Vampir Hükümdarı
Blöf
Bu atışı yapan Noah’tan başkası değildi tabii ki de. Bunca zamandır uygun bir fırsat kollamak için bekliyordu Julia ile birlikte. Av arayışlarındayken bu grupla tesadüf eseri karşılaşmışlardı ve o elindeki eşyayı çalmak için mükemmel fırsatı değerlendirmişti.
Bunu yapma nedeni basitti. Bu eşyayı satarak iyi para elde edebilirdi. Başka ne gibi bir nedene ihtiyacı olsun ki?
İlk uyanışını gerçekleştirdiğinde oluşturduğu demir kadar sağlam olan mızrağı atmıştı direkt ve nokta atışı olması onun için oldukça beklenmedikti.
“Kaslarım oldukça gelişmiş anlaşılan ha?”
Kendi kendine mırıldanmadan edemedi. Normal bir ölümlü böylesine kusursuz bir atışta bulunamazdı. Evet, daha önce gelişim yaptığından vücudu normal bir insana göre gelişmişti. Fakat yeterli değildi. Bunun nedeni büyük olasılıkla soyunun uyanışıydı. Üstelik soyu vücut değil ruh odaklı bir soy olmasına rağmen bu kadar güçlü bir değişime uğramıştı.
'Peki ya vücut odaklı bir soy olsaydı?' diye düşünmeden edemedi.
İçindeki yaşlı bir ses ona yanıt verdi. Fakat onu duymamazlıktan geldi ve şu anki duruma odaklandı. Herkes henüz ne olduğunu kavrayamamıştı. Her şey aniden oluvermişti.
Noah’ta bu fırsattan istifade ederek soyunun insanlar üstündeki etkisini de iyice kavramak amacıyla aurasını yaydı.
Aurasını tanımlamak gerekirse, gelişimci olmayan sıradan birinin gözünde Ölüm’ün kendisi gibiydi. Bir gelişimci içinse aşırı güçlü, vahşi ve bir o kadar da ölümcül bir canavar gibiydi. İçinde bir tutam kanasusamışlık da olsa auranın sadece küçük bir kısmındaydı ki bu da kolaylıkla görmezden gelinebilirdi.
Aurayı hisseden kalan üçlü afalladı. Kaslı adam auranın tehditkarlığını hissedince kaşlarını çattı. Diğerlerinin aksine olanları net bir şekilde algılamıştı ve acele bir hamle yapmaya gerek duymuyordu.
“Kimsiniz?”
Noah, kaslı adama ilgili bir bakış atarken bu hayatındaki ismini kullanmak yerine önceki hayatındaki ismini tercih etti.
“Heron.”
Soğuk bakışlarıyla etrafı süzerken üçlü kendilerini cehennemde bir zebani tarafından sorgulanıyormuş gibi hissettiler. En ufak yanlışlarında ölebilirlermiş gibi. Kaslı adamda benzer bir hissiyat yaşamasına rağmen kendi sakinliğini korudu.
Korkan üçlüden birisi konuştu.
“E-eğer istiyorsanız, istiyorsanız ganimeti alabilirsiniz. Lüt- lütfen canımızı bağışlayın.”
Bu gezegende güçlünün sözü geçerdi. Noah’ın aurası açıkça onları rahatlıkla öldürebilecek bir usta olduğunu kanıtlamıştı. Neden risk alsınlar ki?
Noah, aurasını yaymayı bırakmasına rağmen kendisi henüz ortaya çıkmamıştı. Bu sebeple aurasıyla yeterli etkiyi gösterebilmişti. Yine tam da bu sebepten ötürü gözükmemek için saklanmaya devam etti
“Pekala, o zaman alacağım. Fakat bunun için oldukça tembelim. Kölemi yolluyorum bu yüzden. Ona dokunmaya cüret ederseniz…”
Cümlenin devamını getirmesine gerek yoktu. Diğerleri korkudan tir tir titredi. Tam Julia’yı göndereceği sırada aralarından kaslı adam oldukça akıll birisi olarak öne çıktı ve
“Sayın, Heron. Anladığım kadarıyla amacınız, tarikata katılmak değil. Size ileride buradaki çekirdeğe eşdeğer miktarda ödeme yapsak?” dedi.
Noah ona bakarken adamın oldukça akıllı fakat bir o kadar da aptal birisi olduğunu düşündü. Fakat sözcük seçimlerinin arasındaki “Tarikat” kelimesi ilgisini çekti.
“Tarikat? Ne tarikatı?”
Noah’ın sorusu şaşkınlık yarattı. Fakat kısa sürede mantıklı buldular. Onun gibi güçlü bir usta kim bilir ne kadar zamandır dışarıda gelişim yapıyordu.
Kaslı adam kısaca açıkladı.
“Katliam Ölümsüzü Tarikatı’nın alımlarına katılıyoruz. Katılım şartlarından birisi bir vahşi canavar öldürmekti.”
Noah’ın, küçük bir anlayışla gözleri parladı. Şeytani tarikatlardan birisiydi bu anlaşılan. Noah, annesinden zamanında bu tip tarikatların varlığını duymuştu. Bu onun için mükemmel bir fırsattı.
Noah, önceki hayatındaki ve de şimdi hayatındaki deneyimlerinden gücün her şey olduğunu zaten kavramıştı. Fakat kişisel gücün yanında bir birliğin gücüne de ihtiyacı vardı ve şeytani tarikatlar buna tam uyuyordu. Hem önceden katlederek kendine yol açtığı bir tarikat kadar sade arkasındaki gücüne bağlı insanlar olmazdı bu sebeple rahatlıkla yükselebilirdi. Hem de aklındaki planları gerçekleştirmek için mükemmel bir üs olabilirdi.
Gözlerinin ışıltısını fark etmeyen kaslı adam sordu.
“Ee ne düşünüyorsunuz teklifim ile ilgili bayım?”
Noah ona kısa bir süre bakarken düşünceye daldı.
‘Mevcut gücümle ortaya çıkma riskini alamam. Görünüşüm her ne kadar önceki halimden daha kaslı ve havalı olsa da en fazla iki yaş daha olgun gösterir beni. Ve bu genç halimle hakir görülmem olası. Julia’nın mevcut gücünü gördüğüm kadarıyla başa çıkmak için yeterli olmalıdır. Fakat yine de risk almak istemiyorum. Bunu bu seferlik sadece bilgi edinmek için kullanmalıyım. Oldukça şanslılar. Gücüm yetse burada biri bile canlı kalmazdı.’
Noah iç çekerken onun düşüncelerinden habersiz olan insanlar istemsizce tedirgin oldu. Fakat sonraki aldıkları cevap onları biraz mutlu etmelerine rağmen eşit derecede de tedirginliklerini sürdürmelerine neden oldu.
“Teklifinizi reddediyorum. Benim böylesine zayıf bir şeye ihtiyacım yok zaten. Kölemin ihtiyacı var diye istemiştim. Fakat daha farklı bir şey karşılığında size onu bırakabilirim.”
Noah’ın cevabını duyan kaslı adam mutlu olsa da tetikteliğini buna rağmen bir kez olsun bırakmamıştı. Ona baktığından beri üzerinde bir canavarın bakışları varmış gibi hissediyordu. Bu yüzden konuşmasını saygılı ve de bir o kadar kısa tuttu.
“Tabii. Ne istiyorsunuz?”
Noah da bu insan müsveddeleri ile fazla uğraşmak istemediğinden kısaca istediklerinden bahsetti.
“İlk isteğim, öldürdüğüm adamın cesedindeki o ihtiyacınız olan eşya dışındaki her şey. İkinci isteğim ise, buradan tarikatın yönetimi altında olan şehrin yol tarifi ve de şehir ve burayı içeren bir harita. Son isteğim ise her birinizden eğer şehre giriş için herhangi bir ücret varsa onun üç katını eğer yoksa ise vahşi canavar çekirdeğinin fiyatının yarısını istiyorum.”
Noah’ın istekleri onları şaşırtsa da genel olarak bir sorunları yoktu. Her birinde bir harita vardı zaten. Bir tanenin eksik olması çok büyük anlam ifade etmezdi. Şehre giriş ücretine gelecek olsalardı. Evet bu biraz tuzlu ve sıkıntı yaratan bir şeydi. Fakat alacakları vahşi canavar çekirdeğinin fiyatının yanında oldukça cüzi bir rakamdı. Bu yüzden iki tarafta mutluydu ve böylece ticaret kolayca gerçekleşti.
Ölen adama gelince, anca onu şanssızlıkları için suçlayabilirlerdi. Kimsenin onun intikamını almak gibi ahmakça bir düşüncesi olmamıştı.
Bu doğal olarak Noah’ın da beklediği bir tepkiydi. İnsanlar kendilerini düşünürlerdi. Karşılarında güçlü birinin hissiyatını varan birisi olduğu sürece her biri koyuna dönüşürdü. İnsanlar ve hatta tüm canlılar böyleydi.
Noah derin bir nefes alarak zayıflığına lanet etti. Hepsini öldürebilirdi eğer güçlü olsaydı. Fakat yapamazdı. Gelişim yapmaya zaten fırsatı olmamıştı. Kabus soyu uyanmış olmasına rağmen gram gücü olmadığından etkisi de oldukça sınırlı olurdu ve ayrıca kendine de zarar verebilirdi. Bu zarar fiziksel değil daha çok mental sağlığınaydı. Kabus soyunun ruha açlığı vampir soyunun açlığından sayısız kat daha feciydi. Kontrolü aşırı zordu ve kontrolü kaybettiğinde doyumsuz bir canavara dönüşmesi garantiydi. Yani kısaca kabus soyu iki ucu keskin bir bıçak gibiydi yeterince gücü olmadığında.
Tabii her bıçak gibi körelebilirdi. En azından Noah’a batan kısmı. Bunun için tek yapması gereken güçlü olmaktı.
Noah çaresiz bir şekilde iç geçirirken adamların gittiğine iyice emin olana kadar bekledi. Bu konuda aşırı takıntılı davrandığı söylenebilirdi. Hatta emin olmak için Julia’ya bile kontrol etmesini söylemişti. Manayı kullanan insanların tüm duyu organları daha keskin olurdu. Bu sebepten Julia’dan istemişti.
Julia’dan “Tamamen gittiler.” diye onayı alınca rahatladı ve cesede doğru ilerledi.
“Julia haritayı ve de bu keseyi al. Sende dursun. Sonrası için lazım olacak.”
Haritayı ve de keseyi içine bile bakmadan Julia’ya doğru fırlattı. Sonrasında cesede döndü biraz cesede yaklaştı ve oturup önünde meditasyon yapmaya başladı.
Julia ne yaptığını anlamasa da sessizce onu izlemek ve korumak için yanında dikilmişti. Önemli bir durumda onu alıp kaçmak için hazırdı.
Noah ise o sırada kendi algısını etrafa yaymaya çalışıyor ve çılgın bir miktarda manayı dantianına topluyordu. Tabii bu çılgın manayla birlikte Noah utanmadan öldürdüğü cesetteki kanı de kendi etrafında çekmeye başladı. Kan sanki kendi bilinci varmış gibi hızla cesetten yükselmeye başladı. Hızla yükselen kan birikintisi bir top şeklini aldı ve manayla birlikte yavaşça dantianına akmaya başladı.
Bunu hisseden Noah kaşlarını çatmasına rağmen müdahale etmedi. ‘Şu an hızlıca güçlenmem lazım. Temeli daha sonra dengelerim.’ diye düşünürken hızını arttırdı.
Vahşi mana ile belirli bir düzende ve de yavaşça akan mana dantianını kapladı. Vahşi mana, kanın içindeki safsızlıkları hızla yakıyor ve kalan kan enerjisi dantianda kalıyordu. Bu döngü bir süre devam etti. İkisi adeta bir çatışma halindeydi ve Noah da açıkça bu çatışmaya göz yumuyordu.
Çatışma gittikçe sertleşirken iki taraf da dantianının dışını kaplayarak eski dantianı hızlıca yuttu.
Temel oluşturma alemine hızla ulaşmıştı ve herhangi bir duraksama belirtisi olmadan hızla devam ediyordu yükselmeye. İki, üç, dört derken çarçabucak alltıya ulaşıverdi. Böylesine bir hız dehşet vericiydi!
Neyse ki ilerlemesi duraksamaya başladı. Aksi takdirde dantianı bunu kaldıramayabilirdi. Vahşi mana akmaya devam etse de kan kurumuştu. Noah derin bir iç çekişle mana akışını zorla kesti. Kestikten sonra mana ve kan enerjisini dantianda belirli bir yörüngeyle döndürmeye başladı ve o her döndüğünde kan enerjisiyle mana hızla dolaşmaya ve de vücudundaki damarlar aracılığıyla vücuduna ulaşıp, geliştirmeye başladı. Normalde ilk başta dolaşması gereken kan enerjisi önce dantiandan olması oldukça garip olsa da biraz zaman geçtikten sonra normal haline döneceğini bildiğinden Noah rahattı.
‘Sistemin verdiği bir teknikten bekleneceği gibi. Fazlasıyla iyi.’
Evet, Noah’a ilk verilen Kadim Vampir gelişim tekniğini kullanıyordu. Daha önce de onunla gelişim yapmıştı. Oldukça güçlü ve bir o kadarda etkili bir gelişim tekniğiydi. Bu yüzden tekrar kullanmakta bir sakınca görmedi.
Kısa süre sonra mana ve kan enerjisi dantianında bir dengeye ulaşırken, tam anlamıyla Kan Arzulayan aşamasına ulaşmıştı tekniği. Hızla ulaşmanın etkisiyle vücudu değişimi hemen kaldıramasa da Kabus soyu sağolsun, vücudunu oldukça geliştirdiğinden fazla süre sürmeden toparladı.
Gözlerini açtığında görebildiği sadece bir ceset müsveddesiydi. Lapa gibi bir hali vardı. Kan enerjisi bulunan her şeyi emmişti. Kanla birlikte bazı sıvılarda da kan enerjisi bulunmakta olduğundan vücudu direkt canlı bir varlığın görünüşünden çıkarmıştı. Noah ona kısa bir anlığına da olsa acımayla baksa da sonra umursamadı.
Gidip, vücudunu biraz araştırdı ve bir yüzük buldu. Direkt alıp kendine bağladı ve küçük bir alana sahip bir depolama yüzüğü olduğunu keşfetti. İçinde sadece bir canavar çekirdeği vardı. Başka işe yarar hiçbir şey yoktu.
“Fakir piç.”
diye küfür etti istemsizce. Sonra yüzüğün içine biraz dikkat ettiğinde bu çekirdeğin daha önce adamlara verdiği çekirdekle aynı olduğunu fark edip, kısa sürede ne olduğunu anladı.
‘Demek bunlara da aynı oyunu oynayıp ikisiyle kaçıp tarikata katılacaktın ha? Ne yazık artık bu benim. Pekala öyleyse… Planlarımı daha ileri sarabilirim artık.’
Noah vücudundan taşan kan dolu aurayı fark etmeden kendi kendine düşünmeye devam etti. Kendine geldiğinde ise hemen aurasını bastırdı. Gelişim yapmaya başlayınca bir aura oluşması normal olan fenomenlerdendi. Aurası açığa çıkması kaçınılmazdı.
‘Neyse geç de olsa hallettim. Şimdi geri dönelim bakalım.’
Bu düşünceyle birlikte Julia’yı kaptı ve sonra birlikte kampa doğru ilerlediler. Arkalarından onlara bakan ağaçların gözlerini fark etmeden...
***
Normalde iki bölüm gelecekti başım ağrıdı kusura bakmayın :/ Bu arada hala sunucuma katılmadınız mı?
Alın link katılırsınız:
https://discord.gg/aydiyari