Vampir Hükümdarı
Şehir (2)
Gelen yumruk karşısında şaşkına dönmüş Noah’ın zihni zamanında tepki veremese de vücudu verdi.
Gelen yumruğu eliyle durdurdu. Yüzünde şaşkın bir ifade belirdi.
“Niye bana saldırıyorsunuz?”
Noah, saldıran herife şaşkınlık dolu bir bakış attı. Saldıran kişiyi biraz incelediğinde ise sadece bir iç geçirdi.
Sıradan bir ayyaştı. Siyah saçları, yeşil gözleriyle bir sarhoşa göre oldukça göze çarpan özellikleri vardı. Simsiyah bir kıyafet takımı giymişti. Bir sarhoştan oldukça farklı gözüküyordu.
Fakat oldukça yakın olduğundan Noah o yoğun alkol kokusunu rahatlıkla alabildi.
“Önümde ne arıyorsun la ruhunu becerdiğim!?” diye bağırdı yumruğunu yakaladığı sarhoş.
Noah ona sadece ilgisiz bir bakış atıp, elini bıraktı.
“Sanırım biriyle karıştırdınız. Ben buraya daha yeni girdim.”
Noah’ın dediğini duyan sarhoş kısa bir şaşkınlık yaşamış gibiydi. Neyse ki şaşkınlığı kısa sürdü ve hedef değiştirdi. Gitmeden önceyse kendi kendine bir şeyler mırıldanıyor gibiydi.
“Tuhaf birisi.” diye yorumda bulundu Julia.
Noah onaylarken koluna baktı.
‘Gerçekten ilginçti. Gücü beklediğimden oldukça farklı. Dikkat etmeseydim kolumu kaybedebilirdim. Neyse şimdilik hedefime döneyim. Belki ilerde karşılaşırız yine belli mi olur?’
Sonrasında Crux’a döndü.
“Geç bir yere de konuşalım.”
“Hadi şimdi de ne diyeceksen.” dedi asabi bir şekilde sandalyelerden birine otururken.
Noah, ona bakarken aptala baktığını hissetse de sinirlenmeye gerek yoktu. Diğerlerine bir yer bulup geçmelerini söyledi ve baş başa kaldılar.
“Evet, dediğim gibi kız kardeşini senin için onun elinden kurtarabilirim. Fakat bir takım şartlarım var. İlk şartım, tarikata girdiğimde bana elinden gelebilecek her türlü desteği sunman.”
Devam etmeden önce durdu ve ifadesini yokladı. Crux’un ifadesinde herhangi bir sorun tespit edemedi. Bunu görünce devam etti.
“İkinci şartım ise kız ben tarikatın en önemli kişilerinden olana kadar benim yanımda kalacak. Merak etme istediğin kadar görebilirsin ve herhangi bir zarar vermeyeceğim kız kardeşine.”
Crux sinirlendi. Yine kız kardeşi birisinin eline düşmüyor muydu sonuçta!? Onun ani değişen öfkesini görünce sakinleşmesini işaret edip eliyle orada sohbet eden Julia’yı işaret etti.
“Şu kızı görüyor musun? O da benim kölem mesela. Fakat hiç bir şekilde ona köle olarak davranmadım ve sıradan bir insandan bir farkı yok. Yani bana güvenebilirsin.”
Julia’nın onun kölesi olduğunu duyunca bariz bir şaşkınlık yaşayıp tereddüde düştü. Köleler insanlardan alt sınıflardı. Onlara her türlü zulüm bu dünyada normal karşılanan bir şeydi. Fakat o kıza baktığında herhangi bir zulme uğramış gibi durmuyordu tam aksine sanki oldukça iyi bakılmış gibiydi.
Onun tereddütlü ifadesini görünce son noktayı koymak için son cümlelerini söyledi.
“Pekala bana güvenmeyip bunun yerine o adam tarafından sertçe becerilmesini istiyorsan keyfin bilir. Görüşürüz. Gelin çocuklar, gidiyoruz.”
Crux tereddütlüydü. Sırtından aşağı soğuk terler dökülüyor gibi hissetti. Noah’ın sandalyeden kalktığını görünce son tereddüt parçası da kayboldu ve acele edip onu durdurmaya çalıştı.
“Dur, dur! Tamam, tamam! Şartlarını kabul ediyorum.”
Noah ona bakarken sırıttı.
“Güzel. Şimdi bana tarikatın yolunu göster ve bu giriş sınavının olayını anlat.”
Crux onayladı. Tam açıklama yapacakken bir patlama sesi duyuldu.
“Ne diyorsun ulan sen!? Bir daha annem hakkında öyle söz söylemeye cüret edecek misin lan, anne karnındayken beynini becerdiğim! Buradaki herkes, hepiniz bir içki masama bakarsınız ulan!”
Oldukça yaşlı bir adamın, daha doğrusu adamın cesedine doğru küfreden deminki sarhoştu bu. Oldukça otoriter Cesede baktığında oldukça çürümüş olduğunu gördü. Vücudunun her yerinden karanlık elementi sızıyor ve doğadaki manaya dönüyordu usulca.
“Bir karanlık elementi kullanıcısı mı? Bu nadir… Özel bir dantian sanırım. Kim bu tanıyor musun Crux?”
Olan olaya şaşkınlıkla bakan Crux kim olduğunu tanıyınca daha da şaşkına döndü.
“Bu, bu, bu Eladrun değil mi? O… Bu kadar güçlü müydü?”
Noah şaşkınlığını yaşamasına biraz izin verdi. Kısa süre sonra ise toparlanan Crux açıklama yaptı.
“O Eladrun Silvan. Burada soyadı oldukça farklı olan garip insanlardan birisi. Geçmişini oldukça saklayan tiplerden. Tıpkı benim gibi onun da yaşlılarla bir bağı var. Kişiliği oldukça eksantrik olduğundan pek yakınlaştığı birisi yok gibi.”
Noah çenesine götürdü.
‘Bir yaşlıyla bağlantılı birisi daha mı? Anlaşılan bugün biraz fazla şanslıyım sanki? Acaba onca şanssızlığımın üstüne gelen mükafatlar mı? Gökler gerçekten adaletli.’
Sonrasında onunla da bağlantı kurmaya kararını verdi. Fakat şimdi yaklaşması hiç iyi olmazdı. Oldukça dengesiz bir kişiliği var gibiydi sarhoş iken. Bu yüzden sonrası için aklına not etti ve oradan ekibiyle ayrıldı.
…
Tüm bunlar olurken şehrin diğer tarafında tarikat müridi köleyi zincirinden çekerken zihninde kirli düşünceler dönüyordu. Hatta bunu sesli söylemekten de çekinmiyordu.
“Evet… Sana ne yapsam acaba? Nasıl başlasam..? İlk defa bu işler için kullanılacağından ağzı beceremez. Öyleyse direkt olaya gireriz. Hmhm… Aynen iyi olur gibi.”
Köle kız bunu duydukça korkudan titriyordu. Fakat çaresizdi. Yapabileceği herhangi bir şey yoktu.
Uzakta onları izleyen Elisa ise kaşlarını çatarken düşüncelere daldı.
‘Kötü diye tanımladığımız düşmanlardan ne farkımız var ki kendi türümüze de zulüm ettikten sonra.’
Sonra derince bir nefes aldı ve kendini sakinleştirdi.
Aradan kısa bir zaman aralığı geçti.
Bu aralıkta ise Elisa’nın beklediği vakit geldi. Bu azgın herif dayanamadı ve ara sokaklardan birine girip orada açık açık işini bitirmek istedi.
Kız çırpındı. Fakat yapabileceği bir şey yoktu. Boynundaki tasma gelişimcilerin tüm güçlerini kısıtlayan bir eşyaydı. Kendisi kısaca bir ölümlüden farkı yoktu.
‘Neden? Tüm bunları neden yapıyorlar? Kötü bir şey yapmadım? Hiç bir şey yapmadım? Neden kardeşimle ben bunları çekmek zorundaydık!?’
Gözlerinden yaşlar akmaya başlarken yalvardı.
“Lütfen, lütfen yapma. Lütfen…”
Bu yalvarışları ise müridin sadece de daha da tahrik olmasına sebep oldu. Büyük bir arzuyla açıktaki yerini kapatan paçavra benzeri şeyi yırttı ve eğlencesine baktı. Tabi bu eğlence küçük çaplı bir eğlenceydi.
Ana yemeğe tam geçeceği esnada birden bilincinin karardığını hissetti. Sonrasında kızın sağ tarafına yığıldı.
Bayılmıştı.
Müridin bayıldığını gören kız rahatladı. Fakat bunu kimin yaptığını merak etti. Kimdi onu kurtaran kahraman?
Ve Elisa’yı gördü. Öfke dolu bir ifadeyle önündeki insan demeye utandığı aşağılığa bakıyordu.
Elisa’nın müride olan bakışlarını gören kız o anda kurtulduğunu anladı.
Elisa ona elini uzattı ve dedi ki;
“Hadi gel, gidiyoruz.”
Köle kız bir şey söylemeden kabul etti. Şu an gidecekleri yer o adamın yanından her halükarda daha iyi olurdu.
Elini tutan kızı hemen yanına çeken Elisa, üzerine yüzüğünden bir iki kıyafet verdi. Şu anki kıyafetlerinden katlarca iyi olacağı kesindi.
Kız onu giyerken de Elisa ellerinde küçük bir alev oluşturdu ve müridin üstüne bıraktı.
‘Kendine gelmeden çoktan ölmüş olur. Huzurlu bir ölümü hak etmesen de… Hak ettiğin şeyi cehennemde görürsün umarım.’
Daha sonra Elisa, kızla birlikte yavaş adımlarla oradan uzaklaştı.
…
“Demek kurtardı ha?” diye mırıldandı Noah kendi kendine.
“Neyi?” diye cevapladı hemen yanındaki Julia.
“Bir şey değil. Boş ver.” diye geçiştirip Noah düşüncelere daldı.
‘Evet, mührün içine usulca biraz ruh enerjisi katmak gerçekten de iyi bir fikirdi. Menzilimde olduğu sürece olanları öğrenebiliyorum. Ne yazık ki menzili çok kısa cık cık.’
Noah derince bir iç geçirdi. Koyduğu mühürde kendi ruh enerjisi olması sayesinde Elisa’nın her hamlesini istediği sürece görebiliyordu. Bu sayede olanları net bir şekilde izleyebilmişti. Ne yazık ki bunun menzili pek uzun sayılmazdı. Yine de idare edilebilirdi.
“Evet, ne diyorduk? Aynen bizi şu tarikat girişine götür ve şu giriş sınavını detaylıca açıkla.”
Crux açıklamadan önce derince bir nefes aldı.
“Pekala. Ölümsüz Katleden Tarikatımızın genel alım prosedürleri bir veya iki tane vahşi canavar çekirdeği getirmenizdir. Grup halinde katılabilirsiniz. Bir vahşi canavar çekirdeği ile on kişi alınabilir.”
Noah devam etmesini söyledi.
“Ondan sonra her biriniz kendinizle denk güce sahip bir canavarla savaşırsınız. Çekirdeğini daha oluşturmamış aciz canavarlar olur bunlar genelde.”
“Kazandığınızda da dış saha müridi olursunuz. İlk bir kaç ay tarikattan çıkmanız yasaklanır ortama alışmanız ve tarikata sadakat duyabilmeniz için. Sonrasında ise salınırsınız.”
Noah kafasını onaylar şekilde hafifçe salladı. O sırada Dojin isimli eleman başka bir soru sordu.
“Peki bu birkaç ay boyunca boş boş meditasyonda kalmamızı beklemiyorlar değil mi? Bize gelişim kaynakları vermeniz gerek.”
Crux alnına elini koydu.
“Ah! Doğru söylemeyi unuttum. Kaynaklar için görev yapmalısınız. Aksi takdirde size kaynak yok. Merak etmeyin tarikat içinde de yapılacak iyi veya kötü çeşit çeşit görev var.”
Noah onayladı. Çok fazla kişinin olduğu bir tarikatta illaki bir görev bulurdu. Zor değildi onun için.
Lunette ilgiyle Crux ve Noah’ın etkileşimlerini takip ediyordu ve az çok tarikatın genel işleyişini anladı en azından dış saha için. Dojin de aynı şekildeydi. Fakat o biraz daha dikkatli düşünerek iyi ve kötüden kastettiği derin anlamı da tahmin edebilmişti.
Noah bu ikisine bakarken işe yarar kişiler bulduğu için şansına şükretti. Şu ana kadar şansı yüzüne gülüyordu.
‘Umarım hep böyle gider.’ diye düşünmeden edemedi.
O sırada farkına bile varmadan sonunda tarikatın girişine gelmişlerdi. Onları oldukça büyük bir sur karşıladı. Surun girişinde ise iki adam tehlikeli bir şekilde duruyorlardı.
Crux bana bırakın dercesine onları durdurup öne çıkıp ilerledi.
“Beni tanıyorsunuzdur zaten çocuklar. Arkadaşları sınava yönlendiriyorum. Bu yüzden geçebilir miyiz?”
Crux’a bakan muhafızlar sertçe onaylayarak geçmelerine izin verdi.
Noah ve ekibi onun hemen arkasından ilerledi. Çoğu kendini gizlemeyi tercih etmişti. Yani bir sorun olmayacak olsa da ilgileri çekmek istemiyordu hiçbiri.
Yine de önlerindeki adam nedeniyle yine de ilgilerden kaçamamıştı.
“Kim bunlar?”
“Hiç bir fikrim yok. Yeni gelmiş olmalılar. Fakat… Neden efendi Crux’ı takip ediyorlar?”
“Takipçileridirler belki? Sıradan değil mi?”
“Hayır değil. Sen bilmeyebilirsin buraya yeni katıldın sayılır. Efendi Crux o tarz şeylerden hoşlanan birisi değil. Sadece ustası ve de babasıyla gelişim yapmaya tüm vaktini harcayan biridir. Bu yüzden takipçilerin onun için anlamı yoktu.”
“O zaman bunlar kim?”
Takipçi denmesinden oradaki kimse pek hoşlanmasa da yapabilecekleri pek bir şey yoktu. Sonunda giriş sınavı için ayrılan yere girdiklerinde Crux bir yere gideceğini söyleyip onları bıraktı.
Noah ve ekibi de orada oluşan sıraya girip sıralarının gelmelerini beklediler. Oldukça fazla insan, bazen de insanımsı olmasına rağmen vakit çabucak geçti. Sıra onlara geldi.
İlgilenen yaşlı adam bir kağıt çıkarttı.
“Şu kağıda kanınızı damlatın ve ardından ilgili ücreti teslim edin.”
Noah ve ekibi onayladı ve dediklerini yaptılar. Kağıt mucizevi bir şekilde biraz titredi. Sonrasında ise ücreti olan çekirdeği teslim ettiler.
Yaşlı adam çekirdeği inceledi.
“Hmhm, yeterli.”
Sonra kağıdın üstüne koydu çekirdeği. Kağıt hızla çekirdeğin içine büyülü bir şekilde çekildi ve kayboldu.
“Güzel. Artık bilgileriniz bu çekirdeğe kaydedildi. Şimdi isimleriniz gibi ufak ayrıntıları söyleyin kaydedeyim.”
Herkes sırayla ismini söyledi.
“Hmhm, pekala. Güzel, güzel. Tüm bilgileri kaydettim. Şimdi şu çekirdeği alın ve şurada bekleyin birazdan bir adam gelecek diğerleriyle birlikte onu takip edin. Son sınavınız orada olacak.”
Noah ve ekibi anlamış bir şekilde oradan uzaklaştılar. Yaşlı adam ise bu gençlerin tavırlarını oldukça garip buldu.
Bölüm geç geldiği için özürlerimi sunarım. Önemli bir işle uğraşıyordum da