Theoden

21 Mart 2020
Çeviri: 218
Düzenleme: AntiYasuo
633 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Attila'nın Tepkisi

Attila’nın öfkesi Karia tarafından dindirilmiş, ortalık sakinleştikten sonra her şey açığa kavuşmuş, artık Behmura da intikam alayı ve intikam tugayı arasındaki ilişkiyi öğrenmişken koyu bir sohbet başlamıştı. Ducia, Attila ve diğerlerinin nerede olduğunu sorgulamış ve aldığı cevaptan fazlasıyla tatmin olmuştu. 

Kıtanın fethi planından haberdar olmayan İntikam Alayı, Kariayla buluşunca, başıbozuk başkentine dönmek amacıyla yola çıkmış ancak havadayken gözlerini alan parlaklığı görmek amacıyla burada durmuşlardı. Güneş ışığının altında inanılmaz derecede parlayan hazinenin dikkatini çektiği ilk grubun intikam alayı olması fazlasıyla iyimser bir durumdu ve bu kez soru sorma sırası Attilada idi. 

“ Peki sizin burada ne işiniz var, karanlık kıtaları keşfe falan mı gidiyordunuz? Geldiğiniz yöne bakılırsa, hedefiniz ya orası ya da Theoden imparatorluğu olmalı. “ 

Cevaplayan Ducia olacaktı. 

“ Aslında çok fazla şey var ve hangisinden başlayacağımı bilmiyorum ama sorunun cevabına gelirsek, özetle Turganın annesini arıyorduk. “ 

“ Neden? “ 

Ducia bunun cevabını vermek istemiyordu zira Attilanın tepkisinden çok korkuyordu. Bu yüzden onun ilgisini çekecek başka konulara atlamayı tercih edecekti. Turganın yüzüne baktı ve annesinin dizinin üzerinde, adeta transa geçmiş halde uzadığını görüp söze girdi.  

“ Onu Turgan annesine doyup, aramıza döndüğünde kendisi cevaplar. Asıl haber başıbozuklarda. “ 

Ducianın düşündüğü gibi olmuş ve bu cümle Attilanın ilgisini çekebilmişti. 

 “ Ne olmuş başıbozuklara, Arya, yeğenime bir şey olmadı değil mi? “ 

“ Arya mı, Ona tam olarak ne oldu, şimdi nasıl? Kızım iyi mi “ 

Şak şak şak şak 

Alkışın geldiği yöne baktıklarında, Karia’nın oğlunun başını okşamayı bir anlığına bırakıp, sert sayılabilecek bir yüz ifadesiyle tempo tuttuğunu gördüler. İki adamın da gözlerinin içine dikkatlice bakan Karia söze girdi. 

“ Sesinizi kesip kızın anlatmasına izin vermezseniz, saygısızlaşmak zorunda kalacağım abilerim... “. 

Karianın müdahale etmesiyle gereksiz kaos önlenmiş ve Ducia sağlıklı bir şekilde konuşmaya devam edebilmişti. 

“ Kıtanın fethi planından haberiniz var mı bilmiyorum ama büyük kısmı tamamlandı ve ustam Dragut, Mareşal Sezarı yenerek, onu esir almayı başardı. “ 

Çoğunluk haberi şaşkınlık ve hayranlıkla karşılamışken, etkilenmemiş görünen ve bir elma çıkarıp ısıran Attila söze girecekti. 

“ Ne olmuş yani? “ 

Bu vurdumduymazlığa anlam veremeyen Behmura daha fazla dayanamayacaktı. 

“ Bu kadarı da fazla ama adam Mareşali yenmiş diyorlar Yüce Attila daha ne olsun? “ 

“ Attilanın kız kardeşini alan adam bir zahmet mareşal eziğini de yenebilsin yani. “ 

Karia da şaşırmayanlardan biri olsa da durumun bu kadar küçümsenmesine müsaade etmeyecekti. 

“ Açıkçası şaşırmadım; imparatorluğun en üst rütbeli komutanını yenmek de her babayiğidin harcı değildir ama benim babayiğidim yapmış bile. Ayrıca deminki örnek neydi abi? Gören de beni bir güç turnuvası düzenleyip, o turnuvanın kazananıyla falan evlendirdiniz sanacak. “ 

“ Neyse ne işte, sonuçta Rohan ile savaşmaya cesaret bile edememiş bir adamdan bahsediyoruz burada. Dragut kaybetse suratına tükürürdüm. “ 

Ducia o zaman savaşın detaylarını hatırlayabilmiş, görmediği kısımları da duyduklarından dolayı gözlerinin önüne getirebilmişti. Dragut gelene kadar Sezarın tek başına hepsine karşı duruşunu, bir generalin üst düzey yaftının içinden bir kaç saniye içinde çıkışını ve gözlerindeki öldürmek arzusunu. Sezar kesinlikle Attila’nın düşündüğü kadar basit birisi değildi ve Dragut övgüyü hak ediyordu. Ducia içinden savaş sahnelerini geçirirken Attila’nın duymaması gereken şeyi Minnak söyleyivermişti. 

“ Zayıf dediğin adam, Jeoyu neredeyse öldürüyordu dede. Bir insan için hiç fena değildi. Jeo dediğin adamsa büyük amirale karşı kazanacak kadar güçlüydü. “ 

Ducia dudaklarının titremesine mani olamıyor ve Minnağın berbat zamanlamasından dolayı ona içten içe sitem ediyordu.  

“ Ama Jeo abi kurtarıldı ve şu anda bir at kadar sağlıklı.” 

Öfkesi kabarmaya başlamış olan Attila son cümle ile biraz rahatlamış ancak olayın detaylarını sorgulamaya hazırlanırken, Minnak bir kez daha ağzını açmıştı ve Ducia, Minnağın konuşmaması için gözleriyle ona adeta yalvarıyordu. Çabaları ne yazık ki boşa gitmişti zira Minnak yukarıdan bakan bir ifadeyle devam etmişti.  

“ İnsanların hafızaları gerçekten berbat. Adamın kolu neredeyse koptu Duica, o durumdakilere sağlıklı mı diyorsun sen? Sanırım senin sağlıklı dediğin at, topal falan olmalı he he “ 

Attila refleks olarak özünü salmaya başlamış, oturduğu yerden ayağa kalkıp Minnağa doğru ilerlerken sorularını sormuştu.  

“ Rohan o sırada ne halt ediyordu, küçük kardeşini korumaktan aciz bir adam halen kendisine Azrak Kral demeye devam mı ediyor? “ 

Minnak, Attilanın ürkütücü özünden etkilenmemiş olsa da diğer tugay üyeleri için durum farklıydı. Ducia, Attilanın bir şeylerden öfkesini çıkarmak istediğini fark etmiş ve hızla minnağın önüne geçip kollarını iki yana açmıştı.  

“ Azrak Kral orada değildi. “ 

“ Bana kendi türünü mü savunuyorsun Azrak dişisi? Jeo yanımdan ayrılırken abisiyle zaman geçirmek istediğini söylemişti ve yirmi yıl boyunca, yanımdayken tek bir hayati yara almamış olan manevi kardeşim Jeo, abisinin yanına gitmeye karar vereli bir yıl bile olmadan kolunu kaybetmişken bana o herifi mi savunacaksın? “ 

Attila öfkesinin dozunu kaçırmıştı ve saldığı öz nedeniyle Behmura ile Elfy kendilerinden geçmişlerdi. Önündeki Ducia bedeninin titremesine engel olamıyorken, söze bir kez daha minnak girecekti.  

“ Ne oldu ki şimdi, artık bu adamla düşman mıyız, eğer öyleyse onu yakabilir miyim Turgan? “ 

Attilanın, Duciaya hitap şekli durumun ciddiyetini özetliyordu ve etrafındaki kimseye zarar vermeye niyeti olmasa da onun bu öfkeli hali tugay üyelerinin ürkmelerine sebep oluyordu. Attila bir kez daha Ducia’nın üzerine eğilmiş azarlamaya hazırlanırken, beklenen ses duyulmuş, Turgan t shirtünü çıkarmış vaziyette Attilanın karşısına dikilmişti.  

“ Onu korkutuyorsun usta. Aramızdan kimse azrak kralla tanışmadı ve onu savunan falan da yok. Azarlayacak birini arıyorsan ben gönüllü olacağım. Sonuçta usta baba yarısıdır değil mi? “ 

Attilanın özü çekilmeye başlamış ve sakinlik sınırlarına adımlarken, Turgan devam etmeye karar vermişti. Ducia gibi doğru zamanda konuşmak gibi bir düşüncesi bulunmadığından, dürüstçe anlatacaktı.  

“ Jeo abimin yaralanması benim suçum. “ 

“ Nasıl yani? “ 

“ Onu başıbozuk saflarında savaşmaya ikna eden bendim. Savaşın boyutunu hesaplayamayıp, olacakları kestiremediğimden, sözümü tutup onu koruyamadım. “ 

“ Mantıksız konuşmasana evlat, Jeoyu koruyabilecek üç kişi tanıyorum. Rohan, Adal ve Dragut. O vasıfsızlar ne halt ediyorlardı da sen kendinden kat kat güçlü bir adamı korumak zorunda hissettin? “ 

Turgan derin bir iç çektikten sonra devam edecekti.  

