Theoden

26 Temmuz 2019
Çeviri: 85
Düzenleme: AntiYasuo
809 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

AZRAK KRAL - 2

Turganın gözleri Rohan ve Jeonun hikayesinden aldığı keyiften dolayı parlamıştı. Bir sürü güçlü adama karşı yalnız başlarına görünen bu iki kardeşin hikayesinin devamını dinlemek için sabırsızlanıyordu.

“ Devam et Jeo abi durma. Hepsini dövseydiniz şerefsizlerin. “

“ Aslında biz diye bir şey olmadı. Yaşıma göre bir deha seviyesinde olup beklenmedik yaftları kullanabildiğim söylenmesine rağmen. Tek bir generalin saldırısını gördükten sonra yerimde dondum ve hiçbir şey yapamadım. Abimi tamamen yalnız bırakmıştım hatta üzerime gelen saldırılardan da beni koruyan o oldu. Bugün imparatorluk korgenerallerinden birisi olan Tokugaranın kullandığı yaft adeta bedenime hükmetmişti ve o adamın özünün varlığı bile korkuyla hareketsiz kalmamı sağlıyordu. Ancak abim bundan etkilenmedi. “

“ Helal be Rohan abi. Esaslı adammış sevdim onu “

“ Korkması için bir neden yoktu. Zira bir çoğuna göre dünya üzerinde kaybedebileceği bir adam da yoktu. Onun katıldığı ve kaybedilen tek bir savaş dahi olmamıştı. Abim azrak formuna dahi geçmeden gelen saldırıların hepsine bedenini siper ediyor ve tüm saldırıları soğuruyordu. 7 büyük komutan vaz geçmeden dakikalarca bıkmadan, usanmadan saldırdılar. Abimse tüm saldırıları bedenine almaya devam etti. Bazı komutanlar korkmuşlardı ve o an oradaki en güçlü adam olan Tokugaranın gözlerinin içine bakıp, ne yapmamız gerek bu adama en güçlü yaftlarımız dahi işlemiyor der gibi duruyorlardı. Tokugara diğerlerine döndü ve devam etmelerini söyledi. Mutlaka bir limiti olmalı bir yerden sonra hilesi işe yaramayacaktır diye de ekledi.

Bunu duyan diğer komutanların inancı yerine geldi ve daha güçlü daha farklı yaftlarla saldırmaya devam ettiler. Ancak yarım saattir saldırmalarına rağmen; abim hala tek bir çizik bile almamış gibi görünüyordu. En sonunda abim, omuzundan kanat gibi görünen saydam ama çok renkli parlak bir şey çıkardı ve kanat çırpar gibi onu bir defa açıp kapattı. Bunu yaptığında her yerden üzerine gelen yaftların varlığı kayboldu. Komutanlar bir kez daha paniklemişlerdi ki abim söze girdi.

‘Kral nerede? Prens Yu nerede? Neden beni öldürmek istiyorsunuz? ’

Abime prensi koruma görevi verilmiş olsa da; aslında Prens Yu oldukça güçlü bir adamdı ve bir generalle başa baş dövüşebilecek kadar kendisini geliştirmiş birisiydi. Ancak bu kadar programlı bir şekilde, farklı ülkelerle dahi anlaşılıp kendilerine bir tuzak kurulmuşken; Prens Yu’yu da bir şekilde zapt etmiş olmalıydılar. Cevaplayan Tokugara oldu.

‘ Kral öldü. Yeni kral Lui oldu ve Sargutla ateşkes, hatta ittifak yapmaya karar verdi. Prens Yu tutuklandı ve yarın idam edilecek. Sen de onun sadık hizmetkarı olduğundan öldürülmen gerekiyor. ‘

Tokugara’nın söylediği gerekçeler tamamen saçmalıktı ancak iki büyük birleşik krallık ve bu krallıkların komutanları bu saçmalığın peşinden gidiyorlardı. Konuşmaya devam etmenin gereksiz olacağını fark eden abim öfkeyle kabardı ve biraz önce sağ omuzundan çıkardığı saydam kanadın aynısından sol omuzundan da çıkardı. Sol elinin avuç içiyle sağ elinin sırtını yakaladı, gözlerini kapattı ve haykırdı.

‘ Azrak Kralın Geri Dönüşü ‘

Abim bunu söylediğinde hayatım boyunca bir kez daha karşılaşmadığım bir manzaraya tanık oldum. Kanatlarının arasında bir ışık hüzmesi belirdi ve binlerce renkten oluşan bir ışık topu halini aldı. İfade edemeyeceğim kadar kısa bir sürede de o ışık topu etrafa saçıldı. Işığın içinden onlarca farklı yaft çıktı ve bu yaftlar birleşmiş, generallerin üzerine doğru gidiyorlardı. Su, ateş, toprak, buz, çimen, metal bir sürü farlı yaft seçilebiliyor ancak tek bir yaftmış gibi ilerliyorlardı. Cidden inanılmazdı. “

