Theoden
Hizmetkarın Adaleti-1
Yeni askerler tüfekleriyle beraber Turgan’ın
üzerine koşadursunlar, Turgan halen kıyımı havaya doğrultmuş halde bekliyor,
ara sıra da bulutların peyda olduğu gökyüzünden çakan yıldırımlar kıyıma çarpıp
işlemelerini iyice parlattıktan sonra kayboluyorlardı. Yıkıntıların arasında
kalmış olan pembe atkılı adam yerliler tarafından sıkıştığı yerden çıkarılmış,
Gösterişli kıyafetleri parçalanmış olan adam öfkeyle konuşmaya girmişti.
“ Sen de kimsin tuhaf silahlı çocuk, bu
ihtiyar insanları da nereden bulup getirdin? “
“ Ben hizmetkarım. Bir şekilde buraya
geldim ve saygı göstermeniz gereken yaşlılarınıza cehennem gibi bir hayat
sunduğunuzu ve bu cehennemi de fazla uzatmayıp onları katlettiğinizi öğrenmiş
bulunmaktayım. Bunu değiştirmeye geldim komik giyimli adam. Eğer bu ülkenin bir
yöneticisiysen halkına söyle de
yargılanmaya hazırlansınlar. “
“ Ne saçmalıyorsun sen? Tutuklanıp
yargılanan sen ve yanındaki ihtiyarlar olacaksınız. Askerler yakalayın şu
herifi. “
“ Yaft dahi kullanamıyorken bu kadar özgüvenli
olman şaşırtıcıymış. Tabiatın Öfkeli Gürleyişi- Gök Gürültüsü. “
Turgan sözlerini bitirdiğinde gökyüzündeki tüm
boşluklar dolmuş, tamamıyla siyah bulutlardan yapılmış bir tavan gibi görünen
semanın şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan insanlar korkularıyla baş başa
kalmışlarken korkmaya hazırlanmaya dahi vakit bulamadan gelen şiddetli gök
gürültüsüyle askerlerin neredeyse tamamı ellerindeki silahları bırakıp kulaklarını
kapatmak zorunda kalmışlardı. Sinar askerleri korkudan kıvrana dursunlar, en az
onlar kadar ürken birisi daha vardı. İki eliyle de kulaklarını kapatmıştı ve
Ducia’ya sarılmışken, gözleri kapalı halde bir çocuk ürkekliğinde konuşuyordu.
“ İyi de bu yaft bizi de etkiliyor. B-ben
gök gürültüsünden çok korkarım ve şu anki gök gürültüsü de normalden çok daha
şiddetli ve… “
Biraz duraksadı ve panikle gözlerini açıp
devam etti.
“ Turgan cidden gök gürültüsü yaftı mı
kullanıyor? “
“ Evet. “
“ Cidden inanılmaz güçlüymüş. Öyle olsa
bile biraz önceki deprem uğursuzluğa işaretti ve belki de daha fazla uzatmadan
buradan ayrılmalıyız. “
Nyu “ Korktuğunu biliyorum Belinda ama
bizimle beraberken böyle şeylere alışmalısın. Onun babası tüm dünyaya meydan
okuyan bir adamdı ve Turgan’ın oğluna bakarsan nasıl bir aileyle karşı karşıya
olduğunu anlayabilirsin. “
Belinda o zaman bebeğin yüzüne bakmış ve
gördüğüne inanamamıştı. Küçücük bebek göğün şiddetli gürleyişine adeta
hareketli bir dans müziğiymiş gibi tepki veriyor, yüzündeki gülümseme dudak
kenarının sınırlarını zorluyorken, dilini dışarıya çıkarıp duruyor, ellerini
birbirine vurup kendince gök gürültüsü müziğine dansıyla eşlik ediyor
görünüyordu.
Belinda “ A-aslında korkmadım ama
söylediğim gibi demin olan deprem… “
Ducia “ Onu da Turgan yaptı. Kullandığı bir
başka yaft. Dışarıdan bakıldığında nasıl göründüğümüzü bilmiyorum ama hakkında
hiçbir şey bilmediğimiz ülkelerin karşısına dikilmeyi düşünürken sadece
konuşmuyorduk gazeteci hanım. İntibah Tugayı cidden güçlüdür. “
Belinda “ En azından şu gök gürültüsü
sesini birazcık azaltsa? “
Ducia “ Buraya gelirken bir planı olduğunu
söylemişti. Bu yüzden şimdilik sadece izlemede kalmalıyız. “
Belinda deli gibi korkuyor, belli etmek
istemese de bedeninin titremesine engel olamıyordu. Hayatı boyunca böyle
aksiyonlar sırasında kalbi pırpır atar, heyecanı mantığının önüne geçer, tüm
bedeni karıncalanır ve tehlikeli ortamlarda bulunduğunda korkudan titrerdi ancak
buna rağmen amacını gerçekleştirmek adına tüm tehlikeleri göze alarak yola
çıkmış, korkularına rağmen her türlü haberi yayımlatmak adına elinden geleni yapmıştı.
.
.
.
Yönetici “ Lütfen durdur artık şunu. Tamam
güçlü olduğunu kabul ettim ama neden Sinar’ın tüm güzelliğini mahvedip o zayıf
yaşlıları buraya getirdin en azından bunu söyle. Eğer onları bize teslim
edersen hiçbir şey olmamış gibi… “
Turgan önce yöneticinin susması için bir
işaret yapmış ardından da havaya kaldırdığı kıyımın mızrak ucundan küçük bir
yıldırımı havaya göndermişti. Bu işaretin gelmesiyle birlikte Behmura yanında
ihtiyar bir adamla birlikte Turgan’ın üzerinde durduğu genişçe sütunun üzerinde
belirmiş, ihtiyar adamı bıraktıktan sonra da aşağıya, ortalıkta kıvranan
askerlerin ortasına atlamıştı.
Turgan o andan sonra yaftının şiddetini
arttırmaya başladı. Gök gürültüsü sesi dayanılmaz seviyelere gelmiş, yönetici
artık yalvarmak için dahi konuşamıyor zira kendi sesini bile duyamıyordu.
Gözleriyle artık bu işkenceye bir son vermesini dilerken ellerini kulağından
zorla çeken Turgan ile yüz yüze gelmişti. İhtiyar adam halen Turgan’ın yanında
duruyor, gök gürültüsüneyse hiçbir tepki vermeyip, ne yaptığını öğrendiği
Turgan’ın sırtını sıvazlamaya, kendince teşekkürlerini iletmeye çalışıyordu.
Turgan “ Biraz önce zayıf ihtiyarlar
demiştin ama sen ve senin genç askerlerin kulaklarını tıkamaktan başka bir şey
yapmıyorlarken bu adam dimdik ayakta duruyor. “
Turgan ardından ihtiyar adamın kamburuna
dikkat etti ve devam etti.
“ En azından mümkün olduğu kadar dik
duruyor hınh hınh “
“ O ayaklı cenazenin kulaklarının duyduğu
bile kesin değil. “
“ Aynen öyle. Kulakları oldukça ağır
işitiyor ve gördüğün üzere bu zayıflığı şu anda onu diğer kişilere karşı güçlü
kılıyor. “
“ Saçmalık. Yalnızca şu iğrenç sesi sona
erdir ve yaşlı pislikleri temizlememize izin ver ve Sinar sana dostluğunu
gösterecektir. Tanrının hizmetkarı olduğunu söylüyorsun ve Sinarlılar tanrı
inancı olan kimselerdir. “
“ Konuşmaktan anlamıyorsun demek. Öyleyse
tanrının hizmetkarına yaraşır bir şekilde halledelim bu işi. “
.
.
.
Art arda çakan yıldırımların ardından gök
gürültüsünün desibeli ve tonu birkaç kez değişmiş, birkaç saniyenin sonunda da
karmaşık ancak anlaşılabilir bir şekilde gök gürültüsünden cümleler duyulmaya
başlanmıştı. Anlamlı kelimelerin duyulmasıyla korkunun boyutu iyice artmış,
insanlar adeta toprağı kazıp altına girmeye çalışır hale gelmişlerdi.
“ Sinar’ın saygısız insanları. Yıllardır
yaşlılarınıza hürmetsizlik ettiniz, onları aşağıladınız, normalde yaşlı
büyüklerinden öğüt istemesi gereken gençler onlara şiddetin çeşitli türlerini
göstermeyi normal bir şeymiş gibi karşıladılar. Belki tamamıyla sizin hatanız
değildi ama yaptığınız büyük bir yanlış ve bu yanlış hizmetkarın kulağına
gitti. Şimdi de hizmetkar tüm ülkeyi cezalandırmak için burada. Şehirdeki
herkes şehir meydanında toplansın ve cezasını kabullensin. Evlerini daha
güvenli görüp çıkmayacak olanlar bilsinler ki yirmi dakika sonra bu şehirde tek
bir sağlam ev dahi kalmayacak. “
Şehir meydanı git gide kalabalıklaşıyordu. Bir
milyonun üzerinde insan şehir meydanını doldurmuşlardı ve bunlardan bazıları
gök gürültüsünün söylediği gibi gerçekleşen depremde yıkılan binaların altından
kaçıp yara bere içinde meydana ulaşabilmişlerdi. İnsanlar kendi aralarında
konuşuyorlardı.
“ Tanrı’nın bu zavallı yaşlılar için bizi
cezalandırması hiç adil değil. “
“ Cidden bu çürümüş bedenler için tanrı
kızmış mı? “
“ Şunu yapmayı kesin aptallar. O cidden bir
hizmetkar ve eminim söylediklerimizi duyuyordur. “
“ Açıkçası ben yaşlı insanları seviyorum ve
okullarımızda onların ülkemiz için ne kadar kötü oldukları anlatılırken
öğretmenimize karşı gelip okuldan atılmıştım. “
“ Ne yani bunca zamandır yaşlıları sevmene
rağmen onlara eziyet mi ediyordun? “
“ Aksine asla eziyet etmiyor, eziyet
edenleri cezalandırması için de tanrıya dua ediyordum. “
“ Seni şerefsiz. Belki de senin yüzünden… “
Kalabalığın o kısmında bir arbede başlamıştı.
İnsanların çoğu yaptıkları hatayı halen fark etmemişler, yalnızca yaptıkları
işler birilerine ulaşıp cezalandırılmalarına sebep olduğu için öfkelilerdi. Ön
sıralara yakın olan arbede Behmura tarafından fark edilmiş ve kavga eden dört
kişi Turgan’ın yanına götürülmüşlerdi. Kısa süre içinde kavga sebebi
anlaşılmış, adı Mias olan genç kızın cidden yaşlıların hakkını savunmak adına
okuldan atıldığı ve birkaç kez de hüküm giydiği öğrenilmişti. Turgan artık
kararını rahatlıkla verebilirdi.
“ Sinar’ın zihinleri yıkanmış, buna izin
verecek kadar aciz kalmış ancak acizliklerinin dahi farkında olmayan zavallı
insanları, saygıdeğer tontiş yaşlılar ve çöplüğe bırakılmış kıymetli maden
Mias, hükmümü açıklıyorum. “
İnsanlar homurdanmaya başlamışlardı.
Kendilerine yapılan hitap şekli kimsenin hoşuna gitmemiş ancak göklerden gelen
kararı da korkuyla kabullenmek zorunda hissediyorlardı.