“ Senden bir şey saklamam usta. Babam benim yüzümden baygın haldeydi ve ben de planların babamın yokluğunda değişmemesinin babamı mutlu edeceğini düşünüp, onun yokluğunda savaşa girdim. “ 

Bu cümle Attila ve Karia da dahil tüm alay üyelerinin tuhaf tepkiler vermelerine sebep olmuştu. Ryo yaralandığı ağaçtaki denge noktasını kaydırıp yere düşerken, Ganhar ise halen incelemekte olduğu yayı neredeyse gözüne sokuyordu. Attila göz bebekleri büyümüş halde tepkisini gösterdi.  

“ Sen kimsin ki, başıbozuklar neden senin gibi boklu bir veledin sözünü dinlediler? “ 

Akinaya dönüp devam etti Attila.  

“ Aşırı mı tepki gösteriyorum Akina? “ 

“ Şaşırmakta haklısın patron, deminki gibi öfkeni abartmadığın sürece bence sorun yok. Öğrencinin ailesinin senden nefret etmesini istemiyorsan tabi. “ 

Attila olayın sonrasına dair bir çıkarımda bulunacaktı.  

“ Dragut olmayınca kaybettiniz tabi... “ 

“ Kazanıyorduk, oradaki herkesten daha güçlüydüm, bir orgenerale karşı kazanmıştım ve önüme kim çıkarsa çıksın ezip geçmeye kararlıydım “ 

“ Sözlerinin bir değeri yok evlat, madem Dragut orada değildi, bana sadece o sırada Adal ve Rohan’ın ne halt ettiklerini söyleyin. Jeonun mareşalin karşısına çıkmasına neden izin verdiler? “

Bu kez cevaplayan Ducia olacaktı.

“ Adal başka bir bölgedeki ordunun komutasından sorumluydu ve Rohan denilen adamdan haberimiz yok. Jeo abi sizin yanınıza gelmek için yola çıkmıştı ve yerinizi öğrenmek adına da ustam Draguta danışmak için başkente gelmişti. Olaylar farklı şekilde geliştiğinden, mareşalle savaşmak zorunda kalan o oldu. “

“ Adal bile yokken Turgan’ın sözünü mü dinledi yani o kadar başıbozuk? Saçmalık… “

Turgan’ın bakışları delicileşmeye başlamışken, ustasının tam karşısına dikilmiş, ellerini Attila’nın omuzlarına koyup gözlerinin içine bakarken, ciddiyetle söze girmişti.

“ Yapamayacağım hiçbir şeyin sözünü vermedim ben usta. Herkesi koruyabilecek haldeydim ve o ana kadar da sözümü tuttum. Zayıf kaldığımız birkaç savaşa müdahale edip lehimize çevirdim. Ölümün eşiğine gelmiş yoldaşlarımızı kurtardım. Geriye sadece Mareşal kalmıştı ve onu da ezmek için karşısına çıkmıştım ancak o zaman Tanrı emanetini geri aldı. “

Attila söylenenlere kendince bir anlam yüklemiş ancak Turgan’ın mantıklı konuşmalarına pek alışık olmadığından, hayal içeren cümleler olduklarını düşünüp, gerçeği öğrenmek ve emin olmak adına Ducia’ya dönerek onun fikrini duymak istemişti.

“ Turgan doğru söylüyor, zaten ne zaman yalan söyledi ki… Herkesi korumak için elinden geleni yaptı ancak hiç olmayacak bir zamanda hizmetkarlığını kaybettiğinden, mareşalle dövüşmesi mümkün olmadı. “

Attila, “hizmetkarlığını kaybetti” cümlesinin tam anlamını sorgulayacakken, Ducia devam etmişti.

“ Yani savaşın ortasında yaftlarını kullanamaz ve silahının özelliklerinden de yararlanamaz hale geldiğinden, mareşal ile adam akıllı dövüşemedi bile. “

“ Aynen öyle oldu yoksa bir orgenerale karşı uyurken kazanacak kadar güçlüydüm. “

Turgan son cümlesini gururlanarak ve gülümseyerek söylemişken, durumun memnun etmediği Attila’nın kaşları çatılmış, elmacık kemiğinin üzerinde mimiklerinin kasılmasıyla bir çukur oluşmuş ve o haldeyken söze girmişti.

