Theoden

26 Mart 2020
Çeviri: 231
Düzenleme: AntiYasuo
617 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Kral Rafiz

Turganın ayrılmasının üzerinden üç ay zaman geçmiş, kıtanın tek bir şehri dışında tamamı başıbozuk kontrolüne geçmişti. Dragut sözünü tutmuş ve kuzeyin hakanına bıraktığı şehri fethetmeye çalışmamıştı. Bu durum canını sıkıyor olsa da sözünü bozmak gibi bir niyeti yoktu ve bu şehri intikam alayının almasını planlıyordu tabi bunu henüz Attilaya açmamış, kıtada düzeni sağlama işleriyle uğraşıyordu.  

Attila ve Ragnossa uzun süre önce dönmüşler, kutlamalar zaman zaman devam ediyor, şehirlere bir bir mirmiranlar atanıyordu. Kıtanın zenginlikleri halka yönlendirmeye başlamış olsa da henüz her şey rayına oturmuş değildi.  

Turgan gittiğinden beri hastalıktan kurtulamamış olan Nyu adeta Duciasız bir yere adım atmıyor, ikili kendilerini tamamen dışarıdan soyutlamış halde yaşıyorlardı. Bir gün sonra imparator Edward, Dragut ile müzakere için görüşmeye geliyordu. Dragut müttefiklerinin de orada olmalarını istemişti ve Turganın yokluğunda İntibah Tugayını Ducianın temsil etmesini istemişti. Bu yüzden Ducia ertesi gün görüşmede olacaktı.  

Dragut Edwardla görüşmeden bir gün önce Seydunayı ziyaret edip Sabbattan söz verdiklerini öğrenerek, Edwarda karşı avantajlı halde olmayı planlıyordu.

Fazla büyük olmayan bir kasabanın tavernasında 13-14 yaşlarında bir çocuğun, cılız ancak korkusuz sesi yankılanıyordu. Tavernada hatırı sayılır bir kalabalık olmasına rağmense birkaç külhanbeyi adam çocuğu itip kakıyorlar, istedikleri gibi hırpalayıp, sözleriyle dalga geçiyorlardı. Çocuk kıyafetlerinin yırtılmış olmasına dahi aldırmadan aynı şeyleri tekrarlıyor ve kalabalıktan yardım istiyordu. 

“ Bir sürü çocuk var diyorum ve çoğu benden küçük. Cidden umurunuzda değil mi? “ 

Üzerinde sadece siyah renkli askılı bir atlet olan ve başındaki saçların eksikliğini giderircesine, göğüs kılları rahatsız edici bir şekilde fırlayan kel adam aşağılayıcı bir tonda cevap verecekti. 

“ Oradan bakınca hayır sever savaşçılara mı benziyoruz? Bir kaç piç için kim olduğunu dahi bilmediğimiz bir adama kafa tutmamızı istiyorsun velet... “ 

“ Onların hiç birisi piç değil, onlar benim arkadaşlarım ve ben de kral Hector’un oğluyum... “ 

Adam, çocuğun iki bacağından daha kalın olan koluyla bir tokat savurmuşken bağırmıştı. 

“ Piçsin işte ve bahsettiğin diğer çocuklar da piçler. Bizler piçler için rahatımızı bozmayacağız. Defol git de tadımızı kaçırma. “ 

Kel adam bileğinden yakalandığını fark ettiğinde öfkeyle etrafına bakınmaya başlamıştı zira kasabanın en güçlüsü olduğundan, bu saygısızlığın bedelini kime ödeteceğini bilmek istiyordu.  

“ Kim tutuyor lan kolumu? “ 

“ Bu kasaba hangi krallığa bağlı? “ 

Tavernada ilk kez gördükleri bu genç adamın çok ciddi bir şekilde sorduğu bu soruyu ciddiye almaları mümkün değildi zira tüm kıta başıbozuk zaferiyle çalkalanıyordu. Kel adam bileğini kurtarmaya çalışırken, arkadaşlarından birisi cevaplayacaktı. 

“ Mağaradan falan mı çıktın sen? Başıbozuklar tüm kıta yönetimini ele geçirdiler ve bu kasabada artık başıbozuk yönetiminde. “ 

Genç yabancı tuttuğu bileği bırakıp, genç çocuğu savunma iç güdüsüyle kapaklandığı yerden kaldırırken aynı ciddiyette devam etmişti. 

“ Peki burada güvenlikten sorumlu bir başıbozuk falan yok mu? “ 

“ Neden bizi şikayet mi edeceksin gıhahahahaha? “ 

“ Orası sizi ilgilendirmez ama bir kez daha sormayacağım. Burada hiç sorumlu başıbozuk var mı? “ 

“ Sen ne hadle buraya gelip bize sorgu memurluğu yapabili aahhhhhhhhhhh bırak beni... Evet iki kişi gelmişti ama şimdi neredeler bilmiyorum lütfen bırak... “ 

“ Onları buraya çağırın, ikinci kez söylemeyeceğim. “ 

Bu kez söze atletli kel adam girmişti. 

“ Ama sen de çok oldun yabancı... “ 

Yabancı adam bu herifin gözlerinin içine baktığında, adam konuşmaya devam etmemiş, bakışlarını kaçırarak adamlarına emretmişti. 

“ Misafirin dediğini yapın, tatsızlık çıkmasını istemeyiz değil mi? “ 

Başıbozuklar yirmi dakika sonra tavernaya girmişler, girdikleri gibi de sorumlular olarak değil de misafirlermiş gibi ürkek gözlerle etrafı süzerek buraya getirilmelerinin sebebini öğrenmeye çalışmışlardı. Merakları uzun sürmemiş ve genç yabancı söze girmişti. 

“ Rütbeleriniz nedir? “ 

“ Rütbemiz yok efendim, sadece başıbozuğuz. “ 

“ İlk kez konuştuğun herkese efendim mi dersin sen? “ 

“ Burada henüz yabancı olduğumuzdan şimdilik böyle hitap ediyoruz efendim. “ 

“ Peki buraya neden gönderildiniz? “ 

“ Geçici olarak asayişi sağlamak için efendim. “ 

“ Peki bu saçları göğsünde çıkan kel herifle bir sorun yaşasanız onu tutuklar mısınız? “ 

“ Onunla baş edebileceğimizi sanmıyorum efendim ama mutlaka not ederdim. “ 

“ Şuana kadar bir sorun çıkarmadı yani? “ 

“ Kayda değmeyecek şeyler efendim. “ 

“ Ne gibi? “ 

“ Yanınızda oturan çocuğu azarlaması gibi. “ 

ŞLaaaaaaK

Başıbozuk, cümlesini bitirir bitirmez, yediği tokadın şiddetiyle yere savrulmuş ve ne olduğunu anlamamış halde etrafı süzüyorken, yabancı adam diğer başıbozuğa yönelmişti. 

“ Başka ne gibi önemsiz mevzular yaşandı bu kasabada? “ 

“ Şey bir kaç olay oldu ancak burada geçici olduğumuzdan üzerine düşmedik. “ 

Aynı tokat bu başıbozuğa da atılmış ve o da arkadaşının yanına iki seksen uzanmışken sorma gereği duymuştu. 

“ Sizi tanıyorum efendim ancak nerede yanlış yaptığımızı halen anlamadım. “ 

“ Bir çocuğun gözyaşlarını akıtan bir şerefsizi kayda geçilmeyecek bir olay olarak görmenizden başka mı? En yakın başıbozuk kampı nerede? “ 

“ Artık başıbozuk kampları yok efendim. Tüm kıtadaki şehirlere yayılmış haldeyiz ama destek açısından soruyorsanız buraya atlarla bir saat sürecek bir şehir var ve oradan yardım isteyebiliriz. “ 

“ O zaman oradan işe yarayacak birilerinin gelmesini söyleyin. Aksi halde burada bulunmanızın bir amacı yok. Siz gelene kadar da bu piçleri ve kralın oğlunun sorununu halledeceğim. “ 

Dakikalardır konuşmalara sessiz kalan kel adam olabildiğince cesaretini korumaya çalışarak girmişti söze. 

“ İyi de sen kimsin? “ 

“ Serdarımız Dragutun oğlu “ 

Düzelten Turgan olacaktı. 

“Ben intibah tugayı lideriyim piç herif. Cezanızı da başıbozuk kurallarına göre değil, kendi adalet anlayışıma göre keseceğim. Zira sizin önemsiz dediğiniz şey de babam da sizinle hem fikirse, onun yönetiminin de sikindirik imparatorluk yönetiminden farkı yok demektir. “ 

Turganın bu sözleri kasabalıların ürkmelerine sebep olmuştu zira kıtanın fatihini eleştirebilecek bir adam karşılarında duruyordu ki bu adam bizzat Serdarın oğlu oluyordu. Kel adam çok daha yumuşak bir ses tonuyla girecekti bu kez söze. 

“ Efendim tanıyamadık bağışlayın lütfen. Parlov efendi misafirimize en iyi içkinden getir. “ 

Turgan adamın sözlerini yok saymış ve başıbozukları gönderdikten sonra biraz önceki çocukla konuşmaya başlamıştı. 

“ Adın ne senin? “ 

“ Benim adım Rafiz abi. Bana yardım edecek misin? “ 

“ Tam olarak sorun nedir? “ 

“ Bir haydut beni ve arkadaşlarımı zorla dilendiriyor ve sürekli bizi dövüyor. Buraya yardım almak için kaçtım ama bu amcalar bana yardım etmek istemediler. “ 

“ Arkadaşların arasında en büyük sen misin  Rafiz, o yüzden mi sen geldin yardım istemeye? “ 

“ Benden büyük iki kişi var ama ben gelecekte kral olacağımdan halkımın o halde olmasına katlanamadım. “ 

“ Arkadaşların neredeler şimdi? “ 

“ Buraya uzak olmayan eski bir tapınakta. Arkadaşlarımdan birisini öyle kötü dövdü ki günlerdir yatıyor. “ 

Turgan düşünme pozisyonunu aldıktan sonra söze girmişti. 

“ Hmmm demek bir kralsın, o zaman beni muhafızın olarak işe alsana. “ 

“ Ama benim hiç param yok ki “ 

“ Saraya dönünce ödersin. “ 

“ Ama imparatorluk bir yıl önce krallığımızı işgal edip babamı ve annemi öldürdüler. Annem benim hayatta kalmam için bir hizmetçilerden birinin oğlu olduğum yalanını söylemişti. Tüm diğer kraliyet ailesi üyeleri öldürüldü. Gerçi şimdi başıbozuklar her yeri aldığından orayı da almış olmalılar. Acaba beni kral olarak  tanırlar mı? “ 

Çocuğun bu masum ve yalansız hali Turganın fazlasıyla hoşuna gitmişti ve bir şekilde onun minnet etmeyeceği şekilde yardımcı olmak istiyordu. 

“ Hadi ama işe almayacaksan başka bir kral arayacağım. “ 

“ Tamam alırım ama parayı ödeyemezsem ne olacak? “ 

“ Parayı ödeyemezsen senin dolandırıcı olduğunu söyleyip başıbozuklara teslim ederim, cezanı onlar verirler anlaştık mı? “ 

“ Anlaştık. O zaman hemen arkadaşlarımı kurtaralım. “ 

Turgan kel adamın atletini tek elinde buruşturmuşken şaşkın bir şekilde tepki verecekti. 

“ Bu adamlara bir şey yapmayacak mıyız peki? “ 

“ Boş ver onları, onlar sadece korktuklarından yardım etmediler. Yardım sever olmamak suç sayılmaz ki hem bir kral böyle şeyleri görmezden gelebilmelidir. Babam öyle yapardı... “ 

Turgan nemlenmiş gözlerini gizlemeye çalışarak herifi olduğu yere bırakmış, Rafizin arkasından çıkmadan hemen önce bir cümle söyleyecekti.

“ Bu tavernadan tekrar içeriye girdiğimde çocuğun merhametini hak edecek kadar değişmiş olmazsanız, cezanızı verme işini çocuğa bırakmayacağım… “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar