Vampir Hükümdarı
Lunette (2)
Noah’ın bunu açıklamasının başka bir yolu yoktu. Tanıdık biri olmasa direkt yüzüne söylerdi ama bunu direkt tanıdığın birine söylemek küfür etmekten daha ağır bir şeydi. Hele o kişi bakireyse.
Atmosfer gittikçe garipleşirken Noah konuyu dağıtmaya çalıştı.
“İyi yanından bakalım. Biri açıksa diğerlerini de zamanla açabiliriz. Bize tek gereken zaman.”
Noah’ın avutmasına rağmen gerçek barizdi. Lunette’nin gelişim yapmasının tek yolu efsanelerdeki sukkubuslar gibi çiftleşerek gelişim göstermesiydi ki bunu Lunette gibi birinin yapması söz konusu dahi olamazdı.
Noah bunu bildiğinden tek yapabileceği bir avutmaydı.
Lunette’nin ise zihninde farklı düşünceler dönüyordu.
‘Bir umut karşıma çıkmışken… Güçlenip Noah’ın sırtını dayayabileceği birisi olmak için bir şansım varken bunu boşa mı çıkaracağım?’
Düşünceleri devam ederken gözleri kararlı bir hale geliyordu.
‘Hayır! Reddediyorum. Noah zaten benim zaten. Neden utanıyorum? O her türlü… Her haliyle benim! Benim...’
Düşünceleri saplantılı hislerle karışıyordu. Noah ise onun değişimini izlerken bir şaşkınlık yaşıyordu. Gösterdiği ifade… Onu biraz ürkütmedi dese yalan olurdu. Lunette kendisinin gelişim yapabilmesinden, Noah’a olan takıntısına bağladı.
Aşk mıydı? Bilinmezdi. Ona karşı hissettiği çekim barizdi. Bu kadar barizken… Zihnindeki düşünceler karanlıklaştı. Hem de fazlasıyla.
Onun bakışlarındaki değişim Noah’ın tetikte bir hale gelmesine neden oldu.
“Lunette, hey! Lunette! İyi misin?”
Cevap gelmedi. Sanki transa girmiş gibiydi. O anda gözleri karanlık bir ışıltıyla parladı ve Noah’ı yatağa itti. Noah, hızla yatağa sırt üstü yatıverdi. Lunette’yse yavaşça üstüne tırmandı.
Noah istese rahatlıkla onu üstünden atabilirdi. Ancak öyle bir şey yapmadı. Niyetini az çok tahmin edebildiğinden yüzünde beliren pis sırıtışa engel olamadı.
Noah’ın kömürden de siyah gözleri, Lunette’nin safir gözleriyle buluştu. Lunette’nin düşüncelerini o bakışmayla doğrulamış oldu. Bu yüzden en ufak bir reddetme hareketi dahi göstermedi.
Sanki her şey anlaşılmış gibiydi. Gerçekten etkileyiciydi.
Alicia ile yaptıkları küçük oyunlar dışında pek bir deneyimi yoktu. Fakat köydeki arkadaşlarından az çok nasıl yapıldığından haberdardı.
İşe öncelikle, Noah’ın üstündeki tarikat cübbesini çıkarmakla başladı. Kayışı çözdü ve çıkarttı. Noah’ın pekte yapılı olduğu söylenemez ama oldukça fit vücudu karşısındaydı. Daha önce yaralandığında, onu tedavi ederken görmüş olmasına rağmen Lunette onu görünce yanakları çok hafifte olsa pembeleşti. Yine de bu onun kararlılığını etkilemedi.
Onu soyduktan sonra, yataktan kalkıp kendisini de gözlerinin önünde soyunmaya başladı. Noah bir anını bile unutmamak için pür dikkat onu izledi.
Yavaşça cübbesini çıkarttı. Çıkartırken ilk başta pürüzsüz omuzları gözler önüne serildi. Sonra yavaşça indirdi ve tamamiyle soyunmaya başladı. Soyunuşunu izlemek bile Noah’a başlı başına zevk veriyordu. Görsel bir şölen gibiydi.
Siyah sütyeniyle iç çamaşırıyla birlikte duruyordu. Dağınık uzun turkuaz saçları, göğüslerine çarpıyordu. Onu bu halde görmek bile fazlasıyla tahrik ediciyken kalkmaması imkansızdı.
Fakat daha her şey yeni başlıyordu. Lunette’nin yüzünde hafif bir gülümseme gördüğüne yemin edebilirdi. Sütyenini de nazikçe çıkardıktan sonra kahvemsi göğüs uçlarını görmek onu şaşırttı. Açıkçası önceki hayatı da dahil gördüğü çoğu kızın göğüs uçları pembeydi. Bu farklılık açıkçası onlara bakarken şaşkınlığa uğramasına sebebiyet verdi.
Lunette’yse sonunda külodunu da çıkarttı ve adım adım ilerledi. Noah’ın sertleşmiş küçüğünü tuttu ve “Demek bir erkeğin siki böyle görünüyor… Çok büyük…” diye yorumda bulundu.
Onun oynayan hareketlerini görünce Noah sorma ihtiyacı duydu. “Nasıl yapılacağını biliyor musun?”
Lunette cevaplamadan önce kısa bir tereddüt yaşadı.
“Hm, hm… Az çok, arkadaşlarımdan duymuştum.”
Noah bu cevaptan sonra Lunette’nin köyde ne tarz arkadaşları olduğunu merak etmeden edemedi. Bu tarz şeyler normalde duyabileceğiniz şeyler değildi.
Lunette, biraz elleriyle bir ileri bir geri hareket ettirdi. Daha sonraysa pembe ucunu hafifçe yaladı.
“Bir erkeğin… Hayır, Noah’ımın…”
Mırıldanmaları Noah’ın çok hafif ürpermesine sebep oldu. Sanki bir canavarı kafesinden çıkartmış gibi hissetti. Tabii titremesinin bir başka nedeni fazla kurcalanmasından gelen hafif rahatsızlıktı.
Bu yüzden “Acaba… Ağzının içine mi alsan?” diye bir öneride bulundu.
Önerisini kabul etmeden önce gözleri parladı. Daha sonra diliyle biraz hareket ettirdi ve ağzına birazını soktu.
“Mm, mmm mmm~?”
Noah ise o sırada Lunette’nin ağzında yaşadığı deneyimin keyfini çıkarıyordu. Hareketleri oldukça acemiceydi. Ancak kendine has bir tatlılığı vardı.
Bir süre ileri geri hareket ettirdi. Aradan geçen sürenin ardından da Noah sonunda kendini bırakmaya yakın olduğunu hissetti ve küçük bir homurdanma eşliğinde bıraktı.
Lunette’ye geldiğini söylemeyi tamamıyla unuttuğundan hazırlıksız yakalandı ve tohumlarının büyük çoğunu yutmasına sebebiyet verdi.
Sonunda ağzından çıkarttığındaysa yüzünde garip bir tatmin ifadesi vardı.
“Tadı… Garip.”
Yine de buna rağmen en ufak bir şikayet göstermemesi Noah’ın hoşuna gitti.
Şakacı bir ses tonuyla “Beğenmene sevindim.” dedi.
Lunette’yse yüzünde hafif bir tebessümle onun üstüne çıktı ve dudaklarından öptükten sonra az önce yaladığını kasıklarının arasına nazikçe koydu ve yavaşça üstüne oturmaya başladı.
“Ahm~!”
Hafif bir acı ona eşlik ederken kasıklarının arasından kan çizgileri oluştu. Noah’ın siki tamamıyla onun içine girene kadar boğuk bir şekilde inlemeye devam etti. Gerçekten acı vericiydi. Ancak bunun ardından bir zevkinde geleceğini biliyordu. Sadece dayanması gerekiyordu.
Noah ise o sırada içeri girdiği yerin darlığıyla kendisinden geçmişti adeta. Oldukça sıcak, sıkışıktı. Tarifi zor bir zevk vermekteydi. Ancak Lunette’nin acı dolu ifadesine görünce bu zevki kısa bir süreliğine unutup, “Acele etmene gerek yok.” diye hatırlatmada bulundu. Böylece bir süre böyle hareketsiz kaldılar. Sonraysa Lunette yavaşça hareket etmeye başladı.
Hareketleri hipnotize ediciydi. Kasıklarının arasının sıkışıklığıda eklenince bu işe Noah bu işten oldukça zevk alıyordu.
Göğüsleri bir aşağı bir yukarı hareket ediyor, hipnotize edici etkisini arttırıyordu. Noah ise Lunette’nin daha iyi hissetmesi için yapabileceği en iyi şeyi yaptı. O hipnotize edici göğüsleri yoğurup, hafifçe sıkmaya başladı.
Her ne kadar domine eden taraf Lunette olsa da bu onun zevk almasını arttırmasına engel değildi. Göğüslerini ani tutuşuyla küçük bir şaşkınlık yaşayan Lunette onunla birlikte ufak garip bir histe yaşadı.
O an bir şeyin yavaş yavaş gelmeye başladığını hissetti. Bu şey, onun garip hissini güçlendirdi. Kalp atışları hızlanıyordu ve bu anda Lunette zihninden geçenleri dökme gereği duydu.
“Noah~! Seni… S-seni… Seviyorum. Seni seviyorum! Seni seviyorum~!”
İtirafıyla birlikte hızlanmaya başladı. Hareketleri hızlandıkça hızlandı. Noah onun orgazm yaşamak üzere olduğuna emindi. Bu yüzden zevkini arttırmak için o da belini hareket ettirmeye başladı.
En sonunda Lunette yüksek sesle “NOAHHH!” diye çığlık atarak kendinden geçti. O sırada kasıklarınına arasından süzülen sıvıları görmek mümkündü.
Tabii ki Lunette zevkten kendinden geçse de Noah’ın tatmin olması söz konusu bile değildi. Kendini biraz duvara kaydırdı. Böylece dikleşip, Lunette’nin göğüslerine daha yakın olabilecekti.
Dikleşince belini hareket ettirmeye devam etti. Onun dudaklarını öperken, göğüsleriyle de tıpkı bir oyun hamuru gibi oynuyordu.
Daha yeni gelmiş ve oldukça hassas olan Lunette için bu hareketler oldukça uyarıcıydı.
“Ah, ah, Ahhhh~!”
Çok zevk alıyordu. Noah daha da zevk alması için göğüs uçlarından biriyle diliyle oynarken, diğeriyle de eliyle oynuyordu.
Göğüs uçlarının oynanması ve bir ileri bir geri hareketler Lunette için fazlasıyla zevk vericiydi. Kendinden geçmek üzereydi.
“Noah, Noah! Ben, ben tekrar… Ah~!”
İnlemeye devam ederken Noah anlayışla başını salladı. Şu an kendisi de doruktaydı. Muhtemelen hemen hemen aynı anda geleceklerdi. Hareketlerinin şiddetini arttırdı ve diliyle yaladığı göğüs ucunu dişleriyle tutup, çok hafifçe çekti.
Ve bununla birlikte Lunette bir kez daha çığlık attı.
“NOAHH~!”
Onun çığlığıyla birlikte de Noah homurdandı ve içine tohumlarını bıraktı. Lunette’nin içine giren tohumlarla birlikte Lunette kendinden geçti. Yatağa öylece yığıldı. Noah kendininkini de çıkarttıktan sonra ona baktığında oldukça erotik bir manzaraya şahit oldu.
Yüzü zevkten kendinden geçmiş bir ifadeye bulanmıştı. Yüzünde bir gülümseme vardı. Boğuk nefesler alıp alıp veriyordu. Aşağıya doğru baktığında kasıklarının arasından akan beyaz bir sıvı vardı. Bu beyaz sıvı, Lunette’nin sıvılarıyla karışmış bir şekilde akıyordu.
Noah ona tekrar saldırma arzusuna şiddetle direndi. Lunette’yi fazla yıpratmak istemezdi. Fakat sonunda onu kaldırdı ve daha rahat yatabilmesi için düzeltti.
Lunette nefes alıp verirken “Bu… Duyduğumdan çok daha iyiydi.” diye mırıldandı.
Noah açıkça mırıldanmasını duysa da duymamış gibi yapıp, “İlkin için nasıl hissediyorsun?” diye sordu.
Lunette cevap vermeden önce nefes alış verişini düzene sokmaya çalıştı ama yaşadığı bu deneyimden dolayı başarısız oldu.
“Hah. Çok, çok iyi. Hala biraz acıyor ama çok iyiyim. Hah...”
Noah, onun cevabıyla birlikte sevgiyle saçını okşarken usulca “İyi hissetmene sevindim.” dedi. Başka bir şey söylemesine gerek yoktu. Bazen sadece gözler birbirlerine duyguları anlatmaya yeterdi.
Ve böylece Noah hayatındaki en önemli kişilerden biriyle oldu.
…
Tüm bunlar olurken Violet ve Yui handan ayrılmış son hız ilerlemeye devam ediyorlardı. İçlerindeki öfke, endişe gibi olumsuz duygular gittikçe yükselse de birbirlerini neşelendirmeye çalışarak bu duyguları bir süreliğine de olsa bastırabiliyorlardı.
Yollarına devam ettikleri esnada bir saldırıya uğradığı oldukça belli olan duman bulutları yükselen bir köye rastladılar. Daha yakından baktıklarındaysa üç boynuzlu bir geyiğin saldırdığını gördüler. Ortadaki boynuz tıpkı bir yavru gergedan boynuzu gibi küçücüktü. Fakat bir yakut gibi de parıldıyordu. Her parlamasıyla birlikte köyde bir ev havaya uçuyordu.
Bunu gören Violet iç geçirerek “Yardım etmeli miyiz sence?” diye sordu. Yui tereddüt ediyor gibiydi. Kalbi gitmesi gerektiğini umursamaması gerektiğini söylese de vicdanı yardım etmeliyiz diyordu.
“Boş ver. Gerçekten, gerek yok.”
Aldığı yanıtla birlikte Violet rahat bir nefes aldı. Arkadaşlarının önceliklerini bilmesi güzeldi. Böylece birlikte görmezden gelerek ilerlemeye devam ettiler. Ta ki karşılarına büyük bir kurt çıktı. Masmavi bir kürkü vardı. Onlara kanasusamış kıpkırmızı gözlerle bakıyordu.
“Hrrr.”
Violet ona bakarken küçük bir alev topu oluşturup ona fırlattı. Alev topunun küçüklüğünden dolayı kurt küçümseyerek onu atlatma zahmetine bile girmedi. Küçümseyebilecek bir zekaya sahip olması takdir edilesiydi. Ne yazık ki bu küçümseme onun sonu oldu.
Alev topu ona çarptı ve kafası küle dönüştü. Oldukça aniydi!
“Hadi devam edelim.”
Yui başını sallayarak onayladı ve yollarına devam ettiler.
***
Bölümde yazım hataları veya dikkatinizi çeken hatalar varsa söylerseniz çok memnun olurum. Bu bölümü yazarken bir kaç kez üstünden geçtim. Hatta bölüm atmamdaki gecikme bile burada içime sinmeyen sahneler nedeniyle olmuştu. Falan filan. Neyse iyi okumalar dilerim hepinize. İyi günler.