Theoden
Heraklia Savaşı 2
Yavuz’ un yaftı her zamankinden biraz farklı görünüyordu. Normalde içi kum tanecikleriyle dolu hortumlar oluşturabiliyorken. Yine hortumlar oluşuyordu ancak içindeki kum tanecikleri hortumun altında toplanmış görünüyorlardı. Bunun anlamı normalde rüzgarın kestiği derideki oluşan boşluklara dolan kum taneciklerinin verdiği hasara ve can yakma hissine artık güvenemezdi Yavuz.
Tüm zorlanmalarına rağmen hesap yapmayı bırakıp bir saldırı denemeye karar verdi ve oluşturduğu üç ayrı hortumu da aynı anda rakibine yolladı. Hortumlar ürkütücü şekillerde ilerlediler ve tam Oshibaya ulaşacaklarken Oshiba gayet sakin bir şekilde o an savunma işine yarayan ancak normalde savunmayla alakası olmayan bir şey yaptı.
“ Yerin Kudreti- Sıfır yer çekimi “
Oshiba bunu söylediğinde üzerine gelen hortumlar yön değiştirip dengesizleştiler ve çok daha yavaş bir şekilde havaya doğru yükselip bir süre sonraysa gözden kayboldular. Yavuz hüsrana uğramıştı çünkü yer çekimine etki eden bir adama karşı yapabileceği en iyi saldırıyı denemişti ve hiçbir işe yaramadığını gördü.
Ancak bir şey fark etmişti. Üzerindeki baskı kalkmış ve bir kuş kadar hafiflemişti. Yani Oshiba aynı anda yer çekimini bir bölgede arttırıp diğer bir bölgedeyse azaltamıyor olmalıydı. Fırsatı tepmek istemeyen Yavuz Olduğu yerden sıçrayarak çekiciyle rakibine bir darbe indirmeyi başarıyordu ki Oshiba bir kez daha yaftının yönünü değiştirdi.
“ Yerin Kudreti- 20 kat yer çekimi “
Bunu yaptığında yavuz olduğu yere adeta görünmeyen bir güç tarafından indirildi. Artık ayakta zor duruyor, çekicinin ağırlığıysa kendisine iyice külfet oluyordu. Normalde yer çekimin etkisinde dahi elinde tutmakta çok zorlanmayacak kadar beden gücüne sahip olsa da, bu haliyle çekicini savurması imkansız görünüyordu.
Yavuz’ un karşısında ayakta bile zor durduğunu gören Oshiba alaycı gözlerle Yavuz’u süzdükten sonra yumruğunu sıktı ve suratının ortasına acımasız bir yumruk indirdi. Bu yumruk doğrudan yavuzun dudağını patlatmış ve yer çekiminin de etkisiyle beraber belki de yüzlerce kiloluk bir basınç uygulayarak Yavuz’un sersemlemesine sebep olmuştu.
Yavuz Ducia’ nın kendisine etki edip etmediğine emin değildi. Zira her şey olduğundan o kadar farklı ağırlıktaydı ki kendi bedeniyle mi yoksa Ducia’ nın yardımıyla mı bu kadar ayakta kalabildiğine emin değildi. Bunu düşünürken Nyu’ nun da bir generalle karşı karşıya olduğunu hatırladı. Bir azrağı savaşın en cephesine sürmek… Bu bir komutan için utanç verici bir durumdu. Acı hissini yok sayarak başını kaldırdı ve surların üzerine baktı.
Orada işler yolunda gibiydi. Hayal edilemeyecek kadar güzellikteki ancak aynı şekilde de ürkütücü haldeki azrak formuyla Nyu bir ışık hüzmesi gibi sürekli yer değiştiriyor, ara sıra durduğundaysa tek bir çizik bile almadığı görülebiliyordu. General Galen ise fazlasıyla öfkeli görünüyordu ve biri boynunda bir diğeriyse ayak bileğinde olmak üzere iki fazla derin olmayan yaraya sahipti.
Yavuz Nyu’ dan yardım bekleyemezdi zira Nyu kendisi savaşırken fazla hızlı ve odaklanmış olurdu ve odaklandığı rakip(ler) dışında hiçbir şeyin farkında olmazdı. Daha önce bu şekilde savaştığına şahit olmasa da bizzat Nyu’dan duymuştu bunları. O yapabiliyorsa bende yapmak zorundayım bahaneler üretecek halde değilim diye düşünürken suratındaki acı hissinin tamamen yok olduğunu fark etti. Hala olduğu yerde düşünceler içinde dikilirken bu kez göğsündeki acıyla kendine geldi.
Oshina kılıcının ucunu göğsüne batırmış ve ittirmeye devam ediyordu birkaç saniye sonra Yavuz’ un ağzından kan gelmeye başladı. Oshina yeterince derine indiğine emin olunca savaşı uzatmak adına kılıcını geri çekti.
“ Ne yani tek bir darbe bile almadan öylece kazanacak mıyım? Dünyanın en çok arananlar listesinde 86. Sırada bulunan Mirliva Yavuz’ un gücü bu kadar mı? Başı bozuklar cidden ezik.“
Yavuz konuşabilecek halde değildi ancak birkaç saniye sonra belli belirsiz yeşil renkli bir ışık hüzmesinin bedenine temas ettiğini gördü ve hemen ardından da acısının dindiğini fark etti. Yarasını kontrol etti ve küçüldüğünü gördü. Keyfi yerine geldi ve suratına kocaman bir sırıtma yerleşti Yavuz’un.
“ Tabi ya. Yalnız değilim ha ha ha demek gücümü arttırmak yerine iyileştirmeyi tercih ettin. Aferin sana küçük kız. “
“ Noluyor lan kiminle konuşuyorsun ? Deminki yaraya ne oldu? Yoksa başka bir azrak daha mı var ? “
Yavuz biraz önce mutluluktan kurduğu cümlenin pişmanlığını çok hızlı yaşamıştı. Rakibinin durumu fark etmesi sıkıntı olabilirdi. Yeterince yakındayken hiçbir şey söylemeden bir darbe indirmek istedi ve çekicini rakibinin göğüs kafesini hedefleyerek savurdu.
İkili birbirine çok yakın olmalarına rağmen Oshina beklenmedik bir çeviklik gösterdi ve kılıcıyla saldırıyı karşılamayı başardı. Güç farkı öyle büyüktü ki çekiç Yavuz’ un elinden savruldu ve kılıç hız kesmeyerek bir kez daha yavuzun karnına dokundu. Oldukça derin bir kesik açmıştı ve Yavuz bu darbeyi alırken sağlam bir çığlık atmıştı. Ançak yine birkaç saniye sonra acı dindi ve yara kapanmaya başladı. Artık Oshina emin olmuştu yer çekiminin etkilendiği alanının dışında kalmaya özen göstererek, duyabileceği mesafede zayıf sayılabilecek başıbozukları öldürmekle zaman geçiren astlarına seslendi.
“ Bir azrak daha var buralarda bir yerde kendini gizliyor olmalı hemen bulun onu. “
Albay ve diğer komutanlar hemen denileni yapıp harekete geçmek istediler ancak iki farklı yöne ilerlemek isteyen komutanların karşısına Elfy ve Sophia ikilisi çıktılar. Sophia zaten Albay Niko ile savaş halindeydi ve ayrılmasına izin vermeye niyeti yok gibiydi. Elfy ise bir yüzbaşıyla kapışıyordu ve hiç de fena iş çıkarmıyordu. Ancak düşman komutanları sayıca üstündü ve hiç de mertlik yapacak gibi durmuyorlardı. Albay Niko yanına bir binbaşını da alarak Elfy’ nin karşısına geçti.
“ Bu güzel kadın Su yaftı kullanıyor yani senin yaftın onun karşısında oldukça kullanışlı Simon. İkimiz bu kadını halledelim. Razel sen de şu küçük kızı hallet o da bir su yaftı kullanıcısı. Kalanlarsa azrağı aramaya koyulsunlar. “
Görev dağılımı Albay Niko’nun dediği gibi oldu kulağa namertçe görünse de bir an önce kazanmayı planlayan Sargut komutanları sayı üstünlüklerini kullanmaya kararlıydılar. Zira Heraklia askerleri gelen yardımdan sonra moral kazanmışlardı ve başı bozukların düşük rütbelileriyle kıran kırana bir meydan savaşı içerisine girmişlerdi ve biraz avantajlı haldeydiler. Yani savaşın sonucunu komutanlar belirleyecekti.
Elfy uzaklaşan bir yüzbaşına engel olmak istediyse de Simon’un gönderdiği bir okla kendine geldi. Ok tam koluna saplanmıştı ve ucundaki metalin verebileceğinden daha büyük bir acıya sebep oluyordu.
“ Bu sadece uyarmak içindi küçük kız. Gerçi okun ucunda zehir vardı her türlü öleceksin ha ha ha “
Elfy oku çıkarıp çıkarmaması gerektiğine emin olamadı ancak çıkarmamaya karar verdi. Okun zehirli olmasınıysa umursamıyordu aklında olan tek şey bir an önce savaşın bitmesi ve Heraklia mutfağının güzelliklerinden tatmasıydı. Bunu yaptıktan sonra ölmeyi sorun etmezdi zira fazlasıyla acıkmıştı.
“ Kusura bakma Razel o senin payındı ancak bizimkileri engellemeye çalışınca elimden kaçırıvermişim işte. “
Razel gülümseyerek karşılık verdi.
“ Önemli değil Simon sonuçta albay ve sana tek bir başı bozuk düştüğünden benimkini biraz hırpalamanı sorun etmeyeceğim ha ha ha “
Not : Arkadaşlar Bu Sarguttaki generallik sisteminin kafa karıştırdığının farkındayım bu yüzden Kanp (Attila’ nın ) hikayesini anlatırken bir generalin ölümü diğerinin de yenilgisi üzerine sistemde değişiklikler yaptıklarını söylemiştim. Başarısızlıkların ardından kendini yenileme ihtiyacı hisseden bir anlayışa sahip bir Sargut yönetimi mevcut. Dragut’ un mektubunda yazdığı gibi planları var ve bu planlar gerçekleşir ya da gerçekleşmez ancak işler rayına oturup da sistemleri son halini aldığında tek tek kim hangi rütbede, hangisi daha güçlü gibi sorulara yer kalmayacak şekilde bir liste hazırlayacağım. Şu an hali hazırda olan sisteme göre anlatıyorum umarım kafa karışmıyordur. Karışsa da listelemeyi yaptığımda telafi edeceğim :=)
-