Zanaatkâr Teknobaz
Fehl Bağı
Zanaatkâr Teknobaz – 26. Bölüm: Fehl
Bağı
Fehl ırkına özgü bir özellik olan Fehl Bağı, fehlleri ve ilk
partnerlerini yüz yıl boyunca bağlardı. Vücut, akıl ve ruh olarak bağlansalar
da birbirlerinin düşüncelerini okuyamazlar ve birbirlerinin bütün duygularıyla
hislerini yüz yıl boyunca hissederlerdi.
Fehl Bağı bir seçenek değildi. Bu bağlı partnelerin açıp kapatabileceği
bir şey de değildi. Bu yüzden fehller ilk partnerlerini son derece dikkatli bir
şekilde seçerlerdi, ilk partnerleri genellikle kardeşleri veya yüzlerce yıllık
yoldaşları olurdu. Aslında Jezebel’in büyük üvey abisi Mazdan, Ashera
tarafından bu şerefe layık görülmüştü. Ancak iki yüz yıldır çeşitli fani
dünyalarında dolaştığından, bunun tadına bakamamıştı.
Prensesin kendisi için seçilen eşine herhangi bir ilgisinin olmadığını
bildiğinden Ashera da bu konuyu zorlamamıştı. Ama Kilian gibi tuhaf birinin
Jezebel’in tuhaf zevklerine uyacağını düşündüğünden, Ashera onu da anlaşmanın
bir parçası yapmıştı. Tabii ki Jezebel’in zevk alması, Ashera’nın bunu
yapmasının tek sebebi değildi.
Klaus’un arşivlerinden fehl ırkına dair çok fazla bilgi edinen Kilian,
Fehl Bağı’ndan uzun zamandır haberdardı. Ama üç sebepten ötürü bunu
umursamıyordu.
İlki Jezebel’in kendisinden çok daha güçlü olmasıydı. Ashera’nın fehl
hiyerarşisindeki yerini tam olarak belirleyemese de Kilian onun üst seviyelerde
olduğundan emindi. Sağladığı lütufların gücüne ve Kilian’a sağladığı koşullara
bakılırsa en az Fehl Lordu seviyesindeydi. Kızı ve Kilian’ın atanmış asistanı
olan Jezebel’in gücü hiç şüphesiz onunkini büyük ölçüde aşıyordu. O zaman bu
bağ, planlarını daha da güvene alırdı.
İkincisi, dra. Jezebel’in ilki olmak Kilian için muazzam bir dra artışı
sağlamıştı. Tüm vücudunda dolaşan drayı şimdiden hissedebiliyordu. En başta
5,000 olan drası %120 artarak 11 bine çıkmıştı!
Şu anki seviyesiyle fehl vücudu onu desteklemeseydi, Kilian’ın vücudu
paramparça olurdu. İnsan Hükümdarların çoğu 5000 dra civarlarındaydı. Kilian
gibi henüz Dra kullanmayı bile bilmeyen birinin bir hükümdardan daha fazla
draya sahip olması eşi benzeri görülmemiş bir şeydi! Belki de konu dra miktarı
olunca Klaus bile onunla aşık atamazdı.
Tabii ki dra miktarı önemliydi, ama miktarının fazla olması güçlü
olduğu anlamına gelmiyordu.
Üçüncüsü fehllik. Fehl Gözü’nü açmış olması büyük fehl enerjisi
gerektirecek yetenekler açmasını sağlamıştı. Fehl enerjisi konusunda Jezebel
tam bir hazineydi. Kilian üçüncü gözünün, iblisin yaydığı fehl akıntıları
sayesinde doyduğunu hissedebiliyordu.
“Mevkini ve kariyerini ilerletmek için doğru insanı sikmen lazım diye
boşuna dememişler,” diyerek omuz silkti Kilian. Bu cümlenin neyi ima ettiğini
hiç umursamıyormuş gibiydi. Ardından Jezebel, Kilian’ın bağımsız görünmesine
rağmen aslında tam bir hödük olduğunu fark etti.
“Ohh, tam bir çapkın gibi konuştun, annen seninle gurur duyardı,”
diyerek iç çekti Jezebel. Ama Kilian’a tekrar baktığında, ifadesiz ama bir o
kadar da dondurucu bir bakışla karşılaştı.
“Bam teline mi bastım? Yani beni sonraki sikişinde sana orospu çocuğu
diyemeyecek miyim? Anlaşıldı.” Jezebel hemen özür diledi ve Kilian’ın göğsüne
yaslandı. Kollarında üç saniye bile geçiremeden Kilian onu hemen yere attı.
“Ah!” Jezebel’in viyaklaması yüksek bir küt sesiyle birlikte geldi.
Sanki yere çok sert çarpmış gibi ayağa kalkmadı, yüzü acı içinde büzüşmüş
şekilde yere çöktü.
Ühü ühü ühü
“Anneciğim, biricik kızını nasıl böyle bir hayvanın yanına verirsin?
Şimdi beni kullanıp bir kenara atıyor! Aaaaah!" Jezebel yalandan acı
çekerken ağladı!
Uzaktan gören herkes ona inanırdı. Neyse ki Kilian iradeli bir adamdı
ve onun bu numaralarına kanmadı! Ve ağladığı hâlde Kilian’ın ona hiç ilgi
göstermediğini görünce Jezebel ciddi bir şekilde tekrar baktı.
“Pekâlâ, hadi iş konuşalım,” Jezebel yerden kalkıp Kilian’ın yanına
oturdu, yüzünde nazik bir tebessümle ifadesiz yüzüne bakıyordu. “Büyük planın
nedir yakışıklı? Annem Fehl Gözü’nü sonuna kadar büyütmeni istiyor, ama
kendince hedeflerin de vardır.
Neyin peşindesin? Dünyaya hükmetmek mi istiyorsun? Gelmiş geçmiş en
büyük haremi mi kuracaksın? Sonsuz zenginlik mi ? Yok ya, çapkın yarim bu kadar
basit biri değildir,” dedi Jezebel. Bu esnada Kilian gözlerini kapattı. En
başta eşit bir dünya kurmayı düşünüyordu. Ama buna ulaşmak için gerekenleri
düşününce vazgeçti.
Dünya’da adil bir eşitsizlik yaşamıştı. Arkadya’da distopyan bir
deliliğe uyanmıştı. Bu ikisi arasında kalıp hangisiydi? Belki de sıkıntı asla
toplum olmamıştı, insan doğasının ta kendisiydi. İnsanlar akranlarını aşmaktan
zevk alıyordu. Köylüler ve asiller, alt sınıflar ve üst sınıflar, döngü devam
ediyordu. Eşitlik sağlansa bile sonraki düzende yeni bir eşitsizlik doğardı.
Kilian mükemmel eşitliğe sahip dünyanın yalnızca çocuksu, delice bir
istek olduğunu fark etmişti. Ve Klaus’un da sık sık dediği gibi doğa,
insanların eşit olmasını engelliyordu; bu yüzden tolere edilebilir
eşitsizlikler insanlığın ulaşabileceği en üst seviyeydi.
Böyle bir ütopyayı yalnızca Tanrı yaratabilirdi, herkesin eşit
fırsatlarla büyüdüğü bir dünyayı. Ama Tanrı ölmüştü ve şu anki yetenekleriyle
Kilian da onun yerini almayı hayal dahi edemezdi. Dahası bir fehl mutantı olduğundan
dünya onun düşmanıydı. İnsanlar onu ateşe verip taşlamaktan çekinmeyecekken
onları neden umursamalıydı ki? Cehaletlerine sövmemesi onlara yeter de artardı.
Hayır.
İnsanların dünyası çökebilirdi.
Mutantların dünyası yükselmeliydi. Lekelenmişlerin kazıklarda
yakılmadığı, kuduz köpekler gibi saklanmadığı ve barbarca katledilmekten
korkmadığı bir dünya olmalıydı. Fehlle lekelenenler asla lekelenmeyi
seçmemişti, mutasyona uğramayı kendisi seçmemişti, hayvana dönüşmeyi kendisi
istememişti.
Ayaklanmayı hiç düşünmeden gaddar aristoklara teslim olan halkın
aksine, lekelenenlere sunulmayan tek şey... Seçimdi. Şimdi bir seçeneklerinin
olmasının tam sırasıydı.
“Lekelileri kontrol altına almak, deliliği silmek, Arkadya
İmparatorluğu’nu, Yedi Büyük Emri yok etmek ve fehl canavarlar için bir ülke
kurmak,” diye yanıt verdi Kilian, Jezebel’in şaşkınlık içinde kaşlarını
çatmasına sebep oldu. Çapkın sevgilisi gerçekten sıradışı biriydi.
“Canavarlar mı yoksa canavar kızlar mı? Seni pis sapık,” diye başını
çevirdi Jezebel, Kilian ben bunun çenesini nasıl kapatabilirim diye düşündü.
“Bu sözler seni halkın bir numaralı düşmanı yapar. Arkadya
İmparatorluğu’ndan Yarasa Hanedanı’na, Ağlayan Deniz’den Ölümsüz Sürü’ye kadar
kimse fehlle lekelenmişlerin yükselmesini görmek istemez.
Fehl hayvanlarının deliliği, dünyanın süper güçlerinin statükoyu
koruması için harika bir araç. Bu statükoyu nasıl bozmayı düşünüyorsun?” diye
ciddi ciddi sordu. Annesi gibi bir varlığın karşısında bu süper güçlerin hiçbir
hükmü olmasa da şu anki Kilian onları alt edebilecek konumda değildi. Arkadya
İmparatoru basit bir emriyle bütün Orloth’u yok edebilir ve 160 milyon
vatandaşını katledebilirdi. Kars Dükü bile gazabından kurtulamazdı.
Kilian doğal olarak Jezebel’in endişelerini anlıyordu. Ama bu yola baş
koyduğundan, sonuçlarıyla yüzleşmeye hazırdı.
“Yavaş yavaş ilerleyerek, önce İmparatorluk Akademisi'yle
başlayacağız.”