Theoden
Kahvaltı
Attila kahvaltı saatinden saatlerce önce uyanmış, beş kişilik bir aile kahvaltısı için uygun olduğunu düşündüğü şirin bir odaya masa kurdurmuş, ilgili başıbozukları da durumdan haberdar edip, Karia’nın yemekleri oraya hazırlaması için tembihlemişti. Henüz Kariayı görmemiş olsa da kendisi fazla erken davrandığından diğerlerinin uyuyor olma ihtimali mevcuttu. Zaten Karia oldukça hamarat olduğundan, kahvaltılıkları hazırlaması ve pişirmesi çok zaman almayacaktı. Turgandan aldığı dal parçasını dudaklarının arasına yerleştirmiş ve hiç olmadığı kadar mutlu bir yüz ifadesiyle gülümseyip, şarkı söylemeye dalmıştı dünyanın en güçlü adamı.
“ Aile kahvaltısı, aile kahvaltısı
En güzel zamanlar orada geçer
Tüm aile sohbet eder lay lay lay “
Attilanın uyanmasının üzerinden bir saate yakın geçmişti ve sözleştikleri saate yarım saat kadar süre olmasına rağmen kimse ortalarda görünmüyordu. Bir dakika sonra kapı açılmış ancak içeriye beklenmedik bir misafir girmişti ağzından akan sular görülebiliyorken ürkek bir ses tonuyla söze girmişti bu misafir.
“ Şey Yüce Attila, kız kardeşinizin yemeklerinin çok güzel olduğunu duyduğumdan geldim. Bunun bir aile yemeği olduğunu ve benim yerim olmadığını biliyorum ancak yine de kendime engel olamadım. Yemeklerden birazcık alıp götürsem olur mu? “
Attila’nın kaşları bir anlığına çatılmış olsa da bu durum sadece bir saniye sürmüş, gözlerinin içi tekrar gülmeye başlamışken cevaplamıştı.
“ Normalde beş sandalye ayarlamıştım ama kızılamayacak kadar sevimli olduğundan sana da bir tane ayarlayacağım. Bunu kimseye söyleme ama yoksa diğerleri alınırlar. “
Elfy bir kelebeğin kanat çırpar görüntüsünde kendisine bir sandalye almış, Attila ile koyu bir sohbete dalmışken bir kez daha çalınmıştı kapı. Bu kez gelen Jeo idi ve kahvaltı saatine sadece yirmi dakika kalmıştı.
“ Aile kahvaltısından ne anlıyorsun Jeo? “
“ Manevi kardeşin değil miyim? Yengemin yemeklerinden bende yiyeceğim işte. Kardeşin olmadığımı söylersen çıkar giderim ama… “
Attila keyfini hiçbir şeyin kaçırmasına izin vermemeye kararlıydı ve Jeodan sadece bir dakika sonra kapı çaldığında davetlilerden birinin geldiğine bu kez emindi Attila ve kapıyı bizzat açmıştı.
“ Senin bahanen nedir Barbossanın oğlu? “
“ Hiiiç, Turganın hizmetkarı olduğumdan onun güvenliği için geldim. Kahvaltı yapmayacak, sadece burada bekleyeceğim. “
Attila avucunu alnının üzerine koyduktan sonra başını iki yana sallarken konuşmuştu.
“ Ben varken yeğenimin güvenliğini sağlaman baya zekiceymiş, babandan bile daha kötü bir yalancısın… “
Kahvaltı saatine birkaç dakika kala odada toplamda 11 kişi sıkış tepiş oturmuşlar ancak bunların tek biri bile kahvaltıda olması gereken kişilerden değildi. Attila’nın gülümseyişi kaybolmuş, gözleri kanlanmış ve mutluluğu öfkeye dönüşmüşken ayağa kalkıp tek bir cümle kurmuştu.
“ Kahvaltı iptal, hepiniz gidin buradan. “
Akina ve Jeo itiraz etmek istemiş olsalar da Attila kimseyi dinleyecek gibi görünmüyordu.
“ İkinci kez söylemeyeceğim, bu alanı boşaltın. “
Kahvaltı saatine beş dakika kala, Attila dışındaki herkes oradan ayrılmışlardı.
Kahvaltı saatine 5 dakika kala aile üyelerinin durumları.
Arya :
William ve Arya bir ağacın altında oturmuşlar, Turgana verdikleri söze sadık bir şekilde el ele tutuşmuşlarken konuşuyorlardı. Mevzu evlilik konusunun kahvaltı masasında açılmasıydı. Genç çift bu konuda fikir ayrılığına düşmüşler ve bir çözüm arıyorlardı.