“ Uzun zamandır zaten nefes almak dahi
onlar için yorucu olan ihtiyarlarınızın hayatlarını cehenneme çevirdiniz ve
çoğunuz halen bunu övünülecek bir şey sanıyorsunuz. Onlara yaptığınız
aşağılamaları değil, yalnızca onları bu yaşlarında soktuğunuz zahmetleri
yaşamanızı sağlayacağım. Mias’ı tartaklayan şu üçüyle başlayacağız ve ardından
da hepiniz ihtiyarlığı tadacaksınız hınh hınh. Ducia… “
Turgan’ın komutuyla Ducia odaklanmış, azrak
güçlerini kullanmasıyla birlikte sahnenin ortasındaki üç Sinarlı inlemeye
başlamışlardı.
“ Bedenim bacaklarıma ağır geliyor. “
“ Nefes almakta zorlanıyorum ne oldu böyle
bana? “
“ Durup dururken sırtım ağrımaya başladı.
Sadece sırtım da değil, kemiklerim, göğsüm ve…. Neler oluyor bana? “
Turgan “ Hiçbir şey olmadı. Sadece biraz
erken ihtiyarladınız diyelim hınh hınh. “
“ Ne yaptıysan düzelt bizi hizmetkar. Eğer
düzeltirsen ıhhhh senin için tanrıya dua ederiz. “
Turgan “ Tanrıyı bile hatırladığınıza göre
yeterince yaşlandınız demektir hınh hınh. “
Birden gülümsemeyi kesmiş, bakışlarını
sertleştirmiş ve nefret barındıran bir ses tonuyla devam etmişti.
“ Siz ihtiyarların bu yaşlarında koca bir
şehir inşa etmek zorunda kalmalarına sebep oldunuz ve sizler de aynı kaderi
yaşayacaksınız. Buradaki her bir binayı boşuna yıkmadım şimdi şehri baştan
kurma zamanı. İş başına ihtiyarlar. Ducia, Nyu lütfen diğerlerini de… “
“ Anlaşıldı… “
Birkaç saat içinde Mias dışında şehirdeki
herkesin özü azaltılmış, gücü tüketilmiş ve yapay bir yaşlılık hissi hepsine
yaşatılmıştı. İnsanlar alışık olmadıkları güçsüzlükleri, ağrıları çekiyorlarken
inliyorlar ancak Turgan merhamet göstermiyordu. Bu halde şehrin inşasına
başlanmıştı. Ducia belli etmese de gücünün çoğunu tüketmiş, ayakta zor
durabiliyor olmasına rağmen Nyu’nun yardımını kabul etmemişti zira Nyu bir
anneydi. Her gün aynı saatte şehir inşası başlıyor ve başlamadan önce Ducia
herkesin ihtiyar bir bedene sahip olmalarını sağlıyordu.
İnşanın üçüncü gününde gerçek ihtiyarlar sahte
olanlar için Turgan’a ricada bulunmuşlardı zira artık farkına varmış ve pişman
olmuştu genç Sinarlılar. Çoğu yaşlı aile büyükleriyle hasret gidermeye
başlamış, yaşlılara duyulan nefretin azaldığı gözle görülebilir haldeydi.
Turgan ise kararlıydı ve durumun bir hafta daha devam etmesini sağlamış,
ardından da halen yaşlı hisseden gençlerden ülke başkanını seçmelerini
istemişti. Tüm ısrarlara rağmen hatasını bir türlü unutamayan eski başkan aday
olmamış ancak siyasi tecrübelerine dayanarak Mias’ın aday olmasını istemişti.
Mias başta kabul etmese de ısrarlar sonucunda aday olmuş ve el kaldırma
usulüyle yapılan oylamada diğer iki adayın açık ara önünde oy alarak Sinar’ın
yeni başkanı seçilmişti zira insanlar bir gün yaşlanacaklarını ve Mias’ın her
durumda onları koruyacağını fark edebilmişlerdi.
Hizmetkarın Adaleti kendi içinde bir seri olacak o yüzden numaralandırdım. Keyifli okumalar:)