Theoden
Üvey Evlatlar
Turgan, Ducia’nın cümlesine karşılık vermemiş, tokadın etkisiyle kızarmış yüzünü aksi yöne çevirip, Minnak ve onun gözetimindeki düşmanlara doğru ilerlemişti. Elfy onu izlemiş, diğerleri ise arkasından gitmemişlerdi. Turgan, yerde sere serpe yatan düşmanlarının önlerine vardığında ilk söze giren Minnak olmuştu.
“ Bağlarken ölürler diye onları bağlamadım. Uslu duracaklarına söz verdiler ama sorun olacaksa hala bağlayabilirim. “
“ Sorun değil Minnak, onların başında beklediğin için teşekkürler. Ödül olarak, daha sonra tüylerini seveceğim hınh hınh “
Bunu Turgan kendisi için istiyor olsa da bir çocuk saflığındaki Minnak bu ödülü duyduğunda gülümsemiş ve ziyadesiyle sevinmişti. Minnağın ve Turgan’ın gözlerinin içi gülüyorken, Nabe ayağa kalkmış ve söze girmişti.
“ İlk kez kaybettik ve kaybeden tarafın cümlelerini kurmak konusunda deneyimsizim ama elimizde değerli bir kut taşı var ve canımızın karşılığında bunu size hediye etmek istiyoruz. “
Turgan sırıtmasını koruyarak, kısa bir cümleyle cevaplayacaktı.
“ Seni ilk gördüğümde salak olduğunu anlamıştım. “
Nabe duyduğu cevaptan dolayı memnuniyetsiz olsa da öfkesine hakim olmaya çalışırken, cevabı almak için ısrar edecekti.
“ Böyle düşünmene üzüldüm ama konumuzla alakası yok. Takası kabul ediyor musunuz ? “
Turgan arkasına dönmüş ve Ragnossa’nın etrafında toplanan kervan ahalisini izlemeye koyulmuştu. Eliyle onları gösterirken, ciddi bir ses tonu ve yüz ifadesiyle cevaplayacaktı.
“ Kazandığında tüm bu adamların her şeylerine el koyma hakkını kendinde gören sen, kendin kaybettiğinde neden bir barış anlaşması yapabileceğini düşünüyorsun ki? Bu yüzden aptal olduğunu söylemiştim ve haklı çıktım. Elinizde ne varsa bundan sonra İntibah Tugayınındır, canlarınız da dahil… Şimdi hayatta kalanlarla beraber yemek yiyeceğiz ve yemekte detayları öğreneceksin… “
Turgan’ın talimatıyla kervan ahalinden sağ kalanlar bir araya toplanmışlardı ve kervan aşçılarının gönüllü olarak yemekleri pişirmeleriyle sofra kurulabilmişti. Koşullar ele alındığında, sofranın zenginliği bir ziyafet sofrası olarak dahi görülebilirdi. Ducia, sofranın kurulum aşamasında yaralı olan kervan çalışanlarını ve Ragnossayı iyileştirmiş, kervan çalışanları İntibah Tugayına adeta tanrı tarafından gönderilen kurtarıcılar olarak bakmaya başlamışlardı.
Toplam sayıları otuz civarındaydı ve tamamının oturabileceği uzunca bir sofra kurulmuştu. Behmura, Turgan’ın hemen karşısında oturuyor ve onun yanında oturan kişilerle arasında kalan mesafeden, insanların Behmuradan halen çekindiği anlaşılabiliyordu. Turgan, patronun kim olduğunu göstermek adına söze girecekti. Yemeğini yemeye devam edip, Behmura’nın yüzüne bakmıyor ancak ona yönelik soruyordu.
“ Odandaki muhafıza ne oldu? “
“ Çoktan öldü. “
Turgan çatalını önündeki zeytine öyle bir saplamıştı ki zeytinin çekirdeği ikiye ayrılmıştı. Gözlerindeki öfkeyi koruyarak bir kez daha söze girdi.
“ Bahsettiğin kut taşlarına sahip olan sadece sen değilsin. Doğru söylemediğini anlayabildiğimiz bir kut taşımız ve onu mükemmeliyetle kullanabilen bir azrağımız var. Aynı soruyu bir kez daha soracağım ve yine tatmin olmazsam, üçüncüsünde kut taşı ile beraber soracağım. O zaman öğrendiğim doğru ile şimdiki vereceğin cevap uyuşmazsa… “
“ Karanlık odalardan birinde ışıktan yoksun halde bekliyor. “
“ Çıkar onu. “
“ Karanlık oda- Son Kurbanın kapısı “
Tıpkı Turgan’ın tahmin ettiği gibi olmuş, muhafız ortaya çıkmıştı. Babasının boyut kapısıyla kıyaslamış olsa da böyle zayıf bir adam için bu kıyaslamanın ödül olacağına kanaat getirip, bu düşünceden çabuk sıyrılmıştı. Muhafız karanlıktan fazlasıyla etkilenmiş olsa gerek ki gözlerini uzun süre açmamış, açtığındaysa ürkek gözlerle etrafını süzmeye başlamıştı.
“ Tebrikler kahraman muhafız, iyi savaştın… “
Muhafız ilk göz gördüğü Turgan’ın cümlesinden dolayı şaşkındı, ışığa henüz alışabilmiş gözlerini ovuşturduktan sonra yüzüne dikkatlice baktı ve etrafına dizilmiş kervan halkının yemek yediğini görünce sorabildi.
“ Bu adam da kim, zıt renkler birliğiyle neden aynı sofrada yemek yiyorsunuz? “
Kervan halkından birisi verecekti cevabını.