“ Hazır annem buradayken söylemeliyiz. Babamın, annemin öfkesi karşısındaki tutumunu gördün. Eğer annem onaylarsa gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. “
“ Haklısın ama olay babanın izin vermesi değil ki. Serdar olarak önemli bir dönemden geçiyor ve biricik kızını da her şeyden çok önemsiyor. Böyle bir dönemdeyken kızının evlilik olayını kafasına takmasını istemiyorum. Kıtanın fethi tamamlandıktan sonra söylemek daha doğru bence. İnan benim içinde çok zor ama en azından o zamana kadar sabretmeliyiz. “
“ Ama William… “
HORŞŞŞŞŞŞŞ PSSSSSSSSSHHHHHHHH PATTTTTTTTTTTT
William sesin geldiği yöne baktığında kahverengi toz bulutlarının yükseldiğini görmüş ve hemen Arya’yı kolunun altına alıp, korumaya çalışmıştı.
Karia-Dragut :
Geçirilen romantik gecenin ardından ilk uyanan Karia olmuştu. Kollarını iki yana açıp esnemişken, uyandığı sabahın güzelliğinin tadını çıkarıyordu. Bir dakika kadar sevdiği adamın yüzünü okşadıktan sonra uyanmıştı Dragut.
“ Günaydın Hünkarım “
“ Günaydın her şeyim. İyi uyuyabildin mi? “
“ Son ayların en huzurlu uykusuydu. Peki ya sen? “
“ Muhteşem bir rüya gördüm. “
Karia dudaklarını büzerek sorgulayacaktı.
“ Yanımda uyuyorken benden başka ne sana muhteşem gelmiş olabilir ki ? “
Dragut yattığı yerden dönüp, yan yatar hale geldikten sonra sol elini karısının karnının üzerine koyup gülümsemeye başlamıştı.
“ Göbekli sen. “
“ Ha ha eğer kilo verdiğimi söylüyorsan bunu iltifat olarak alacağım sevgilim. “
“ Öyle bir şey değil. “
“ Nasıl bir şeymiş peki? “
“ Öhm aslında diyorum ki çocuklar büyüdü malum. “
“ Eeeeee “
“ Biz de malum sebeplerden bebekliklerinin keyfini süremedik. “
“ Cidden ebeveyn olarak utanç verici bir durum. “
“ Kıtayı fethedip güvene aldığımızda kendimize zaman ayırıp bebek sevmekle mi uğraşsak acaba? “
“ Ha ha ciddi ciddi Theodeni özgürleştirmeye çalışmayıp bebek sevmekle ilgileneceğine inanayım mı? “
“ Kendi bebeğimiz olursa neden olmasın? “
“ N-ne demek istiyorsun Dragut hem de bu yaştan sonra… “
Dragut birden yerinden sıçramış ve karısının boynuna öpücükler kondururken, konuşmaya devam edecekti.
“ Muck muck… Ne söylediğim gayet açık. Bir çocuk daha yapalım diyorum işte. “
“ Hayatta olmaz, torun sevecek yaşlara geliyoruz, Dragut bırak beni. Yapma Dragut ah “
HORŞŞŞŞŞŞŞ PSSSSSSSSSHHHHHHHH PATTTTTTTTTTTT
“ O da neydi? “
“ Muhtemelen saldırı altındayız. Zamanlamalarına sıçayım, Attila abi de buradayken gelen kim olursa olsun birkaç saniyede halledip döneceğim. Burada gelmemi bekle. “
Dragut son öpücüğünü de kondurmuş ve öfkeli bir yüz ifadesiyle odadan ayrılmıştı.
Turgan :
Güneşin doğmasının üzerinden neredeyse bir saat geçmiş ve genç aşıklar halen uyanmamışlardı. İkisi de çıplak halde uyuyakalmışlar, uykuya daldıkları andan şu ana kadar sarılmaya devam etmişlerdi. Aslında sadece iki saat kadar önce uyuyabilmişlerdi ve gecenin yorgunluğunu atabilmeleri için daha fazlasına ihtiyaç duyuyorlardı.
Tak Tak Tak
TAK TAK TAK
Kapının sesini duyan Nyu olmuş ve yataktan kalkmak o an isteyeceği son şey olduğundan, ihaleyi Turgana yıkmak istemişti. Uyku arasında yarı anlaşılır bir şekilde konuşabilmişti.
“ Turgn kapı çılıyor pfffff. “
Turgan sesi duyup Nyuyu daha sıkı sarmaladıktan sonra aynı uyku haliyle cevaplamıştı.
“ Bekçidir bekçi lfffffff “
“ Açmayacak mısın? “
“ Bekçidir, çalar çalar gider… “
Diyaloglar sırasında ikilinin uykuları biraz açılmış olsa da bedenleri o yataktan çıkmayı kesinlikle istemiyordu. Turgan gözlerini ovuşturduktan sonra Nyu’nun göğsünün üzerine bir öpücük kondurmuş, üzerlerindeki pikeyi kaldırıp Nyuyu izlemeye koyulmuşken durumla alakasını ortaya koymuştu.
“ Bi kez daha yapalım mı? “
Nyu gece boyunca fazlasıyla yorulmuş ve sayısını dahi hatırlamadığı sevişmelerine rağmen Turgan’ın halen kendini arzuluyor olmasından memnun, bir o kadar da ürkmüş bir halde yanıtlayacaktı.
