Theoden
YAKALAMACA
Sis dağılmaya başlamıştı. Ancak dövüş hala bitmemişti ve Andri öylece kaybetmeyi kabullenmek istemiyordu. Tüm bu adadan elde ettiği zenginliği ve gördüğü saygıyı bir saatten daha kısa bir sürede kaybetmeyi kabullenemezdi. Turgan’ ın elindeki tuhaf şeyle uğraştığını fark edince sinsi bir saldırı gerçekleştirmeye karar verdi. Kılıcı pek kullanışlı halde olmadığından dolayı, belinden yine değerli taşlarla süslenmiş hançerini çıkardı ve sinsi bir şekilde üçüncü defa Turgan’ a arkasından yaklaştı.
Turgan tamamıyla silahına odaklanmıştı ve savunmasız görünüyordu. Bundan cesaret alarak kafasında bir plan yaptı. Buna göre Attila’ nın öğrencisini öldüremeyeceğinden hançeri rakibinin gırtlağına dayayacak ve bu durumda kendisi galip ilan edilecekti. Planın ilk kısmında sorun yoktu ve hesapladığı gibi gitti.
Turgan’ın ardından sinsice sokuldu. Sisi neredeyse tamamen kaybolmuştu ancak Turgan’ın arkası dönük olduğundan sorun olmayacaktı. Hançerini bir suikastçı edasıyla Turgan’ın boğazına doğru ilerletti. Turgan elindeki tuhaf şeyle uğraşmayı sürdürüyordu.
“ Demin kılıcı sen mi kırdın yılan silah ? Ayrıca bıraksana lan kolumu benim seni tutmam lazım. Sen silahsın bense kullanıcı anladın mı heyy salak yılan anladıysan kolumu bırak ? “
Andri hançerini seri bir hareketle Turgan’ın boğazına dayadı. Turgan’ ın eki elide silahın üzerindeydi bu yüzden oldukça savunmasızdı. Boğazındaki hançeri fark edince panikledi.
“ Bıraksana lan beni bir savaşın ortasındayım. “
“Bana kalırsa artık yenilgiyi kabullenip, kaybettiğini Attila’ ya söylemelisin. Hançerimi gırtlağına geçirmeme mani olabilecek hiç bir şey yok. Bir savaşçı olarak uzun bir hayat sürmek istiyorsan vaz geçeceğin zamanları bilmeli ve seçimini ona göre yapmalısın”
Turgan’ın halen arkası düşmana dönüktü ve tepki göstermemişti. Andri niyetinin ciddi olduğunu anlatabilmek ve dağılmış siste Attila’nın da görmesini sağlamak amacıyla hançerini Turgan’ın gırtlağına bastırmaya başladı. Turgan’ın canı yanıyordu ama elleri meşguldü ve bulunduğu durumdan kurtulamıyordu. Hançer, derisini kesip küçük bir kanamaya neden olduğunda boğazından akan bir damla kan yılan silahın üzerine düştü.
Turgan hançerin boğazında daha derin bir kesik açma ihtimalini umursamıyor gibi gözükerek çevik bir hareketle arkasına döndü ki bu sırada boğazındaki kesik birazcık genişledi ve yılan silahını Andri’nin kalbine dayadı. Erim avantajı Turgan’da olduğundan Andri’nin hançerli eli havada kalmış şaşkınlık ve korkuyla Turgan’ın yüzüne bakıp merhamet bekliyordu.
O sırada Turgan’ın elindeki şeye dikkat etti. Bu gerçek olamazdı yerli ada halkının kutsallık bağlayıp. Tüm silahların tanrısı diye anlatıp biblolarını ürettikleri, hatta adanın simgesi olacak kadar büyük bir heykelini yaptıkları “kıyım “ rakibinin elinde duruyordu. Hayran ve şaşkın bir şekilde silahın göğsüne dayalı mızrak ucunu incelerken sordu.
“ Sen tam olarak kimsin? Attila’ nın öğrencisi olup aynı zamanda da böyle bir silaha sahip olduğuna göre ya bir prens olmalısın ya da şansın doruklarına ulaşmış bir genç. “
Turgan silahının mızrak ucunu Andri’nin kalbine dayamış öylece duruyor olmasına rağmen, sanki kalbine geçirmeye çalışıyormuş da derisini delemiyormuş gibi görünüyordu ve fiziksel olarak çok büyük çaba harcadığını gösteren bir görünüşe sahipti. Yanakları şişmiş dudaklarının arasından ve kenarlarından adeta hava kaçırıyor ve ayaklarının hareketlerinden de güç harcadığı anlaşılıyordu. Şişmiş yanaklarıyla komik bir tarzda yarı anlaşılır şekilde konuştu.
“Bin Turgın zıtin tınışmıştık bildiğim kıdırıyla bir prens fılın dı diğilim. Yinildiğini kıbul idip burıdın ıyrılıcığını süz vir. “ ( Ben Turgan zaten tanışmıştık. Bildiğim kadarıyla bir prens falan da değilim. Yenildiğini kabul edip buradan ayrılacağına söz ver. )
Andri söylenenlerin tamamını olmasa da genel olarak ne söylediğini anlamıştı. Kalbine dayanan mızrağı incelemeye devam ederken ayrılık vakti gelen bir adam gibi sesinin rengi solmuş olsa da erdemli bir tavır sergiledi.
“ Egoist bir adam olabilirim ancak verdiğim sözleri tutarım. Bir daha bu adaya ayak basmayacağım. “
Turgan kendisinin kazandığını anlayınca rahatladı. Ancak mızrağı hala Andri’nin kalbinin hemen üzerinde duruyordu. Kocaman bir gülümseme takındı ve sırıtarak bağırdı.
“ Şimdi kaç buradan. Bu şeyi kontrol edemiyorum, galiba seni öldürmek istiyor hınh hınh. “
Andri hemen geriye bir adım attı ancak Turgan da ayakları sürüklenerek onu takip etti. Andri oldukça korkmuştu. Zaten kendilerine iyice yaklaşmış olan Attila’ ya dönüp adeta yalvardı.
“ Kaybettiğimi kabullendim yüce Attila. Hakemliğinize güveniyorum kurtarın beni imdat bırak lan peşimi. “
Attila ne olduğunu anlayamadan Andrinin can havli ile arkasına dönüp koştuğunu gördü. Turgan da hemen ardında adeta titreyen toprağın üzerinde surf yaparak onu izliyordu. Attila da Turganı peşlemeye başladı.
“ Teslim olmuş bir düşmanın canını bağışlamak merhamet göstergesidir evlat. Neden onu öldürmek istiyorsun? “
“ Ben istemiyorum ki usta. Yılan silah istiyor. Vuhuuu bu çok zevkli ama yine de durmalıyız. Dursana lan aptal yılan”
Manzara iyice komikleşmişti. Andri en önde kilolarına rağmen canını kurtarmak için rüzgara meydan okurcasına koşuyor; ardından terliklerinin arkasına basıp surf yaparak arkasında toz bulutları bırakan Turgan geliyor, onu ustası Attila peşliyor, Attilayı ‘ Kıyım gerçekmiş’ diye sayıklaya sayıklaya ağzından akan salyalarıyla hipnotize edilmiş bir görüntüsü olan Ganhar takip ediyor ve kutsal saydıkları kıyımın adını duyan ada halkı da Ganharın peşinden koşuyorlardı.
Kovalamaca bir kaç dakikadır devam ediyordu bu manzarada eğlenen tek kişi Turgan gibi görünüyordu. Mike ‘ Turgan abim süper bende öyle kaymak istiyorum ‘ diye tezahürat yaparken Attila sinirlendi ve tam sıçrayıp mesafeyi kapatacaktı ki yanından geçen ve hızından dolayı göremediği ancak hızıyla ünlü bir hayvan olduğunu tahmin ettiği bir şeyi fark etti. Dikkati dağılmıştı. Tekrar toparlanıp sıçramaya hazırlandı. Mesafeyi ölçmek için Turgan’ın olduğu yöne baktı ve işte o anda şoka girdi.
Biraz önce Attilanın yanından geçen şey Turgan’ın üzerine atlamıştı ve havada süzülürken insan olduğu seçilebiliyordu. Ganhar ağzının salyalarını akıtarak kıyımı tüm bedeniyle sarmak amacıyla üzerine atıldı. Sevdiği kadını kucaklıyormuşçasına aşk dolu bir şekilde gülümsüyordu.
“ Kıyım, senin gerçek olduğunu biliyordum bebeğim. Şimdi seni sakinleştirmeme izin ver. “
Silaha ulaşmayı başardı ancak dokunmaktan öteye gidemedi Ganhar. Temas ettiği anda bir şok dalgası ya da elektrik akımı benzeri bir etkiye kapılıp uzağa savruldu. Bir insanın kıyıma tekrar dokunamamasını sağlayacak kadar güçlü bir etkiyle savrulmasına rağmen, Reddedilme cevabını kabullenemeyen yılışık bir erkek edasıyla bir kez daha denedi.
“ Naz yapma ama bebeğim. Sana güzel bir masaj yapmama izin ver işlemelerine kadar bakım yapacağım. “
Sonuç benzer şekildeydi ancak birazcık daha etkileyiciydi yani daha güçlü bir şekilde savrulmuştu Ganhar. Ancak ya benimsin ya kara toprağın kafasıyla aşık erkeğimiz dişisinin reddedişlerini umursamayıp denemeye devam etti. 7. Seferden sonraysa devam edebilecek halde değildi.
Bir sürü tuhaf enerji ve patlamaya maruz kalmıştı ve her denediğinde bir öncekinden daha şiddetli bir tepkiyle savrulmuştu. Suratı ve tüm bedeni kan içindeydi dişlerinden biri kırılmış gibi görünüyordu ve hiç takati kalmamış gibi yerde öylece yatıyordu. Yüzünde hiç pişmanlık belirtisi olmadan; normalde fazlaca bakımlı olan ancak şu an oldukça çirkin görünen, kırılmış dişinin görülmesine dahi aldırmadan soluk soluğa da olsa bir cümle kurabildi.
“ Ne kadar ateşli bir şeysin sen kıyım. “
Turgan’ın canı silah üzerinde hükmünün geçmemesinden dolayı sıkılmıştı. Sürüklenmeye devam ederken arkasında kalan Ganhar’ a doğru döndü. Her ne kadar Ganhar halinden memnun gözükse de silahına bir ke daha çıkıştı Turgan.
“ Lan o bizdendi. Dost düşman ayırmadan herkese zarar veriyorsun. Bunu yapmaya devam edersen gizli tekniğimi kullanırım bak. “
Attila yanından geçerken Ganhar’ın kan içinde kalmış ama gülümseyen bedenini gördü koşmaya devam ederken hız kesmeden yüzüne sen bir aptalsın dercesine bir bakış attıktan sonra Ganhar’ın söylediklerini duydu.
“ O kadın fazla iffetli çıktı. Dokunmaya çalışma. Efsanelerde söylenenler gerçekmiş “
-