“ O adam bizim kurtarıcımız ve zır renkler birliği şu onun esiri konumundalar. “
Muhafız duyduklarına mana verememişti zira Behmura yara bere içinde olsa da Nabe’nin üzerinde tek bir çizik bile görünmüyordu. Onu tatmin eden cümle Turgandan gelecekti.
“ Özetle şu an güvendesiniz, yemeğiniz bittikten sonra istediğiniz yere gidebilirsiniz. “
“ Peki bu heriflerin çaldığı altınlarımız, gümüşlerimiz ne olacak? Böyle dımdızlak haldeyken hayvanlarımızı besleyecek yiyecekleri bile alamayız. “
“ Paraların tamamına el koyduk ve bunu ekonomiden sorumlu üyemiz olan Ducia ile konuşmanız gerekiyor ama kıta neredeyse başıbozuk kontrolünde ve bir başıbozuk şehrine vardığınızda, benim arkadaşım olduğunuzu söylerseniz, size yardım edeceklerdir. “
Muhafız duyduklarını sindirmeye çalışırken Turgan Behmuradan muhafıza yer vermesini isteyecek ve muhafız bu sayede yemek yemeye başlayabilecekti. Aynı şekilde Nabeyi de çağırıp karşısına aldıktan sonra konuşacaktı Turgan. Tüm tugay üyeleri kendisini duyabilecek mesafedeydi ve Elfy dışındaki herkes yemeye ara vermiş, liderlerinin konuşmasını bekliyorlardı.
“ Annesini arayan bir çocuğum ve annemse havarilerin peşinde. “
Havarilerin isminin geçmesiyle ortamda uğultular oluşmaya başlamış ve onları el işaretiyle susturup, Turgan’ın devam edebilmesini sağlayan Ragnossa olmuştu.
“ Dolayısıyla bizler de havarilerin peşinde oluyoruz. Onlar kötü olduklarından, sizin gibi kötü heriflerin onların nasıl düşünecekleri konusunda bana yardımcı olabileceğinizi düşünüyorum ve bu yüzden bana katılmanızı istiyorum. “
İlk tepki Duciadan gelecekti.
“ Cidden bu pislikleri ailemize mi sokacaksın, sana bugün ne oldu Turgan? “
“ Ailemize sokmayacağım. Onlardan yararlanacağım desem daha doğru olur. “
“ Yine de… “
“ Patron uygun görüyorsa benden yana sorun yok. “
Ragnossa’nın desteğini alamamış olması Ducia için üzücü olsa da kendi görüşünde diretmekte kararlıydı.
“ Bu adamlar güvenilmezler ve aynı zamanda da güçlüler. Bizim olmadığımız bir zamanda Elfy için tehlikeli olabilirler. “
Turgan daha açık konuşmaya karar vermişti.
“ Bu adamların üzerine sinen kötü koku inkar edilemez ancak içlerinde saflığın kırıntılarından gelen kokuyu da sezebiliyorum. Benim kararım ailemize üvey üyeler olarak katılmaları ve hikayelerini dinleyip biraz zaman geçirdiğimizde de kararımın doğru olup olmadığını göreceğiz. “
“ O zaman Ducianın da içinin rahat etmesi adına bu adamların yanından ayrılmayacak, onları gölgelerigibi izleyeceğim. Bu senin için uygun mu patron? “
“ İstediğin gibi yap. Bize ihanet etmeyecekler. “
Nabe ve Behmura kendilerine sormadan, kendileri adına alınan karardan dolayı mutsuz hissetseler de seslerini çıkaramamışlardı ve son noktayı ayağa kalktıktan sonra Turgan koymuştu.
“ Ben İntibah Tugayı’nın lideri olarak, zıt renkler birliğine bugün itibariyle son verdim. Bundan sonra intibah tugayının üvey evlatlarısınız ve kendinizi böyle tanıtacaksınız. Bununla ilgili bir probleminiz var mı? “
Birliklerinin bu kadar çabuk dağıtılmış olması iki arkadaşın hoşuna gitmiş olmasa da seslerini çıkarmamışlardı zira yaşamak istiyorlardı. Özellikle Nabe dişlerini sıkarak başıyla onayladıktan sonra sağına dönüp ilerlerken, mutsuzluğunu açıkça ifade etmişti ancak o zaman Ducia ile göz göze gelip, durumdan faydalanmaya karar vermişti. Kollarını açmış Duciaya sarılmak amacıyla ilerlerken, duygu değişimini nasıl bu kadar hızlı yaptığı anlaşılmaz bir şekilde sırıtarak söze girmişti.
“ Madem artık ailedeniz o zaman samimi bir şekilde kaynaşalım. Ben Nabe memnun oldum. “
Ducia yanındaki adamı kalkan olarak kullanıp Nabe’nin geldiği yöne doğru siper etmişken, herhangi bir yaft kullanmadan oraya Nabeden önce oraya ulaşmış olan Turgan Nabe’yi kollarının arasına almış ve söze girmişti.
“ Kızlara iki adımdan fazla yaklaşırsanız, öleceğinize emin olabilirsiniz. Bu herhangi bir erkek için geçerli. “
Turgan’ın kararlı bakışlarla kurduğu cümlenin ardından, Ducia’nın yanında oturan adamlar panik halinde sofradan kalkmışlar ve bu durum sofradakilerin gülüşmelerine neden olmuştu. Gülmeyen tek kişi ise Turgan’ın sıktığı kollarının arasında adeta can çekişen Nabe idi.