Vampir Hükümdarı
Uyanış (5)
Kısa süre de sınavın yapılacağı yere geldiler. Daha doğrusu Noah'a
olduksa kısa gelmişti. Ya gerçekten kısa sürdü, ya da Yuen ile annesinin bir
birleri ile atışmalarını seyrederken zaman çabuk geçti.
Noah, sınav için toplanan kalabalığa bakarken iç geçirdi.
"Anne, Yuen, bana bol şans dileyin."
Yuen tatlıca gülümseyerek "Şansa ihtiyacın olmadan
geçeceğine eminim." derken, Violet, Noah'ı yanağından öpüp, "Bol
şans." dedi.
Noah ikisini de bırakıp kalabalığa karıştı.
Yuen, gülümsedi.
"Biraz fazla sakin birisi. Fakat oldukça tatlı. Bu beşik
kertmesi olayını duyunca biraz sinir olsamda sanırım onunla olmama değecek
birisi hihi. Değil mi teyze?"
Violet, onun kibirli konuşmasına homurdansa da bir şey demedi. Bu
kız ile laf yarıştırmak için
çok tembeldi.
...
Noah, herkesle birlikte beklemeye başladı. Aklında ise ne sınav
vardı ne de başka bir şey. Sistemi düşünüyordu. Neden birden ortaya çıkmıştı?
Amacı neydi? Neden ona vampirleri çeken bir şey vermişti? Ne yazık ki tüm
bunlar cevabını henüz bulamayacağı sorulardı.
O sırada aniden şiddetli rüzgarlar esmeye başladı.
"Bu da ne?" dedi birisi.
"Yukarı bakın!" dedi başka birisi gökyüzünü
işaret ederek.
Noah'ta dahil herkes gökyüzüne bakınca rüzgar dalgaları arasında
süzülen o yaşlı adamı gördüler.
Uzun ağarmış saçları ile oldukça yaşlı görünen birisiydi bu.
Normalde gelişimciler kolay kolay yaşlanmazdı. Fakat bu adam bir bilge gibiydi.
Gözlerine bakan birisi deneyimlerle perçinlenmiş keskin bakışları görebilirdi.
Bu keskin bakışlar tüm sınav için gelenleri süpürdü.
"Hmm.... İyi tohumlar var bu sene." diye
mırıldandı yaşlı adam.
"Tarikat Efendisi!"
"Tarikat Efendisi saygısızlığımı mazur görün!"
Bu ve buna benzer cümleler ile tüm Yaşlılar saygı ile eğildi.
Yaşlı adamın Tarikat Efendisi olduğunu duyanlar ise şaşırsa da şaşkınlıklarını
içlerinde yaşayıp hemen saygı ile eğildi.
Sanki anlaşmışlar gibi tek bir ağızdan, "Tarikat
Efendisine saygılarımızı sunarız!" dediler.
Tarikat Efendisi takdir eder gibi kafasını salladı. Sonrasında ise
süzülerek aşağı indi. Bu havalı hareket için ne kadar mana harcadığını anca
tanrı bilirdi!
Noah'ın ve diğerlerinin düşüncesi bu yöndeydi en azından.
Tarikat Efendisi Yaşlıların durduğu yere geçti ve herkese bakarak
konuşmaya başladı.
"Öncelikle iki sınavı da geçip buraya gelebilen herkesi
tebrik ediyorum. Kiminiz sadece ailesinin isteği ile katılır iken kiminiz hür
iradenizle tarikata katıldınız. Her halükarda nasıl katıldığınızın hiç bir
önemi yok. Hepimiz Yanan Güneş Tarikatında... Büyük büyük atamın kurduğu bu
tarikatta tek bir amaç için tek yumruk olacağız. Karanlık türlerden insanları
koruyacağız!..."
Herkesin gözlerinde kararlılık belirdi. Noah'ın ise sadece acı bir
gülümseme belirdi suratında.
Elbette ki ait olduğu tarikatın prensiplerini bilmiyordu. Tam da
bu sebeple kolaylıkla annesine istediğini söylemişti.
İşin ilginç yanı annesinin her şeye rağmen dediklerini kabul
etmesiydi. Fakat üzerinde fazla düşünmeye fırsatı olamadı.
Tarikat Efendisi, "...Herneyse daha fazla vakit
kaybetmeyelim isterseniz? Üçüncü sınav başlası-" cümlesini
bitiremeden göğsünden bir el çıktı.
Auuuu!
Bir kurt uluması duyuldu. Herkes şaşkın ne olduğunu anlayamayan
ifadelere sahipti.
Tek bir kişi dışında.
[Ölümlü Diyarda orta seviyede görülen bir ilizyon büyüsüne
yakalandınız! Ne yapmak istersiniz?]
[İlizyonu Kır/Hiç Bir Şey Yapma]
Noah gülümsedi. İlizyon testini geçmesi bir tık kadar yakındı.
Şaka gibiydi. Tabii ki Noah fazla düşünmeden onayladı.
Etrafta cam benzeri çatlaklar oluşmaya başladı.
...
O sırada Tarikat Efendisi tüm öğrencileri izliyordu. Her birinin
bu sınava karşı farklı bir tepkisi vardı.
Sınav ne miydi? Sınav oldukça basit bir şeydi. Katılımcılar bir
döngüde idi. Sürekli aynı günü yaşayıp ölüyorlardı. En sonunda herkesin bunun
bir ilizyon olduğunu anlaması gerekirdi. Fakat önemli olan hangisinin bunu daha
önce fark edeceği idi.
Bunun ne irade ile ne de güç ile ilgisi vardı. Sadece mekan
algısının ne kadar iyi olduğu gerçek ile ilizyon arasındaki farkı ne kadar
anlayabildiği ölçülüyordu bu sınavda.
Tam herkesi bir kez daha incelerken Tarikat Efendisi şaşırdı.
Birisi daha ölmeden ilizyonu çözmüştü.
'İlginç...' diye düşündü Tarikat
Efendisi.
"Hey, siz ikiniz." diye
seslendi Tarikat Efendisi iki Yaşlıya. Yaşlılardan birisi oldukça güzel bir
kadın iken diğeri Yaşlı Lua idi.
"Emredin Tarikat Efendisi!" diye
öne çıktı ikisi de.
Tarikat Efendisi Noah'ı işaret ederek, "Şu çocuk kim?
Geçmişini detaylıca bilmek istiyorum." dedi.
Yaşlıların yüzünde garip ifadeler belirdi.
"Efendim o... Violet'in oğlu..." dedi
öne çıkan kadın Yaşlı.
Tarikat Efendisinin bakışları değişti. Bir an öfkeli, sonra ise
hayal kırıklığı dolu bir hal alsa da çabucak ifadesini toparladı.
"Hmm... Violet'i yarın odama çağırın. Çocuğu konusunda
konuşma vakti."
Yaşlılar onayladı.
"Ayrıca... Yaşlı Lia'yı çocuğu izlemesi için görevlendiriyorum.
Eğer o pis şeyin uyandığını görürsen... Ne yapacağını biliyorsun."
Kadın Yaşlı yanii Yaşlı Lia zarif bir hareketle eğildi ve hayalet
gibi silikleşerek yok oldu.
Yaşlı Lua bir şey söylemek istese de Tarikat Efendisi bu konuda
aşırı hassas olduğundan bir şey demeye cüret edemedi.
O sırada Noah etrafına bakıyordu.
Herkes transa geçmiş gibiydi. Gözleri kapalı, dikili taş gibi
sabit duruyorlardı.
Noah aralarından güç bela sıyrılıp -ki bazılarının yere düşmesine
neden olarak- oradan kurtuldu. Etrafına bakındı. Şimdi ne yapması gerektiğini
tam olarak bilmiyordu.
"Öhöm, öhöm." diye sahte bir öksürük sesi
duydu Noah. Arkasını döndüğünde ona bakan Yaşlı Lua'yı gördü.
"Selam Lua amca."
"Selam. Hayırlı olsuna geldim."
"Ha?" Noah anlamadı.
"Artık bir dış saha müridisin. Al bu da dış saha da olduğunu
belli eden kıyafet."
Üzerinde tek bir güneş olan beyaz renk bir kıyafet verdi Noah'a.
Noah kısa bir an afallasa da sonraki an mutlu bir şekilde sıçrayıp, tamamen
mutluluğun etkisi ile Yaşlı Lua'ya sarıldı.
Yaşlı Lua dondu.
Herkes ona fazla katı olduğundan canavarmış gibi davranırdı
genelde. Bu yüzden bu tip davranışlara hiç alışık değildi.
O sırada Noah da yaptığı eylemin garip olduğunu fark etti.
"Eee... şey... o zaman... ben kaçar." demesinin
ardından koşarak kaçtı.
...
Kısa bir koşunun ardından yürümeye başladı ve kısa sürede
malikaneye döndü.
"Anneeeeee!" diye seslendi Noah.
Merdivenlerden aşağı Violet indi.
"Oğlum hoşgeldin." dedi
yüzünde olan her zamanki nazik ifade ile.
"Hoşbuldum anne."
"Geçtin mi?"
"Tabii ki! Bak bu da giysim." diye
elindeki tek güneşi olan giysiyi gösterdi.
"Pekala. Tarikat Efendisi'nin berbat konuşmasını da dinlemiş
olmalısın."
Noah başını eğdi.
"Evet..."
Violet, tam soru soracak iken izlendiklerini hissetti.
Violet keskin bakışlarla etrafı süpürdü.
Noah ne olduğunu anlamamış bir ifade ile bakarken Violet gizlenen
kişiyi buldu. Elinde manadan bir alev topu oluşturdu.
"Orada gizlenen her kimse ortaya çıksa iyi olur.
Yoksa..."
Elindeki büyük alev topunu kaldırdı. O sırada alev topu genişledi
ve sanki bir güneş edası ile parıldamaya başladı.
"...onu Yanan Güneş sanatı ile onu küle çevireceğim."
Elindeki alev topu daha da kudretli bir şekilde parlar iken hem
Noah, hem de gizlenen Yaşlı Lia afalladı.
Noah, henüz annesinin gücünü bilmiyordu. Ondan dolayı oldukça
şaşkındı. Yaşlı Lia ise onun gücünü duymuş olsa da duymak başka deneyimlemek
başkaydı.
Violet tam hedefin olduğunu hissettiği yere Yanan Güneş isimli
tekniği atacak iken iç çekerek Yaşlı Lia görünür hale geldi.
Yaşlı Lia, iç çekerek "Her zamanki gibi sezgileriniz
mükemmel." dedi.
Violet şaşırmış gibi duruyordu. "Liara?"
Yaşlı Lia acı bir gülümseme ile, "Evet. Gerçi şu an
sadece Yaşlı Lia'yım." dedi.
Violet başta ne olduğunu anlamadı. Fakat Yaşlı Lia'nın üstündeki
giysiyi görünce anlayıp şaşkınlığı yoğun bir öfkeye dönüştü.
"Bizi satan hain demek sendin!"
Violet'in elindeki minik güneş parıldaması artarken Yaşlı Lia
garip bir biçimde sakindi.
"Yapmak zorundaydım... O gün, eğer sizi bildirmeseydim
tarikata ihanet etmiş sayılacaktım."
Noah, annesinin yanına sokulmuş sessizce dinliyordu konuşmaları.
Elindeki alev topu daha da hiddetlenirken, "Görmezden
gelebilirdin. Ama yook sen en başından beri Tarikat Efendisinin gözdesi olmayı
istiyordun!" dedi.
Yaşlı Lia'nın suratı buruştu. "O zamanlar
deneyimsizdim şimdi ise... yine olsa yine yapardım fakat bu kez sadece
tarikatıma bağlı olduğumdan." dedi.
Violet öfkeyle güldü. "Haha anlaşılan hala tarikat
adını kullanma huyun değişmemiş." dedi.
Violet'in elindeki alev topu artık nerede ise kontrolden çıkacak
kadar parlamaya ve büyümeye başlamıştı. Bundan rahatsız olan Yaşlı Lia, "Artık
şu alev topunu söndürebilir misin?" deme gereği duydu.
Violet ise ona kinle bakarken başka bir soru ile karşılık verdi.
"Elimde seni öldürmek için mükemmel bir fırsat varken neden
bunu tepeyim?"
"Bizzat Tarikat Efendisi şu çocuğu takip etmemi emretti.
Yanii ölürsem hem senin başına iş açılır. Hem de oğlunu yakalama emri
çıkartırlar."
Violet hala kin ve öfke dolu olsa bile Noah onun için en ön planda
idi. Ondan dolayı kinini bastırmak zorunda kaldı.
Elindeki alev topunu zorla dağıttı. Bunun için gereken mana
kontrolü sadece hayal edilebilirdi.
Violet, "Pekala ne istiyorsun Liara? Neden bu kadar
yılın ardından gözükme gereği duydun?" dedi yorgunca.
"Oğlunun şeyi uyanıp, uyanmadığını kontrol etmek için
görevlendirildim. Merak etme gerekmedikçe özelinize karışmayı
düşünmüyorum." dedi özgüvenle.
Noah, konuya fransız kalmış şekilde ikiliyi dinlerken konu bir
anda ona gelince iyice şaşırdı.
Violet katı bir şekilde "Onunla ormana, saha deneyimi
yaşaması için gideceğim. O ormanda iken hiçbir şekilde izlemeni istemiyorum.
Daha sonra istediğin kadar izlersin." dedi.
Yaşlı Lia reddetmek istedi. "Bu imka-" diyecek
iken Violet tarafından lafı kesildi.
"Sana seçim hakkı tanımadım." dedi
sertçe.
Yaşlı Lia kısa bir düşüncenin ardından iç çekip kabul etmek
zorunda kaldı.
"Off... Pekâlâ... Fakat maksimum ormanda geçirdiğiniz üç gün
de izlemem. Dördüncü de anında sizi bulurum. "
Violet, Noah'a baktı. Noah, annesinin oldukça havalı olduğunu
düşünürken parlak gözlerle ona bakıyordu. Noah'ın ifadesini görünce gülümsedi.
"Üç gün yeterli. Şimdi, kaybol." dedi
ve Noah'ın elini tutarak onu yukarı çıkardı.
Yaşlı Lia tekrar iç çekti ve silikleşerek tekrar kayboldu.
Violet üst kata çıkana kadar Noah'ın elini bırakmadı. Noah
annesinin ellerinin oldukça sıcak olduğunu hissetti.
Yukarı çıkınca Noah'a baktı ve ciddi bir şekilde "O
bahsettiğin şeyi kullanmak istediğinden emin misin?" diye sordu.
Noah tabii ne demek istediğini anladığından onayladı.
"Pekala. Şu yakınlarda bir orman var oraya gidiyoruz."
Noah fazla bir şey söyleyemeden, Violet tarafından çekiştirilerek
aşağı indi ve malikaneden çıktı.
Violet, Noah'ın elini sıkıca tutup götürürken ikili, önce iç
sahadan çıktı sonrasında ise tarikattan ayrıldı ve Kara Ormana doğru yol aldı.
Violet, o kadar hızlı davranıyordu ki sanki acelesi varmış gibiydi
ve bunu Noah baya garipsedi. Yine de annesine duyduğu güven yaratıcıya duyduğu
inanç ile kıyaslanabilir düzeyde olduğundan gıkını bile çıkarmadı.
Yaklaşık birkaç saatin ardından Noah karşısında simsiyah ağaçların
olduğu bir orman gördü. Bu Kara Ormandı.
Kara Orman, adındanda anlaşılacağı üzere siyah ağaçların bulunduğu
garip bir ormandı. Kimse bu ormandaki ağaçların neden böylesine koyu olduğunu
bilmiyordu. Fakat bildikleri bir şey varsa bu orman, diğer ormanlara nazaran en
tehlikelisiydi.
Aynı zamanda ne yazık ki Yanan Güneş Tarikatına en yakın orman
buydu ve çoğu canavar dış saha müritlerinin görevlerine kurban gidiyordu.
Noah, geldiklerini fark edince durum panelini açtı ve Vampir
Feromonunu kullan dedi.
[Feromon kullanılıyor...]
Ding!
[000. Görev: ??????]
[Aşama 3: Bir Vampiri Kendine Çek ve Onu Öldür]
[Çekilen Vampirin soy enderliğine bağlı olarak verilen ödül
artacaktır.]
Ding!
[Oldukça güçlü bir vampir, feromona kapıldı! Dikkatli olun.]
Noah birden bire gelen bildiriler ile şaşkına döndü.
"Anne... Savaşa hazırlansan iyi olur..."
Violet, ormana bakarken düşüncelere dalmıştı. Noah'ın sesi ile
bocaladı.
"Ne?"
Noah, ne olduğunu kısaca açıkladı.
"Oldukça güçlü bir vampir geliyor..."
"Pekala... Ne kadar süre sonra gelecek?"
[Mesafeye göre kalan süre: 3 Dakika]
"Tam olarak üç dakika içinde gelecek anne."
Violet, "Huh... Peki." dedi. "Sen
bunları nasıl biliyorsun?" diye sordu şüpheci bir şekilde.
"Şu an için söylemem anne. Zaten... söylesem bile
inanmazsın."
Violet, hayır anlamında kafasını salladı.
"Oğlumun bana yalan söylemeyeceğine eminim. Uçan bir Ejderha
gördüğünü söylesen bile sana inanırım." dedi
gülümseyerek.
Noah biraz duygulandı ve annesine sıkıca sarıldı.
"Canım annem benim... İyi ki varsın."
Biraz şaşırsa da Violet de ona sarıldı.
Violet oldukça genç gözüktüğünden bu portre oldukça yanlış
anlaşılmaya müsaitti. Fakat anne ve oğul bu tip şeyleri akıllarından bile
geçirmediler.
O sırada ormandan hareket sesleri gelmeye başladı. Violet ne
olduğunu anladığında şaşırdı. Orada bir insan silüeti vardı. Fakat bu insan
silüetinin parlayan bir çift kırmızı gözü ve oldukça solgun bir teni vardı.
Violet de Noah da bunun tek bakışta vampir olduğuna emin oldular.