Theoden

07 Nisan 2020
Çeviri: 252
Düzenleme: AntiYasuo
605 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Zamansız Haber

İntibah Tugayı, kendi bölgesi olarak şimdilik küçük bir adayı belirlemişlerdi. Kıtadaki Hakan Bugaya ait olan şehre yerleşmemelerinin tek nedeni, Ducia’nın kesin bir şekilde tavrını ortaya koymasıydı. Turgan her ne kadar güçlerini nasıl geri alacağının planını anlatmış olsa da Nyu çocuğunu doğurana kadar Turgan’ın hayatını ortaya koymasına kolay kolay izin vermemeye kararlıydı Ducia.

Normalde imparatorluğun bir donanma üssü olan bu sevimli adayı ele geçirmesi çok da zor olmamıştı zira İmparator Edward, Turgan’ın açık tehdidi üzerine tüm büyük başları kendi sarayı etrafına toplamış ve merkezden uzak olan imparatorluk topraklarının savunmasını oldukça zayıf bir halde bırakmıştı.

Uzun süre sonra kendi başlarına idare etmek durumunda kalan İntibah Tugayı, ilk kez iş bölümü yapmak durumunda kalmışlardı. Bulundukları ada bir şehir büyüklüğünde değildi ve nüfus var olsa da envai çeşit yemek salonları mevcut değildi. Çoğu aile balıkçılıkla geçiniyor, daha doğrusu kendi yakaladıkları balıkları yiyerek hayatta kalıyorlardı.

İlk kez yemek pişirmeleri gerektiğinde aralarında ciddi bir tartışma çıkmış, olaya cinsiyetçi yaklaşan Turgan, Ducia-Elfy-Havan üçlüsünden medet ummuş olsa da aşçılık yetenekleriyle Tugayı şaşırtan kişi Behmura olmuş, o günden beri de yemekleri o pişiriyordu.

Bulundukları Mada adası ticaret yollarının üzerinde bulunmuyordu ve bu yüzden de ticaret gemileri ya da kervanlar bu adaya uğramıyorlardı. Bölgede hep aynı balıklar çıktığından, Behmura ne kadar güzel pişiriyor olsa da artık lezzet alamamaya başlamışlardı. Bu durumdan en çok şikayet eden kişi şüphesiz Elfy idi ve diğerleri de durumdan pek memnun sayılmazlardı.

Turgan şimdilik azrak kralın bölgesini aramıyordu zira ona olan öfkesi geçmemişti ve Jeo’nun abisi-Attila’nın kadim dostunu karşısına almak istemiyor, öfkesinin yatışmasını bekliyordu ki bir şafak vakti yaklaşan küçük gemi ile sular kaynamaya başlayacaktı. Nöbetteki kişi Nabe idi zira Turgan halka sorumluluk yüklemek istememişti. Nabe uzun süre geminin gelişini izlemiş, iyi yapılmış minik gemi limana sonunda yaklaştığında sancağına bakmış ancak kime ait olduğunu anlayamamıştı.

Gemiden atıyla inen bitkin bir adam görünüyordu. Uzun yol yapmış olmalılardı çünkü at gemide dinlenmiş olması gerekirken, bacakları titriyor, binicisininse gözlerindeki korku ve yorgunluk izlenebiliyordu.

“ Sen de kimsin yolcu, Mada adasında ne işin var? “

“ Acele etmem lazım, serdarıma haber vermem gerekli… ”

“ Neyi? “

“ Anlatamam. Lütfen bana biraz erzak, atıma da su verin. Bir an önce yola çıkmalıyım. “

Adam üzerindeki kıyafetleri ve boynundaki pek de kıymetli olmayan bir kolyeyi çıkarmış, gözlerindeki korku kaybolmadan güç bela konuşabilmişti.

“ Bunlardan başka verebilecek bir şeyim yok. Lütfen bunlara karşılık biraz yiyecek ve su verin bana. “

“ Başıbozuk musun sen? “

Tecrübeli ulak buranın imparatorluğa ait bir ada olduğunu biliyordu ancak serdar kelimesini bir kez ağzından kaçırmıştı. Başını kaldırıp bayrak direğine baktığında, oradaki sancakta Tanrının gazabını resmedilmiş halde görebilmişti. Sancağın tasarımı Behmuraya aitti ve kızıl zemin üzerine orijinal rengiyle işlenmiş olan Kıyım fazla gösterişli bir sancak haline gelmişti.

“ B-bu silah… Burası Turgan’ın bölgesi mi? “

“ Evet. “

“ Tanrıya şükür. Onunla görüşebilir miyim? “

“ Şu an uyuyor. “

Adam bunun üzerine ağlamaya başlamış ve nöbetçinin dikkatini çekmek adına olayı kısaca özetlemeye karar vermişti.

“ O zaman lütfen uyandırın zira çocuğunun hayatı tehlikede… “

Nabe bu duyduklarının üzerine soğukkanlılığını kaybetmiş olmasa da konuya ilgi duymaya başladığı kesindi ve adamı kolundan tutup çekiştirirken sorgulamaya devam edecekti. Kısa süre sonra Turgan’ın odasının önüne gelmişlerdi ve Nabe düşüncesizce kapıyı çalmadan açıp haykırmıştı.

“ Sorun var patron hemen uya… “

Nabe etrafa bakındığında kimseyi görememişti. Saat oldukça erken olmasına rağmen Turgan uyanıp bir şeylerle oyalanmak adına ayrılmış olmalıydı. Bu durumda haber vermesi gereken kişi kesinlikle Ragnossa idi. Onun odasına yönelmiş, hızlıca adımlarken, Ducia’nın odasında bazı diyalogların geçtiğini duymayacaktı.

Ducia “ Aylardır gülümsemiyorsun Turgan. Kendin gibi görünmüyorsun. “

Turgan “ Belki de en başından o aptal gülümsemeye sahip olmamalıydım. Belki o zaman beni daha önce fark ederdin. Belki babamlar beni o zaman beni daha çok ciddiye alırlardı ve şu an Nyu da bizimle birlikte olurdu. “

Ducia “ Sen gülümsemeyince dünya çirkinleşiyor ve keyifsiz bir yer halini alıyor ama… “

Turgan “ Yasak bir meyveymişin gibi bana birkaç adım mesafede durduğunda da aynısı oluyor Ducia ama ben şikayet etmiyorum değil mi? “

Ducia “ Sanki her gece yanıma gelmiyormuşsun gibi konuşma bari… “

Turgan “ Gelsem ne değişiyor ki? Sadece uzaktan izleyebiliyorum ve… “

Turgan biraz duraksamış, uzun süre sonra gülümsemesini takınıp cümlesini tamamlamaya karar vermişti.

“ …ve inan bana seni izleyebilmek bile kendimi şanslı hissettiriyor. İyi ki varsın Ducia… “

Ducia uzun süre sonra sevdiği adamın gülümsemesinden etkilenmiş, güzel sözlerini karşılıksız bırakmamak adına ona küçük bir kıyak yapmaya karar vermişti.

“ Aslında uslu duracağına söz verirsen yanıma gelmene izin verebilirim. “

“ Uslu durmak derken, tam ne yapınca uslu durmamış oluyorum hınh hınh “

Turgan’ın kendine gelmesi Ducia’nın iyiden iyiye hoşuna gitmeye başlamış, yorganını kaldırıp, Turgan için yer açmış ve sözlerini kullanmadan açık bir davet de bulunmuşken, sahte bir utangaçlıkla devam etmişti.

“ Onu da yapmaya kalkıştığında söylerim artık. Dur dediğimde yaptığın şeye son verebilirsin değil mi Turgan? “

“ Durmasını istersen, kalbimin atmasının dahi önüne geçebilirim Ducia… “

Turgan, Ducia’nın yanına uzanmış, bedeni ürkek bir halde, Ducia ile temas edip onu rahatsız etmekten çekinir haldeyken, Turgan’ı kendisine çeken Ducia olmuştu.

“ Huzursuz olacaksan neden yanımda olmak istiyorsun ki? Özgürce hareket et lütfen. Zaten ben uslu olmadığına karar verirsem seni uyaracağım. “

Ducia sözlerini söylerken, Turgan’ın boynuna küçük bir öpücük kondurmuş, bundan cesaret alan Turgan da ateşli bir karşılık vermeye hazırlanmıştı ki…

“ Laaaaaaaaaaan Turgan Neredesin? Acilen konuşmamız gerekiyor… “

Turgan, Ragnossa’nın sesiyle irkilmiş ancak aylar sonra bu kadar yakın olabildiği Ducia’dan ayrılmamak adına sessizliğini korumaya karar vermişti. Bu durum Ducia’nın da hoşuna gitmiş olsa gerek ki o da sessizce konuşacaktı.

“ Ragnossa böyle bağırıyorsa önemli bir şey olmalı. Sıcak yatağından çıkmak zor mu geliyor büyük patron? “

“ Yatak umurumda değil ama senin yanından beni kaldıracak kadar önemli ne olabilir ki? Sana bu kadar yakın olmayı çok özledim Ducia… “

“ Fazlasıyla uslu olduğuna göre öyle olmalı belki de bana olan ilgini kaybetmişsindir büyük patron…“

Turgan bunun üzerine yaramazlık limitlerine biraz yakınlaşmaya karar vermiş, elini Ducia’nın boynundan göğüslerine doğru tutkulu ancak temkinli bir şekilde indirmeye başlamışken, Ducia’nın gözlerine odaklanmış ve limitine geleceği anı görene kadar devam etmeye yeltenmişti. Turgan elini Ducia’nın göğsünün tam üzerine getirdiğinde halen bir tepki yoktu ve temkini elden bırakıp Ducia’nın göğsünü tamamen kavradığında, Ducia Turgan’ın başını elleriyle yumuşakça tutmuş ve hafif hafif kendi boynuna doğru çekmişti. Turgan, ilk öpücüğünü azrak sevgilisinin boynuna kondurmuştu ki…

“ Laaaaaaan Turgan, havariler oğlunu öldürmeye çalışıyorlarmış… Nerede bu herif? Ben önden gideceğim Nabe, Turgan döndüğünde ona da durumu anlatırsınız… “

Hem Turgan hem de Ducia bir anda yataktan fırlamışlar ve olayın detaylarını öğrenmek adına, toparlanıp odadan çıkmışlardı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar