Theoden
intihar
’16 yaşından önce tavernanın yasak olduğunu unutmuş olamazsın değil mi Ducia?’’
Ducia oldukça sinirli görünüyordu. Babası hayatta olmadığından amcası Ray onu kızı gibi görür ve kollardı. Bunun özgüveniyle Ducia bazen yetişkinlerin dahi cesaret edemeyeceği işlere kalkışırdı ama şu anki durumun amcasıyla ya da yerden biten özgüvenle pek alakası yoktu. Hiç olmadığı kadar meraklı, biraz da sinirli hissediyordu.
‘’Saif kimin nesi?’’ diyerek dilinin altındaki baklayı çıkarıverdi. Kasabalı müşteriler hiçbir şey anlamamışlardı.
‘’Hafızanı mı kaybettin Ducia? Haha.’’ Alkolün etkisiyle ve sorunun saçmalığıyla çarpılan yaşlı kasabalılardan biri Ducia’nın gazabını üzerine çekeceğini farketmeden atlayıvermişti ortalığa. Ducia korkunç bakışlarını adamın üzerine çevirince bir anda kahkaha atmayı bıraktı ve sustu adam.
‘’Bu kasabadaki herkes Saif’in büyük savaşın kahramanlarından Karin ve Steffort'un oğlu olduğunu bilir.’’
‘’Öyle birileri hiç var olmadı.’’
‘’Bu da nereden çıktı?’’
‘’Amcamı ziyarete gittiğimde kasaba nüfus kayıtlarını inceleme fırsatı buldum.’’
Aslında Ducia yalan söylüyordu ama Saif’in kendisine yalan söylemeyeceğini bildiğinden sanki dosyalara kendisi bakmış gibi rahatça konuşabiliyordu Bay Task’ın karşısında.
‘’Ah bilirsin işte senin aptal amcan bir yerlerde hata yapmış belli ki.’’
‘’Saif bu kasabaya bir ejderhayı sürerek gelmiş doğru mu bu?’’
Kasabalı adamlar gülmemek için kendilerini zor tutuyorlar ancak Ducia’nın şiddetli gazabından çekiniyorlardı. Durumun vehametini fark eden Task bir anda kasabalılara çıkıştı.
‘’Bugün kapalıyız ödemeyi sonra yaparsınız.’’
Hepsinin önlerinde duran içki bardaklarını alıp lavaboya döktü. Kasabalılar homurdanarak tavernadan ayrılmak zorunda kaldılar. Ducia’nın bir şeyler duyduğunu farketmişti ama o zaman verdikleri sözü hatırladı. O gün orada olanlar dışında kimseye Saif’in hikayesini anlatmayacaklardı. Zira bu hem Saif’in dışlanmasına neden olur, hem de kazandıkları zafere gölge düşürürdü. Zaferin kazanılmasını sağlayan bu dünyadan olduğu bile kesin olmayan bir canavardı. Zaten bunu anlatsalar bile kim inanırdı ki? Yıllar önce verdiği sözüne sadık kalmak istedi ve bir kez daha denedi.
‘’Hadi ama Ducia ejderhalar sadece masallarda olur.’’
‘’O zaman gerçekleri anlat. Bu kasabanın kadınları savaşlara gitmezler ve ben bunu değiştireceğim. Ama Saif’in annesi Karin'in savaşta öldüğünü söylediniz. Bu gerçek mi?’’
Task artık durumu daha fazla geçiştiremezdi. Zaten daha birkaç saat önce durumun önemini anlatmak için sözünü yoksayarak tüm detayları Başkan Ray’e anlatmıştı. Aynı gün içinde ikinci defa sözünü yemek istemiyordu ancak başka çaresi de yok gibiydi. En azından Ducia’yı ikna edecek bir şeyler söylemeliydi.
‘’Bak Ducia ne duyduğunu ve kimden duyduğunu bilmiyorum. Ama şimdi anlatacaklarımı kimseye anlatmayacağına söz verirsen anlatabileceğim kısmını söyleyeceğim.’’
‘’Söz. Anlaştık.’’
‘’16 yıl önceydi. Sen daha doğmamıştın bile. Bir gün kasabanın yakınlarında Saif’i bulduk. Sue Hanım yeni doğum yapmıştı ve öylece bırakılmış Saif için çok üzüldü. Onu kucağına alıp emzirdi. Bizde diğer kasabalılar olarak elimizden geleni yaptık. Kimse Saif’i dışlamasın diye de anne ve babasının bu kasabadan oldukları ama savaşta öldükleri hikayesini uydurduk. İşe yaradı ve tüm kasaba Saif’i kendi çocukları gibi seviyorlar. Tüm anlatabileceğim bu kadar. Daha fazlasını istiyorsan amcanla konuş. O savaş hikayelerini anlatmayı sever belki bu hikayeyi de bir savaş hikayesi tadında anlatır ha?’’
Son cümlelerini kurarken gerginliğinden kurtulmuş artık gülümsüyordu Bay Task. Sıkıntıyı üzerinden atmış, olayın tüm dal ve budaklarını başkana paslamıştı. Ducia her ne kadar hikayenin tamamına inanmamış olsa da duydukları Saif hakkında bilinenlerin gerçek olmadığını anlamasına yetmişti. Şimdilik bununla yetinecekti zira amcasına bu kadar ısrar ederse onu kızdırabilirdi. Amcasının kızdığında sadece Ducia’ya uyguladığı tekniğini kullanmasından korkuyordu. O tekniğin ismi gıd… Neyse işte isminin bu kadarını düşünmesi bile soğuk terler dökerek yutkunmasına yetmişti Ducia’nın.
‘’Teşekkürler Bay Task.’’
Tavernadan ayrıldıktan sonra acele etmeyen hatta uyuşuk adımlarla evine doğru ilerledi. Düşüncelerini bir düzene koymak hayatı boyunca hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir gencin kasaba dışından birilerinin çocuğu olduğunu saklamak için neden hayali kahramanlar üretip onları öldürmek zorunda kalmış olsunlar ki? Saif’in anlattığı hikaye hiç gerçekçi değildi. Ama Task’ın anlattığı hikayede uydurdukları soyağacına bakılırsa fazla basit kalmıyor muydu? ‘’ Ahh. Tamam hepsini çözeceğim sana söz Saif. Ama öğrendiklerimi sindirmek için bana biraz zaman tanı.’’ Saif’in evinin olduğu yöne bakarak mırıldandıktan sonra kendi evine yöneldi.
Saif ışıktan rahatsız oluyor ancak perdesi pencereye kısa geliyor güneşin en sıcak ve parlak halini içeri sızdırıyordu. Yaklaşık 2 saattir öylece duruyor ve düşünüyordu. Elindeki bardağın yarısını dolduran çay çoktan soğumuştu ancak Saif elinde bir çay bardağı olduğunun farkında bile değildi. Doğum günü geçmiş doğum gününde ilk kez kapıyı kilitlemiş ve kimseye açmamıştı. Kasabada ilk kez Saif’in doğum günü kutlanmamıştı. Huzursuz hissediyordu. Göklerden gelme olayını ilk duyduğunda yere göğe sığmayan mutluluğu artık yerini huzursuzluk ve dışlanmaya bırakmıştı. Kendisini insanlardan soyutluyor ve ailesi bildiği tüm kasabalılar artık ona yabancı geliyordu. Kendince söylendi "Hayatım boyunca beklediğim güç şenlikleri yarın olacak ama ben katılamayacağım." Aslında kimse Saif’ten katılmamasını istememişti. Zira haftalardır kimsenin kendisine ulaşmasına izin vermemişti. Tekrar söylenmeye başladı "Ben buraya gerçekten ait miyim?" Sorduğu hiçbir sorunun cevabını veremiyor ve bu Saif’i iyice karamsarlığa itiyordu. Günlerdir düşündüğü şeyi denemeye karar verdi. Nereye ait olduğunu bilmediği bu hayata son verecekti. Ducia geldi aklına. Tanıdığı en güçü adam olan Bay Ray, okul arkadaşları, öğretmenleri ve diğer kasabalılar. Hiç ağlamamıştı bugüne kadar. Gözyaşları hep gülmeyi abarttığında ortaya çıkardı ama bu kez ağladı. Yatağının üzerinde duran defterinden bir parça kağıt yırttı kuş tüyünü mürekkebe batırdı ve o iğrenç ama içten el yazısıyla kopardığı kağıda şunları yazdı. "Hepinizi çok seviyorum ama buraya ait olmadığımı da biliyorum. Ne yapacağımı bilemediğimden ölmeye karar verdim. Hoşçakalın. Saif " Satırlarını bitirdikten sonra kopmayacağını düşündüğü en sağlam ipi birkaç kat haline getirdikten sonra pencerenin yanında tavana çakılmış bir çivinin sağlamlığını kontrol etti. Artık emindi ip kopmayacak çivi de sökülmeyecekti. İpi çiviye geçirip sıkıca düğümledikten sonra halkayı boğazına geçirdi ve altındaki yüksek sehpayı iterek kendini boşluğa bıraktı. O sırada dışarıda hoparlörden gelen sesi duydu "Yarın gerçekleşecek güç şenlikleri için bu gece tavernada eğlence düzenlenecektir. Tüm kasaba halkı davetlidir."
-