Theoden
Azrak Avı
Azrak Kral Rohan’ın bulunduğu adaya dört ayrı
metal gemi demirlemişti. Rohan’ın gözcüleri durumu erkenden fark etmiş olsalar
da tanımadıkları bir sancağa sahip bu gemilerden yetkili birisi çıkana kadar
hareket etmeyi düşünmemişlerdi. Beklenen kısa süre içinde gerçekleşmiş, mavi
üniformasının üzerinde sarı beyaz çizgileri ve parlak, altın rengi düğmeleri
bulunan bir adam birkaç arkadaşıyla beraber adaya çıkmıştı. Kısa süre yürüyüp
Rohan’ın önüne geldikten sonra beyaz şapkasını çıkardı ve şapkasını tuttuğu
elini göbeğine götürürken eğilip fazlasıyla kibar bir selam verdi. Rohan, Azrak
Karin ve Köstebek Tahm’ın hemen aralarında oturuyordu. Etrafta başkaları olsa
da en çok bu üçü olayın muhataplarıymış gibi görünüyorlardı. Elindeki zincirini
umarsızca sallayıp etrafındaki kızları yaptığı şakalarla bezdiren bir adamsa
katıksız bir serseri gibi görünüyordu.
“ Barışın garantörü Cabot Cumhuriyetinden
kayıp diyarın insanlarına selam olsun. Ben Albay Winston. “
Rohan “ Savaş gemilerinizi sadece selam
vermek için mi getirdiniz? “
“ Selam verip iyi niyetimizi göstermeye ve
bir teklifte bulunmaya geldik. Araştırdığımız kadarıyla Gandra imparatoru sizin
bir nevi özerk bir bölge olarak var olmanıza izin veriyor ve burada asker de
bulundurmuyor. “
Rohan “ Gandra’da barış sağlanalı çok oldu.
Bu yüzden asker bulunmaması gayet doğal değil mi? “
“ Öyle desen de bence sebebi farklı. Bu
kadar çok azrak bir aradayken muhtemelen başka kimsenin gücüne ihtiyacınız
olmamalı. “
Rohan “ Neden bahsettiğini bilmiyorum
yabancı. Burada azrak falan yok. Selamını verdiysen teklifini yapmadan
ayrılabilirsin. “
“ Yanlış anladınız sorumlu beyefendi.
Bizler teklifi yapmakla yükümlüyüz. “
“ Hiçbir şekilde ilgilenmiyorum. “
“ Şu an burada dört ayrı azrağın olduğunun
bilincindeyiz. Birçok ordunun dahi elde edemeyeceği bir şans bu. Teklifimiz
şudur ki kendilerini Cabot Cumhuriyetine adayan azrakların her birine hayal
dahi edemeyeceği bir dünyanın kapısı aralanacak. Hiçbir şekilde ön cephelere
sürülmeyeceklerinin garantisi verilirken, cumhuriyet kasalarını istedikleri
gibi kullanabilecekler. Tüm bunların yanında… “
“ Kabul etmeyeceğimi söylemiştim. “
“ İyi de sen azrak bile değilsin. Bırak
özgürce seçimlerini yapsınlar. “
“ Madem sayılarına kadar onları
biliyorsunuz durumu saklamanın manası yok. Evet o azraklar benim yanımdalar ve
her biri çocuklarım gibidir. Çocuklarımın yanımdan ayrılıp bilinmeyen bir
ülkeye hizmet etmelerine izin vermeyeceğim. “
“ Öyle desen de… “
Karin “ Onu duydun. Kral ne diyorsa o olur.
Cevabını aldıysan ufaktan uza bakalım. “
Adam ellerini ovuşturmaya başlamıştı. Deminki
mimikleri değişmiş, kibarlıktan yukarıdan bakmaya dönüşen bir yüz ifadesine
sahip olmuştu.
“ Sanırım küçük bir detayı atlamışım. Cabot
istediğini muhakkak alır. Eğer kendi arzunuzla bize katılmazsanız, Cabot’un
gücünün küçük bir kısmını size göstermek zorunda kalacağız. “
“ Sen bizi tehdit mi ediyorsun? “
“ Açıkça yapacaklarımızı söylüyorum. Hatta
kararınız kesinse bununla başlayabiliriz. “
Cabotlu görevli cümlesini bitirirken
üniformasının düğmelerinden birisine bir buton gibi basmış, akabindeyse
ellerini yere paralel olarak uzatmıştı. Bilek kısmından çıkan turuncu renkli ve
kesinlikle doğal görünmeyen onlarca metre uzunluk ve genişliğe sahip olan bir
ağ azraklardan ikisini ve Rohan’ı hapsetmişti bile. Adamın işaretiyle beraber
yanındaki askerler de aynı hamleyi yapmışlar ve üçüncü azrak da ağın altına hapsedilmişti.
Son ağ ise Azrak Pia’nın üzerine ağırlığından beklenmeyecek bir süratle
düşüyordu.
“ Şimdi açıklamama izin verin. Herhangi bir
şekilde azrak güçlerine sahip kimseler bu ağın altındayken güçlerini
kullanamamanın yanı sıra büyük acı çekerler. Cabot’un en gelişmiş teknolojik
ürünlerinden olan bu ağa biz azrak susturucu diyoruz. Hapsettiği azrakların
konuşmalarına dahi izin vermiyor. “
Adamın yüzünde pişkin bir ifade olsa da
söylediklerinde haklıydı. Başta Karin ile aynı ağın altında kalmış olan Rohan
olmak üzere tüm azraklar dayanılmaz acılar çekiyorlar gibi görünüyorlardı.
Winston “ En güzel yanı da şu ki bu
teknoloji harikası ağlar azrakları tespit edip doğrudan onların üzerlerine
gidiyorlar. Bu yüzden hiçbir azrak bundan kaçamaz. Azrak formundayken dahi
onların hızına yetişebilecek şekilde tasarlanmış bir ağdan bahsediyoruz. Hey
eğer bu ağ bir adamı da içine alacak kadar genişlediyse bu durumda aman tanrım
sen bir azrak kral olmalısın. “
Winston gururla teknolojilerini methederken
üzerine düşen ağa yakalanmamış tek azrak olan Pia tehditkar bir ses tonuyla
girecekti söze.
“ Arkadaşlarımı ve kralımı bırak aksi halde
bir azrağın öfkelendiğinde neler yapabileceğine şahit olursun. “
Winston paniklememişti bile. Tıpkı deminki
hareketi tekerrür etti ve bir kez daha ama bu kez ters el bileğinden çıkan ağ
Pia’nın tam üzerine atılmıştı. Pia yerinden kımıldamadı bile. Kararlı gözlerle
ağın üzerine gelişini seyrediyordu ki demin Cabotlular tarafından bir serseri
olduğu düşünülen adamın uzayan zinciri ağı havada yakalamış ve bir önceki
yakaladığı ağın üzerine bırakmıştı. Bu, Pia’yı aynı zaman dilimindeki ikinci
kurtarışıydı.
Jeo “ Konuşarak anlaşamadığınıza göre
gerisini kendi yöntemlerimle hallediyorum, uygun mudur Rohan abi? “
Rohan cevap verecek takati kendinde bulabilmek
adına birkaç dakikaya ihtiyaç duymuştu. Nefes almakta dahi güçlük çeken adam
bir sürenin sonunda birkaç kelimeyi toparlayabilmiş, tğm acısına rağmen
konuşmaya çalışmıştı. Yüzü tamamıyla kızarmış ve şişmiş görünüyordu.
“ Ben işe yaramam Jeo. Hesabını yap ve
kazanamayacağını düşünüyorsan durumu Attila’ya bildir. Çocuklarımı götürüp beni
öldürseler bile patrona vasiyetimin intikam olduğunu söyle. “
“ Patron seninle dövüşmeye bayılmasına
rağmen bu kadar aciz bir halde mi konuşacaksın abi? “
“ Güçlerim dönmediğinden… “
“ Beni ilgilendirmez. Bu güzel kızları
öylece götürmelerine izin verseydim kendimi asla affetmezdim. Hem patron
inzivaya çekildiğinden öleceğimi bilsem yine ona gitmem yoksa ona gitmeme sebep
olandan daha büyük zarara uğrayabiliyorum. Şimdi şu methettikleri teknolojiyle
biraz oynayalım bakalım. “
Albay Winston durumdan pek de hoşlanmamış gibi
görünüyordu.
“ Cehalet kişinin en büyük düşmanıdır.
Cabot Cumhuriyetine böylesine olumsuz yaklaşan insanların sonu hep tarihten
silinmek olmuştur. Aynı kaderi paylaşacağınızı bilmenizi isterim. Herkes savaşa
hazırlansın madem. Silahlarınızı ve ekipmanlarınızı an itibariyle
kullanabilirsiniz. “
Winston sözlerini hem etrafındakilere hem de
yakasındaki minik telsizin bas konuş düğmesine basmak suretiyle gemilerde
bulunan diğer herkese söylemişti. Winston’un sözlerinin duyulmasıyla beraber
gemilerden ikisinin roket kapakları açılmış ve atışa hazır hale gelmişlerdi.
Jeo ve arkadaşları iki gemideki fiziksel değişimi görmüş olsalar da kendilerini
neyin beklediğinden bihaberlerdi. Albay Winston silahını çıkardı ve köstebek
Tahm’a nişan aldıktan sonra ateşledi.
“ Madde Yönetimi – Oransal artış ( 8.
Seviye 4. Kapı) “
Jeo’nun yaftını kullanmasıyla birlikte elinde
uzayıp kalınlaşan zinciri adeta bir kırbaç gibi Tahm’ın önüne doğru savurmuş ve
mermi çekirdeğini havada karşılamayı başarabilmişti.
Jeo “ Yanlış anladınız albay, sizin
rakibiniz yalnızca benim. Diğerlerini hedef alırsanız ne kadar namert
olduğunuzu ilk seferden belli etmiş olurdunuz. Pia senin de karışmanı
istemiyorum bırak da şu eniklerle biraz antreman yapayım ha ha. “
Pia “ Ben emirleri sadece kralımdan alırım.
“
Jeo “ O zaman kral iş göremez halde
olduğunda vekaletin ailesine geçtiğini bilmelisin sevimli şey. Abim şu an
acıdan kıvrandığına göre yaşasın yeni kral Jeo haha “
Winston “ Onu duydunuz beyler.
Hediyelerimizi doğrudan şu dev zinciri tutan arkadaşın üzerine gönderelim
bakalım. Vurulduğunda da bu kadar özgüvenli olabilecek mi? “
Winston’un komutuyla beraber dört ayrı füze
dört ayrı gemiden ayrılıp gözle takibi zor bir hızla havada süzülmeye
başlamışlardı.
Jeo “ Demek uçabilen büyük mermileriniz var
teknolojiniz cidden üst düzeymiş ha ha “
İlk roket Jeoya beş saniye içinde ulaşmıştı.
Jeo kaçmasının mümkün olmadığını fark ettiğinde kalkanını çıkardı ve haykırdı.
“ Madde yönetimi- Oransal artış “
Jeo’nun özel yapım kalkanı vücudunu tamamıyla
örtecek kadar büyümüştü. İlk roketi gülümseyerek karşılayan Jeo pişman olmak
için dahi geç kalmıştı. Kalkanının böyle bir hasarı tutamayacağını fark edip
geriye sıçramış olsa da patlamanın ardından kalkanı paramparça olmuş,
vücudundaysa ciddi yaralar oluşmuştu.
Winston “ Dediğim gibi teknolojimiz övgüyü
hak ediyor. Elindeki kalkanın sıradan olmadığının farkındayım ancak bizim
roketlerimiz hedeflerini asla ıskalamazlar. Hedef olarak sen belirlendiğinden
bir kalkanın arkasında olsan da hasar alanında olduğundan patladı ve
unutmamalısın ki üç roket daha seni öldürmek için geliyorlar ha ha. “
Pia “ Sen iyi misin, yardım istemediğine
emin misin? “
Jeo yüzündeki kanı koluyla sildikten sonra
sırıtarak cevap verecekti.
Jeo “ Benim için endişelenmen şu aptal
roketin verdiği hasardan daha fazla acıtıyor. Eğer patron burada olsaydı tüm eğlenceyi
kendine alırdı. Bırak da böyle bir parti bulmuşken tadını çıkarayım tatlım. “
Jeo’nun yaraları ufak sıyrıklardan ibaret
değillerdi ancak çoğu insanı çığlık attıracak yaralara rağmen o gülümsemesini
koruyup eğleniyor gibi görünüyordu. İkinci roket kendisine yaklaştığında farklı
bir yöntem düşündü jeo.
“ Madde Yönetimi- Oran kaybı( 8. Seviye 6. Kapı)
“
Jeo’nun yaftını kullanmasıyla birlikte üzerine
gelen ikinci roket birden küçülmüş, avuca sığabilecek hale gelmişti ancak jeo
boyutunu küçültse de roket üzerine ilerlemeye devam ediyordu. Zinciriyle onu
vurduğu anda büyük bir şiddetle patladı ve Jeo bu kez deminkinden daha büyük
yaralarla geriye sıçrayıp yerde birkaç takla atmak zorunda kaldı.
Pia “ Hayır! sen iyi misin? “
Jeo düştüğü yerden kalktığında halen
gülümsüyordu.
“ Hadi ama bana bu kadar düşkün olduğunu
belli edersen Nebia ile problem yaşayacağız haha. Bırak da şu oyuncaklarla
eğlenmeye devam edeyim. “
Jeo’nun ağzı böyle söylese de son roketlerin
ikisi birden üzerine geliyorlardı ve daha fazla patlama etkisine maruz kalması
durumunda hayatta kalacağına ihtimal vermiyordu. İlk iki patlamayı olabilecek
en az etkiyle almasına rağmen ciddi yaraları mevcuttu ve diğer iki roketi
küçültse dahi verecekleri hasar ile baş edemeyeceğinin farkındaydı. Gözlerini
kapattı bir anlığına düşünmeye koyuldu. Farklı yaftlarda kullanabiliyordu ancak
kullandığı hiçbir yaft bu şeyler karşısında işe yaramazdı. Gözleri kapalı
olmasına rağmen roketlerin gemilerden ayrıldığı an gözlerinin önüne geldi. Bir
şekilde o gemilerden kontrol ediliyor olmalıydılar. Eğer gemileri yok
edebilseydi… Gerçi şu anki haliyle dördünü birden yok edecek kadar büyük bir
saldırı gerçekleştirmesi mümkün değildi hem gemiler de özel teknoloji ürünü
olmalıydılar ve agresif bir yaftın onlara vereceği zarar soru işaretleriyle
doluydu. Gözlerini tekrar açtığında roketlerin kendisine on metre kadar yaklaştığını
fark etti. Göğsünde sakladığı madde yönetimi isimli yaft kitabı tamamıyla Jeo’nun
kanına bulanmışken rengi ve cildi değişmeye başlamıştı. Kalınlaştığı gözle
görüşebiliyordu. Kitap birden yere düşüp sayfaları rüzgar etkisiyle kendi kendine
çevriliyorken Jeo mağrur bir ifadeyle bağırdı.
“ Madde Yönetimi- İnhilal ( 8. Seviye yaft
??? kapı) “ ( Daha önce bu kapıyı açabilen
olmadığından seviyesi bilinmiyor. İnhilal : Erime, ergime)
Jeo yaftının adını söylediğinde üzerine gelen
roketler oldukları yere düştüler ancak patlamadılar. Şu anki halleriyle boş
tenekeden ibaret gibi görünüyorlardı. Winston bir kez daha telsizine
yönelmişti.
Winston “ Özü neredeysen bitmiş olmalı ona
biraz daha hediye gönderin. “
Winston’ın telsizden verdiği emre gelen cevap
sadece parazit sesleri olmuştu. Öfkeyle kıyıya doğru baktığında orada tek bir
geminin dahi olmadığını fark etti. Devasa savaş gemileri birden yok olmuşlardı.
Jeo bir çocuk kadar heyecanlı ve enerjik görünüyordu.
Jeo “ Rohan abi gördün mü o koca şeyleri
eritip denizle bir ettim. Ha ha ha bu kesinlikle eşi benzeri olmayan bir yaft
ve tabi ki intikamın kırbacı jeo imzasını taşıyor. Ezik Cabotlular üstlerinize
İntikamın kırbacı jeo tek başına bizi telef etti diyebilirsiniz. Artık
oyuncaklarınız olmadığına göre siz cabotluları intikam alayı adına esir olarak
alıyoru ha ha. Rohan abi ne dersin ha bu halimle patronu bile alırım diyorum
ben. O kadar mükemmelim ki… “
Jeo’nun gözlerindeki ışıltı birden kayboldu.
Konuşması yavaşladı ve gözleri kararırken birazcık daha konuşmaya devam edebildi.
“ Neden hepinizin hareketleri yavaşladı? Ne
kadar mükemmel olsam da normal hareketlerimin dahi sizden hızlı olması… “
Olduğu yere düşüp kalmıştı. Winston bu fırsatı
kaçırmayı düşünmüyordu.
“ Neyi bekliyorsunuz aptallar? Hazır özü
tükenmişken öldürün onu. Silahlarınızı ateşlemeniz yeterli. “
Askerler söyleneni yapmaya niyetlenmiş olsalar
da Jeo’nun bedenini alıp uzaklaştırmış olan Pia adeta bu gezegenden olmayacak
kadar ürkütücü güzelliğiyle askerlerin üzerine yürümeye başlamıştı bile. Pia’nın
azrak formu fazlasıyla parlak görünüyordu. Gümüş ve altın renkli desenlerin
kapladığı bedeni insan limitlerinin çok ötesindeydi ve öldürmeye Winston’dan
başlayıp hız kesmeden diğerleriyle devam etmişti. Gemiden kaçabilenlerde dahil
geriye bir deste Cabot askeri kalmışken acısını hiçe sayarak en yüksek
desibelden bağıran Rohan’ın sesi ona ulaşabildi.
“ Onları öldürme Pia, savaşamayacak hale
gelmeleri yeterli. “
Tıpkı azrak formundayken Dragut’u duyabilen
Ducia gibi Pia da Rohan’ın sesine tepki vermiş ve onun söylediği gibi yapmıştı.
İşi bittiğinde Cabot askerleri savaşamayacak haldeydiler. Köstebek Tahm gibi azrak
olmayanların yardımıyla azrakların güçlerini kullanmalarına mani olan ağlar
kaldırıldı ve Cabot askerleri net bir şekilde mağlup edilmiş oldu.
Rohan “ Orada iyi iş çıkardın Pia. Ben işe
yaramıyorum biliyorsunuz. Küçük kardeşimin yaralarıyla ilgilenir misiniz? “
Karin “ Pia henüz savaşçı azrak modundan
çıktığından biz ilgileneceğiz. Siz iyi misiniz kralım? “
Rohan “ Azrak kral güçlerine artık sahip
olmasam da o ağ sanırım beni sizden fazla etkiledi. Yine de hepimiz sağ salim
kurtulduğumuz için mutluyum. “
Tahm “ Bu Cabot askerlerini ne yapacağız? “
Rohan “ Kabul etmek sinir bozucu olsa da
Jeo olmasaydı halimiz haraptı. Bu yüzden ona onu fazlasıyla mutlu edecek bir
kıyak geçmeyi düşünüyorum. “
Durumu ülkesine haber vermesi için eline bir
mektup verilip salınan Cabot askeri dışındaki herkes esir alınmışlardı. Jeo’nun
kesintili uykusuysa azrakların desteğine rağmen üç gün sürecekti. Bu süre
içinde dört kez uyanıp bir cümle kurduktan sonra tekrar uyuyakalmıştı. Bu
cümlelerse şunlardı.
“ Hahahaha patron bunu görse kıskançlıktan
çatlardı. “
“ Patron bu andan sonra düello teklifimi
kabul etmek zorunda kalacak. “
“ Afilli yaftlar kullanabilen tek kişi sen
değilsin Turgan ha ha ha “
“ Sanırım artık yaft imparatoru sen
değilsin Dragut abi ama halen çapkınlık konusunda benden ileridesin ha ha “