Theoden
İNTİBAH TUGAYI
“ Aslında su içerken elime takılıp yere düştü hınh hınh.”
“ İşte bu daha tuhaf. Sanırım normalde olmayan bir yolu açıp onu seçmişsin…”
“ Ne yolu amca ? “
“ Tamamen şansın sayesinde o kapakları bulabilmişsin ki bu senin sadece şanslı olduğunu gösterir..”
“ Olsun bu da önemli değil mi amca ? “
“ Kağıt üzerinde şansını hesaba katarak savaşlara giremeyecek olsan da bir çok savaşta bir savaşçının hayatta kalmasını şansı belirler. Bunu söylemek her ne kadar hoşuma gitmiyor olsa da şans bir savaşçı için en önemli faktörlerdendir. Ama unutma şansına güvenip savaşta aptalca şeyler yapamazsın. Ayrıca artık bana usta de. “
“ Tamam Usta o zaman hadi grubuma isim bulalım.”
“ Güvendiğiniz kişiler tarafından ihanete uğradığınızdan ihanet ya da insanların güvenilmezliği temalı olabilir. “
“ Şerefsiz Ülger’in düşmanları olsun o zaman”
“ Azıcık bile yaratıcı olamıyorsun değil mi ? Tamam grubunuzun isim babası ben olacağım. İntikam alayını sevmiştin değil mi o zaman aynı söylenişte manidar bir isim vereceğim size. Hmm bir düşünelim bakalım. Sanırım buldum. “
“ Artık söylesene söylesene Usta “
“ İntibah Tugayı. “
“ Vuuu bu cidden havalı ama anlamı ne ki? “
“İntibah uyanmayı anlatır. Siz de uğradığınız ihanetler ve insanların çıkarcılığından sonra gerçek dünyaya uyanıp kendi grubunuzu kurmuşsunuz. Tugay kelimesi de askeri bir birliği ifade eder ve asker sayısı 5 bin kişiye kadar çıkabilir yani büyümeyi hedefleyen bir grup olarak görülürsünüz. Nasıl beğendin mi? “
“ Beğendim tabi çok havalı olmuş söylediğine göre çok da manidar usta.”
“ Manidar tabi zaten önemli olan kısa ve havalı bir isimle grubunun hikayesini özetleyebilmek. “
Turgan iki elini belinin iki yanına koydu. Bu isimden oldukça hoşlanmış gibi görünüyordu.
“ Ducia ve Elfy de beğenirlerse yeni ismimiz bu olacak o zaman biz İntibah Tugayı olarak alorşist bir grubuz hınh hınh. “
Attila oturduğu yerden kalktı. Kahvaltısını bitireli çok olmuştu. Sadece kahvaltıda ağzından çıkardığı ağaç dalını tekrar dudaklarının arasına koydu. Ellerinin ikisini birden havaya kaldırıp tatlı tatlı esnedikten sonra Turgan’ a döndü.
“ Peki çok sevgili öğrencim isim olayını hallettiğine göre artık eğitiminin ilk aşamasına geçebiliriz. Bu aşamayı tamamladığında seni İntikam alayının hikayesi ve geyik etinin ana yemek olduğu bir ziyafet sofrası bekliyor olacak. “
Turganın ağzının suları bir ırmak gibi akmaya başladı bunu duyunca. Geyik etinin lezzetini çok duymuştu ancak hiç yememişti bu yüzden tadına bakmak için sabırsızlanıyordu. Sabırsızlığını gizlemeye bile gerek görmeden eğitime bir an önce başlamak istediğini her hareketiyle belli ediyordu.
“ Tamamdır usta hemen başlayalım eğitimimin ilk aşaması nedir ? “
“ Durduramadığın deprem yüzünden mahvolan orman var ya... “
Turgan birazcık üzüntüyle onayladı.
“ Evet usta. “
“ İşte o ormanda devirdiğin zarar verdiğin yaşamına devam edemeyecek ne kadar ağaç varsa hepsini tek tek buraya taşıyacaksın. “
“ Ama orada 60-70 tane ağaç devrildi ve hepsi de kocaman o dik yokuştan hepsini bir günde yetiştirebilir miyim ? “
“ Yaparsın sen. Kimin öğrencisisin? Kahvaltını yaptıysan istediğin zaman başlayabilirsin güneş batana kadar kadar zamanın var daha öğlen bile olmadı bu yeterli bir süre. Tüm ağaçları getirdiğinde haber ver sonrası için planımızı belirleyelim. Şimdilik ben uyumaya gidiyorum. “
Turgan arkasını dönmüş ilerleyen Attila’nın arkasından bakakaldı. Bir ara itiraz etmeyi düşünse de bu fikri gereksiz bulup bir an önce başlamaya karar verdi. Yaklaşık yarım saatte normal adımlarla çıktığı yokuşu on dakikadan daha kısa bir sürede inmeyi başarmıştı. Etrafına şöyle bir bakındı. Orman canlılığını yeniden kazanmış gibi görünüyordu. Kuşların cıvıltıları duyuluyor ; etrafta uçuşan kelebekler görülebiliyordu.
“ Evet güçlenmemin ilk adımı olarak tüm bu ağaçları ustamın evine taşıyacağım. Vakit kaybetmeden başlayalım. “
Ağaçları nasıl taşıyacağını kısa süre düşündükten sonra. Gövdesi ince olanlardan ikişer taneyi tek seferde çıkarabileceğine. Gövdesi kalın olup tek eliyle kavrayamayacağı ağaçlarıysa teker teker çıkarmaya karar verdi. Aslında gücüyle orantılandığında muhtemelen en hızlı yöntemi seçmişti. Planladığı gibi yaptı 50ye yakın ince gövdeli ağacı 20 den fazla sefer yaparak yukarı çıkarmayı başardı. İnce gövdeli ağaçların tamamını fark ettiğindeyse biraz dinlenmeye karar verdi. Gözleriyle yerde kalan kalın gövdeli ağaçları sayıp parmaklarıyla da sağlamasını yaptı.
“ 1. 2 .3 .5 .6 .9 .7 .11 .9 .10 .11 .14 ( dikkatten kaçarsa normalde 12 yapıyor ) “
Ellerine baktı sağ elinde iki parmağı açık gözüküyordu. Sonucun 14 çıktığını başıyla emin bir şekile onayladı.
“ Hala 14 tane daha var. Hem de bunların ikisini birden taşımam mümkün değil. Acele etmeliyim “
Biraz dinlenip teri dindikten sonra devam etmek için tekrar ayaklandı. Tek tek her bir ağaçı omuzlarının üzerinde tepeye kadar çıkardı. Aşağı tekrar indiğinde son bir ağaç kaldığını gördü. Bu daha önce eğitim için kullandığı ağaçtı. Bu ağaç daha önce taşıdığı tüm ağaçlardan daha kalın ve daha ağır gözüktüğünden Turgan’ın gözü birazcık korkmuştu. Havanın kararması yakın olduğundan bir an önce bitirmek adına son ağacı da omuzlayıp götürmek istedi ancak kaldırıp omzuna yüklemeyi başaramadı. Fazlasıyla yorulmuştu ve en zorunu sona bırakmıştı. Bu ağaç daha önce taşıdığı en ağır ağacın en az iki katı ağırlığındaydı bunu fark etti ancak vaz geçme lüksü bulunmuyordu.
Bu kadar yaklaşmışken sonuna kadar götürmeliyim koskoca 6. Seviye yaft kullanıcısıyım ben diyerek son bir gaz alıp adeta ayak bileklerine kadar titreyerek ağacın kök kısmını omuzuna almayı başardı. Ağacın tamamını yüklenirse taşıyamayacağını fark etti. Bu yüzden ağacın dallarının olduğu kısmın yeri süpürmesine izin vererek kökünden tutup güç bela da olsa yokuş yukarı sürümeye başladı.
Evin olduğu tepeye varmak üzereydi. Şakaklarından, alnından terlememiş bıyıklarından akan terlere; soluk soluğa kalışına ve ayaklarının adeta isyan edip geri gitmeye çalışmalarına aldırış bile etmeden fazlasıyla zorlanarak da olsa tepeye ulaşmayı başardı. Diğer ağaçları çıkarması en fazla yarım saatini almışken son seferinin bir saat sürdüğünü fark etmemiş, açıkçası Turgan’a çok daha uzun sürmüş gibi gelmişti.
Ağacı omuzundan bırakıp derin bir oh çektiğinde cılız bir alkış sesi fark etti ve sesin geldiği yöne doğru yöneldi.
“ Aferin evlat iyi iş çıkardın. “
Turgan hala soluk soluğaydı. Derin ve sık soluklanmalarının arasında konuşmaya çalıştı.
“ Sağol usta. Ben bu sefer her şeyi sanırım doğru yaptım. “
“ Aslında küçük bir hata yaptığını demin fark ettim. Anca uyarmadığımdan ve önlem için geç kaldığımızdan seni eleştirmeyeceğim. “
Turgan başarısının tadını çıkaramadan hüsrana uğramıştı.
“Nee!! Nasıl yani yine neyi yanlış yapmışım ? “
“ Aslında yanlışı bu ağaçları yıkarken yaptın. “
Attila elini kulağına götürdü, orada tutarak çevreyi dinlediğini ve Turgandan da dinlemeisni istediğini hiç konuşmadan anlattı Attila. Kuş cıvıltılarını beraber dinlediler ve ardından Attila’nın parmağıyla işaret ettiği yöne doğru baktılar.
“ Gördün mü bir sürü kuş yuvası kesilmiş ağaçların dalları arasında duruyor. Yani bu ağaçlar kuruduğunda bu kuşlar evsiz kalacaklar. “
Turgan yüzünü düşürdü oldukça üzgün görünüyordu.
“ Benim yüzümden bir sürü sevimli kuş evsiz kalacak. Peki onlara yeni yuva yapamaz mıyız ? “
“Kullanacaklarını bilsem yapardım ama öyle sevimli ve kanaatkar göründüklerine bakma oldukça pimpiriklidirler bizim yapacağımız yuvayı kullanmazlar’’