Theoden
Nabe'nin Gğücü
Behmura’nın yaftını kullanmasının üzerinden saniyeler geçmişti ki siyah dumanlar Elfy’nin etrafında belirmişti. Elfy bunun olacağını en başından bilse de ne yapacağını bilmiyordu ve korunmak adına nafile bir refleks gösterebilmişti.
“ Su kalkanı “
Elfy’nin ustalaştığı bu yaftın ortaya çıkması bir saniye bile sürmemiş olsa da karanlık odaya çekilmesine engel olabilecek bir savunma değildi. Karanlık, hiçbir engelle karşılaşmadan, kalkanı da içine almışken, şaşkın gözlerle belirsiz geleceğini bekleyen Elfy, bir omuz darbesiyle kendine gelebilmişti. Elfy’nin bedeninin eski yerinde duran Ragnossa, karanlık kendisini yutmadan hemen önce, Elfy’nin gözlerine bakarak bir cümle kuracaktı.
“ Turgan sana güveniyor, ben buradan çıkana kadar yalnız olacaksın, düşmanların birazını da bana ayırmayı unutma. “
Elfy şaşkındı zira Ragnossa kendisi sanki savaşın favorisiymiş gibi konuşmuştu. Ragnossa’nın son kelimesi de duyulduktan sonra odanın içine çekilmiş ve Elfy iki düşmanla baş başa kalmış görünüyordu. Durumdan en çok memnun olan kişi şüphesiz Behmura idi ve memnuniyetini cümlelerine yansıtacaktı. Konuşurken, öylece oturmuş bekleyen Turgan’ın yüzüne bakmaya özen gösteriyordu Behmura.
“ Hey sen, evet sana diyorum diğer tuhaf silahın sahibi. Bir an önce gel de seni de koleksiyonuma katayım. Nabe de kızları aldı mı tamamdır ha ha. “
Biraz duraksadıktan sonra Nabeye dönüp devam edecekti Behmura.
“ Deminki herifin muazzam miktarda özü vardı oysa, eğlendirmedi bile... Belki de özünü fazla gösteren bir hile falan kullanıyordur ya da o zamanki herifin söyledikleri gerçek oluyor. “
“ Yapabiliyorsan yap. “
Bu cümle Behmura’nın biraz önce bakmayı kestiği Turgan tarafından söylenmişti ve bunu duyduğunda ilgisi bir kez daha çekilmişti Behmuranın.
“ Sadece oturduğun yerden konuşacak mısın domates kafa? “
“ Öyle planlıyorum. O kadar eziksin ki hiçbir şey yapmadan otursam bile bana zarar veremezsin. “
Son cümle Behmura’nın sinirlerini bozmak için yeterli olmuştu ve Turgan’ın olduğu yöne doğru, öfkeyle bir kaç adım attıktan sonra, boynunun hemen yanında hissettiği rüzgarla irkilip duraksamıştı. Bir saniye sonra kendisini ürperten şeyin görüşüne girdiğini fark etmişti Behmura. Bu dünyaya ait değil gibi görünen, yeşilin birkaç farklı tonundan oluşan bir ok doğrudan Turgan’ın üzerine gidiyordu.
Turgan oku görmüş olsa da istifini hiç bozmamış ve yerinden dahi kımıldamamıştı. Yeşil ok, gözle takibi zor sayılmayacak bir hızla Turgan’ın omuzuna çarpmak üzereyken, Turgan basit bir vücut hareketiyle sıyrılmış ve ok yere çarptığında hiçbir şeye zarar vermeden ortadan kaybolmuşu. Behmura şaşkınlığını atlattıktan sonra kurabilecekti cümlesini.
“ Sirk sihirbazları falan mısınız siz? Muazzam özünüz görünüyor ama güçsüzsünüz. Tuhaf ve etkileyici görünen saldırılarınızsa tamamen zararsız. “
Behmuraya cevap veren Turgan olacaktı.
“ Sihirbaz falan değiliz, biz İntibah Tugayıyız, birbirine bağlı bir ailenin üyeleri ve sizin gibi güçlerini masum insanlara zarar vermek için kullanan çapulcuların düşmanıyız. Ragnossa daha ne kadar oyalanacaksın. “
Turgan hiç bir şey yapmıyor olsa da özgüvenli cümleleri ve her an yükselmeye devam eden özü, Behmurayı ürkütmeye başlamıştı. Kuracağı cümle Nabe tarafından kesilecekti.
“ Sesini duyması imkansız. Yaftımın iç..... “
“ Behmura şuna bak, bu herifler cidden sıradan adamlar değil...”
Behmura arkasına döndüğünde, şu ana kadar çoktan gözden kaybolması gereken karanlık odasının halen aynı yerde olduğunu ve adeta odanın duvarlarında sürekli oluşup kaybolan gedikler olduğunu fark edebiliyordu. Tüm bunların mantıksızlığı yetmezmiş gibi, bir başka okun çıkmasıyla beraber açılan büyükçe bir gedikten yüzünü bir süre gösteren lacivert saçlı adam sırıtarak zırvalayacaktı.
“ Bu yaftı tam çözememiş olsam da bir tür sis yaftı gibi duruyor, buradan çıkmam biraz daha zaman alacak gibi. Bunu sorun edecek misin patron? “
Turgan cümle kurmayacak ve aynı şekilde sırıtarak cevabını göstermiş olacaktı. Behmura durumun gidişatından hiç ama hiç memnun değilken, akılcı davranıp karşısındaki rakibe odaklanan Nabe girecekti devreye.
“ O adam, sadece birimizin gerçek güce erişeceğini söylemişti ve belli ki bu kişi sen değilsin Behmura, gerisini halletmeme izin ver. Işık oyunları- Beyaz Perde, beyaz hayal kaplanı. “
Daha önce böyle bir yaftı hiç duymamış olan İntibah Tugayı üyeleri şaşkın olsa da neyle karşılaşacaklarını da merak ettiklerinden, sadece izlemeye odaklanmışlardı. Gördükleri şey tuhaftı ancak etkileyici sayılmazdı. En azından tepelerinde bir aydakar uçuyorken...
Ortaya çıkan şey kanatları olan, beyaz bir kaplana benziyordu ve cüssesinin çok da ürkütücü boyutlarda olduğu söylenemezdi. Kaplan ortaya çıktığında Elfy gardını almış olsa da Turgan kahkahayı patlatmıştı.
“ Hınh hınh hınh... Sen biraz aptal mısın Nabe?”
Turgan kahkahalarını biraz abartmış ve gülerken etrafına saçılan gözyaşları Nabe’nin sinirlerini bozmak için yeterli olmuştu.
“ Neye gülüyorsun lan? Yaftımın ne kadar kusursuz olduğunu anlayamadın mı? “
Nabe bir anlığına Elfy’i unutmuş ve beyaz kaplan, gözle takip edilemeyecek bir hızda Turgan’ın üzerine sıçramıştı. Havadayken sadece birbirine karışan renk ve desenler görülebilirken, Turgan’ın hemen önüne geldiğinde eski haline dönmüştü. Kaplan’ın hızından etkilenen Turgan aynı şekilde karşılık vermek istemişti.
“ Tabiata dönüş- yıldırım beden “
Turgan’ın başarısız denemesinden duyduğu hüsran uzun sürmeyecek ve kendisini çabuk toparlayacaktı. Kaplanın hızına erişemeyeceğini fark ettiğinden, hazır sabit kalmışken, tamamen kas gücünü kullanıp, kaplanı ensesinden yakalamaya hazırlanırken, sırıtarak konuşacaktı.
“ Sadece bir illüzyon değil mi? Cidden aptalmışsın Nabe. “
Turgan elinin boşa çıkmasıyla beraber durumun ciddiyetini ancak fark edebilmişti. Birkaç kez denemiş olmasına rağmen sonuç değişmiyordu. Eli kaplanın içinden geçiyor yani ona dokunmayı başaramıyordu. Bu kez gülme sırası Nabede idi.
“ Demek sadece bir illüzyon olduğunu düşünüyorsun ha? Peki buna ne diyeceksin bakalım... “
Nabenin parmaklarını hareket ettirmesiyle beraber, kaplan atılmış ve Turgan’ın kolunu ısırmıştı. Turgan bu duruma tepkisiz kalmayacaktı.
“ Lan ısırdı bu beni, ben ona dokunamıyorum ama o beni ısırıyor, bu ne saçma adalet “
Turgan o zaman rakibinin yaftının sıradan olmadığını anlamıştı ve sırrını çözmek için de kafa yormaya başlamıştı bile. Başta bir illüzyon olduğuna neredeyse emin olduğundan, bu düşünceden sıyrılmak kolay olmayacaktı. Kaplanın sivri dişlerinin koluna geçmesine bir kez daha izin vermişti Turgan ve o zaman tekniği çözmeye başladığını fark etmişti. Duciaya kendisini iyileştirmesini söylemesine dahi gerek kalmadan, iyileştirici ışık huzmelerini kolunda hissetmişti ve son ısırılmayı göze aldığında tekniği çözdüğüne tamamen emin olmuştu. Yüzüne müzmin gülümsemesini kondurduktan sonra söze girmişti.
“ Çok basitmiş ama etkileyici… “
“ Neden bahsediyorsun sen? Yaftım kusursuzdur ve… “
“ Bir daha ısırsana. “
Turgan cümlesini kaplana bakarak söylemiş olsa da doğal olarak üzerine alınan Nabe olmuştu ancak Turgan’ın gülümseyişini görünce, söylediğini yapıp yapmamakta kararsız kalmış yine de devam etmeye karar vermişti zira Turgan’ın blöf yapıp yapmadığını merak ediyordu.
Kaplan bir kez daha harekete geçmiş ve Turganı ısırmak için hamle yapmıştı ancak Turgan’ın bu kez zarar görmek gibi bir niyeti yoktu ve anında yüzüğünü çıkarıp, saldırıyı göğsüyle karşılamıştı. Tıpkı tahmin ettiği gibi olmuştu. Bu kez kaplanın dişleri t-shirtünü yırtmış olsa da derisine geçmemiş ve göğsünün üzerinde kalmışken, Turgan konuşmaya başlamıştı.
“ Muazzam bir yaft olduğuna şüphe yok ama bana karşı işe yaramaz. “
Bakışları sonunda bir savaşçı gibi görünen Turgan, Elfy ile göz göze geldikten sonra devam edecekti.
“ Elfy bu adamı yenebilmen için sana yaftını açıklayacağım. İnanması güç ama bu herif ışığı maddeleştirebiliyor hem de istediği bölümünü ancak maddeleştirdiğinde fiziksel bir rakip haline geldiğinden savaşması kolay oluyor, artık onu yenmemen için tek bir sebep bile yok “
Turgan cümlesini bitirdiğinde kaplanın başını tutmuş ve avucunun içinde ezdiğinde, renkler birbirine karışarak, önce beyaz bir ışığa dönmüş ardındansa tamamen ortadan kaybolmuştu.