“ Yaftlarını derken aile mirasımız olan kitaptaki yaftlardan bahsetmiyorsunuz değil mi? Sonuçta orada yazanlar yaft değilmiş… “

“ Aslında tam olarak ondan bahsediyoruz usta, ben artık yıldırım çaktıramıyorum hınh hınh. “

“ İyi de neden sırıtıyorsun, peki neden bir anda yaft kullanma yeteneğini kaybettin? “

“ Kibirlenmişim ve tanrı da buna kızıp beni kovmuş. “

“ Yüzlerce yıl sonra aile yadigarımız kullanabilen birisi çıkmışken, kısa süre sonra bu güçleri kaybetmiş olman üzücü. “

Ortamda bir süre sessizlik olmuştu ve Attila bu süre boyunca düşünmüştü. Dakikalar süren düşünmenin ardından Turgan’ın başını bir anda tuttu ve güç kullanarak başını toprağa değene kadar eğmeye devam etti.

“ Usta ne yapıyorsun bıraksana? “

“ Özür dile, tanrıdan özür dile bir şekilde seni affetmesi ve aile yadigarımızdaki yaftları tekrar kullanabilmen lazım. “

Attila paniklemiş halde Turgana zoraki bir şekilde baş eğdirmişken, Turgan sırıtmaya devam ediyor ve kurtulmaya çalışıyordu.

“ Usta bıraksana, kovuldum bir kez ve zaten annemi de bunu çözmek için arıyordum. “

“ Sus da tanrıya yalvar yoksa geriye kalan hayatında bir bebek gibi korunmaya muhtaç olacaksın. “

Bu cümle Turgan için kabul edilemez bir cümleydi ve cevabını vermek için ayakta olması gerektiğini düşünmüştü. Elleriyle topraktan destek alarak Attilaya karşı koymaya karar vermişti. Başını geriye doğru götürüp bedenini ayağa kaldırmaya çalıştığında, Attila ona izin vermeye karar vermişti.

Eğer baskısına devam etseydi ciddi bir güç müdalesi olacak ve Turgan ayağa kalkmaya karar vermişken, başının Attila’nın ellerinin altında ezilmesine dahi aldırmadan devam edecekti. Turgan ayağa kalkmayı başardığında, her zamanki gülümseyen yüz ifadesiyle ancak ciddi bir ses tonuyla anlatmaya başlamıştı.

“ O güçlerin ailemiz için öneminin farkındayım ve güçlerimi ben de geri istiyorum usta ama görebildiğim birkaç tane ama var ve bunları sana söyleyeceğim. Kaybettiğim güçler önemli ama ailem kadar değil. Üzgünüm ama gülümseyebiliyorum çünkü biraz önce annemin dizinde yatarken, yaftlarımı kullanırken dahi hissetmediğim kadar güvende hissettim. Yaftlarımı bir daha kullanamasam bile kimsenin korumasına muhtaç olmayacağım çünkü henüz anlatmadığım başka güçlerim de var ve Mareşalle karşılaştığımızda o kadar fazla dostum tanıklık ediyor olmasalardı belki de ona karşı bu güçlerimle kazanabilirdim. Tanıdığım en güçlü ve tecrübeli insanlarla konuştum ve güçlerimi nasıl geriye alacağımı bulamadım. Babam en sonunda anneme sormamı söyledi ve bu yüzden annemi arıyordum. “

Attila bir kez daha sorgulayıcı cümlelerle söze girecek olsa da izin vermeyen Karia olmuştu. Oğlunun tam önüne geçmiş, göğsündeki yara izinin üzerinde elini şefkatle gezdirirken konuşmuştu.

“ Bu kadarı yetmez mi abi? Seni yeniden hayata bağladığını söylediğin yeğenini azarlamaktan başka bir şey yapmayacak mısın? “

Attila durumun farkına varıp cevap vermeyince Karia oğluna dönerek devam etmeye karar vermişti.

“ Sözlerinde yalan olmadığını biliyorum ve çok genç olduğundan, anne baba öğütlerinden dahi yoksun yetişmişken, hiçbirimiz gücünden dolayı kibre kapılmanı yargılayacak konumda değiliz. Babamın kitabı hakkında çok fazla bilgim yok ve üzülerek benim de bir faydam olacağını sanmadığımı bilmelisin oğlum. Ama belki ustam…“

Karia’nın sözünü kesen Attila olmuştu.

“ Hakanlar imparatorluğun köpekleri haline gelmişlerken bu konuda faydalarının olacağını sanmam. Madem sorun tanrıyla ilgili o zaman Turgana yardım edebilecek kişi de bir “tanrı adamı” olacaktır. “

“ Vuhu tanrı adam mı, azrak kral gibi mi? “

“ Kendini tanrıya adamış adamlardan bahsediyorum ve şanslısın ki bir tanesini tanıyorum. Onunla geçen utanç verici zamanları aklımdan silmek istiyor olsam da sana yardım edebilme ihtimali üzerine onunla bir kez daha görüşeceğim… “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar