Theoden
Tanrı Adamı Konstantin
Attila, Ragnossa ve Turgan üçlüsü, Minnağın üzerinde birkaç saattir yolculuk halindeydiler. Saat öğleyi geçmişti ve aile kahvaltısı da yalan olduğundan, Turgan kurt gibi acıkmıştı. Açlığının farkında olsa da bunu bir yana bırakmış ve düşüncelere dalmış görünüyordu.
Ablasının evlenme olayına babası neredeyse William’ın ölümüyle sonuçlanacak bir tepki göstermiş, annesiyse acele etmemek gerektiğini söylemişti. En olumlu tepkiyi ise Attila vermiş, Williamın bıraktığı ilk izlenimin hoşuna gittiğini, ailesine yakışan bir damat olacağına inandığını söylemişti. Herkes fikrini belirtmiş olsa da tekrar ve daha detaylı şekilde konuşulmak üzere, bir süre ertelenmişti bu konu.
Turganın düşüncelere dalmasına sebep olan asıl konu ise Ducia idi. Araları limoni olsa da ayrılırlarken ilk kez bu kadar soğuk ve mesafeli davranmıştı. Turgan ayrılırken vedalaşmaya bile gelmemiş, sarayın pencerelerinden birindeki siluetini güç bela seçebilmişti Turgan. Elfy’nin savaşından sonra kızgınlığının geçmeyi bırak, gittikçe artması Turganı ürkütüyordu. Turganı kendine getiren şey Attila’nın sesi olmuştu.
“ Burada atlıyoruz. Tanrı adamı bu adada bir ibadethane de yaşadığını söylemişti. “
“ Şimdiden heyecanlandım, ilk kez bir tanrı adamıyla tanışacağım. “
Üçlü yüksek sayılabilecek bir mesafeden atlamışlardı ve adanın küçük bir kısmını ancak görebiliyorlardı. Geldikleri ada oldukça büyük ve kalabalık olmalıydı. Attila yere iki ayağının üzerinde inmiş olsa da İntibah Tugayı üyeleri o kadar başarılı bir iniş gerçekleştirememişlerdi. Birkaç yerliye sormuşlar ancak henüz aradıklarını bulamamışlardı. İnsanların tamamı bahsedilen tapınağın yerini biliyor olsalar da cevap vermek istemiyorlardı zira bir deliyi arayan bu ziyaretçilerin de deli olduğunu düşünüyorlardı. Attilanın sabrı taşmıştı ve bir sonraki kişiden cevabı bir şekilde almaya karar vermişti ve sonunda başarmıştı.
Adanın diğer köşesinde, alışveriş için dükkanların bulunmadığı, birkaç derme çatma evden ve fazla büyük sayılmayacak bir tapınaktan oluşan bölgeye sonunda ulaşabilmişlerdi. Aradıkları adamın olması gereken yer tapınak olmalıydı ve bu yüzden de doğrudan oraya ilerlemişlerdi. Tapınağın iki adam boyunda ve bir adam genişliğindeki dış kapısı kilitli olmadığından, doğruca içeriye girmişlerdi ancak belli ki onlardan önce gelen başka ziyaretçilerde vardı.
İki metreyi birkaç karış geçen boyu, Attiladan bile geniş omuzları, kavruk teni, kahverengi saçları, bu saçlara uyumlu kahve gözleri ve son olarak siyah taranmış saçlarıyla bir adam; elindeki kocaman testiyi doldurmuş, tapınağa dönmeyi düşünüyor ancak etrafını saran ve onun kadar olmasa da irikıyım dört adam ona izin vermeye niyetli görünmüyorlardı.
Attila manzarayı gördüğünde duraksamış, cebinden bir elma çıkarıp, onu yerken izlemeye koyulmuştu. Turgan olayı izlemekle yetinmek istemiyor olsa da ustası varken şimdilik karışmamaya karar vermiş görünüyordu.
“ Lan çam yarması, burası kendi bölgen gibi her geleni alıp duruyorsun ve bu kez aldığın heriflerden birisini bize geri vermen gerekiyor. “
Konuşan kişi elemanların lideri olmalıydı ve adamın tüm kabalığına rağmen tanrı adamının bir mimiği dahi oynamıyordu. Mahzun ve utanmış görünen yüz ifadesi hiç değişmiyor, başı hafif öne eğik duruyordu. Üzerindeki elbiseler eski, hatta birkaç yerinden yamalı ancak temiz görünüyor, kuvvetli görüntüsüne rağmen babasını kaybetmiş bir çocuk kadar özgüvensiz bir duruş sergiliyordu tanrı adamı.
“ Kimden bahsettiğinizi bilmiyorum kardeşler ama kimseyi burada zorla tutmuyorum. Burası tanrının evi olduğundan da kimseyi kovmak gibi bir hakkım yok. “
“ Eski başkan sana hürmet ediyor diye bugüne kadar ses çıkarmadığımıza bakma Konstantin, artık o öldü ve sırtını dayayabileceğin kimse yok. Kıymetli kimyagerimiz senin lafların yüzünden uyuşturucu üretmesinin kötü bir şey olduğuna kanaat getirip yanına yerleşti. Başlar da onsuz da idare edeceğimizi sansak da bir aydır onun yaptığı mallar gibisini üretemedik. Bu durum hem kendi keyiflerimizden mahrum olmamıza sebep oldu hem de büyük para kaybına uğramamıza. “
“ Tanrıya şükür. Bu sayede belki sizler de adam akıllı işler bulursunuz… “
Adamın beklediği cevap bu değildi ve duydukları kesinlikle hoşuna gitmemişti. Öfkeyle Konstantinin üzerine yürürken konuşmaya devam edecekti.
“ Senden nasihat alacak değilim lan şerefsiz. Tatlı sözlerin bana sökmeyeceğinden bir an önce kimyageri bana ver ya da geber… “
“ Ağzından bal damlıyor olsa da ikisini de seçmem mümkün görünmüyor, üzgünüm… “
Constantin hiçbir şey olmamış gibi avludan tapınağın merdivenlerine doğru ilerlemeye başlamışken, adamlar ciddiyetlerini göstermeye karar vermişlerdi. Demin tehditkar bir ifadeyle konuşan adam birden kılıcına davranmış ve Konstantinin üzerine atılmışken Turgan daha fazla dayanamamış, o da dizlerini büküp sıçramaya hazırlanmıştı ancak ustasının elleri onu omuzlarından bastırarak, hareket etmesine mani olmuştu.
“ Sadece izle dedim sana. Khart Khart( Elmayı ısırdı :P ) “
Turgan homurdanarak izlemeye koyulmuşken, adam Konstantinin dibine kadar gelmiş ve kılıcıyla tam da testiyi hedef almıştı. Kılıç testiyi parçalamış olsa da su adeta birkaç saniye havada durmuş, o sırada da Konstantin normal insan gözünün göremeyeceği bazı hareketlerde bulunmuştu. Hareketleri görülebilir olduğunda, plastik bir leğeni sakin bir ifadeyle suyun altında tutuyordu ve suyun tek bir damlası bile ziyan olmadan tamamı o leğeninin içine dolmuştu.
“ Vuhu usta gördün mü? Hem su havada kaldı hem de tanrı adamı amca bir şekilde leğen yaftı kullanabiliyor. “
Attila sadece kendisinin görebildiği ve görebilmek adına da bir saniyeliğine duru görüyü kullanmak zorunda kaldığı olayları yani adamın yaptıklarının doğrusunu anlatmaya karar vermişti.
“ Testiyi kılıç parçalamadı, onu kıran Konstantinin kendisiydi. Bunu tek bir parmağıyla yaptı ve basıncı öyle ayarladı ki suyun etrafında herhangi bir şey görünmüyor olsa da Konstantinin darbesinin baskısı sayesinde bir süre havada kalabildi. Ayrıca leğen yaftı ne lan böyle şeyleri kimden duyuyorsun? Sadece muazzam bir hızla tapınaktan bir leğen alıp getirdi o kadar. “
“ O zaman babam gibi bir boyut yaftı olmalı değil mi? “
“ Adımlarından başka hiçbir şeyini kullanmadığına yemin edebilirim… “
Duruma Attila dahi şaşırmışken, Konstantin gülümseyen bir yüz ifadesiyle söze girecekti.
“ Testinin kırılması önemli değil, sonuçta topraktan yapılıyor ve tanrı en büyük cömertliğini toprak konusunda yapmıştır ama burada yağmur yağmadığı zamanlarda su sorunu yaşadığımızdan, tanrının evindeki tüm misafirler için bu suyu korumak zorundayım. “
Böyle söylemiş ve düşmanlarına arkasını dönüp yürümeye başlamıştı adam. Bu duruma Turgan bile kayıtsız kalamamış ve kendince homurdanmaya başlamıştı.
‘ Düşmana arkanı dönmek de nedir manyak adam. Umarım o kadar güzel hareketten sonra sırtından bıçaklanıp ölmezsin amin( kabul et tanrım anlamındadır bir çok dilde o yüzden İslama ya da Hristiyanlığa ait bir kelime olarak düşünmeyiniz). ‘
Adam birkaç metre uzaklaşabilmişken, diğerleri öfkelerini bastırma ihtiyacı hissetmemişler ve dördü birden adamın üzerine atılmışlardı. Her birinin ellerinde kıymetli görünen silahlar vardı ve bunlardan üçü fazlasıyla keskin görünüyordu. İrikıyım adamlar Konstantine vurmak üzereydiler ki Turgan hareket edemese de en azından onu uyarmak istedi.
“ Dayı kaç ölecen… “
Konstantin ilk kez duyduğu bu sese kayıtsız kalmamış ve başını geriye çevirmesi yüzünden, daha doğrusu tam olarak Turganın sayesinde suratının tam ortasına keskin ve güçlü bir kılıç darbesi almıştı. Turgan bu andan hemen önce gözlerini kapatmış, uyarıda bulunduğu için hayıflanıyorken, metallerin çarpışma sesleri birkaç kez ve arka arkaya duyulmuştu.
Tinnn Tınnnn Tinnnn Tannnn
Turgan gayri ihtiyari gözlerini açtığında, Konstantinin sapa sağlam ayakta durduğunu ve kendisine saldıranlardan üçünün silahları parçalara ayrılırken, kendisini izlediğini görebilmişti. Konstantin bir saniye izledikten sonra, ilk kez bu kadar mutlu görünerek kendilerine doğru koşmaya başlamıştı.
“ Attila evladım, demek beni unutmadın ve yarım kalan işi halletmeye geldin ha ha ha “
Seri hakkında iletişim için :