“ Vuhuuu Rohan abi cidden süpersin. Öldür tüm şerefsiz komutanları. “

“ Öyle de oldu. Komutanlardan üçü bu yaft deryasının içinde hayatta kalmayı başaramadılar. Ölenlerin arasında bugün imparatorluk korgenerallerinden olan Eleanorun kocası da vardı. Bunu gören diğer komutanlar paniklediler ve ikinci dalga gelmeden kaçmaya yeltendiler. Ancak o sırada Sarayın içinden birkaç gölge ilerledi ve birkaç saniye sonra da görünür oldular. Prens Lui, annesi Hui, bugün imparatorluk mareşali olan o günkü Sargut generali Claudio sezar ve Prens Yu gelmişlerdi. Sezarın elinde ışıktan bir kılıç duruyordu ve Prens Yu’nun boynunun üzerinde geziyordu. Ana kraliçe ünvanlı Hui söze girdi.

‘ Pes et artık azrak kral. Eğer tek bir saldırıda daha bulunursan o çok kıymet verdiğin Yu’ yu hemen burada infaz edeceğiz. ‘

‘ Ona dokunmayın. O gerçek bir kral. Halkını mutlu edebilecek bir kral. Neden eski kralın vasiyetine ve Bratina geleneklerine sadık kalmadınız. ‘

‘ Bu seni ilgilendirmez tuhaf yaratık. Kralımız Lui ve herkes onun krallığından çok memnun. Şimdi ben Yu’ yu öldürmeden önce teslim ol. ‘

Hayatı boyunca canı pahasına koruduğu Prensin öldürülme ihtimalini abim kabul edemezdi. Prens Yu’yu koruyan ve onun yanlısı olan herkes mezarda ya da zindanda olduğundan tek çekindikleri kişi Rohan olmalıydı. Rohan bir teklif yapmaya hazırlandı.

‘ Tüm Sargut ve Bratina birleşseniz dahi bana karşı kazanamazsınız. Ben Tanrının bahşettiği bu güçlere sahipken tüm ordunuzu yok edebilirim. Ama madem Prens Yu’yu esir aldınız size bir teklifte bulunacağım. Onu idam edeceklerini söylediler. Bunu yapmayın. Prens Yu ve beni istediğiniz zindana koyun ancak onu sürekli görebilmeme izin verin. Küçük kardeşimle de son bir kez konuşmama ve buradan ayrılmasına müsaade edin. Eğer bu şartları kabul ederseniz sizinle anlaşırım. ‘

Sezar ışıktan kılıcını Prensin boynunda gezdirmeye devam ederken söze girdi.

‘ Birkaç generali öldürmeyi başardın diye abartma ve sadece teslim ol. Şart sunabilecek durumda değilsin. ‘

Bunun üzerine abim gülümsedi ve tek bir fiske hareketiyle, yıllardır Sargutun en güçlü adamı olarak nitelendirilen Sezarın kılıç tutan eline bir ışık gönderdi. Abimin gönderdiği parlak beyaz ışık, önce Sezarın ışığını yok etti ardından da rahatça izleyebileceğimiz yavaşlıkta Sezarın serce parmağının ucuna kücük bir kesik açtı ve yok oldu. Kesiğin açılmasından kısa bir süre sonra Sezar bedeni ikiye bölünmüşçesine büyük bir çığlık attı ve eğilerek Kral Lui’nin kulağına şartları kabul etmeleri gerektiğini fısıldadı. Bunun üzerine Kral Lui ayağa kalktı ve söze girdi.

‘ Azrak Kralı Gohan, şartlarını kabul ediyorum. Daha önce benim de hayatımı kurtardığından sözümü tutacağıma emin olabilirsin. Kardeşinle vedalaş ve ardından yerini bildiğin zindana git. Prens Yu seni orada bekliyor olacak. ‘

Bunun üzerine abim yanıma geldi ve bana sarıldı. Etrafımıza bir kalkan ördükten sonra kimsenin duymayacağına emin olsa gerek ki bana şunları söyledi.

‘ Büyümeni ve güçlenmeni daha fazla izleyemediğim için üzgünüm. Seni alıp buradan kolaylıkla çıkabilirdim. Hatta Prens Yu’nun öldürülmesini umursamayıp buradaki herkesi yok edebilirdim. Ancak bir söz verdim ve verilen sözler kişinin namusunun damgasıdır. Bu yüzden de prens beni azat edene kadar, onu canım pahasına korumaya devam edeceğim. Bu yüzden git ve Attila’yı bul. O bugüne kadar karşılaştığım en güçlü adam, onun yanında güvende olursun. İntikamın kılıcı Attila diye bilinir ve İntikam alayının lideridir. Şimdi hoşça kal benim küçük kardeşim. ‘ “

Jeonun anlatırken gözleri dolmuştu. Zaten bu durum yaşanırken de dakikalarca ağlamıştı ancak abisini kararından vaz geçirmeye çalışmamıştı. Hailini belli etmemeye çalışarak devam etti.

“ İşte böylece oradan ayrıldım ve bir senenin sonunda Attila’yı bulup onlara katılmayı başardım. “

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar