Theoden
Hükümranlar
Belinda’nın üslubu bu kez Turgan’ın hoşuna
gitmemişti. Mimikleri ve olaya bakış açısı bahsettiği kimselerin tugaydan daha
üstün olduğunu gösterir gibiydi ve Turgan birileriyle kıyaslanıp zayıf taraf
seçilmeyi kabul edemezdi.
Turgan “ Ne demek dikkatlerini çekersek bizi
bulurlar? Sırf o herifler… “
Belinda “ Hükümranlar. Onlara verilen isim
budur. “
Turgan “ Her ne haltsa işte. Sırf o
heriflerin dikkatini çekmek için istemediğim şeyler yapacak değilim. “
Belinda “ İstemediğin şeyleri yap demiyorum
zaten. Yalnızca Trinovan imparatorluğuyla düşman olmak için acele etme. O
sırada hükümranlarla ilgili havadisleri gazetelerden okuyacaksın ve dediğin
gibi şeylere kalkışırsan da seninle ilgili haberlerin de onların kulağına
gideceğini bilmelisin. “
Ragnossa “ Bana sorarsan plan güzel
görünüyor. “
Turgan “ İyi de Belinda abla belli ki bizi
küçük görüyor. Bu yüzden bence hükümranların biriyle savaşmalıyız. Evet
kesinlikle böyle yapmalıyız. “
Ragnossa “ İşler o noktaya gelirse onlarla
karşılaşmayı problem etmezdim ama sana özetle Belinda’nın planından bahsedeyim.
Daha önceden kararlaştırdığımız şeyleri yapacağız ama daha sesli yapacağız ki
bizi tanımayanlar bir an önce varlığımızdan haberdar olsunlar. Birilerini
haksızlığa uğratanları acımasızca katledeceğiz ki bir umut için bekleyen
garipler umutlarını saklamaya devam edebilsinler. Makamları fark etmeden
kralları ve imparatorları cezalandıracağız ki… “
Belinda “ Cidden grubunuzun en zekisinin bu
adam olduğuna emin misiniz? “
Turgan “ Bence planın bu haldeyken
güzelmiş. Söylediğin gibi yapacağız. “
Belinda’nın yüzünü derin bir endişe kaplamış,
sebepsiz yere yanakları kızarmışken haykırıvermişti.
“ Bu benim planım falan değil ki. Kendi
düşündüğünüz şeyleri benim planım gibi göstermeyin bari. “
Ragnossa “ Senin planın ne peki, bir çeşit
spor müsabakalarına falan katılıp öyle isim yapmamız mı? “
Belinda “ Tam olarak öyle sayılmasa da
herkesin gözlerini üzerine diktiği büyük turnuvalar mevcut ve eğer bu
turnuvalarda… “
Ragnossa “ O kadar yavaş mı gideceğiz
cidden? Canımızı sıkan olayların karşısında susup, birilerinin desteğini alana
kadar ürkek bir kuş gibi oradan oraya gezeceksek ben yokum. Yani Turgan’ın
dediğine uyarım ama canımı sıkan bir kralın canını almayacağımın sözünü
veremem. “
Belinda ‘ Neden ilk düşündükleri şey bir
kralı öldürmek oluyor? Sanki o kadar kolaymış gibi… Bu çocuklar ya cahil
aptallardan oluşuyorlar ya da cidden tahmin edemediğim kadar güçlüler… ‘
Turgan “ O zaman karar verilmiştir.
Kafamıza göre davranıp adaletimizi gittiğimiz yerlere götüreceğiz. Bunu
yaparken olabildiğince gürültü koparacağız ve bu sayede de hizmetkarın
varlığından herkesin haberi olacak. Önceliğim bir umut zerreciği arayan
kimseler olsa da bu sayede hükümranlar da duymuş olacaklardır. Plandan dolayı
mutsuz olan var mı? “
Nabe “ Bile bile ölüme gitmediğimiz sürece
benlik bir problem yok. “
Ragnossa “ Zaten sen üvey evlat olduğundan
söz hakkın yok ki. “
Behmura “ Sen ciddi misin Ragnossa, Nabe ve
ben sadece emirleri uygulayan askerler mi olacağız? “
Ragnossa “ Geçmişiniz beni rahatsız ediyor
ama demin söylediğim şakaydı. Düşünceni söylediğin için teşekkürler Nabe, seni
ölüm riski daha az bölgelerde tutmaya gayret gösteririz. Belki de sadece
kadınlarla savaşmalısın ha ha“
Ducia “ Bir kez daha cinsiyetçi şaka
yaparsan… “
Ducia’nın seğiren gözünü gören Ragnossa
ellerini teslim olur gibi havaya kaldırmış, bu durumdan hoşnut kalan Ducia ise
cümlesini tamamlamadan gülümseyerek susmuştu. Planın üzerinde daha uzun
konuşulmuş olsa da durum pek değişmemiş, Belinda’nın beraber geçirdiği zamana
kıyasla gereğinden fazla ısındığı bu gençler bildiklerini okumaya karar
vermişlerdi.
“ Kara göründü… “
.
.
.
Yeni ulaştıkları bölge Sinar isimli bir ülkeye
ait topraklardı. Belinda’nın üstünkörü anlattıklarına göre, Sinar’ın
vatandaşları tuhaf bir kast sistemine göre ayrılmışlardı. Ülkeyi yetmiş yıl
kadar önce bağımsızlığına kavuşturan ve kısa süre sonra da hayata veda eden
Sinarlılar’ın en büyük kurtarıcı olarak gördüğü merhum lider Eust’un esasında
kötülük barındırmayan fikirleri yozlaşmış ve hayal edilemeyecek bir ayrıma
sebep olmuştu.
Turgan ve arkadaşları limandan ayrılıp şehir
merkezine vardıklarında, Turgan’ın huzursuz hissetmesine neden olan bir duygu
peyda olmuştu. Sebebini açıklayamıyor olsa da çevresindeki insanların davranışları
nedende işkillenmesine sebep olmuştu. Oysa insanlar çok mutlu görünüyorlardı ve
Belinda’nın söyledikleri doğruysa, ekonomik olarak darboğazda olan bir ülkenin
vatandaşlarının bu kadar mutlu olmaları biraz tuhaf görünüyordu. Turgan
düşünedursun, çocukların ağırlıkta olduğu Sinarlılar çoktan tugayın etrafını
sarmışlar, meraklı bakışlarını bu yabancıların üzerlerinde gezdiriyorlardı.
Uzun süreli izlenmenin ardından boynunda pembe
renkli atkısı olan, silindir şeklinde çapraz çizgileri olan bir şapka takan
göbekli ancak ince bacaklı genç bir adam ilk konuşan olacaktı.
“ Heyy çocuklar misafirlerimize böyle
bakmaya devam ederseniz onları ürküteceksiniz. Sizler Genç Sinar’a hoşgeldiniz.
Gençlik pınarını bulmak için gelen maceracılardan olduğunuza bahse girerim. “
Tugay üyeleri anlamsız bakışlarını
birbirlerinin üzerinde gezdiriyorlarken, genç adam gülümsemesini takınıp devam
edecekti.
“ Merak etmeyin sizi yargılayacak değilim.
Bizler zaten gençlik pınarının olduğu topraklarda doğduğumuzdan dolayı pınarın
hikmetlerinden faydalanıyoruz ve yerini kimsenin bilmediği bu pınarı aramanızda
da hiçbir problem bulunmuyor. Lütfen rahatınıza bakın. “
Turgan “ Gençlik pınarını bulmaya falan
gelmedik. Sadece güzergahımızda olan yerlere uğruyoruz o kadar. “
“ Eminim öyledir. Her neyse dediğim gibi
umursamıyoruz. Pınarı arayacaksanız zail denilen bölgeden uzak durun yeter.
Zira oraya giden çoğu kimsenin dönmediğini, dönenlerinde çıldırdıklarını
bilmenizde fayda var. Her daim genç kalmanız dileğiyle. “
Adam ellerini arkasında birleştirip
uzaklaşmışken tugay üyeleri pek de bir şey anlamamışlardı. Belinda dünyanın bu
gizemli ülkesi hakkında daha önce araştırmalar yapmış olmasına rağmen pek bir
sonuç alamamıştı. Sinar uzun süredir dünyanın en genç nüfusuna sahipti ve bunu
gençlik pınarı isimli bir efsaneye borçlu olduklarını iddia ediyorlardı.
Turgan, muhakeme yeteneğiyle demini adam da daha doğrusu neredeyse etraftaki
herkeste olan ancak adını koyamadığı olumsuz kokuyu tanımlamaya çalışadursun,
Ragnossa çoktan harekete geçmişti bile.
Saçları gençlerinkiyle aynı şekil yapılmış,
gözlerinin etrafına tuhaf renkli makyaj boyaları sürülü olmasına rağmen kırklı
yaşlarında olduğu aşikar olan bir adamın yanına ilişmişti bile.
“ Siz Sinarlı değil misiniz ? “
“ B-ben mi? “
“ Hı hı “
“ Evet öyleyim ne oldu ki? “
“ Diğerlerindeki mutluluk sende yok.
Herkesin neşeli göründüğü bir yerde endişeli görünen birisi varsa konuşman
gereken kişi odur. Sıkıntınız nedir? “
Adamın birden gözleri dolmuştu. Bir şeyler
söylemek istiyor ancak söyleyemiyor gibiydi. Ragnossa uzun süre bu adamla
ilgilenince diğerleri de fark ettiler ve yanına yaklaştılar.
“ Ne oluyor burada Ragnossa? “
“ Bu amca biraz endişeli görünüyordu ben de
sormak istedim. “
Turgan “ Yalnızca endişeli değil.
Fazlasıyla korkmuş. Hey amca eğer birileri seni korkutuyorsa onları dert etmene
gerek yok. Biz sana yardım edebiliriz. Derdin neyse söyle bize. “
Adamın kaşları birden çatılmıştı. İsyan
halinde oturduğu yerden kalkarken söylenecekti.
“ Amca mı? Ne kadar da saygısızsınız siz
öyle. Sizinle aramızda en fazla beş yaş falan vardır. Heyy millet beni duyuyor
musunuz? Ben yirmi yedi yaşındayım ve bunu hepinize kanıtlayacağım. Yaşım henüz
27 olduğundan da… “
O zaman iki adet muhafız, adamın kollarına
girdiler. Biri ağzını kapattı ve adamı o şekilde karga tulumba oradan
uzaklaştırdılar.
Behmura “ O adama üzüldüm. Cidden kendisini
genç sanıyor olmalı. Belki de gençlik pınarının onu etkileyemeyeceği bir
uzaklıkta falan doğmuştur. “
Nabe “ Başından beri bu kadar saf mıydın
sen Behmura? “
“ O da ne demek? Adam kendini genç
sanıyordu dedim sadece öyle değil mi? “
Nabe “ O adam kaç yaşında olduğunun
farkında ama… “
Ragnossa “ Bunu kabullenmek istemiyor. Genç
olduğunu diğerlerine kanıtlamanın derdinde. “