Vampir Hükümdarı
Mobilya Vurgunu
Noah’ın ayrılışından itibaren fazla bir zaman geçmedi. Parlayan yeşil gözleriyle bir adam ve arkasında birkaç manayı hissetme aleminde olan adam eve geliyordu. Bir görevden gelmiş gibilerdi. Vücutları yara bere içindeydi.
“Hah! Ne zahmetli.”
“Umarım bu uğraşa değmiştir.”
“Gerçekten çok yorucuydu.”
“Çok şükür bugünün de malzemesi çıktı.”
“Aynen.”
Adamlar kendi aralarında konuşurken en önde giden yeşil gözlü adam, kapının açık olduğunu fark etti.
“Ha? Kapıyı kilitlemediniz mi?”
Adamın dediğini duyan diğerleri düşündükten sonra cevapladı.
“Ben Rick kapar diye kapamadım.”
“Bende sen kaparsın diye dokunmadım lan.”
“Bende Morty kapar diye elimi sürmedim.”
“Siktir git! Ne zaman benim kapadığımı gördün?”
Onların birbirlerine suç atmalarını izlerken adam öfkelendi. Fakat aniden gelen bir düşünceyle kısa bir sürede öfkesi endişeye döndü.
Aceleyle içeri girdi. Gördüğü ise bomboş bir evdi. Endişesinde haklıydı. Soyulmuştu.
‘Siktir, siktir, siktir! Umarım kasalar duruyordur. Lütfen kasalar dursun. Yoksa patron beni öldürür!’
Korkuyla kasaların olduğu yere koşturdu. Arkasındaki adamlar ilk başta ne olduğunu anlamadı. Fakat boşalan evi görünce korkuya kapıldılar.
Birkaç odayı dolaştı. Fakat ortada kasalardan bir iz dahi yoktu.
“SİKTİR!”
Küfrü tüm evi titretti.
“Ne yapacağız? Ne yapacağız? Kim yapmış olabilir?”
“Ölüm Meleği Grubu yapmış olamaz mı?”
“Saçmalama! Onlar dahi patrona böyle bulaşmamaları gerektiğini farkında.”
“E o zaman kim yaptı?”
Dış sahada çeşitli gruplanmalar vardı. Bu grupların bazıları tarikatın başını ağrıtsa da çoğu grup görevleri tamamlama ve topluca gelişme üstüne kurulduğundan pek sıkıntı çıkartmıyorlardı.
Ne yazık ki bu adamların grubu azınlık taraftı.
“Bittik biz!”
Adamların önünde olan adam volta atıyordu.
“Sıçtık! Sıçtık! Ne yapmalıyız? Lanet olasılar cevap verin!”
Adamlar korkudan cevap veremedi. Patronlarının nasıl biri olduklarının farkındaydı. O deli her şeyi yapabilirdi. Bir anda delirip herkesi öldüredebilirdi veya anlayışla karşılar ve bulmalarını isterdi.
Ne olacağı tamamen belirsiz bu kumarda hiç kimse çıtını çıkartmadı. Bu ev patronun kişisel mülküydü. Fakat kendisi çoğunlukla genelevlere gittiğinden bu evi pek kullanmazdı. Bu yüzden onlara kullanmalarına izin vermişti.
‘Eğer bu öğrenilirse…’
Herkes işin sonunun ne olacağını biliyordu.
“Hah! Sakinleşmeliyiz. Sakinleşelim…”
Yeşil gözlere sahip adam kendini sakinleştirmek için çaba sarf ediyordu.
“Pekala kim yapmış olabilir? Kim yapmış olabilir? Düşün…”
Ne yazık ki aklına hiçbir şey gelmedi. Düşündükçe daha derine batıyor ve kafasını bir giyotine sokmuş gibi hissediyordu. Bir hata yüzüne ölümle burun burunalardı. Kısa bir süre düşündükten sonra ilk işin mobilyaları satın almak olduğuna karar verdi.
“Ricky ve Morty. Siz ikiniz gidin ve buradaki mobilyaların birebir aynısını alın. Benzerini değil. AYNISINI. Anladınız mı?”
Rick ve Morty aceleyle kafalarını salladılar ve aynı acelelikle de evden çıktılar.
“Malp ve… Adın neydi senin? Her neyse siz ikiniz gidip, buraya en son kimin geldiğini soruşturuyorsunuz.”
Malp, “Tamamdır.” diyip oradan ayrıldı. Diğer adam ise dikkatlice ona baktı. Ardından da Malp’ın peşinden gitti. Son kalan bir adam vardı.
“Sende benimle geliyorsun. Birlikte şu kasa problemini şimdilik örtmek için kasa yaptırmamız lazım.”
Adam başını sallarken içten içte düşündü.
‘Kim yaptıysa onun cesedini köpeklere yedireceğim…’
Aslında buradaki hemen herkes benzer bir düşünceye sahipti.
Daha sonra onlar da evden ayrıldılar. Tabii bu sefer evi kilitlemeyi unutmadılar.
…
“Hahaha! Enayi malı.”
Noah evine eşyaları donatırken yaptıkları işe gülmeden edemedi. Onun neden güldüğünü bilmeseler de diğer iki köle ona eşlik ettiler. Artık sert bir yerde yatmayacakları için memnun gibilerdi.
Biraz temizlik ve mobilyalarla adeta bir dönüşüm geçirdi.
Noah ‘İşte şimdi yaşanılacak bir yer oldu.’ diye düşünürken sanki çok bir iş yapmış gibi yüzündeki teri sildi.
Ardından kasaları düşündü.
‘Kasalar, kasalar… Tarikat grubu içinde saklanabilecek böylesine önemli bir şey… Hmm… İlginç.’
Kasalarla ne yapacağını düşünürken, oradan düşünceleri yavaşça ilerisi için planlarını netleştirmeye kaydı. Aynı anda Lunette ile Julia da konuşuyorlardı.
“Julia, daha iyi görünüyorsun. Alem mi atladın?”
Julia bir kıkırdamayla cevaplarken, kendine güvenen bir tavırla oturduğu koltukta bacak, bacak üstüne attı.
“Hehe, evet. Artık Bilge alemindeyim. Sonunda Noah için işe yarar biri olabilirim.”
Lunette'in sesindeki sevinci anlayabilse de “Noah için işe yarar biri olma” kısmı onun garipsemesine sebep oldu.
“İşe yarar? Yardımcı olabilmek için mi?"
Lunette’nin sorusunu duyunca Julia rahat bir cevap verdi.
"Evet."
Noah ise ikisinin konuşmasını dinlerken planlarını düşünmeyi bıraktı ve kısa, sahte bir öksürükle dikkatlerini çekti
“Öhm… Bugün büyük bir şey yapacağız. Julia’cığım bizimle gelenleri çağır.”
“Bana bırak efendim!”
Julia korkunç bir coşkuyla cevap verirken Noah’ın yüzünde garip bir ifade belirdi.
Yine de konuşmasına devam etti. Daha doğrusu devam etmeye çalıştı.
“Bende Elisa’yı çağıracağım. Lunette sende…”
Herkese görev verirken Lunette’in beklentiyle dolu lapis gözlerine baktı. Heyecanla kırpılan kirpiklerini görünce ne diyeceğini ilk başta bilemedi. Fakat sonraysa aklına gelen bir fikirle gülümsedi.
“Sende odama geliyorsun. Gelişiminle ilgili bir şeyi kontrol etmem lazım.”
Lunette bunu duyunca beklentisi birden dibi boyladı. Fakat daha sonra Noah ile bir süreliğine de olsa başbaşa olacakları gerçeği onun moralini tekrar yükseltti.
“Tamamdır!”
Noah, onunda mutlu olduğunu görünce rahat bir nefes aldı. ‘Kadınları mutlu etmek gerçekten yorucu.’
Buna ithafen garip bir şekilde Akshay’dan karşılık geldi.
[O zaman onun arzularını dikkate almasaydın.] (Akshay)
‘Kapa çeneni aptal. Aşk nedir ne bilirsin ki sen?’
[Oh inan bana senden daha çok şey bildiğim kesin Heron.] (Akshay)
‘Bana Heron demeyi kes aptal ölümsüz.’
[Tavırların tam aksini gösterse de… Pekala.] (Akshay)
Bu cevaba karşılık Noah’ın kaşları çatıldı. Fakat bir şey söylemedi. Bunun yerine Elisa’ya nasıl ulaşabileceğini düşündü.
‘Hmm… Direkt gitmek iyi olabilir. Fakat Crux’ın kadınının tutulduğu yeri öğrenme riski var. Bu riski almaya değmez.’
Tam o anda zihninde sistemin o soğuk sesini duydu.
[Kullanıcı “Elisa” isimli kölede yeterli yakınlığa sahip. İsterse mesaj yollayabilir.]
Noah bunu duyunca önce şaşırdı. Ardından mutlu oldu. En sonundaysa kaşları çatıldı.
“Bu işlevi ne zamandır kullanabiliyorum? Daha da önemlisi bana kriterleri daha detaylı açıklamanı istiyorum.”
Sistemin bu işlevini gerçekten unuttuğunu inkar edemezdi. Ayrıca gerek duyduğu sadece bir an yaşamıştı. Peki o an sistem neden ona bu opsiyonu sunmamıştı? Bunu öğrenmesi gerekiyordu.
Ve beklendiği üzere sistemden cevap gecikmedi.
[Kullanıcı, sistemi ilk aktif ettiği andan itibaren bu işlevi kullanabilmektedir. Bu iletişim için gereken kriterler kullanıcıya daha önceden açıklanmıştır. Tekrar açıklansın mı?]
Sistemin duygudan arındırılmış sesi sanki onunla alay ediyor gibiydi. Sistemin alaycı tavrı sinir bozucuydu. Lunette ve diğerleri Noah’ın ani ruh değişimlerini anlamlandıramadılar.
Lunette endişeyle “İyi misin Noah?” diye sorarken omzuna dokundu.
Noah ise ona doğru dönerken hatasını fark etti. Nasıl olur da diğerlerinin burada olduğunu unuturdu?
Aceleyle yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.
“Sorun değil. Kötü bir anı zihnimde belirdi de. İzninle ben bir iki dakika dışarı çıkıyorum. Ardından senle işimizi halledelim.”
Lunette, onun bu cevabından pek tatmin olduğu söylenemezdi. “Bir şey olursa bana söyleyebilirsin. Seni her türlü dinlerim sevgilim.”
Lunette’nin dediğini duyan Noah anlık olarak afallasa da sonradan yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. Lunette’in sevimli yüzüne doğru yaklaştı.
"Çok sevimlisin…"
Noah yaklaşıp kulağına usulca fısıldarken Lunette, boynuzuna kadar kızardı.
Onun sevimli suratını görmek için uzaklaştıktan sonra elini yüzüne doğru uzattı.
Lunette ne yapmaya çalıştığını anlayamasa da geri çıkmadı. Noah'ın eli yüzünde nazikçe gezerken hafifçe irkildi ama aynı zamanda o sıcak eli ona garip bir rahatlık verdi.
Noah, tıpkı bir kedi gibi gözlerini kapatıp, mutlu bir ifadeye sahip Lunette’ye bakarken rahatladı. Deminki bozulan morali hiçbir şey olmamış gibi düzeldi.
Yine de ne yazık ki sisteme sorması gereken sorular vardı. Bu yüzden bu tatlı anı daha fazla uzatamadı.
Ona bakarken hafifçe üzgün bir ifadeyle “Birazdan geleceğim, sevgili Lune. Belki vakit kalırsa biraz daha vakit geçiririz.” derken göz kırptı ve ardında sersemlemiş bir Lunette bırakarak dışarı çıktı.
Dışarı çıktıktan sonra rahat bir nefes aldı ve onu gerecek o soruyu sordu.
“Sistem. Bana cevap ver. O zaman, hangi zamanı kastettiğimi çok iyi biliyorsun. O zaman… İletişim gönderebilir miydim?”
Sistem hemen cevap vermedi. Sanki Noah'ın ruh halini ölçüyor gibiydi. Noah ise geçen onca vakitten sonra artık tamamen öfke duyamıyordu. Fakat kaşları doğal olarak çatıldı.
“Sistem bana cevap ver.”
Sert bir sesle emrederken sistem cevapladı.
[Olumsuz! Kullanıcı’nın iletişim menzili her ne kadar tüm gezegeni kapsasa da güç olarak kişisel ruh sarayınızdan tüketir ve o anki durumda birinden yardım isteyecek kadar uzun menziliniz bulunmamaktadır.]
Bu cevap tatmin edici bir cevap gibi duruyordu. Fakat Noah tatmin olmamıştı.
“Kişisel ruh sarayımı riske sokarak yapamaz mıydım? O anki durumda her şeyimi riske attığımı biliyorsun. Neden bana bunu söylemedin?”
Bunun üstüne sistemin acımasız yanıtı gecikmeden geldi.
[Sistemin tek görevi sizi en güçlü kılmaya çalışmak. Eğer siz o durumda henüz olmayan ruh sarayınızı riske atsaydınız; ruhun bütünlüğüne zarar gelecek, soyunuzu uyandıramayacak ve sakat olarak yaşayıp ölecektiniz. Sistem sizin gibi bir potansiyel Hükümdar adayını harcayamazdı.]
Gelen cevap üstüne iç geçirdi.
"Lanet olası sistem."
Yine de yapabileceği bir şey yoktu. Sisteme müdahale edemezdi.
"Öyleyse… Şu an anneme mesaj gönderebilir miyim?"
Merakla bu soruyu sorarken bir beklenti içindeydi.
Ve sistem beklentilerini doğrularcasına olumlu yanıt verdi.
[Olumlu. Kullanıcının mevcut kişisel ruh gücü tek seferlik bir mesaj yollamaya yeterli. Fakat kullanım durunumunda baygın duruma geleceksiniz.]
["Violet" isimli gelişimciye mesaj göndermek istiyor musunuz?]
Sistemin sorusunu duyunca etrafına biraz bakındı.
Tıpkı küçük bir şehir gibi herkes bir yerden başka bir yere gidiyordu. Dolaşan insanları izlemek insanı ister istemez sakinleştiriyordu.
Noah ona cevap vermeden önce dikkatlice düşündü ve gün içinde kullanmanın uygun olmayacağına karar verip gece mesaj yollamaya karar verdi.
"Gerek yok. Elisa'ya mesaj gönder. Kızı getirsin."
Noah’ın emriyle birlikte sistemden küçük bir ding sesi duyuldu.
[Ding! Mesaj gönderildi.]
Bununla birlikte Noah daha fazla dışarıda durmaktan sıkılıp içeri girmeye karar verdi. Herkes gelene kadar kısa da olsa vakti vardı. Bunu iyi değerlendirmeliydi.
İçeri geri girdiğinde ilk önce gözüne iki köle çarptı.
İkisi de istekleri dışında burada köle olmuşlardı. Fakat korkudan itiraz edememişlerdi. Nedeniyse… Şey Noah'ın, daha doğrusu Heron’un bir köleye nasıl davranılması gerektiğini bildiğini söylemek gerekirdi.
Yine de hala bu ikisiyle ne yapması gerektiği konusunda emin değildi. Belki de deneyleri için kullanmalıydı? Fakat Lunette’nin bundan rahatsız olma riski vardı. Çabucak bu düşünceyi eledi.
Öldürmek de benzer sonuç vereceğinden seçenekleri tükeniyordu.
'Hmm… Madem onları kullanamıyorum. Öyleyse tarikatta yapmak istediklerimin ilk denekleri olabilirler sanırım.'
Bunu düşünürken yüzünde bir sırıtma belirdi. Öyle ki kendi aralarında konuşan iki köle, onun bakışlarını fark edip ürktüler.
"Bir, bir sorun mu var usta?"
Liza endişeyle sorarken ayağı kalktı. Efendisine en ufak bir saygısızlık yapmak istemiyordu.
Noah ise sadece basitçe yerine oturmasını işaret edercesine elini savurdu.
"Sorun yok. İşinize bakın. Lunette odaya gitti sanırım değil mi?"
Liza usulca başını sallarken endişeyle yerine oturdu.
"Evet usta. Odada sizi beklemekte olduğunu söyledi."
Noah derince iç geçirdi.
"Hah yorucu olacak. Neyse… Siz ikiniz."
Onlara dikkatlice bakarken yüzünde ufacık bir ifade yoktu. Doğal olarak bu da ikiliyi korkutmaktan başka bir işe yaramadı.
"E-Emret… Usta?"
Titreyerek sorarken Noah ciddiyetle emretti.
"Soyunun."
Bölüm bayağıdır atmıyorum. Çok olay oldu ama hallettik çok şükür. İnşallah eski düzeni toparlayacağım.