Theoden

03 Temmuz 2019
Çeviri: 59
Düzenleme: AntiYasuo
813 Görüntülenme
Bu bölümü 4 Kişi beğendi.

GENERALDEN BEKLENMEYEN ZİYARET

Zaten ağlayışına zar zor son verebilmiş olan Turgan durumu kısaca düşündü ve en özet haliyle kendi elindeki silahın ustasına saplandığının farkına vardı. Yani ustasını yaralamıştı. Kendisinin güçlenmesine çalışan adamı. Durumun farkına vardı ve gözyaşları adeta kana dönerek haykırdı ve kasları patlayana kadar tüm gücüyle Kıyımı geriye doğru asıldı.

Ellerinin kesilmesini umursamadan Kıyımın keskin kenarlarını dahi elleriyle hatta tüm bedeniyle kavramıştı. Tüm gücünü kullandığını belli eden inlemelerle haykırdı.

                “ Sana dostlarıma zarar vermemeni söylemiştim aptal yılan. Çık şimdi ustamın bedeninden. “

Turgan’ın sanki birkaç saniye önceki haliyle alakası yoktu. Tamamen farklı görünüyordu. Fazlasıyla özgüvenli, kararlı ve güçlü. Başta zorlanmış gibi görünse de Kıyımın yönünü değiştirip ustasının bedeninden çıkarmayı başardı. Bu değişiklikten sonra kıyım, tamamıyla kendi kontrolündeymiş gibi görünüyordu. Kıyımı elinde tutarken öfkesini birazcık da olsa gidermek adına silaha bir yumruk atmaya hazırlandı.

Tam serbest kullanabildiği elini geriyordu ki Kıyım en başından beri sardığı Turgan’ ın sağ elini serbest bıraktı. Böyle olunca da silah yere düştü. Silahla kavga etmekten daha önemli bir önceliği olduğunu hatırlayan Turgan utançla ustasının önünde diz çöktü. Tam Kıyımın önünde duruyordu ve bu haldeyken özür dilemeye karar verdi.

                “ Usta seni yaraladım. Silahı bir tek ben  kavrayabiliyor olmama rağmen yaralanmana engel olamadım bunun için ben çok üzgünüm. Beni eğitmeye devam etmek istemezsen de anlarım. Hatta kesinlikle beni eğitmemelisin ben bunu hak etmiyorum. “

                “ Saçmalama evlat…”

Turgan yerde duran silahı boş bulunarak tekrar eline aldı ve bir şövalyenin kralına silahını sunması gibi; dizlerinin üzerinden kalkmadan ustasına sundu.

                “ Al usta aynı silahla sende beni yarala. Yoksa hayatım boyunca bu utancı taşımak zorunda kalırım. “

                “ Saçmalama evlat sonuçta planı ben yaptım ve harfiyen çalıştı. Sen neden hatalı oluyorsun ki? “

                “ Nasıl yani ?Ama ben seni yaraladım usta… “

Attila önce arkasında duran Andri’ nin elbisesinden bir parça yırtıp yarasının üzerine sardı. Ardından da kirli sakal diye tabir edilen uzunluğu hafifçe geçmiş olan sakallarını karıştırırken konuşmaya girdi

                “ Tamam işte plan da oydu zaten. Ben yaralanacaktım ki sen silaha hükmedebilesin. “

Turgan ustasının söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştı. Ancak işe yaramış olsa bile ustasının en başından beri kendinin yaralanmasını göze almasına bir anlam veremiyordu.

                “ Nasıl yani? “

                “ Bana hikayeni anlattığında bir özelliğini fark ettim evlat. Sen sevdiklerinin canının yanmasına katlanamıyorsun. Onlara zarar gelmesini kabullenemiyorsun. “

                “ Kim kabullenir ki? “

     “ Öyle değil işte. Bu senin karakteristik bir özelliğin ve ben de kasıtlı olarak kendimi yaralattım bu da senin gücünü ortaya çıkardı. “

Sakallarını kaşımayı bırakıp Turgan’ ın başını tutup okşamaya başladı. Babacan bir gülümseme adeta yüzüne yapışmıştı.

                “ Senin için değerli olduğumu görmek beni mutlu etti evlat. Gerçek bir baba gibi hissettim. “

Kıyımı sonunda dizginlemeyi başarmışlardı. Turgan istediği zaman eline alıp bırakıyor ancak ondan başkası dokunduğunda tepkiyle karşılaşıyordu bunu Ganhar birkaç kez bizzat test etti. Bu yüzden neredeyse her tarafı tehlike saçan bu silahı sarmalama görevi de Turgan’ a kalmıştı ve bu işi pek becerebildiği söylenemezdi.

İşleri bittiğinde Andri ve beraberindeki korsan tayfası adayı terk etti ve ada bir kez daha özgür oldu. Bu kez adalılar sözleri kıymetli olan güçlü bir adamın öğütlerini dinlemişlerdi ve kim bilir belki de bir sonraki haydut ya da korsan saldırısında adalarını savunurlardı. Turgan, Attila ve Ganhar o geceyi adada geçirdiler.

Adanın en büyük hanında şereflerine verilen ziyafete katıldılar ve üç gün sonra ayrılmaya karar verdiler. Ancak ayrılmadan önce bir adam yanlarına geldi Attila ve Ganhar şaşırmış görünüyorlardı. Ganhar tedirgin bir şekilde oturduğu yerden ayağa kalktı ve savaşa hazırlanır gibi pozisyonunu aldı.

                “ 10 generalden biri olan Akina sen burada ne arıyorsun ? “

                “ Attila ile konuşmaya geldim. “

               

“ Görüşmeyeli uzun zaman oldu Akina. Benden ne istiyorsun? Seni bir kez daha pataklamamı mı ha ha ? “

Turgan başta mevzudan pek bir şey anlamasa da Ganhar’ ın kulağına bir şeyler fısıldaması, ardından da daha önce dinlediği intikam alayının hikayesini birleştirince duruma vakıf oldu. Akina’ nın Sargut Krallığı generallerinden birisi olduğunu öğrenir öğrenmez yumruğunu çekti ve üzerine koştu.

                “ Lan şerefsiz general ustamın yeğenini neden kaçırdınız? Bir de utanmadan karşımıza çıkıyorsun. Küçücük bebekten ne istediniz adiler ? “

Turgan tam yumruğunu Akina’nın suratına indirmek üzereydi ki kıyafetinden asılan Attila yüzünden yumruğu Akina’ya ulaşmadı. Gerçi ulaşsa da muhtemelen pek zarar vermezdi.

                “ Sakin ol evlat Akina düzgün biridir ve güçlüdür. Yeğenimin kaçırılmasından da o sorumlu değil. Bir generalde olsa en tepedeki kahpe olursa astları onun kahpece emirlerini uygulamak zorunda kalırlar. Kast sisteminin sorunu da budur zaten. “

                “ Bir şerefsizin emirini uygulayan da şerefsizdir sonuçta. Ne farkeder ki ? “

                “ Her neyse… Ne istiyorsun Akina hala beni yakalamak çabasındaysan Sargut’ un yarısını yıkmadan bunu başaramayacağını anlamış olmalısın ha ha..”

                “ Bu kez öyle değil. Kız kardeşin ve yeğeninle alakalı konuşmak istiyorum. “

Attila çevik bir hareketle ayağa kalktı. Etraf kalabalık olduğundan, daha rahat bir yerde konuşmak amacıyla Ganhar-Turgan ikilisini arkasında bırakıp Akina ile beraber ayrılmak üzereydi ki Akina ilerlemedi.

                “ Ganhar da gelsin. Sizden birisiyse çocuk da gelebilir. Tüm intikam alayını ilgilendiren mevzular var. “

Bunun üzerine Turgan’ ı geride bırakarak kıyıya doğru yürüdüler. Kıyıdan bir sandal alıp okyanusun içlerine doğru biraz açıldılar. Kıyıdan bakınca güç bela seçilebiliyorlardı ve artık rahatça konuşabilirlerdi. Yaklaşık bir saat geçtikten sonra geri döndüler. Ganhar öfkeli görünüyordu. Attilaysa düşünceli.

Turgan ne konuşulduğunu deli gibi merak ediyor olsa da kendisini tutmayı başardı. Hala Akina’ nın yüzüne öfkeyle bakıyordu. Akina normalde eğlenceli bir kişilikteydi ancak intikam alayıyla düşman olduklarından Attila ve ekibi bunu fark etmemişlerdi. Zira işini ciddiyetle yapardı ve yılışıklığa izin vermezdi Akina. Ancak öfkeli ama komik de bir surata sahip olan Turgan dikkatini çekmişti. Beklenmedik şekilde söze girdi.

                “ Her konuda anlaştıysak, dediğimiz gibi yapıyorum Attila. “

                “ Ne konusu? Sana cevabımı… “

                “ Aptalı oynama işte intikamın kılıcı. Senin için zor olduğunu biliyorum ancak şartlarımı kabul ettin. Bu yüzden şimdi Turgan’ ı alıp götüreceğim. “

 

                “ Neeee!!! Beni mi alıp götüreceksin? Neden ki ? “

Akina ceketinin iç cebinden fermana benzeyen bir kağıt çıkarıp açtı. Sesini toparlamak adına birkaç kez öksürüp boğazını temizledikten sonra yüksek sesle okumaya başladı.

                “ Turgan isimli bu yeni suçluyu; Ülger krallığında eğitim gördüğü siyah gül akademisini yok etmek, Ülger krallığı varisi olan Prens Farsid’ i öldürmek, Usta seviyesinde bir eğitmen de dahil toplamda 71 kişinin ölümüne sebep olmak suçlarından tutukluyorum. “

Turgan bunu duyduğunda gözleri doldu. Ducia ve elfy e geri döneceğine dair söz vermişti ancak yakalanmıştı. En çok koyanıysa ustası onu satmıştı. Başta kaçmak istedi ve ustasının arkasına saklanmayı düşündü ancak çoktan pazarlık etmişlerdi ve bunun bi faydası olmayacaktı. Demek ustası kendisini temize çıkarmak için öğrencisinin tutuklanmasına göz yumuyordu. Gözleri doldu yutkundu. Ancak ağlamamayı başardı.

Yanında yerde duran Kıyım’ a baktı sonra da karşısındaki rakibe. Acaba bir dövüşte şansı olabilir miydi ? Gerçi Kıyım’ ı doğru düzgün kullanamıyordu bile. Bunu fark ettiğinde artık bir ustasının olmayacağını yani yeni bulduğu silahını kullanmayı hiçbir zaman öğrenemeyeceği kafasına dank etti. Bunu bilmek daha da hüzünlenmesine sebep oldu. Yerde duran tuhaf bir şekilde sarmalanmış bazı kısımları açıkta duran silahını eline aldı.

Silahının etrafındaki bezi açtı ve silahını kavradı. Ustasına karşı başa baş dövüşebilen bir adama karşı hiçbir şansı olmamasına rağmen yine de dövüşecek miydi ? Artık gözlerinden birkaç damla yaş geliyordu. Bileğinin ters yüzüyle gözlerini sildi.

                “ Hüe hüe daha efsaneler efsanesi silahımı kullanmayı bile öğrenememiştim. Daha şimdiden zindana koyulmayı kabul edemem. “

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar