Vampir Hükümdarı
07 Şubat 2021
Çeviri: MoonWarrior
Düzenleme: MinPei
808 Görüntülenme
Bu bölümü 11 Kişi beğendi.
Hikayeler (3)
Noah hikayesini dinleyince tek bir söz söyleyemedi. Kendi hikayesi trajik olabilirdi. Fakat Alicia’nın hikayesi…
...onda çeşitli duygular yaşatmaya yetmişti. İstemsizce sordu.
“Peki… Tüm bu olanlara rağmen nasıl böyle bir yaşam sürebiliyorsun?” diye sordu Noah tüm içtenliğiyle.
Alicia’nın kuyrukları yere masum bir kedi gibi düşeli çok olmuştu. Fakat Noah’ın sözlerini duyunca gözlerinde saygı ve biraz da -belki de aşırı- sevgi görülürken, kuyrukları eskisi gibi canlı bir şekilde hareket etti.
“Lunette beni bulduğunda, tüm yaşama arzumu kaybetmiştim. Fakat, o bana hayatın devam ettiğini, dolu dolu yaşamam gerektiğini öğretti. İşte o zamandan beri Lunette’yi deli gibi seviyorum! *hık*”
Lunette, iyice sarhoş olan Alicia’ya sadece iç geçirebildi.
“Bu kadarı yeterli. Daha fazla içmek yok.”
Sonrasında çekiştire çekiştire Alicia’yı götürdü. O sırada Noah’a dönüp, “Sen de fazla içme.” demeyi unutmadı tabiki. İkisinin gidişini izlerken Noah düşüncelere dalmıştı.
Yaşadığı şey, yenilir yutulur bir şey olmamasına rağmen, toparlanması gerektiğini daha önceden kendine zaten sayısız kez söylemişti. Fakat içten içe bir zayıflık hissi vardı içinde. Güçlenmeyi istese bile her zaman ondan daha güçlüsü olacağını ve o güçlü kişinin sevdiği birisine zarar vereceği hissini düşünmek onu tedirgin ediyordu.
Julia ise ona bakarken farklı hisler içerisindeydi. Nispeten normal olan hayatı, Noah ile karşılaşınca tamamen değişmişti. Birden hiç bilmediği yerlere sürüklenmişti. Normal bir insan olsa muhtemelen korkar, ya da karşısındakine karşı bir öfke hissederdi.
O da diğerleri gibi tabii ki hissetti. Korktu, Noah’a onu buralara sürüklediği için öfke hissetti. Fakat… içten içe bilemediği bir hisle yüzyüzeydi. Bilemezdi. Belki de konulan mühürden dolayıydı. Belki de gerçekten de hislerini kabul edemiyordu. Fakat önemli değildi. Noah’ın yaşadıklarını öğrendikten sonra bunların hepsi anlamını yitirmiş gibi hissetti.
Noah’ın bu kötü ruh halinden nasıl kurtarabileceğini düşünse de mantıklı bir sonuç bulamadı. Ve kendine kızdı.
O sırada ise Noah, ona kızan sesi dinliyordu.
[Onca şey söylememe rağmen hala bunları düşündüğüne inanamıyorum! Artık ayağa kalkacaksan kalk aptal sikik! Toparlan artık. Aksi takdirde artık seni halefim olarak seçme meselesini tekrar düşüneceğim.]
[Uyarı! Kanlı Melek sizden ümidi kesmeye başladı. Acilen toparlanmazsanız, bir daha onun halefi olma şansını elde edemeyeceksiniz!]
Noah yazılanı okurken bir darbe daha yemişti. Bir an kaşları çatıldı. Fakat hemen ardından durduk yere kahkaha atmaya başladı.
“Hahaha! Demek öyle. Haha! Peki, toparlanmamı istiyorsunuz?! Tamam, toparlanacağım, hahah!”
Aniden atılan kahkaha Julia’yı istemsizce korkuttu.
“İyi misin Noah?”
Noah ise ona doğru dönerken bile deli gibi gülmeye devam ediyordu.
“Haha! Neden iyi olmayacakmışım ki? Hahaha! Bazı şeyleri farkına vardım sadece. Toparlanacağım. Haha! Toparlanıp, herkesten daha güçlü olacağım! Her canlı beni görünce tir tir titreyecek hahaha!”
“Noah…” Julia bir şey söylemek istedi. Fakat söyleyemedi. Noah’ın iyice alkolün etkisi altına girdiğini düşünüyordu.
Evet, alkolün gerçekten de etkisindeydi. Fakat bunlar Noah’ın kabullendiği gerçek düşüncelerdi.
Noah, gülmeyi yavaşça kesmeye başladı. Fakat bunu yaparken bir şeyler mırıldanıyor gibiydi. Julia net olarak duyamıyordu. Oldukça kısıktı konuşması.
“Sistem, eskisi gibi gelişim yapabilir miyim?”
[Yapamazsınız.]
“Peki nasıl güçlenebilirim?”
Sistem sessizleşti bir süre. Sonrasında eski duygusuz sesiyle yanıtladı.
[Bir yolu var. Kullanıcının vücudunda daha önce saptanmamış bir tür kap var. Analizlere göre o kabı kanla doldurursanız bir ihtimal gelişim yapmanız mümkün olabilir.]
“Kan?”
[Evet, Kullanıcı kan tüketmelidir. Fakat sıradan bir insanın kanı çok az etkili olacaktır. Özel bir soya sahip bir insandan aldığında kap on mililitre doluyorsa, normalde bir mililitre ancak dolacaktır.]
Noah, birden gelen bilgilerle şaşırmış iken, gözleri birden parladı.
“Julia! Okategoride mi?”
Sistem onayladı.
Noah bu cevabın üstüne Julia’ya bakarken avına bakan bir avcı gibi, pis bir sırıtış belirdi yüzünde. Belki de sarhoş olduğundan böyle tuhaf bir ifadesi vardı. Belki de bir şans görünce tamamen kendinden geçmişti.
Julia, Noah’ın ifadesini görünce biraz korksa da bu ifade ona ilk tanıştıkları zamanı çağrıştırdı.
Noah, ayağı kalkarken biraz sendeledi. Fakat daha yardım almaya fırsat bulamadan kalktı.
“Julia… Bana kanını verir misin?”
Julia, Noah’ın tıpkı o zamanki gibi bir kan açlığı halinde olduğunu düşünüp iç geçirdi.
“Başka bir şansım var mı ki?”
Noah ise bu cevabı “Evet” olarak algıladı, yanına oturdu -O sırada iki dişi delik açmak için keskinleşti-, Julia’yı kendine doğru çevirdi ve yüzyüze bakışmalarını sağladı.
Noah, geçen aylarla birlikte daha erkeksi bir görünüme sahip olmuştu. Yüz yapısı nispeten daha şekillenmişti. Saçları ise ilginç bir şekilde aynı tarzdı. Biraz dik, kirpi gibi fakat tam olarak da kirpi denemezdi.
Julia da ise pek bir farklılık yoktu. İlk karşılaştıkları gibi güzel ve seksiydi. Fakat bu durum ikisi içinde bir anlam ifade etmiyordu.
Noah ve Julia göz göze bakışıyorlardı ve birbirlerinin duygularını hissetmeye çalışıyor gibilerdi. Tuhaf bir andı. Noah’ın gözlerinden Julia acı, hüzün ve garip bir melankoli hali hissederken, Noah, Julia’nın gözlerinde korku, endişe ve tuhaf bir yakınlık hissetti.
Anlamlandıramadı bunu. Bu sebeple Noah, bakışmalarını daha fazla uzatmadan, deniz gibi mavimsi ve dalgalı saçlarının örttüğü, güzel boynunu eliyle açığa çıkarttı. Bir süre boş boş baktı. Fakat bu bakış kısa sürdü. Ne yapması gerektiğini bildiğinden fazla uzatmak istemedi. Usulca yaklaştı ve…
Şak!
...dişlerini geçirdi. Kan yavaşça dişlerinden boğazına doğru akmaya başladı. Kan tadı her zamanki gibi garipti. Lezzetli bir bifteğe de benziyordu. Acı bir bibere de. Bu çelişkili tadına rağmen Noah’a yine de oldukça leziz gelmişti.
Kanı keyifle emmeye başlarken yine de dikkatliydi. Julia’yı kurutmamak için özenli davranıyordu.
O sırada da kan ilginç bir şekilde dantianına doğru -içindeki kan enerjisiyle birlikte- gidiyor, orada saptayamadığı bir şekilde bir anda yok oluyordu. Noah ne olduğunu anlayamasa da anlaşılan sistem anlıyordu.
[???? Kabının Dolum Oranı - %0,01]
[%0,02]
[%0,03]
…
Bir şey doluyordu. O kesindi. Dolan şeyin, sistemin bahsettiği “kap”ın olduğunu düşündü Noah ve mutlu oldu. Tabii bu dolarken aynı şekilde Kan İhtiyacı barı da doluyordu.
[Kan İhtiyacı - %60]
[%65]
[%70]
Kan İhtiyacı barı yüze ulaşana kadar emmeye karar verdi Noah. Yoksa istemeden Julia’yı kurutabilirdi ne de olsa. Unutmamak gerekirdi ki Kan İhtiyacı Noah’ın vücudunun ihtiyaç duyduğu kanı ifade ederdi. Noah ise aylardır, doğru düzgün kan içmemişti. Bu yüzden kontrolünü elinde tutması oldukça güçtü.
O sırada ise Julia vücudunun ısındığını hissetti. Noah’ın dişlerinden bir tür uyarıcı yayılıyormuş gibiydi. İstemsizce ısınırken, dudaklarını ısırdı. Bu his ona zevk vermesine rağmen dayanması lazımdı. Noah’ın önünde zayıf düşmek istemiyordu. İkinci kez olmazdı.
Bu şekilde kısa bir süre durdular. Bu durdukları süre ikisi için de farklı anlamlarda zevkli ve oldukça da zorluydu.
Noah dişlerini geri çekmeden önce Kan İhtiyacı’nın yüzdelenmesini bekledi. O sırada aniden aklına gelen bir soruyu sisteme düşünce aracılığıyla sordu.
‘Sistem yüzde yüz olduğunu neye göre belirliyordun?’
Sistemden anında yanıt geldi.
[Kullanıcının tükettiği litre başına belirlenir. Bir litre sizin ihtiyaç duyduğunuz minimum miktardır. Yani yüzde yüze ulaştığınızda bir litre kan içmiş olursunuz.]
Noah aldığı cevaba karşı bir şey söylemedi ve kan ihtiyacı oranını yüzde yüz olduğunda durdu ve dişlerini çekti.
O sırada Julia nefes nefeseydi. Sanki bir olimpiyatta koşturmuş gibi nefes nefeseydi. Yüzü de benzer şekilde kulaklarına kadar kıpkırmızı olmuştu. Noah ne olduğunu soracakken anormal şekilde terlediğini fark etti. Boynundan biraz terin ise yanaklarına vurduğu hissedince farkedebildi.
Yanağından ıslaklığı eliyle silerken Julia’nın zümrüt benzeri gözleri, Noah’ı bir an kendine çekti.
Julia şu an adeta aç bir kaplan gibi ona bakıyordu. Fakat bu kaplan yetişkin bir kaplandan çok, yavru bir kaplan gibiydi. Tatlı, kendine has bir cazibesi olan küçük bir kaplan.
Noah’ın içgüdüleri bu kaplanı yemek için can atıyordu. O an sarhoşluğunda etkisiyle her şeyi unutmaya karar verdi. Belki bu kararından kendine geldiğinde pişman olacaktı. Fakat şu an umursamıyor ve yapması gerektiğini düşündüğü şeyi yapma konusunda oldukça kararlıydı.
Noah’ın ona bakışlarındaki değişimi anlayan Julia daha fazla kendini tutmadan al dudaklarını, Noah'ın pembemsi dudaklarına bastırıp mühürledi.
Bu bastırılan dudakların ardında ise bir iç savaş hakimdi. Noah'ın dili, Julia’nın diliyle bir savaş veriyordu. İkisi de bu küçük iç savaştan oldukça zevk alıyordu.
Noah yine de tatmin olamadı yeterince. Julia’nın dilini diliyle sarıp emdi.
Bu ani hamle karşısında Julia şaşırdı ve boğuk bir inleme kaçırdı ağzından.
"Mm~"
O anı fırsat bilen Noah diliyle Julia’nın ağzını fethetti. Fakat bunla yetinmeyip biraz diliyle Julia’nın ağzında dolanmaya devam edip anca o zaman mührü bozabildi.
Tüm bunları sanki deneyimli biriymiş gibi yapmasına rağmen tek yaptığı ilginç bir şekilde doğaçlamaydı. Tamamen içgüdülerini takip eden bir hayvan gibiydi.
Mührü bozduğunda ikisi de nefes nefeseydi. Noah'ın da yüzü bu sefer ısıdan ötürü kıpkırmızı olmuştu.
Julia nefes nefese kalmış olmasına rağmen iltifat etmeden edemedi.
"Hah, hah! Bunda böylesine yetenekli olmanı beklemiyordum."
Noah da böyle yapabileceğini beklemiyordu pek. Muhtemelen ilk yaptıklarında bir bakıma tecavüz ettiğinden tam potansiyelini çıkaramamıştı.
Fakat şimdi tam potansiyelini gün yüzüne çıkarmıştı.
***
Okuduğunuz için teşekkürler ve geç gelen bölüm için kusura bakmayın. Sonraki bölüm sizi tatmin edecek bir şeyler yapmaya çalışacağım.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için
tıklayın.