“ Gece boyunca çok yorulduğumdan önce kahvaltı yapmak istiyorum. Bana kahvaltı hazırlar mısın Turgan? “
TAK TAK TAK
“ Ferik Hanım içeride misiniz? “
Ses cidden dün geceki bekçiye aitti ve Turgan bir saniye düşündükten sonra deminki hantallığını bir yana atmış ve panikle yataktan fırlamıştı.
“ Ustama kahvaltı için söz vermiştim. Hey bekçi güneş doğalı ne kadar oldu? “
“ Neredeyse bir saat, siz iyi misiniz? “
“ 5 dakika içinde sofrada olacağız, Ustam Attilaya böyle söyle… “
“ Ferik hanım iyileşti mi? “
“ Oyalanma da bir an önce ustama haber ver, sözünü tutmayanlardan nefret eder… “
Turganın direktifiyle Nyu da hazırlanmaya koyulmuştu. Aile kahvaltısında kendi işinin olmadığını söylese de Turgan onun da aileden olduğunu ısrarla vurgulamış ve kanıt olarak da gece yaşananları söylediğinde Nyu gülümsemesini saklayamayarak hazırlanmaya koyulmuştu. İkili bir dakikadan daha kısa sürede hazırlanıp ve kahvaltının yapılacağı kraliyet sarayına (artık başıbozuk yönetim binası) koşar adımlarla ilerlemeye başlamışlardı.
Binanın yirmi metre kadar yakınına geldiklerinde binanın doğu bloğu büyük bir gürültüyle çökmeye başlamıştı. Turgan, Nyunun beklemesini söylemiş olsa da önce Turgan arkada Nyu bir tarafı tamamıyla enkaza dönmüş binanın yanına ulaşmışlar, etrafta bir düşman görmeye çalışmışlardı.
Turgandan sadece bir dakika sonra oraya gelen Dragut olmuştu ve o da olayı anlamaya çalışıyordu. Molozların üzerindeki duman yavaş yavaş dağılmış ve elinde silahıyla düşman silueti ortaya çıkmıştı. Molozların üzerinde duran kişi Attiladan başkası değildi ve pijamasını dahi değiştiremeden oraya gelen Dragut’un yüzüne bakarak konuşuyordu.
“ Söz verdiğimiz saati tam bir dakika geçti. Verdiği sözü dahi tutmayanların ailemde işi yok. “
“ Attila abi abartmıyor musun? “
“ Sarayının birazı yıkıldı diye ağlayacak mısın sihkat ( sözünü tutmayan manasında kendi uydurduğum bir kelimedir) Serdar? “
Attila’nın öfkesi görülebiliyordu ve bu durumda ona ilişmeyi Dragut dahi istemezdi. Çıkar yolun onun huyuna gitmek olduğunu düşündüğünden gözünün gördüğü ilk şeyi söylemişti.
“ Aksine memnun oldum. Sarayın o bloğu sinirlerimi bozuyordu ve sayende bu dertten kurtuldum Attila abi. “
Turgan ise ustasını en iyi tanıyan kişi olduğundan, çoktan önüne kadar gelmiş ve başını öne eğmiş şekilde söze girmişti.
“ Sihkatliğin mazereti olmaz usta biliyorum ama Nyu çok hasta olduğundan gece boyunca onun başında bekledim ve uyumadım. Şuradaki bekçiyle haber göndermiştim ama nasıl olduysa bizimle aynı anda gelmiş o da. Buraya ulaşmak üzereyken de bloğun yıkıldığını gördüm. Lütfen beni affet. Yeğenin olarak görmemen önemli değil ama ne olur öğrencin olma şerefini alma benden. “
Attila cevap vermemiş, öfkesi dinmeye başlamış olsa da kesinlikle sona ermemişti. Noktayı koyan henüz oraya gelmiş olan Arya olacaktı.
“ Çok üzgünüm dayı, birkaç dakika gecikmenin sorun olacağını düşünmemiştim ama ailemizi etkileyecek bir karar için sevdiğim adamla tartışıyorduk. Tahminimizden uzun sürse de bir karara varabildik. “
“ Sevdiğin adam mı var senin? “
Olaya bu noktasında Dragut dahil olacaktı.
“ Arya sırası değil… “
Attila, Dragutu hiç duymamış gibi devam edecekti.
“ Ailenin büyüğü buradayken babanı sıkıntı etme. Neymiş kararınız? “
“ Miralay William ile evlenmek istiyorum. Bunu da ilk sana söyleyip senin desteğini almaya karar vermiştik dayı. Sonuçta dünyanın en güçlü adamı arkamızda olduğu sürece gerisi çorap söküğü gibi gelecektir hi hi. “
Esasında ilk söylemeyi düşündükleri kişi Karia idi ancak Arya durumu lehine çevirmek adına böyle söylemişti. Aryanın bu yalanı üzerine, Attila artık yelkenleri suya indirmiş olsa da bu kez öfkesi kabarmaya başlayan kişi Dragut olmuştu…