Theoden
Dragut Özel
Dragut’un bedeni ter içinde kalmıştı. Kot
farkından dolayı mağaranın içi dışarıya göre daha havasız ve sıcak olduğundan
bedenini daha fazla zorlayabiliyordu. Dışarıdan gelen gürültüyü yok saymaya
çalışmış olsa da sesler git gide yaklaşıyordu. Yer üstüne çıkmaya niyeti olmasa
da özellikle çocukların çığlıkları onu ziyadesiyle rahatsız ediyordu. Birkaç
dakika sonra birilerinin mağaraya girdiklerine artık emin olmuş, somurtkan bir
ifadeye büründükten sonra eğitimine tekrar odaklanmaya çalışıyordu. Dragut her
ne kadar yok saymaya çalışmış olsa da sesler git gide yaklaşmıştı ve artık
davetsiz misafirlerin kendi aralarındaki konuşmaları duyulabilir hale gelmişti.
“ Acaba onları atlatabildik mi? “
“ Mağaraya girdiğimizden beri hiç at sesi
duymadım. Tıpkı kehanetteki gibi dipsiz mağara bizi kurtarıyor. “
“ İyi de kehanete göre mağaradaki ulu
kişinin bunu yapması gerekmez mi? “
“ O kişiyi kehanetten beri nesillerdir
gören olmadı ama önemi yok. Bir gün mutlaka bizi kurtarmak için ortaya
çıkacaktır. Hem mağaranın varlığı bile şimdilik bizi kurtarmaya yetti. Kanaatkâr
olup bununla yetinmeliyiz. “
Sayıları yetmişi bulan bu grup ilerlemeye
devam etmişler, bir süre sonraysa gördükleri karşısında şoka girmişlerdi.
Kimileri şoku atlatabilmiş, yere kapaklanmışlar ve göz yaşlarına boğulmuşlardı.
“ Kehanet doğruymuş bu bu kesinlikle o
olmalı. “
“ B-b-bu gerçek mi? Cidden kehanet doğru
muymuş? “
“ Tanrım sana şükürler olsun kehanetin
gerçekleşmesi için en zor zamanımızı kolladığını biliyorduk. “
İnsanlar, Dragut’un etrafına toplanmışlar,
kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlardı.
“ Bizi duyabiliyor mu acaba? “
“ Kehanetin çok da eski olmadığını
düşünürsek dilimizi biliyor olmalı ama belki de binlerce yıldır hayattadır ve
kadim dilde konuşmamız gerekiyordur. “
“ Öyle söyleme. Biliyorsun kadim dil
hakkında konuşmak yasaktır ve… “
“ Yasaklara dikkat etmiş olsak da köyümüzün
yarısını öldüren ve bizi de öldürmek için peşimizden gelen soysuzların
kuralları umurumda bile değil. “
Dragut “ Susun lan artııııık. “
“ Aman tanrım dilimizi biliyor. Sen cidden
osun. Kehanetteki kişisin ve gerçeksin “
“ Hadi beyler sonunda kehanet gerçekleşti.
Şükranlarımızı ona Zuzurubukukululututumuruhakaridun’a sunalım. “
Dragut ‘ Bu kadar saçma isimli birinin
efsanevi bir kurtarıcı olmasına imkan yok. ‘
Her biri Dragutun önüne sırasıyla dizilmişler,
ardı ardına yere kadar eğilip saygı ve hürmetlerini sunuyorlardı. Kısa süre sonra
insanlar yerden kalkmışlar ve sırayla Dragut’un önüne gelip tek tek arzularını içlerinden
söylemeye başlamışlardı. Dragut durumun tuhaflığını çözmeye çalışıyordu ve
henüz bir tepki göstermemişti. Önüne gelip öylece duran kişileri pek umursamasa
da bir süre sonra merakına yenik düşmüş ve zihinlerini okumaya karar vermişti.
Olabildiğince kısık sesle yaftının adını söyledi.
“ Zihin Hükmü- Ardışık Sorgu(8. Seviye 3.
Kapı) “
“ Petrogad askerlerinin bizi rahatsız
edemeyeceği toprakları bahşetmeni diliyorum ulu
Zuzurubukukululututumuruhakaridun “
“ Yalnızca baskın korkusu olmadan ölen
karımın yasını tutabileceğim bir köyde yaşayabilmek istiyorum “
Dilekler hep benzer şekildeydi ancak bir sonraki
gelen genç kızın farklı bir arzusu var gibi görünüyordu. Beyaza çalan sarı
saçları, parlak yeşil gözleri ve un kadar beyaz teniyle destansı bir güzelliğe
sahip olan ve tüm diğerlerinden ayrılan bu genç kız adeta farklı bir dünyadan
gelmiş gibi görünüyordu.
“ Liv Karolek’in ölmesini istiyorum. “
Dragut ilk kez afallamıştı. Genç kız
güzelliğinden beklenmeyecek kadar kinle dolu gibi görünüyordu. Acaba bir dilek
hakkı olsa bir başkasının canından olmasını ister miydi? Hiçbir efor sarf
etmeden birinin ölmesini dileyip sonra da oturup dileğinin kabul olup
olmadığının haberini bekleyen biri ne kadar düzgün bir insan olabilirdi?
Dragut’un mimikleri değişmiş, yüzünü nedense panik ve öfke kombininden oluşan
bir duygu silsilesi kaplamıştı. Kendisini hayranlıkla izleyen insanlar da o
zaman endişeye kapılmışlardı. Bu kızın babası olmak için fazla yaşlı görünen
buruşuk suratlı bir adam ilk konuşan oldu.
“ İrina kızım kuralları biliyorsun. Yasak
bir şey dilemedin değil mi? Ölü birinin dönmesini istemek ya da hayattaki
birinin ölmesini istemek… “
İrina “ Irzıma geçmeye çalışıp ona mani
olmaya çalışan abimi acımasızca öldüren herifin ölmesini istemek mi yanlış Yuri
baba? Bunu dileyemeyeceksem başka bir şey dilemeyeceğim. “
Yuri “ Ulu
Zuzurubukukululututumuruhakaridun’a saygısızlık ediyorsun. “
Dragut ‘ O kelimeyi dinlerken bile yoruluyorum
‘
Diğerlerinin de dahil olmalarıyla beraber
tartışma büyümüştü. Her kafadan bir ses çıkıyor, Dragut’un uzun süre sonra
ulaştığı sessizlik cennetinin yerinde yeller esiyordu. Seslerin iyice
yükselmesiyle olaya dahil olmaya karar verdi.
Dragut “ Liv Karolek denilen adam cidden bu
kızın söylediklerini yaptı mı? “
Yuri başını eğmiş, mahcup ancak dileklerinin
duyulduğunu bilmesinden dolayı da doğan bir mutlulukla cevaplayacaktı zira
kimse bu ismi sesli olarak söylememiş olsa da Zuzurubukukululututumuruhakaridun,
Liv Karolek ismini öğrenmişti bile.
“ Ne yazık ki doğru Ulu
Zuzurubukukululututumuruhakaridun. İrina, çocukken anne ve babasını
kaybettiğinden ona ve abisine biz ebeveynlik ettik ancak Karolek denilen adam
tıpkı ismi gibi güçlü biri ve Liv unvanını da fazlasıyla hak ediyor. Kızıma
tecavüz etmeye çalıştığında birçok evi ateşe vermişlerdi. Oğlum, kız kardeşini
kurtarmaya çalışırken Karolek tarafından öldürüldü ancak İrina kargaşadan
faydalanıp yanan evlerden birisine kaçmayı başardı. İrinaya feci şekilde
takıntısı olan Karolek onun yanarak ölmesini göze alamadığından oradan ayrıldı.
Sonra her zamanki gibi başka topraklara göçtük ancak kaderimiz değişmedi. Her
seferinde bizi bulmayı başardılar. Bölgeden tamamen uzaklaşmadık çünkü
kehanetin bir gün gerçekleşeceğine inancımız tamdı ve tanrıya şükür bugün bizi
kurtarmaya geldin ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun. “
Dragut hikayeden etkilenmiş, başıbozuk adını
aldığı ilk zamanları hatırlamıştı. Sargut’un vicdansız uygulamalarına baş
kaldırmış, kısa süre sonra da Köklu ve Adal gibi müttefikler kazanmıştı. Bu
onun davası değildi. Köklu kendi yoluna gitmiş, tüm çabalarının ardından Dragut’un
özgürlüğü birden ortaya çıkan babası tarafından kısıtlanmış, Adal ise acılı bir
ölüm yaşamıştı. İmparatorluk emin ellerde olsa da bu kadar kayıptan sonra
gerçekten zafere ulaştığını iddia edebilir miydi? Aynı kaderi bir kez daha
yaşamak istemiyordu Dragut. Sonuçta genç kız bir şekilde kurtulmayı başarmıştı
ve kaçmaya devam edebilirlerdi. Dragut iç hesaplaşmasına devam ediyordu.
İstemediği bir adamdan kaçmak adına ölümü göze almış bir kızın yanan bir eve
kendisini hapsedip dışarı çıkmayışı hayran olunmayacak gibi değildi ancak yine
de bu dava onun davası değildi ve uzak kalmaya kararlıydı.
“ Yaşadıklarınız için üzgünüm ama ben
aradığınız kişi değilim ve bu dava benim davam değil. Her zaman yaptığınız gibi
kaçmaya devam edin ve bana kalırsa bu zuzubumbum efsanesini unutup sizi
bulamayacakları kadar uzağa kaçın. “
Yuri “ N-ne, nasıl yani, cidden bize yardım
etmeyecek misin? Zuzurubukukululututumuruhakaridun olmadığını söylüyorsun ama
dileklerimizi nasıl duyabiliyorsun? “
“ Bundan basit ne var ben yaft imparatoru
Dra…. “
Dragut namını ve adını gururla söyleyecekken
paçasından çeken minik bir el duraksamasına sebep olmuştu.
“ Ben daha dileğimi söylemedim ulu
zuzuzuzzuzzuzuzzuzuzu ıhmm Yuri dede devamı neydi? “
On yaşlarında gözüken küçük çocuk işaret
parmağını dudaklarının arasına götürmüşken fazlasıyla sevimli görünüyordu.
Dragut uzun süre sonra ilk kez gülümseyebilmişti.
“ O ismi söylemek için uğraşmana gerek yok
genç adam. Söyle bakalım neymiş dileğin? “
Küçük çocuk ilk kuralı dahi unutmuş ve
dileğini hikayesiyle beraber sesli bir şekilde dillendirmeye koyulmuştu.
“ Ben daha doğmamışken kasabamıza uğrayan
bir tüccar bizim evimizde kalmış ve babamları çok sevdiğinden onlara Hoan’ın en
iyi bölgesinden olan kavunlardan ikram etmiş. Kavun o kadar lezzetliymiş ki ben
doğduktan sonra sürekli onun güzelliğinden ve mükemmelliğinden bahsetmelerini
duyarak büyüdüm ama hiç yemedim. Ablam ve babamlar yediklerinden hep keşke daha
önce doğsaydım diye düşünüyordum. Bunu hiç babama söylememiştim ama o bana bir
gün kavun getireceğini söyledi. Hep beraber yiyecektik ve bu kez ben de
olacaktım. Hoana gitmek için bir hafta önce kasabadan ayrılmıştı ama askerlerin
babamın gönderdiğini söyledikleri kavun çok çirkin görünüyordu. Bu yüzden ben
babamın doğru düzgün kavunlar alıp dönmesini diliyorum zuzu amca. “
Çocuk hikayeyi anlatırken insanların gözleri
dolmuştu. Aralarından bir tanesi onu kucağına almış uzaklaşmaya çalışıyordu
ancak küçük çocuk direniyordu.
“ İrina ablamın dileğinin kabul olmadığını
söylemişti. Benim dileğim gerçekleşecek mi duymama izin ver Niko abi. “
Niko aldırmadan gözyaşları içinde çocuğu
uzaklaştırıp hikayenin aslını Zuzurubukukululututumuruhakaridun’un duymasını
istiyordu ancak çocuk ısrarcıydı.
Dragut “ Dileğini gerçekleştireceğim genç
adam. Neye mal olursa olsun dileğini gerçekleştireceğim. “
Çocuğun gülümseyip uzaklaşmasıyla beraber
Dragut vadettiği dileği tam anlamıyla gerçekleştiremeyeceğini öğrenecekti.
Yuri “ Onun dileğini kabul edeceğini
söyledin ve senden şüphe etmiyorum ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun ama
kehanete göre ölen birini geri getirmek dileğini kabul etmeyeceğin yazıyordu. “
“ Ne demek istiyorsun ihtiyar? “
“ Boris’in hikayesindeki eksikleri
anlatmama izin ver ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun. Askerlerin kavun diye
Boris’e sundukları şey babasının gözleri oyulmuş kellesiydi. Kasabaya
geldiklerinde annesini de öldürdüler ve bu yüzden dileğinin tam anlamıyla
gerçekleşebilmesi adına anne ile babasının hayata dönmesi gerekir. “
“ Bahsettiğin askerler o kesik başın
Boris’in babasına ait olduğunu biliyorlar mıydı? “
“ Elbette biliyorlardı. Tüm ailemizi hatta
soy ağacımızı dahi bizden daha iyi biliyorlar. Bu kinin nedeniyse Hoan
Hanedanlığı dağılmadan önce onlara bağlı olmamız ve Petrogad ile aynı halktan
gelmemize rağmen daha adil olduklarını düşündüğümüzden yapılan referandumda iki
kez Hoan Hanedanlığı topraklarına dahil olmak istememiz. “
“ Şimdiyse bahsettiğin hanedanlık düştü ve
bu adamlar sizi hain olarak görüyorlar öyle mi? “
İhtiyar adam başıyla onaylamıştı.
“ Boris bir ablası olduğunu söylemişti.
Onun hayatta kaldığını söyleyin bana. “
“ Şükürler olsun ki hayatta ama esir düştü
ve onu arkamızda bırakıp kaçmak zorunda kaldık. “
“ Sizi buraya kadar kovalayan askerlerin
elinde mi yani? “
“ Utanç verici olsa da olabildiğince fazla
kişi hayatta kalsın istediğimizden evet. Onu arkamızda… “
Dragut daha fazla kayıtsız kalamamış özünü
oracıkta salmaya başlamıştı. Daha önce böyle bir güce tanıklık etmemiş olan
Petrogadlılar arka arkaya oldukları yere yığılmaya başlamışlardı. Dragut’un
attığı her adımda nefesleri kesiliyor, tüyleri dikiliyor, yutkunmak zorunda
hissediyorlardı. Yere kapaklanmayacak kadar güçlü hissedenler de ellerini ve
yüzlerini yere kapayarak Zuzurubukukululututumuruhakaridun’a saygılarını
gösteriyorlardı.
Dragut “ Boris’in yüzündeki gülümsemeyi
alan soysuzlara kim götürecek beni? “
İrina beklenmedik bir çeviklikle Dragut’un
yanına sokulup koluna girmeyi başarabilmişti.
“ Ben götüreceğim ama şu yaptığınızı
kesmezseniz beni taşımak zorunda kalacaksınız. Gerçi bu pazılara sahipken senin
için sorun olmamalı “
Genç kızın kollarını mıncıklaması Dragut’un
gardının düşmesine sebep olmuştu.
“ Öylece tanımadığın bir adama dokunmasana.
Azıcık edepli ol. Hem Karia bunu görseydi hayır daha kötüsü Jeo bunu görseydi…
Her neyse böyle bir şey mümkün değil. Sizinle bir anlaşma yapalım mağdur
edilmiş insanlar; öncelikle ben bahsettiğiniz zuzu bilmem ne değilim ama belli
ki sizin sığınacak bir limana ihtiyacınız varmış ki bu kehanete güvenip bölgeyi
terk etmeyecek cesareti göstermişsiniz. Şanslısınız ki benimde yeni bir kimliğe
ihtiyacım var. Durumu kabullenirseniz ismi kısaltmak şartıyla sizin zuzunuz
olurum ve bu zulmü Borise yaşatanların daha fazla yaşamalarına izin vermem ama
siz de karşılık olarak geçmişim hakkında tek bir şey sormayacak beni
anlattıklarımla kabulleneceksiniz. “
“ İyi de Ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun
değilsen onlarla baş edemezsin ki. “
“ Ulu Zubuletta değilim ama o bahsettiğiniz
her kimse emin olun ondan çok daha fazlasıyım. Şimdi dışarı çıkıp biraz
hamlığımı atayım hıah hıah. İrina sırnaşıp durmayı kes demedim mi sana… “
.
.
.
Bir saat kadar yürüdükten sonra bahsedilen
askerlerle karşılaşabilmişlerdi. Yer altı mağarasında takip ettikleri kişileri
kaybetmiş olmalıydılar. Diğerlerinin komutanı gibi görünen ve diğerleri gibi
soluk yeşil renkli ancak daha fazla rozetli bir üniforma giren adam İrina’yı
görür görmez sırıtmaya başlamıştı.
“ Sonunda ortaya çıkabildin yenge. Eğer bu
kez de eli boş dönseydik Livimize ne cevap verirdik? Gerçi esir aldığımız bu
kız da fena değil ama o sana takıntılı biliyorsun. Diğerlerinin hayatını
umursamasa da sana zarar vermeden götürmemizi emrettiğini biliyorsun.
Diğerlerini de kaybettiğine göre zorluk çıkarma da gel hadi. “
İrina Dragut’un bedenine adeta yapışmıştı. Bu
kez ki sırnaşıklıktan ziyade korkudan dolayıydı ve genç kız bedeninin
titremesine engel olamıyordu. İrina’nın askerlere yaklaşmaması komutanın
konuşmaya devam etmesine sebep olmuştu.
“ Gördüğüm kadarıyla birini kaybetmemeyi
başarmışsın. Gerçi bu adamın sizin kasabanızdan olduğunu sanmıyorum ama
emirleri biliyorsun sana dokunduğu için yaşamasına izin vermeyeceğiz. “
Telsizine dokunduktan sonra devam etti.
“ Yengemizi ayrıldığımız noktanın batısında
1.5 saatlik yürüme mesafesinde bulduk livim. Yanında bir yabancı erkek var ve
yengemize dokunduğundan onu öldürüp yengemizi sağ salim getireceğiz. “
“ Buraya gelmenize gerek yok. Ben oraya
geliyorum. “
Liv Karoleğin sesi telsizden duyulmuştu.
Anlatıldığı kadar kudretli bir sese sahip değildi ve doğrudan tüm bu olayların
sorumlusunun oraya gelecek olması Dragut’u memnun etmişti.
“ Boris’in hayalini yıkan hangisiydi İrina?
“
İrina cevap verememişti. Bir anlık cesaretle
bu askerlerin karşısına dikilmiş olsa da Liv Karolek’in alana gelecek olması
titremesinin armasına sebep olmuştu. Dragut durumu fark edip onu birkaç metre
ilerideki bir kayanın üzerine oturttuktan sonra askerlere dönüp bağırdı.
“ Bir adamın kesilmiş başını henüz çocuk
olan oğluna gösteren piç hanginizdi? “
Deminki komutan kahkaha atmaya başlamıştı.
“ Ha ha ha ne yani intikam almaya falan mı
geldin? Senin kadar aptal insanlar savaşmaya dahi değmezsiniz. Askerler ateş
yaftı kombosuyla öldürün şu herifi… “
Komutanın emrinin ardından oradaki tüm
askerler anında yaftlarını kullanmışlardı 3. Ve 4. Seviyelerin ağırlıkta olduğu
ateş yaftları birbirlerinin içine geçmişler, sıkılıp konsantre bir görünüme
bürünmüşken bir insan bileği kalınlığında ve fazlasıyla delici bir halde
Dragut’un üzerine ilerliyorlardı. Alevler ilerlemişle ancak Dragut’un bedenine
dokunamadan birden peyda olan başka bir ateş yaftı tarafından adeta
yutulmuşlardı. Askerler olayın şokunu yaşayadursunlar, Dragut sorusunu bir kez
daha tekrarlayacaktı.
“ Siz gücü ancak sivil kasabalılara yeten
mahlukların en iyi yaftını benim en çömez astım bile… Boris’in hayalini yıkan
piç hanginizdi dedim? “
Komutan şaşırmıştı. Onlarca askerin yaft
kombosunu kılını dahi kımıldatmadan hiç zarar görmeden atlatan bir adam onların
çok ötesinde olmalıydı.
“ Geri çekiliyoruz. Liv gelene kadar bu
adama bulaşmayalım. “
Komutanın bu korkmuş hali İrina’yı kendine
getrirebilmişti. Olduğu yerden doğruldu, Draguta yaklaştı ve yüzündeki
çıldırmış ifadeye bulanmış acı gülümsemesiyle psikopat bir katil gibi
görünüyorken konuşan komutanı parmağıyla gösterdi.
“ Aradığınız piç bu adam ulu
Zuzurubukukululututumuruhakaridun “
Komutan “ Size geri çeki ahhhhhhhhhhh “
Hemen önünde açılan boyut kapısından birden
peyda olan sim siyah görünümlü silindir metal boğazından girip ensesinden bir
delik açarak çıkmıştı bile. Diğer askerler koşuşmaya başlasalar da Dragut bir
kez davaya dahil olmuştu ve tek bir asker dışında tüm Petrogad askerlerini kısa
süre içinde öldürmüştü. Herkesi öldürdükten sonraysa başını yukarıya kaldırıp
bir nara atacaktı.
“ Hıaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ey istediğini
hizmetkar seçip güçle kutsayan tanrı ben ne kadar düzeltirsem düzelteyim bir
yerlerde bozuk düzenlerin sürüp gitmesine izin mi vereceksin? Otuz yılımı
verdikten sonra hala insanları acı ve mezalim içinde görmeyi mi hak ediyorum? “
İrina Dragut’un söylediklerinden pek bir şey
anlamamıştı ancak hanedanlığın dağılmasından beri böyle bir gücü ilk kez kendi
taraflarında hissetmek onun için fazlasıyla mutluluk vericiydi.
“ Sen kesinlikle
Zuzurubukukululututumuruhakaridun’sun. Bu kehanete inancımı kaybettiğimden
dileğimi yasaklara aldırmadan söylemiştim ama sen kesinlikle o’sun. Tanrım sana
şükürler olsun. “
“ Kesinlikle o değilim ama şu kehaneti
baştan anlatsana bana. Enişte gelene kadar laflamış oluruz hem. “
Genç kız o zaman yüzünü düşürdü. Boris’in
ablası da yanlarına gelmişti ancak o in için konuşmamıştı..
“ O sapkın heriften bir kez daha böyle
bahsedersen açabileceğin en büyük yarayı açmış olursun bende. Zuzurubukukululututumuruhakaridun
değilsen bile bir çocuğun hikayesini umursayacak kadar kıymetli bir adamsın ve…
“
“ Bu kadar alınacağını bilmiyordum, bir
daha söylemem olur biter. Hem paşamız bir gelsin bakalım belki senin dileğin de
kabul olur hıah hıah “
Lina “ Cidden Boris için mi beni
kurtardınız ulu Zuzurubukukululututumuruhakaridun. Kardeşim ilk kez güçlü bir
adam tarafından umursanıyor ve yetişkin olduğunda dahi size minnettar olacağını…
“
Dragut “ Bir çocuğun akıtılmış bir damla
gözyaşı bir kıtayı okyanusun dibine gömmek için yeterlidir. Şu anki masum
haliyle beni sevmesi yeterli ama üzgünüm kü kaybettiği ebeveynlerini ona geri
veremem ve sözümü tutamayacak olmak… “
“
Sen sözünü tuttun yakışıklı. Umarım Karoleğin ölmesini istediğim dileği de kabul
edersin zira o herifin buradan canlı ayrılmasını görmeye dayanamam. Gerçi o bir
Liv olduğundan deminki askerlerle kıyaslamanı önermem. Kehaneti duymak
istiyordun açıklamasıyla anlatayım. Bu kehanetin sahibi olan kadın kasabamızın
son kahiniydi ve onun ölümüyle başka kahinimiz kalmadığından onun onlarca yıl
önceki son sözlerine sığındık. “
Genç kız soluklandı, Dragut’un verdiği
mataradan birkaç yudum su içip, kaçarken kolaylık olsun diye bağladığı
saçlarını çözdükten sonra devam etti.
“ Hoan dağılacak, neredeyse tüm dünya
onları yıkmaya çalışıyor. Tam olarak yıkılmasa da dağılacak. Onların
dağılmasıyla vergi ve zulmünden kaçtığımız petrogad yeniden başımıza bela
olacak. Ben görmeyeceğim ama siz gençler göreceksiniz. O zaman kaçabildiğiniz kadar
kaçın ve kutsal mağaralarda onu arayın. Kayıp diyarlardaki işi bittikten sonra
buraya sizi korumaya gelecek. Dipsiz mağaraların birinde onu bulacaksınız ve İstese
de ayrılamayacak zira başkalarına yasak olan bizim velinimetimiz olacak. Siz
onun yalnızlığını gidereceksiniz oysa Petrogad’a haddini bildirecek. Ondan
birilerini öldürmesini ya da ölmüşlerinizi diriltmesini istemeyin.
Verdikleriyle yetinin zira verebileceklerinin sınırı hayallerinizin
ötesindedir. Geldiğinde ona söyleyin unutmasın Serdar avamsız olmaz. Onun adı
…. “
“ Lan cidden bunları mı söyledi eee neymiş
onun adı? “
“ İşte adını söyleyemeden öldü. “
“ Neden o zaman hepiniz aynı saçma ismi
söyleyip duruyordunuz? “
“ Kasabada sürekli kaçmaya hazır
olduğumuzdan eğlence mekanları inşa etmeyi gereksiz görmüştük ve bir keresinde
bir etkinlik yapıp kurtarıcımızın ismini belirlemeye karar verdik. Çekilişle
belirlediğimiz otuzdan fazla kişi sırasıyla birer harf söylediler ve böylece
ismini koymuş olduk çok harika değil mi he he “
“ Hııı inanılmaz harika. Hatta duyduğum en
harika şey olabilir. Bir şey soracağım İrina bu kahin bir tanrı dostu falan
değildi değil mi? “
“ Bilmem neden sordun ki? Hem tanrı dostları
gerçek mi ki? “
‘ Babamdan tanrı dostlarının var
olduklarını duymuştum ama belli ki buna babamdan başka inanan yok. Cidden
Gandra’ya burada kayıp diyar diyorlar ve hem oraya gitmemi hem de Turgan’ı
görmemi yasaklamıştı bunak herif. Yasak kelimesini sevmesem de öz oğlumu ya da
babamı öldürme riskini göze alamam. Belki de en doğrusu burada kalmam. ‘
“ Her neyse deminki saldırıdan sonra iyisin
değil mi? Askerleri o kadar kısa sürede biçtin ki gözümle dahi takip edemedim. Yaralanmadığına
emin olmak için bakacağım. “
İrina, Dragut’un bedenini iştahla inceleyip
mıncıklaya dursun, hem o hem de Dragut tok bir erkek sesiyle kendilerine
gelmişlerdi.
“ İrina sevgilim bana ait olan ellerinin o
pis herifin üzerinde ne işi var? “
İrina irkilmiş, istemsizce geriye sıçramıştı.
“ Onu bırakmış olsan da artık çok geç. Ona
dokunduğundan her türlü öldürmek zorunda kalacağım. “
Dragut “ Sen şu bahsettikleri Liv Karolek
olmalısın. Özünün miktarına bakarsak uhmmmmmmmm seni öldürmem sanırım birkaç saniyemi
alırdı. “
Karolek “ Haddini bil de konuş. Ben Petrogad
İmparatorluğunun 6 livinden birisiyim. Bu topraklara gelip şöhretimi
duymadıysan hem cahil hem de aptalsın demektir. “
Dragut “ Keşke diğer Liv kardeşlerini de
getirseydin. Böylece bir şansınız olabilir yok yok yine bir şey değişmez sadece
hepinizi öldürmem bir dakikamı alırdı hıah hıah. “
Karolek “ İrina’ya el sürmenin cezasını
ödeyeceksin cahil herif. “
Dragut “ Aslında bana dokunan oydu ama hay
hay. “
İrina, Dragut’un özgüvenli sözlerinden sonra
toparlanmıştı. Onun bu kadar rahat olması, Karolek’e karşı duyduğu korkuyu
bastırmış, bir kavgada yenildikten sonra babasını çağırmış bir çocuğun
özgüveniyle tekrar Dragut’a sokulup konuşmaya başlamıştı.
İrina “ Sen bana zorla dokunmuştun Karolek
ve senden tiksinmeme rağmen gülümsemi istemiştin ama gördüğün üzere bu adama kendi
isteğim ve arzumla dokunuyorum hatta doğrusunu istersen biraz şehvet de
içeriyor. Aslında tekrar kucağına çıkıp zıplamamak için kendimi zor tutuyorum. Biraz
önce yaşadıklarımıza rağmen bu kadar arzu dolu olmam da geçirdiğimiz
dakikaların güzelliğinden olsa gerek zira şu anki konumundan rahatsız olduğun bu
eller biraz önce bu adamın kıyafetlerinin içindeydi. “
Karolek “ Nasıl yani ne yaşadınız ki?
Yoksaa bana ait olana benden önce mi sahip oldun seni soysuz sümsük? “
Dragut “Sanırım bu adamın anlaması biraz
kıt. Aslında bu soruya evet dememi duymalarından korkacağım kişiler var ama sen
bunlardan birisi değilsin. Madem bu senin canını yakıyor; sen gelmeden beş
dakika öncesine kadar İrina ile deliler gibi sevişiyorduk. Bu kız adeta bir
tavşan gibi sevişiyor ve ilk seferinde bile bu kadar iyiyse sonraki seferlerimiz
için sabırsızlanıyorum. “
Karolek “ Bu durumda İrina orospusunu da
seninle beraber geberteceğim. Aşkıma ihanet etmenin cezasını bununla öde İrina
Buzul Çağı- Kar Dirgeni ( 7. Seviye yaft 3. Kapı) “
İki başlı ve neredeyse bir insan boyutunda
olan dirgen muazzam bir hızla İrina’nın üzerine ilerliyordu. İrina sağına
baktığında Dragut’un orada olmadığını farketmiş, o zaman ürkmeye başlamıştı. Abisinin
gırtlağını delen dirgen bu kez kendi boynuna doğru ilerliyordu ve güvendiği
adam yanında değildi. Dirgen kendisinin bir metre kadar yakınına gelmişken
gözlerinin karardığını hissetti ancak yanılmıştı. Dirgen gözlerinin hemen
önünde açılan siyah bir boyut kapısından içeriye girmişti ve boyut ortadan
kaybolup görüş açısı tekrardan genişlediğinde Karolek’in boynuna alevden bir
hançer dayamış olan Dragut’u fark edebilmişti. Konuşmalarını güç bela duyabiliyor
ancak dudaklarına dikkatle baktığında ne söylediğini net bir şekilde
anlayabiliyordu.
“ Sırf senden zayıflar diye o köydeki
istediğin kadına tecavüz edebileceğini düşündün demek. Astlarına etik adına hiçbir
kural koymayıp bir çocuğun tüm hayatı boyunca kurtulamayacağı bir travmaya
sahip olmasına neden olabilecek davranışlarda bulunmalarını umursamadın demek. Tüm
bunlara rağmen de yüksek rütbeli bir komutansın demek. Kalemini kırdım Karolek;
seni sadece birkaç saniyede öldürmüş olmamı arkadaşların ve imparatorun
öğrenecekler. Çok övündüğün rütbenin benim karşımdaki kıymetsizliğini fark edip
korkuyla dolacaklar. Sağ bıraktığım askerin gördüğü her şeyi tek tek anlatacak.
Şimdi kıydığın canların yaşadığı acıyı tatma zamanı. Geber Karolek… “
Dragut hançer şeklindeki alevleriyle Liv Karolek’in
boğazını hem yakıyor hem de kesiyordu. Alevden hançer birkaç cm içeriye
girdiğinde Liv’in çığlıkları azalmış, arkasında açılan boyuttan demin ortadan
kaybolan dirgen çıkıp sırtına saplandığındaysa sesi tamamıyla kesilmişti. Hem
sırtından, dudaklarından hem de boğazından kan fışkırıyordu. Dragut hayatta
bıraktığı askerin suratına baktı ve ürkütücü bir ses tonuyla tekrar söze girdi.
“ Benim adım Zuzu insanlar beni Ulu Zuzu
diye çağırırlar. Görüp duyduğun her şeyi aklına kazı asker. Liv’in çığlıklarını
asker arkadaşlarının katledilişini ve gözlerimdeki öfkeyi. Anladın mı? “
Asker baskıdan dolayı konuşamamış ancak
başıyla onaylamıştı. Dragut’un izin vermesiyle birlikte Liv Karolek’in cesedini
ve atını alarak oradan uzaklaşıyorken İrina arkasından bağırdı.
“ Tüm ailesi Petrogad İmparatorluğu
tarafından katledilen İrina’nın kocası olduğunu da eklemeyi unutma. “
Asker durmamıştı. İrina’nın söylediklerini
duyup duymadığıysa muammaydı.
Dragut “ Gerçek olmayan şeyleri söyleyip
durmasana edepsiz kız. “
İrina “ Bana edepsiz diyen adamın sonraki sevişmelerimiz
için sabırsızlandığını söyleyen adamla aynı kişi olması sence de enteresan
değil mi ulu Zuzu? “
“ Onu sırf senin oyununu sürdürebilmek için
söylemiştim. “
“ Öyle bile olsa beni arzuladığına yemin
edebilirim. Zaten hayatım boyunca bana kabus yaşatmış olan o sapığı öldürdüğün
için benden ne istesen yaparım. “
“ İyi. Bu durumda edepli olmanı istiyorum.
Bunu yapabilir misin? “
“ Sen kaslı vücudunla ve olgunluğun tüm
karizmasıyla yanımda duruyorken mi? Üzgünüm bunu ne yazık ki yapamam ulu ve en
az ulu olduğu kadar yakışıklı olan Zuzu “
Dragut ağır adımlarla mağaraya doğru ilerliyorken
muhtemelen bir atın heybesinden düşmüş olan gazete parçasını yerden alıp,
okumaya başlar başlamaz rengi gitmişti. Daha demin bir Livi saniyeler içinde
hayattan koparan adamın şu anki şaşkın ve ürkmüş görüntüsü şaşırtıcıydı.
“ Lan yoksa bu salak Petrogad İmparatorluğuyla
ittifak mı kurmuş? Kehanet kesinlikle çalışıyor daha şimdiden onun ittifakıyla
düşman oldum bile. Kesinlikle karşı karşıya geleceğiz…“
“ Kimden bahsediyorsun? “
Dragut o zaman haberi okumaya başlamıştı.
“ Hizmetkar ve ekibi sömürgeci Trinovan
İmparatorluğunun başına dert açmaya devam ediyor. Yüz yıllardır ezilen halkları
sömüren Trinovan imparatorluğu adeta tanrı tarafından cezalandırılıyor. Şu ana
kadar onlarca olaya karışan hizmetkar ve arkadaşları Trinovanlı vikontları
öldürmeyi sıradan bir iş haline getirmiş durumda. Kısa süre önce bazı
bölgelerdeki yönetimleri değiştiren hizmetkar, Trinovan imparatorluğu pes edene
kadar duracak gibi görünmüyor. Gruplarını İntibah Tugayı olarak tanıtan bu
cesur gençlerin Trinovan imparatorunu tehdit eden bir mektup gönderdiğini de
imparator hariç herkes öğrenmiş durumda. Trinovan’ın karizması çiziliyorken
vereceği cevap merak konusu. Eşitliğin temsilcisi Petrogad imparatorluğu
yöneticileri ise Hizmetkar ve arkadaşlarına hak verdiklerini söylediler. “
İrina “ Ne kehaneti? Hizmetkarı tanıyor
musun ki? “
“ Buna cevap vermeyeyim zira ne yalan ne de
gerçekleri söylemek istiyorum. Sadece şunun garantisini verebilirim ki bundan
sonraki hayatımda onunla karşılaşmayacğım. “
“ Yoksaaaaaaa sen ona kaybedip sonra kaçmış
mıydın? Eğer sana karşı bile kazandıysa kesinlikle gerçek bir hizmetkar olmalı.
“
“ Saçma sapan konuşma onu uykumda bile
yenerim ama mevzular farklı. Her neyse bu durumda Petrogad İmparatorluğunu
karşıma almam yüzünden onunla karşı saflarda olacağız gibi görünüyor. Belki de
kaderden kaçış yoktur… “
Hikayenin yavaş ilerlediğinin farkındayım ancak çok fazla tarafı dengeli ve mantıklı ilerletmek kaygısındyaım. Keyifli okumalar...