Theoden
Zail 4
Turgan aşağıya indiğinde sağlam bir gümbürtü
kopmuştu. İnşaatı son halindeki küçük sayılabilecek bir evin üzerine düşmüş,
henüz bitirilmemiş olan çatıyla teması hiç de etkileyici bir şekilde olmamıştı.
Bir şeyin örmekte oldukları çatıya düşmesiyle ihtiyar işçiler ürkmüşler hatta
içlerinden bir tanesi bayılmıştı bile. Turgan, yarı bedeni çatının altında
kalmış, göğsünden yukarısıysa çatının üzerinde kalmış bir halde hafif hafif
inliyordu.
“ Ustam yaptığında çok normalmiş gibi
geliyordu ama bu bayağı acıtıyormuş oy oy oy “
“ Sen de kimsin yabancı? “
Turgan başını yukarıya kaldırdığında soluk ama
tehditkar sesin sahibiyle göz göze gelmişti. Genç kadın ayakta güç bela
durabildiğini saklarcasına elindeki hançerle Turgan’ın tepesinde dikilmiş,
mantıklı bir açıklama bekliyordu. Turgan, çatıya sıkışıp oradan sıyrılarak
çıkmak çok sıradan bir şeymiş ve her gün yapıyormuşçasına bir ustalıklar olduğu
yerden yukarıya çıkmış, gülümsemeye koyulmuşken elini uzatıp söze girmişti.
“ Ben Turgan, hizmetkarım. “
“ Senin hizmetine ihtiyacımız yok. “
“ Dürüst olmamı istersen kimin hizmetime
ihtiyacı olduğuna ben karar veririm. “
“ Neden sen tanrı mısın ukala herif? “
“ Yok ama onun hizmetkarıyım. Haaa doğru ya
siz bana güvenmiyorsunuzdur şimdi. Bu yüzden söyleyeyim Yahnes dedenin kefil
olmasıyla buraya geldim. Diğerleri arkadan geliyorlar. Ben bir sürü tonton
dedeyi hemen görmek istediğimden acele ettim ve uçurumdan atladım hınh hınh. “
Turgan cümlesini bitirdiğinde etrafına
bakındı. Söylenildiği gibi bir sürü yaşlı insan vardı ama suratlarına
bakıldığında birçok zindan duvarının o suratlardan daha sevimli olduğu
söylenebilirdi. Onlardan birisi sinirli bir yüz ifadesi ve ses tonuyla girdi
söze.
“ Tonton dede mi, oradan bakınca bu hitabı
sevmişe mi benziyoruz? “
Turgan seri hareketlerle o adamın yanına
sıçradı ve dakikalar süren süre zarfında adamın yanaklarını tutup çekiştirirken
kendince söylenmeye başladı.
“ Gülsene dedecik. Öyle baktığında hiç de
tonton olmuyorsun ve… “
“ Yeter. “
Turgan bakışını sese doğru çevirdiğinde 50li
yaşlarında ve fazlasıyla dinç görünen bir adamla göz göze gelmişti. Esmer
tenli, kalın bıyıklı, kalın kaşları ve siyah gözleri olan bu adamın ürkütücü
bir duruşu vardı ve fazlasıyla kendinden emin görünüyordu. Bedenini
incelediğinde bir savaşçı olduğu aşikardı ve ses tonu da bedenine yakışır
gürlükteydi.
“ Sen neden kızdın amca? “
“ Bana bak genç adam. Uçurumdan atladığını
söyleyip buna inanacağımızı beklemen seni biraz ahmak yapar ama sen bununla da
yetinmeyip tanrının hizmetkarı olduğunu söyledin. Bir tanrı hizmetkarından kaç
yüz yıldır bahsedilmediğini bilmiyorum bile. Para mı umuyorsun yoksa mevki mi
bilmiyorum ama buraya girenler sağ çıkamazlar. Yalnızca Yahnes’ten bahsettiğin
için onun nöbetten dönme saati gelene kadar seni öldürmeyeceğim. O zamana kadar
bağlı kalacaksın anlaştık mı? “
“ Beni bağladığınızda bu dedeler tonton
hallerine dönüşeceklerse kabul. “
Bir başka ihtiyar cevaplamıştı bu kez.
“ Oradan bakınca pelüş oyuncağa mı
benziyoruz saygısız velet? “
Turgan “ Dedecik kızınca çok tonton olmadı
mı hınh hınh. “
“ Bu kadar yeter saygısız velet. Tatlı
uykular… “
Kalın bıyıklı adamın elindeki taş kırmaya
yarayan balyoz bu kez Turgan’ın başını hedef almış ancak Turgan’ın çevikçe
karşılık vermesiyle havada asılı kalmıştı. Balyozu sapından tutmuş ve kendisine
gelen saldırıyı adeta yok sayıp, balyozu kısa süre içinde kendi elinde tutar
hale gelmişti. Turgan’ın ittirmesiyle birkaç metre ileriye düşen kalın bıyıklı
adamın gözleri öfkeyle kaplanmış, bu kez belinden çeliği parlayan kalın
kılıcını çıkarıp onunla yapmıştı hamlesini ki o zaman ihtiyarlardan birisinin sesi
duyulmuştu.
“ Kara cellat yapma. Dediğin gibi Yahnes
gelene kadar bir misafirmiş gibi davranalım. “
Kara cellat elindeki kılıcı öldürmek amacıyla
savururken verecekti cevabını.
“ Bu veledin Yahnes’i öldürmediği ne malum?
Şehri görmeseydi başka çözümler düşünülebilirdi ancak burayı gördükten sonra
sağ çıkması mümkün değil. Bununla geber.
Turgan’ın tanrının gazabını çıkarmasıyla
Celladın elindeki kılıcın iki eş parçaya ayrılması bir olmuştu. Turgan, Kara
cellat ismini duyduğu anda bakışları değişmiş, gözlerinin etrafı kararmışken,
etrafına yaymaya başladığı korkutucu öz varlığı insanları etkilemeye
başlamıştı. Emin adımlarla kara cellatın üzerine ilerliyorken konuşacaktı.
“ Sırf yaşlılar diye insanları sebepsiz
yere öldüren kara cellat sensin demek. Tüm yaptıklarına rağmen seni aralarına
kabul etmiş olan bu insanların soluduğu havayı paylaşmayı hak etmiyorsun. Sana
hak ettiğini ve… “
“ Lütfen yapma. “
Genç kızın sözleri Turgan üzerinde etkili
olmuşa benzemiyordu ancak kız onu durdurmak zorunda hissediyor ve denemeye
devam ediyordu.
“ Bizden güçlü olduğunu kabul ediyorum dur
artık. Rica ediyorum onu incitme. Lütfen ona zarar verme. Yaptıklarının yanlış
olduğunu anladı ve hükmü verilmiş binlerce yaşlıyı kurtardı o ve her gün de
yenilerini kurtarmaya devam ediyor. Eğer onu öldürürsen bir sonraki celladın
bunu yapacağına söz verebilir misin? “
Turgan sonunda duraksamıştı. Kara cellat
oturduğu yerden kımıldayamıyor, korkuyla Turgan’ın gözlerinin içine bakıyordu.
Turgan arkasına dönüp genç kıza baktığında yorgunluk belirtilerinin her an
arttığını ve havadaki sisin de git gide azaldığını fark etmişti.
“ Hikayesini dinledikten sonra kararımı
vereceğim ama unutmayın birazdan gelecek olan arkadaşlarım yalan konusunda
benden daha uyanıklardır. Hikayenizde yalan olmadığınızdan emin olun. “
“ Tamam. Yeter ki kara celladı rahat bırak.
“
“ Yaftını sona erdir yoksa birazdan özün
bayılacağın seviyelere kadar düşecek. “
“ Eğer bunu yaparsam şehir görünür olur ve
böyle olursa da… Ben iyiyim. “
“ Yaftını sona erdir. Bir kez daha
söylemeyeceğim. “
Turgan’ın sözlerinin ardından havadaki sis
dağılmış ancak insanların gözlerindeki korku halen duruyordu. İhtiyarlardan
birisi umutsuz ve sitemkâr halde konuşacaktı.
“ Tanrım bu yaşımızda verdiğimiz onca
emekten sonra meraklı bir genç yüzünden tekrar mı hayatımız zindana dönecek? “
“ Hiçbir şeyin zindana döneceği yok dede.
Yalnızca kara celladın hikayesini duymak istiyorum. Yahnes dede diğer şeyleri
anlattı. Bir kıza aşık olan bir adam var yukarıda. O kızı da terk edilmiş halde
bulmuşsunuz. Yaşlıları öldürmeyi getiren başkandan da bahsettiler. Kara celladı
ve o başkanı ellerimle öldürmeyi düşünüyorum ama böyle bir şerefsizin neden
size yardım etmeye başladığını da merak etmiyor değilim. “
Genç Kız “ Cidden Yahnes babalarla konuşmuş
olmalı. Madem öyle kara celladın hikayesini kendinden dinleyelim ama sis yaftı
konusunda… “
Turgan “ Buradaki tek genç kızın özünü
tüketmesine izin vermeyeceğim. “
İki ihtiyar adam aralarında fısıldaşıyorlardı.
“ Rinya özel bir kız ve buradaki tek yaft
kullanabilen üye. Bu çocuk muhtemelen yaft bile kullanamıyor olsa da öz falan
deyip canımı sıkıyor. “
“ Öyle olsa da tuhaf silahı güçlü
görünüyor. Johar çeliğinden olan bir kılıcı kesebildiğine göre onu dikkate
almalıyız. “
.
.
.
Kara Cellat “ Yirmi yıldan fazla oldu.
Babamın aniden hastalanmasıyla birlikte onun yerine cellatlık için eğitim
almaya başlamıştım. Halkımızın genç olmasıyla övünüyorken yaşlıları öldürmek
tuhaf bile gelmemişti bana. Zaten dışarıda onları hor görüyor, ellerindekilerini
alıyor ve bunun için yargılanmıyorduk bile. Bu yüzden onlar için ölmek en iyi
seçim olmalıydı ve ben de o ihtiyarları doğru seçime götüren bir aracı olmaktan
ziyadesiyle memnundum. “