı başarmıştı ve mutlulukla bağırmıştı.

“ O zaman birazcık yolu uzatalım Minnak, ben seninle gitmek istiyorum… “

Turgan Jeo’dan istediği gibi bir bilgi alamamıştı zira Jeo tanrıyla ilgili merakı olan bir adam değildi. Diğerleri de fikirlerini söylemiş olsalar da dişe dokunur bir şey görünmüyordu ve bu durumda Turgan babasını beklemeye karar vermişti. Köklu ya da Dragut muhakkak bir şeyler biliyor olmalıydılar.

Turgan uyandıktan sonra Dragut’un geriye dönmesi birkaç saat sürmüştü. Adal tarafındaki başıbozuklar mutlak bir zafer kazandıklarından Dragut sadece haberi birazcık daha erken almış, yardıma ihtiyaçları olmadığını görünce de bir sonraki aşamanın planını yapıp geriye dönmüştü.

Şehre Köklu’nun üzerinde gelişi görüldüğünde, yoldaşlarının ve şehir halkından kendisine hayranlık besleyen bazı kişilerin tezahüratlarına maruz kalan Dragut, kendi isteği üzerine, Köklu tarafından tam Turgan’ın olduğu yere bırakılmıştı ve ayakları yere basar basmaz da yaptığı ilk şey, oğluna bir tokat atmak olmuştu.

“ Yoldaşlarımın hayatını riske atman için gerekçen neydi aptal? “

Çevirmen Notu

Y.N  : Bu dünyalardan sadece Turgan ile biz haberdarız ve seriyi  ilk dünyada devam ettirip, bitirmeyi planlıyorum. Yani senaryo tıkandı yeni dünya peyda oldu olmasın :D Bunları anlatma sebebim; biraz geleceğe yatırım, biraz hizmetkar ve tanrı figürlerini anlayabilmek ve Kali-havariler varlığını akılda tutmak içindi. 

Öylesine bir bölüm olarak düşünmenizi önermem zira burayı tekrar açıp bakmanız gereken anlar olacak. Fikir ve eleştirilere açığım, keyifli okumalar...

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar